@benrapu
|
Gölgesini odanın en ücra köşesine düşüren tek bir ampulün loş ışığı altında, Dagon, Aria'yı yatağa bıraktı. Yüzündeki telaşlı ifade yavaş yavaş yerini derin bir nefes alıp vermeye bıraktı. Aria'nın yüzündeki hafif kızarıklık ve gözlerindeki bulanıklık, verilen ilacın etkisiyle yavaş yavaş kendini gösteriyordu. Dagon, yatağın kenarına oturup, gözlerini Aria'nın yüzünden ayırmadan onu izlemeye başladı. Kalbi, göğsünde düzensiz atışlarla bir davul gibi çalıyordu. Aria'nın sıcak nefesini yüzünde hissederken, içinden yükselen bir tutkuyla boğuşuyordu. Birden, Aria'nın eli Dagon'un bileğine dolandı. Gözlerini açarak Dagon'a baktı. Bakışları, bir çocuk masumiyetini andırırken, dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. Sonra, hiç beklenmedik bir hareketle, başını Dagon'un omzuna yasladı ve gözlerini kapattı. Dagon'un dünyası bir anda durdu. Kalbi yerinden fırlayacak gibi olurken, dudaklarında Aria'nın dudaklarının sıcaklığını hissetti. O an, zaman sanki durmuştu. “yemeğini ye spatula kraliçesi” “yemeğini ye spatula kraliçesi” “Artık senin oyunlarının bir parçası olmayacağım. Bu savaşı durdurmak da, gücümü kullanmayı öğrenmek de benim kararım olacak. Ama ne seninle ne de bu kabileyle…” “Artık senin oyunlarının bir parçası olmayacağım. Bu savaşı durdurmak da, gücümü kullanmayı öğrenmek de benim kararım olacak. Ama ne seninle ne de bu kabileyle…” Aria bir anda gözlerini açıp hızla Dagon'dan uzaklaştı. Gördükleri karşısında dehşete kapılmıştı. Dagon ise yüzünde buruk bir gülümsemeyle ona bakıyordu, sanki uzaklardan gelmiş bir anıyı hatırlıyormuş gibi. "Neredeyim ben?" diye sordu Aria, göğsü hızla inip kalkarken. "Bana ne yaptın?" "Sakin ol," dedi Dagon, sesinde hem yumuşaklık hem de otorite vardı. "Benim odamdasın. Sana bir şey yapmadım." "Bir şey yapmadın mı? Beni öpüyordun! Nasıl hiçbir şey yapmadın?" diye bağırdı Aria, yataktan fırlayarak. "Bi de yapsaydın!" "Sen beni öptün, ben değil," dedi Dagon, sırtını yatağın başlığına yaslayarak. "Üstelik bir şeyler yapacak olan sendin, tanrıça." "Doğru konuş!" diye ısrar etti Aria. "Ben öyle bir şey yapmam. Hem daha düne kadar beni öldürmek istiyordun!" "Hâlâ istiyorum," dedi Dagon, rahat bir tavırla. "Belki." Aria bir kaşını kaldırdı. Az önce gördüğü görüntüler zihninde canlanıyordu. "Dagon," diye fısıldadı, "dostum musun, yoksa düşmanım mı? Karar veremiyorum." Dagon usulca gülümsedi. "İkisi de olabilirim, Aria. Hangisini istersen..." Bu konuşmayı daha önce de yapmışlardı. Aria bu sefer farklı bir cevap beklemişti ama her şey aynıydı. Kendi kendine bir yalan söylüyormuş gibi hissediyordu. Ertesi sabah, Aria ve Fenris, malikanenin arka tarafındaki ormanda antrenman yapıyorlardı. Fenris, Aria’yı ağaçtan ağaca atlatıp zıplatıyordu. Aria, nefes nefese kalmıştı ve sonunda dayanamayıp, "Ben kötü biri değilim!" diye bağırdı. Fenris, hiçbir duygu belirtisi göstermeden, "Biliyorum," diye yanıtladı. "Senden değil, içindeki o karanlık güçten nefret ediyorum." Aria, Fenris'in karşısına geçti ve "O gücü kontrol edeceğim," diye söz verdi. "Sana söz veriyorum!" Fenris bir süre sessiz kaldı. Aria belki gücünü kontrol edebilirdi ama bu durum hiçbir şeyi değiştiremezdi. Tros tanrılardan kurtulmak istiyordu, Fenris bunun boşuna olduğunu da biliyordu yolun sonunda her zaman Thanara bekliyor olacaktı Fenris düşüncelerinden sıyrılarak, Aria'ya doğru bir bıçak fırlattı. Aria, çevik bir hareketle bıçağı yakaladı. Bir süre böyle devam ettiler. Ancak Fenris, Aria'dan gelen o karanlık enerjiyi hissettikçe rahatsız oluyordu ve antrenmanı yarıda kesmeye karar verdi. Aria da yorulmuştu bu yüzden itiraz etmedi. Bahçede onları Dagon karşıladı. Aria ve Fenris'in ormandan gülerek geldiğini görünce kaşlarını çattı. Elindeki kılıcı yere saplayıp onlara doğru yürüdü. Fenris, her zamanki soğuk tavrıyla Dagon'a selam verdi. Aria ise Fenris'in arkasında kıkırdıyordu. Dagon, Aria'ya bakarak, "Bir şey mi kaçırdım?" diye sordu. "Yoksa yaşlı kurt huy mu değiştirdi?" Aria, gülmesini bastırarak Dagon'a döndü. Fenris'i işaret edip, "O, tavşan kovalamaya başladı," dedi. Dagon, Fenris bahçeye adım attığından beri ilk kez Fenris'e dikkatle baktı. Yüzünde düşünceli ve şüpheci bir ifadeyle, "Bir tavşan kovaladın?" dedi Aria kıkırdayarak, "Tavşanın bir düşman olduğunu düşündü," dedi. Fenris'in kurt içgüdüleri, kendisini ve bölgesini tehdit edebilecek her şeye karşı tetikteydi. Fenris, bir tavşanın değil ölü olması gereken bir tavşanın kokusunun peşine düşmüştü ve bu koku şimdi giderek yoğunlaşıyordu.
|
0% |