@benrapu
|
Fırtınalar kopuyor, ağaçlar köküne sarılıyor, toprak hiçbir canlı varlığı istemiyor. Renkler kayboluyor, çiçekler ölüyor, akan sular zehirden farksız hale geliyordu. Malikanenin dışında adeta kıyamet baş gösteriyordu; toprağın altındakiler kadar üstündekiler de tek bir varlığa çekiliyordu: ölümün soğuk tanrıçası Thanara'ya. Malikanenin içi, dışarıdaki fırtınadan farksızdı. Camlar tek tek patlıyor, kapılar menteşelerini zorluyor, duvarlar ölümün gelişiyle titriyordu. Revirde bulunan birkaç kişi dışında tüm malikane, daha önceden yerin altında hazırlanmış sığınaklara hücum ediyordu. Thanara, soğuk kahkahalar eşliğinde kaçacak delik arayan bu korkusuz korkakları izliyordu. Tüm bu yaratıklar, sözde tüm yüce varlıkları öldürerek kendilerine yeni bir düzen kuracaklar ve kurdukları düzen içinde mutlu mesut yaşayacaklardı. Thanara, başlattığı koca yıkıma karşı yerinden kımıldamayan, bir bacağı kırık sandalyeye doğru kaosun ritmik adımlarıyla yavaşça ilerledi. Kendisine bile faydası olmayan bu ruhsuz, insan yapımı eşya bile çığlıklar eşliğinde kaçışan bir grup aptaldan daha cesurdu. Thanara sandalyeye yavaşça oturarak, "İşte taht böyle bir şey," dedi. Bir bacağı kırık olan sandalye, Thanara'nın oturmasıyla heybetli bir taht haline gelirken, kırık bacak tahtın en güzel mücevheri gibi parıldamaya başlamıştı. Thanara ellerini tahtının iki yanına koyup, bir bacağını diğer bacağının üstüne atarak etrafında dolanan tüm ölü ruhları tahtının etrafına toplamıştı. "Dagon," dedi rahatını hiç bozmadan, "Uzun zaman oldu eski dostum." Revirde bulunan birkaç kişi yönlerini Dagon'a çevirdiğinde, Dagon hala Aria görünümlü Thanara'ya bakıyordu. "Senna hala Nara'da, zavallı kız ne çok günahı varmış." Thanara'nın sarf ettiği sözlerle Dagon dişlerinin sıkarak küfürler savurmaya başladı. "Dagon Aria ailesini öldürürken sen de orada mıydın? Aria'nın gözlerinde de o kıvılcımı gördün mü?" Dagon, Thanara'nın sarf ettiği sözlerle geçmiş ve şimdiki zaman arasında gelgitler yaşamaya başlamıştı. Dagon'un kulaklarında Senna'nın sesi yankılanırken, gözlerinin önünde Aria vardı. "Söylesene Dagon, Aria'nın gözleri Senna'ya benziyor mu?" "Thanara yeter," dedi Aelarion, büyücülerden ve kurtlardan kurtulmuş, ayağa kalkıyordu. Thanara'nın bakışları Aelarion'un üzerinde oyalandıktan sonra, revirde bulunan birkaç kişiye tek tek göz atmaya başladı. "Fenris, kendi sürüsünün infazından sürüsünü öldürerek kurtulan bir kurt." Thanara gözlerini Fenris'ten Lyra'ya çevirdi. "Lyra, annesini ve akıl hocasını öldüren bir büyücü," dedi Thanara. Lyra buna karşı çıkmak istercesine bir adım öne atıldığında, Thanara, "Evet evet tatlım, biliyorum," diyerek Lyra'yı tek bir el hareketiyle susturdu. "Aeris," ölmek üzere olan Aeris'in yanına bir ruh göndererek saçlarını okşadı. "Aşk ne kadar tehlikeli değil mi?" dedi Thanara. "Raven, kurnaz tilki, seninle sonunda tanışabildik," dedi Thanara'nın gözleri bir süre Morwen'in üzerinde oyalandı. Sanki tanıdık bir el Thanara'nın boğazını sıkıyordu. Thanara boğazını sıkan elden kurtulup, hiçbir şey olmamış gibi gözlerini tekrardan Dagon'a çevirdi. "Kurduğun ekip," dedi Thanara hızlıca revirdekilere tekrar bakarak, "Kendi ellerini kana bulayıp suçu bana atanlardan oluşuyor Dagon." Thanara Dagon'a odaklanmış, ondan gelecek hamleyi beklerken, Lyra bu fırsatı değerlendirmek istercesine dudaklarından fısıltılar yükselmeye başladığında, Thanara tek bir hareketiyle yüce varlıklar dışında herkesi sert bir rüzgarla revirden attı. Lyra'nın yaptığı hata sadece Lyra'nın ceza almasına değil, tüm malikanenin ceza almasına neden olmuştu. Sığınaktakiler de dahil olmak üzere herkes kendini bir anda malikanenin bahçesinde, fırtınanın içinde bulmuştu. "İçinizdeki yüce varlığa şükretin," dedi Thanara, Raven ve Dagon'a dönerek eliyle dışarıyı gösterdi. "Yoksa sonunuz hiç iyi olmayacaktı." Thanara, dışarıdan gelen çığlık seslerinden büyük bir zevk alıyordu. Sanki dünyanın en önemli opera sanatçısını dinlermiş gibi, bir eliyle ritim tutuyordu. Thanara'nın dışarı attığı herkes, fırtınadan kaçamıyor, malikanenin duvarlarından geçerek Thanara'nın tahtının arkasında yerini alıyordu. Bugün burada kıyamet kopmuyordu ama yüce bir varlık tarafından cinayet işleniyordu. "Dagon ve Aelarion'un gözleri, Thanara'nın sözlerinden sonra hala sedyde şok halinde duran Morwen'in üzerindeydi. Aeris de sedyde yatıyordu ama o, Aelarion'un gözünde neredeyse ölüydü. Onun bir zararı yoktu ama Morwen... Dagon gözlerini Morwen'in üzerinden Thanara'ya çevirdiğinde, 'Morwen normal biri,' dedi. Aelarion da onaylayarak başını aşağı yukarı salladı. 'Enerjisinde farklılık yok.'" "Siz iki salak kukla canımı sıkmaya başladınız," dedi Thanara, Dagon ve Aelarion'u da fırtınanın ortasına gönderdikten sonra. Ölümün kokusunu taşıyan adımlarla tahtını bırakıp, Morwen'e doğru ilerledi. Thanara bir süre usulca Morwen'in saçlarını okşadı. "Normal biri," dedi Thanara, Dagon'un sözlerini tekrar ederek. "Vaticus," dedi fısıldar gibi çıkan sesiyle, "O labirenti bulduğumda ruhunu bizzat ben alacağım." "Lütfen tanrıçam, kızıma dokunma..." "...Ne istersen yaparım lütfen." KOZMİK ZAMAN LABİRENTİ "Hep aynı son, sıkıldım artık bundan," dedi Eldrin burun kemerini sıkıyordu. "Ne işe yaramaz varlıklarsınız." "Baba lütfen," dedi Kai, yediği dayaklardan dolayı zor nefes alıyor, ağzından kanlar akıyordu."Lütfen dur artık." "Yalvarmak yerine biraz erkek ol," dedi Eldrin öfkeyle oğluna bakıyordu. "Hep aptal bir sülük olduğunu biliyordum ama bu orospu çocuklarıyla yaptığın iş birliğinden sonra senin kabuğunu kendi ayağımla kıracağım." Eldrin gözlerini iğrenerek Kai'den çekerken, masanın diğer ucunda oturmuş elinde kalem tutan Vaticus'a baktı. "Değiştir şu sonu," diye bağırdı Eldrin. "Hep o sürtük tanrıça gelmek zorunda mı?" "Yüce tanrıça'ya zaman işlemez," dedi Vaticus, göz ucuyla yerde yatan zavallı çocuğa bakarak. "Karanlık ihanet etmez, güneş gider karanlık gitmez, kan durur iz geçmez." "Bu kadar korkma Vaticus," dedi Eldrin, "Zamanın içine sakladığın bu evi bulabileceğini sanmıyorum." "O buldu," dedi Vaticus, Kai'yi işaret ederek. "Zamanın içini buldu." |
0% |