Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@benrapu

“Defibrilatörü hazırlayın, çabuk!”

“Kalp masajına devam ediyorum… 1, 2, 3…”

“150 J hazır.”

“Çekilin!”

Göğüs kafesimde bir sancı vardı, ne olduğunu anlayamadığım bir sancı. Sanki biri kalbimi avucunun içine almış, paramparça etmek için tüm gücüyle sıkıyordu. Beynim kontrolünü kaybetmiş ve geri alabilmek için sanki çığlık atıyor gibiydi. Tek hissettiğim göğsümde bir sancı ve kulaklarımdaki uğuldamaydı. Bir şey nefesimi kesiyor, ciğerlerime temiz havanın ulaşmasına engel oluyordu. Ne kadar çabalasam da temiz havaya ulaşamıyor, göğsümdeki acıyı dindiremiyordum. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de gözlerimi açamıyor, tek bir yardım çığlığı bile atamıyordum. Sanki biri gözlerime ve dilime mühür vurmuştu. Nerdeydim ben? Beni bu acı verici karanlığa ne hapsetmişti?

Acı verici karanlığın içinde kendimi bulmaya çalışırken bir anda sütten daha beyaz bir odada gözlerimi açtım. Göğüs kafesimde acı yoktu, kulaklarım uğuldamıyordu. Gözlerimin ve dilimin mührü açılmıştı. Derin bir nefes alarak bulunduğum odaya baktım. Tek bir kapı dışında etrafta ne bir eşya ne bir insan vardı. Sanki başka bir aleme geçiş yapmış gibiydim. Odada bulunan kapı bir çıkış yolu olabilir diye düşündüm. Kapıya doğru yavaş ve temkinli adımlarla ilerlemeye başladım. Kapıya doğru attığım her adımda zihnim berraklaşıyor, anılarım ben hatırlayamadan gözümün önünden uçup gidiyordu. Sanki bir şey beynimin ayarlarını bozuyor gibiydi. En sonunda kapıya ulaştım. Kapının koluna uzandığım esnada huzur dolu bir ses beni durdurdu.

“Kitabın sonunu merak etmiyor musun?”

“Kitap mı? Ne kitabı?” diye mırıldandım. Ana kucağından bile huzurlu olan bu ses ne kitabından bahsediyordu? Bulunduğum odaya dönüp tekrar bir göz attım. Oda da kapı ve benden başka hiçbir şey yoktu. Bir dakika, o zaman bu ses nereden geliyordu? Kapı konuşamazdı değil mi? Ben kolunu tuttuğum kapıya tereddüt ile bakarken o huzur verici ses tekrar aynı soruyu sordu. “Kitabın sonunu merak etmiyor musun?”

“Ne kitabından bahsediyorsun sen? Burada kapı dışında hiç bir şey yok” diye serzenişte bulundum. Kafayı yemek üzereydim. Tek istediğim ne o karanlığa dönmek ne de bu saçma beyaz odadaki tuhaf huzurlu sesin kitabının sonuydu. Tek isteğim şu kapıdan çıkıp gitmekti. Tam tekrar adım atacağım sırada ses tekrar bir şey söyledi ama bu seferki farklıydı.

“‘Gözlerin, ışıkları söndürüp pencereden dışarıyı izlemek gibi sevgilim’ dedi genç adam karşısındaki gözlere hasretle bakarak. Genç kadın ise sevgilisinin sözlerinin ağırlığını anlayamamıştı. Marcus bunu fark ettiğinde dudakları yukarı doğru hafifçe kıvrıldı”

“Gözlerin, her baktığımda farklı bir aleme geçmeme izin veren bir kapı gibi.” dedim usulca

*****

Bip…

Beynim sanki parçalara ayrılıp tekrar birleşmiş gibi hissettiren bir baş ağrısı hissiyle gözlerimi açmaya çalıştım. Göz kapaklarım o kadar ağır geliyordu ki bir an açamayacağımı sandım ama sonunda gözlerimi açmayı başardım.

Bip…

Üzerimden koca bir kamyon geçmiş gibi hissediyordum. Her bir hücrem ağrıyordu. Bu ağrılardan ayrı olarak bir an önce su içmem gerekiyordu. Boğazım o kadar kuruydu ki kuruluk boğazımı yakıyordu. Bu ağrı ve boğazımı yakan susuzluk hissiyle dudaklarımdan bir inleme kaçtı.

“Günaydın Beren” diye bir kadın sesi duydum. Su istemeliydim, bana hemen bir yudum su vermeliydi.

“Su” Zor bela çıkardığım bu sesle kadına bana su vermesi için yalvarıyordum.

“Her şey yolunda merak etme, hastanedesin, güvendesin. Ailen burada, birazdan yanına gelecekler. Ben son kontrolleri yapıyorum” dedi kadın.

Ben bir yudum su için yanıp tutuşurken o bana her şey yolunda diyor. Sen önce bana bir yudum su ver de sonra her şey yoluna girer diyemedim tabi ki. Ah şu boğazımın yangını, başımın ağrısı bir geçsin o zaman her şey yoluna girecekti. Ben su hayal ederken kadın çoktan odadan çıkmış ve o muhteşem, heyecanlı, ahenkli sesi ile annem odaya gelmişti.

“Meleğim iyi misin? Nasıl hissediyorsun?” endişeli sesi ile soru yağmurları başlamıştı ama annemin çenesinin bağı çözülmeden ondan su istemeliyim yoksa ben kelam etmeden ölecek annem de sorularının cevaplarını öğrenemeyecekti.

“Su” dedim anneme cılız bir ses ile. Bu sefer daha kolay çıkmıştı sesim.

Annem hemen bir bardak su ile geldi. Yavaşça kafamı kaldırıp bardağı yavaş yavaş dudaklarıma değdiriyordu. Ben de dudaklarıma değen her bir su damlası ile susuzluğumu gidermeye çalıştım.

Sonrasında anneme ben nerdeyim bana ne oldu dermiş gibi baktım annem konuşmaya gücüm olmadığını fark etmiş olmalı ki gözlerimden ne demek istediğimi hemen anladı.

“Bir kaza geçirdin kuzum, ama şimdi daha iyisin” dedi annem kısaca. Sonra konuyu değiştirmeye çalışarak;

"Sen yat dinlen kuzum, doktor istirahat etmen gerektiğini söyledi. Zorlama kendini canım beni." diyerek beni yatağa tekrar yatırdı annem.

Annem haklıydı, gerçekten çok yorgundum. Sanki senelerdir uyumuyor gibi hissediyordum. Kafam yastığa değer değmez göz kapaklarım gözlerimi yavaş yavaş sarmaya başlamıştı.

 

Loading...
0%