Yeni Üyelik
17.
Bölüm

BÖLÜM 17: DÜNYADAN MASALLAR

@benrapu

Dagon, salladığı her kılıç darbesinde mutfakta Aria ile olan yakınlaşmasını düşünmemek için yoğun bir çaba harcıyordu. Zihniyse, olayın üzerinden üç hafta geçmiş olmasına rağmen, Dagon'la zıt düşmüş halde durmadan Aria'nın salakça sırıtışını ve elinde Dagon'a karşı salladığı spatülayı düşünüyordu ki, Dagon'un dikkati cücelerin Çin işkencesine benzeyen sesleriyle dağıldı.

Cücelerin bahçede attıkları her adım, yemyeşil çimleri sanki üzerine bir fil kusmuş kadar iğrenç hale getiren adımlardı. Dokundukları yere sümüklerini bırakmışlarcasına yapış yapış eden dokunuşları ve sanki suyu sabunu keşfedememiş bir kokuları vardı. Cücelerin Tros Malikanesi'ne yerleşmelerinin üzerinden iki yıl bile geçmemişti ama şimdiden malikanede yaşayan tüm ırkları kendilerinden bıktırmışlardı. Defalarca şikayet edilen bu yedi cüce, sözde tanrıların haksız gazabına uğramıştı. Vaticus köylerine gelip cüceleri sihirli bir kılıçla öldürmüştü. Tros'ta bu hikayeye inanmış, cücelere malikanede kalmaları için bir oda yedi de yatak vermişti. Kara'nın anlattığına göre, cücelerin kendi aralarında çıkan bir iç karışıklık sonucu kendi kendilerini öldürmüşlerdi.

"Dagon en sonunda pes etmiş ve cücelerin iğrenç seslerinin geldiği tarafa bakmıştı. Aria. Aria’nın gününün güzel geçmesi dileğiyle giydiği beyaz elbisesi, yedi cücenin yapış yapış elleriyle pisleniyordu. Aria neye uğradığını şaşırmış vaziyette, cücelerin oluşturduğu çemberin içinde kalmıştı. Tros, Aria’nın gücünü kontrol edemediğini bildiği için bahçeye tek başına çıkmasına karşı çıkmış, yanında bir Tros görevlisi olmadan bahçeye açılan kapıya yaklaşmasına bile izin vermemişti. Dagon çevreye kısa bir göz attıktan sonra Aria’nın yanında kimse olmadığını fark etti. Görevli ya cüceleri görüp kaçmıştı ya da Aria’ya hiç eşlik etmemişti diye düşündü Dagon.

“En son ne zaman gerçek bir kılıç gördünüz, sıçanlar?” dedi Dagon elindeki kılıcı sallayarak.

Cüceler Dagon’un sesiyle irkilmiş, hepsi Dagon’un elindeki kılıca kilitlenip kalmıştı. En iri olan cüce, Kihi, Aria’nın eteğinden elini çekmiş, gözlerini Dagon’dan ve kılıçtan ayırmadan yavaş adımlarla geri geri gitmeye başlamıştı. Diğer cüceler Kihi’nin sessizce kaçışını fark etmemiş, dikkatli gözlerle Dagon’a ve kılıca bakmaya devam ediyorlardı.

“Baş sıçan kaçıyor,” dedi Dagon bu sessiz kaçışı geri kalan altı cüceye ispiyonlayarak. Cüceler Kihi’nin olduğu tarafa kafalarını çevirdiklerinden çoktan Kihi’nin koşarak uzaklaştığını gördüler. Diğer altı cüce de Kihi’nin peşinden koşmaya başladılar.

"Dagon bir süre sessizce cücelerin uzaklaşmasını izledi. Aria ise sessizce pislenen elbisesine bakıyordu.

“O elbiseyi hemen çıkarmanı öneririm, Pamuk Prenses,” dedi Dagon alaycı bir sesle.

“Afedersin, ne prenses?” dedi Aria kaşlarını yukarı kaldırıp Dagon’a bakarak.

“Bir kitapta okumuştum,” dedi Dagon. Alaycılığı yok olmuş, yerine ciddiyet almıştı. “Aklımda kalmış.”

“Saçmaymış,” dedi Aria. “Pamuktan prenses mi olur?”

Dagon açıklamak istercesine dudaklarını araladı, sonra vazgeçip hafif tebessüm ederek, “Kitap işte,” demekle yetindi. Dagon konuyu değiştirerek, “Yanındaki görevli nerede?” diye sordu.

“Bilmiyorum ki, en son peşimden geliyordu,” dedi Aria arkasını işaret ederek. “Cüceler geldiğinde bir anda ortadan kayboldu.”

Dagon görevlinin cüceleri görünce kaçtığını, o küçük sıçanlarla uğraşmak istemediğini anlamış oldu. “Sen odaya gidip üstünü değiştir, görevlini ben bulurum,” dedi Dagon.

Aria konunun üstünde durmadı, zaten Aria da bir an önce gidip cücelerin izlerinden kurtulmak istiyordu. Dagon’a kafa selamı verip malikaneye doğru ilerledi.

Aria odasına doğru ilerlerken, Elera’nın kapıda onu beklediğini gördü. Adımlarını hızlandıran Aria, bir çırpıda Elera’nın yanına geldiğinde Elera yüzünü buruşturmuş, Aria’dan tiksinircesine bakıyordu.

“Bu koku ne be?” dedi Elera eliyle ağzını burnunu kapatarak. “Kusacağım şimdi.”

“O kusmuk kokusu üzerime sinmemiş olsun lütfen,” dedi Aria yüzünü buruşturarak.

“Sinmiş,” dedi Elera, adım adım Aria ile arasına mesafe koymaya çalışarak.

Aria hızlıca odaya girdi, arkasından da Elera odaya girdi. Aria Elera’ya bir bakış atıp arkasını dönmesini işaret etti. Elera arkasını dönerek pencerenin önüne doğru ilerledi. Aria üstünü soyunurken, Elera da pencerenin önünde duran boş saksıyla oynuyordu.

Aria bornozu üstüne geçirip, “Duşa gireceğim, istersen bekle,” dedi.

“Aelerion’a gideceğim, sen işini hallet,” dedi Elara arkasına dönmeden

Elera, elindeki boş saksıyı Neriths'in gücünü kullanarak önce içini toprakla doldurdu. Toprakta oluşan yeşil yapraklar o kadar dikkat çekiciydi ki Elera bile bu kadar güzel olacağını tahmin etmemişti. Elera, içindeki güçle boş saksıdan şaheser yaratırken baharatlı bir koku odayı sardı. Saksı artık doluydu, bembeyaz yapraklarıyla gülü andıran gardenya çiçeği, yumuşak ama baharatlı kokusuyla odadaki tüm kusmuk kokusunu bastırmıştı. Elara elindeki saksıyı yavaşça pencerenin önüne bırakıp Aria'ya döndü, gülümseyerek "Rica ederim," dedi. Gülüşünü saklama zahmetine girmeden odadan ayrıldı.

Loading...
0%