@benrapu
|
"İyi misin?" dedi savcı. "Bir kaç kere seslendim ama sen tepki vermeyince." "Dalmışım sadece, kusura bakmayın savcım," dedim. "Bir sorun mu vardı?" "Ne gibi bir sorun?" dedi. "Sizi karşımda görünce bir sorun var sandım," dedim. "Hastanede bir savcıyla karşılaşmayı beklemiyordum." "Ben hastalanamaz mıyım?" dedi tebessüm ederek. Haklıydı. Koca savcı, sorun olsa peşimden hastaneye kadar gelecek hali yoktu ya demek ki görmüş, selam vermek istemiş. Neden bir anda olayın merkezini kendim sandım ki? Peşimden gelmesini de isterdim yalan yok. Dalyan gibi adam, en az 1.90 vardır, eli yüzü de düzgün, beyaz gömlek de nasıl yakışmış adama! Spor yaptığı da belli oluyor! ya bi sıcak mı oldu burası? Ne düşünüyorum ben ya Bir adam halimi hatrımı sordu diye gelin güvey oldum resmen. Bunun sebebi kesin iki yıl dümdüz yatmam, benim de ihtiyaçlarım var sonuçta, değil mi? İhtiyaç diye karşıma çıkan ilk adama da hallenmem normal değil. "Beren Hanım," adımı söylemesiyle tekrar irkildim. "Yine daldınız ama size çağırıyorlar." "Ne, kim çağırıyor?" dedim dalgınlıkla. "Doktorun odasından çağırıyorlar" dedi gülerek. "Evet, şey..." Ne diyeceğimi de bilemedim. Adamın yüzüne baka baka hayalini kurdum resmen. "Teşekkürler, kolay gelsin, şey.. geçmiş olsun yani," dedim apar topar. Hemen sonra doktorun odasına kaçtım. Beyaz duvarlar, steril kokusu ve doktorun masasındaki yığınla dosya, Huzursuz ediyordu. Doktorun sakin yüz ifadesi, içimdeki fırtınalara ters düşüyordu. "Beren Hanım, hoş geldiniz. Nasılsınız?" diye sordu doktor, gülümseyerek. Zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdim. "Teşekkür ederim, doktor bey. İyiyim, sanırım." Doktor, dosyasımı açtı ve göz gezdirmeye başladı. "Koma sürecinden sonra iyileşmeniz oldukça hızlı oldu. Fiziksel olarak neredeyse tamamen toparlanmışsınız. Beyin taramalarınız da normal görünüyor." İç rahatlamasıyla derin bir nefes aldım. En azından fiziksel olarak sağlıklıydım. Ama iç dünyam... Doktor, bir an durakladı. "Ancak, bazı psikolojik etkileriniz olabilir. Son zamanlarda tuhaf rüyalar görüyor musunuz? Ya da bazı şeyleri hatırlamakta güçlük çekiyor musunuz?" Doktorun sorusu üzerine gözlerimi kapattı. Rüyalar... Beyaz odalar, gizemli sesler, tanımadığım bir kitap... "Aslında evet," diye mırıldandım. "Tuhaf bir rüya görüyorum. Bir kitap okuduğumu ve içinde çok tanıdık sözler geçtiğini hatırlıyorum. Ama hangi kitap olduğunu hatırlayamıyorum." Doktor, sakin bir sesle, "Koma süreci, hafızada bazı boşluklar yaratabilir. Belki de bu rüyalar, o boşlukları doldurmaya çalışmanın bir yolu olabilir." dedi. "Bu konuda bir psikologla görüşmenizi öneririm. Belki de o size yardımcı olabilir." Doktor odasından çıktıktan sonra koridorda yürürken aklım yine o gizemli sözlerde kaldı. "Kitabın sonunu merak etmiyor musun?" "Gözlerin, ışıkları söndürüp pencereden dışarıyı izlemek gibi sevgilim." Bu sözler neden bu kadar tanıdıktı? Telefonum çaldı. Arayan Açelya'ydı. Sesini en son hastanede duymuştum. Aradığını görünce hemen açtım Açelya ile konuşarak çıkışı doğru ilerledim. Selam sabah vermeden doğruca bir yerlere gidip oturmayı, biraz kafa dağıtmayı teklif etti. Sesinde hafif bir heyecanlı havası vardı. Onu mutlu eden bir şey olmuş olmalı ki bir an önce birine anlatma gereği duymuş. Sesi beni de mutlu etmişti. Bugün yapacak bir işim yoktu. Açelya ile buluşup daha sonra belki bir sahafa da gidebilirdim. 'Her zamanki yer olur mu?' dedim. Telefonun ucundaki ses bir süre duraksadı sonra devam etti: 'Şey, orası bir kaç ay önce kapandı,' dedi. Sesindeki heyecan havası bir anda yok olmuştu. 'Ama ben yeni bir yer keşfettim, oraya gidebiliriz.' Tabii ya, ekonomik kriz bizim küçük buluşma yerimizi de vurmuştu. Heyecanım benim de kursağımda kalmıştı. Orayı hep çok sevmiştim. Toplasan üç masa sığamayacak kadar küçüktü ama harika bir kahvesi ve makarnası vardı. Bir daha öyle bir makarna yiyebileceğimi sanmıyordum. Ama Açelya'nın teklifini reddetmedim ve sesimdeki ton farkını anlamaması için çaba sarf ederek, 'Sorun değil, senin seçtiğin yere gidelim,' dedim. Açelya, kafeye oturduğumuzdan beri iki yıldır neler yaptığını, nereleri gezdiğini anlatıp durdu. Ben de sanki çok umrumdaymış gibi sahte bir gülümsemeyle ve kafa sallayarak yetindim. En sonunda konuşmasını bitirince bana dönüp 'Ee, sen neler yaptın?' dedi. 'Yattım,' dedim tabi ki iki yıl boyunca neler yaptığımı sormuyordu, hastaneden çıktıktan sonra neler yaptığımı kastetmişti. Sonra biraz kabaca bir davranış olmuş olabileceğini düşünüp güldüm. 'Sadece şakaydı,' dedim. 'Ben de rutin kontrolden geliyorum.' Tam bir şey söyleyeceği sırada telefonu çaldı. Karşı tarafın söylediği her şeyi onaylayıp telefonu kapattı sonra bana dönüp 'Benim gitmem gerekiyor, kusura bakma,' deyip masadan kalktı. Ben de 'Önemli değil,' deyip kalktım. Daha sonra kasaya gidip hesabı ödedi; davet eden oydu sonuçta. Ondan sonra ikimiz de farklı yönlere ilerledik. Biraz gezindikten sonra bir kitapçıya girdim. Dükkan küçük olduğu için mi kitaplar bu kadar çoktu, yoksa kitaplar çok olduğu için mi dükkan küçük gözüküyordu anlayamamıştım ama burada aradığım kitabı kesinlikle bulacağıma emindim. Dükkanın içinde biraz gezindim. Daha önce adını bile duymadığım birkaç kitabın içine baktım Marcus isimli bir karakter var mı diye. Ben gezinirken orta yaşlarda bir adam, 'Aradığın bir kitap mı vardı kızım?' dedi, 'Dükkanın içinde bir oraya bir buraya dönüp duruyorsun.' 'Ben içinde Marcus karakterinin olduğu bir kitap arıyorum,' dedim. 'İşin zor o zaman, burada çok Marcus var,' dedi gülerek ve eliyle kitapları işaret ederek. Ne salaktım, tek benim aradığım kitapta Marcus olamazdı. Yüzlerce kitabın Marcus karakteri olabilirdi. Adama dönüp, 'Kitabın içinden küçük bir cümle söylesem bilebilir misiniz?' dedim. 'Sen söyle bakalım, bilir miyiz bilemez miyiz karar verelim,' dedi sıcacık sesiyle. 'Gözlerin, ışıkları söndürüp pencereden dışarıyı izlemek gibi sevgilim,' diye geçirdim içimden sonra da adama söyledim sözleri. Adam sözleri ve karakteri biraz düşündükten sonra, 'Aklıma bir kitap gelmedi kızım,' dedi, 'ama bir kitap var, içinde Marcus diye bir karakter vardı.' Dükkanın içinde biraz gezindikten sonra, raftan bir kitap alıp bana uzattı, 'Bu kitaba bir bak istersen.' Adamın bana uzattığı kitabı, şansım belki yaver gider diye aldım. 'Borcum ne kadar?' diye sorduğumda, adam bana kocaman bir gülümsemeyle karşılık verdi, 'Eğer aradığın kitap değilse, gel başka kitaplara bakalım,' diyip tezgahın arkasına geçti. Ben de bu jest karşısında ona kocaman gülümseyip, 'Aradığım kitap olsa bile tekrar geleceğim,' dedim. 'Marcus'u da alıp gel,' dedi gülerek. Ne demek istediğini anlamayarak tek kaşımı kaldırıp adamın yüzüne baktım. 'Kitabını bulmuşuzdur inşallah,' demekle yetindi. Ben de üstelemedim. |
0% |