Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Baş Belası

@beray_belcim.ygt

Berat;

herkesin baş belası dediği biri vardır hayatında. Benim ki de ona benzer fakat bu baş belasının hareketleri çok tatlı gelmeye başlıyor ve beni işimden alı koyuyor. Buna engel olmam gerek...

*****

Bazen her şey anlamsız gelir. Tüm renkler bir anda siyaha bürünür. Çok kişi vardır yanında ama aslında hiç yoktur gibi ve bu sabahta aynı bu şekilde hissettiriyor.Uyanalı tam 2 saat olmuştu. Fakat çok tuhaftı sıkıcı,boş. Normalde böyle hissettiğimde müzik dinlerim geçer ama bu sabah bunu yapmak hiç içimden gelmiyordu. Dün ki müzik sesi sağ olsun...

 

Efe'yi arayıp bugün gelmeyeceğimi söyledim. Nedenini sordu ama nedeni yok bugün bana tatil. Oturup etrafa bakınırken tekrar müzik sesi gelmeye başladı. Bu kadar yüksek sesli müziğin amacı ne anlamıyorum.Evet bende müzik dinlemeyi seviyorum ama bugün yapma bari. Yorgunum ve dinlenmek istiyorum lakin bu müzik sesi beni delirtiyor. Dayanamayıp müzik sesinin geldiği eve gittim. Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Kapı açıldığı an karşımda onu gördüm. Dün gördüğüm çocuk değil mi bu? Hani ellimi hava da bırakan. Tam bir pislik. Ben şaşırmış bir şekilde ona bakarken

 

"Buyur gene tanışmaya mı geldin? Eğer öyleyse uzatma ve git" dedi. Bu söyledikleri beni daha çok şoka uğratmıştı. Tam kapıyı kapatacağı esnada kendime gelip kapıyı tutum.

 

"Seninle tanışmaya meraklı değilim. Müzik sesi çok geliyor biraz kısman gerekiyor şahsen bu apartmanda bir sen yoksun bir sürü kişi yaşıyor burada." dediğimde ifadesiz bir şekilde yüzüme bakıp

 

" Bu seni ilgilendiriyor mu?" diye sordu. Bu çocuk beni delirtmeye yemin içmiş gibi

 

"Bak medeni insanlar gibi konuşalım. Bugün yorgunum ve dinlenmek istiyorum fakat senin bu müziğin engel oluyor. Hayır dinleme demiyorum dinle ama çok yüksek sesli biraz kıs lütfen" dediğimde "bitti mi?" diye sordu. Kafamı evet anlamında salladıktan sonra kapı yüzüme kapandı. Ne oluyor lan?

Anlamadığım bir şekilde kapı suratıma kapandı bu çok,çok sinir bozucu bir şey bana göre öyle yani sinirden kapıyı tekmeleyip

 

"Hayvan karşında bir kadın var lan kapı öyle kapatılır mı? Deniz foku yöneticiye şikayet edeceğim seni" dedim ve arkamı dönüp gideceğim esnada kapı açıldı

 

"Birincisi iltifatlar için teşekkür ederim. İkincisi beni babama mı şikayet edeceksin? Dene küçük hanım bu evden sen mi gidersin ben mi görürüz" diyip tekrar kapıyı kapattı.

 

Bu çocuk cidden çok sinir bozucu ama gerçekten. İnsanı sinir küpü yapar bu bir dakika ne o az önce beni babama mı şikayet edeceksin dedi? Nasıl apartmanın yöneticisinin oğlu mu bizim deniz foku? Yok be çocuk benimle kafa buluyor resmen. Sinirden "yalancı" diye bağırdım ve kapıya bir tekme daha atıp evim gittim. Bir insan neden bu kadar gıcık olur ki anlamıyorum.

Kapımı kapatır kapatmaz tekrar müzik sesi geldi. Biri şu çocuğu vursun artık cidden çığlık atacağım. Ben bunları düşünürken birden kapım çaldı. Kapı deliğinden baktığımda benden belki bir ya da iki yaş büyük bir kız vardı. Kapıyı açtım

"Buyurun" dedim kız sıcak bir tebessümle

"Merhaba buraya yeni taşınmış olmalısın ben Sedef 10. dairedeyim. Annem yemek yaptı götür kokusu gitmiştir dedi de" dediğinde çok sevimli duruyordu.

"Çok teşekkür ederim hiç gerek yoktu"

"Rica ederim. Yanlış anlamazsan bir şey demek istiyorum"

"Tabi buyur"

"Az önce istemeden kulak misafiri oldum da Berat ile neden tartışıyordunuz?" diye sordu. Bunun amacı yemek değil azizim dedikodu almaya gelmiş. Yürüyen dedikodu. Gülerek

"Deniz fokunun ismi Berat mı?" diye sordum. Başta anlamadı.

"Ne"

"Yok bir şey kavga ettiğim çocuğun adı Berat mı diye sordum"

"Evet adı Berat ama çok yakışıklı değil mi"

"Hayır"

"Ne"

"Yakışıklı değil çok yüksek sesle müzik dinlediği için kavga ettik pek mühim değil fakat aklıma bir şey takıldı"

"Nedir?" yürüyen dedikodu bu kız gerçekten meraklı Melahat de olabilir.

"Bu apartmanın yöneticisi Berat denen şahısın babası mı?"

"Evet fakat ailesiyle yaşamıyor yani ailesi de yok sanırım"

"Ailesi mi yok?"

"Evet belirli sebepler onu bende bilmiyorum öğrenmeye çalışıyorum" omzuma hafifçe dokunarak"öğrenirsem sana da söylerim"

Yüzüne bakıp başımı salladım. "İçeri gelmez misin? Ayakta kaldın"

Kız içeri bakıp yüzünü ekşiti. Benim evime mi yaptı bunu? Yani evet dağınık ama idare edilir.

"Yok sağ ol ben gideyim işin vardır şimdi tutmayayım seni bu arada ben adını bilmiyorum" dedi. Kıza kendimi tanıtmayı unuttum. Ah şu salak kafam

"Ben Berfin"

"Memnun oldum Berfin"

"Bende" dedim. Bana el sallayıp gitti. Bu kız dedikodu için gelmediyse bende bir şey bilmiyorum yemek bahane azizim. Beş dakika sonra hazırlanıp birkaç malzeme almak için evden çıktım. Çıktığımda kapısına bakan deniz fokunu gördüm. Evet ismini öğrenmiş olabilirim ama şuanlık adı deniz foku.

"Baksana kapıya ne yaptın" dedi birden bana bakarak. Ona anlamaz gözlerle bakıp

"Efendim saygı değer deniz foku bey" dediğimde doğruldu.

"Deniz foku derken?"

"Adını bilmiyorum o yüzden sana deniz foku deme kararı aldım. Hem şuradan bakınca baya benziyorsun. Dur birde yakından bakayım" diyip ağzına kadar gittim. Evet rahatsız edici fakat umurumda değil o gıcık olsun diye her şeyi yaparım. Gözlerimi kısıp "hmm evet buradan da benziyorsun tam sana yakışan bir lakap olmuş" omzunu sıvazlayıp "yeni lakabın hayırlı olsun" dedim. Arkamı döndüm bir adım atar atmaz arkamdan seslendi

"Fazla huysuzsun aynı kedi gibi olur ya böyle tüylü sevimsiz onlardan farksızsın"

"Ben mi huysuzum sen hiç kendine aynadan baktın mı? Hem tüylü derken sen bana şişko mu demek istedin şimdi?" diye sorduğumda iki parmağıyla burun kemerine bastırdı

"Cidden belasın. Adım Berat deniz foku demezsen sevinirim."

"Beni ilgilendirmez başta adını söyleseydin insan gibi elimi hava da bırakıp gittin ayrıca"

"Yani? Her önüme gelenle tanışmam gerek diye birşey yok değil mi?" diyip yanımdan geçti. İyi de ne alaka şimdi tam bir öküz bu çocuk can sıkmada üstüne yok hem bu nereye gidiyor? Burda durmak sana yakışmaz Berfin takıl peşine. Yani ne var canım az merak işte kötü bir şey olmaz ki.

Beni fark etmeyeceği şekilde gitmeye çalışıyordum. Bir markete girdi. Ben bu çocuğu bir market için takip etmedim değil mi? Eğer öyleyse acilen yolumu değişitirmem gerek. Marketten çıkarken elinde bir sigara tutuyordu. Sigara mı kullanıyor? İyi de bundan banane be

İlerlemeye devam ediyordu. Acaba nereye gidecekti? onu takip etmeye devam ederken bara benzer bir yere girdi. Gündüz vakti içecek mi? Daha neler! Peşinden gitmeye devam ettim. Bu bar pek de düzgün durmuyor. Hatta burası bar gibi de durmuyor. Aha Befrin ne yaptın sen kızım bu deniz foku sapık çıktı. Acilen çık buradan diye düşünürken birden bir adam önümü kesti.

"Ooo naber güzellik" çok iğrenç duruyor yüzüne tükürüp kaçsam mı?

"Sensin ben güzellik" dedim birden sesimi yükselterek ah şu salak kafam sesimi neden yükseltiyorsam. Bence yüzüne tükürüp kaçmak için hala geç değil.

"Bu ne cesaret küçük hanım buraya gelen böyle konuşmaz normalde" diyip saçıma dokundu. Elini sert bir şekilde ittim.

"Uzak dur benden" dedim. Üstüme sinsi bir şekilde gülerek yürümeye başlayınca geri geri yürüdüm. Tam o esnada anlamadığım bir şekilde adam yerle bir oldu. yan tarafıma baktığımda ise deniz fokunu gördüm. Bu sapık beni mi kurtardı?

"oo nakavtt" diye bağırdım birden. "Koca kıçlı adam sıfır ben bir" dediğimde beni kendine çevirdi. Endişeli gözlerle

"Kafayı mı sıyırdın burada ne işin var?"

"Senin ne işin varsa benimde o işim vardır. Gerçi benim o tür bir işim yok ama hem bu seni ilgilendirmiyor." dediğimde bana

"Sen gazeteci değil misin?" diye sordu.

"Evet" diye yanıtladım.

"Aynı amaç için gelmiş olamayız o zaman" dediğinde şaşırdım.

"Tabi ki de aynı amaç için gelmedik ben burayı araştırmaya geldim." Ona manalı bir bakış atarak "Fakat seni bilemem" dediğimde kaşları çatıldı.

"Ben buraya görev için geldim."

"Ne görevi"

"Burada çete gibi bir gurup var onları iş üstündeyken yakalayacaktım ama sen" dedi. Baya sinirli duruyordu. Öfkeli bir sesle "sen her şeyi mahvettin ne diye çıktın ki başıma" dedi birden. Şey tamam bu biraz kırdı. İyi de neden kırdı?

"Özür dilerim bir daha olmaz" dedim sadece tam gideceğim esnada kolumu tutarak beni durdurdu.

"Görevi bozdun ama seni tek bırakamam özelikle de böyle bir ortamda asla"

"Gerek yok ben tek giderim. Kolumu bırakır mısın"

"Sen hep böyle inatçı mısın?"

"İnatçı değilim bana çocuk muamelesi yapma kolumu bırak"

"Hayır baya inatçısın" bu çocuk beni sinir etmeye yemin mi etmiş? Sinirden elimi kaldırdım tam tokat atacağım an elimi hava da tutu. Ya ama bak ben bu çocuğu gerçekten döverim ama ya.

"Neden geldin ki peşimden" dedi. Tam konuşacağım esnada birden beni sırtına aldı.

"Ne yapıyorsun indirsene beni"

"Olmaz"

"Pardon? ne demek olmaz indirsene oğlum beni"

"İki dakika sus be kızım bizde ki de kafa yani"

"Sen beni indirene kadar bırak beni diye konuşurum haberin olsun"

"Arabada susar mısın?"

"Ne arabası be indir beni"

"Benim arabam"

"Ben ne yapacağım senin arabanda indirsene."

"Seni kendime kaçırıyorum. Karım olacaksın."

"Ne diyorsun lan indir beni"

"O kadar peşimden geldin daha bırakmam"

"Sapık indirsene beni" dedim ama hiçbir cevap alamadım. "Sana diyorum indir beni" cevapsız kaldım. "Bu bir emirdir indirsene lan beni."

"Amada konuştun geldik işte sus iki dakika"

"Susmam dedim sana ve susmayacağım da indir beni"

"Tamam indireceğim ama yanımdan ayrılma" dedi ve beni aşağı bıraktı. Sanki çocukla ilgileniyor. Arabanın kapısını açıp bana baktı.

"Ne"

"Bin"

"Asla tanımadığım birinin arabasına binmem ben"

"Tanımadığın birinin kapısını çok güzel tekmeledin ama bin şu arabaya"

"Onu hak ettin hem sen bana emir mi veriyorsun?" iki parmağıyla burun kemerini sıktı.

"Allah'ım sabır ver" ona bakıp

"Amin amin versin ama bir şey soracağım." dediğimde ters bir bakış yedim.

"Lütfen sorma."

"Araban burada değildi. Hangi ara getirdin? Ben seni yürüyerek takip ettim."

"Sorma kelimesinden ne anlıyorsun sen?"

"Soruma cevap ver yoksa sana musallat olurum."

"Bana uyar" dedi. Şaşırarak ona

"Ne" dediğimde sadece sırıttı. Pislik.

"Yok bir şey bin hadi gidelim"

"Asla"

"Eve kadar yürüyecek misin? Cidden uzak düşer bak." Dedi ve arabasına bindi. Odun. Bunu hiç hesaba katmadığım için mecbur arabaya bindim. Bana şaşkın gözlerle bakarak

"Binmiyordun en son"

"Sus ve sür evi hesaba katmadım" dediğimde güldüğünü duydum. "Komik mi?" diye sordum. Hiçbir şey demedi sadece başını salladı ve arabayı çalıştırdı. Bende o sırada radyoya eğildim ve müzik aramaya başladım.

"Ne yapıyorsun?" bunlar ciddi mi?

"Dünyayı nasıl yok ederim diye bakıyorum sen?" diye sorduğumda bana göz ucuyla bakıp

"Araba radyosundan dünya yok ediliyor muydu?" diye sordu. Bu çocuk resmen benimle dalga geçiyor.Tamam dalga geçmeyi bilen bir sen değilsin bende çok güzel dalga geçerim.

"Evet hatta senin gibi gereksizler evrenden nasıl silinir o bili çıkıyor buradan. Kapatsana sen şu çeneni müzik arıyorum. Zannettiğim kadar zeki değilmişsin. Yazık" dedim. Diyecek bir şey mi bulamadı yoksa tartışmaya girmek istemediği için mi sustu bilmiyorum.

"Hiç eğlenceli müziklerin yok"

"Arabada cart curt olmadığı için özür dilerim bir dahakine yüklerim. Dalga mı geçiyorsun?"

"Aslında cart curt fena değil" diyip güldüm. "sen söyle deniz foku liste senin ne açayım"

"Bilmiyorum farkında mısın ama şuan günlüğümü karıştırıyorsun" dediğinde şoka uğradım ne günlüğü ben müzik arıyorum burada

"Ne günlüğü playlist bu" dediğimde hafif tebessüm etti. Onu ilk defa böyle gülerken gördüm. Aşırı sempatik.

Kendine gel Berfin

"Birinin ha günlüğünü karıştırmışsın ha playlistini aynı şey" dedi. Anlamadım şuan ona öylece bakarken derin bir nefes verdi.

"Müzik kişiyi yansıtır. kişi kendini nasıl günlüğe yansıtıyorsa o şeklide müziğe de yansıtır anladın mı?" diye sorduğunda aydınlanma geldi. Aşırı mantıklı bu arada

"Oov mantıklı tamam bıraktım" dedim. Tam ellimi çekeceğim esnada ellimi tutu. Ne oluyoruz?

 

"I wanna be yours var listede onu aç"

 

"Az önce playlistimi karıştırma demiyor muydun"

 

"Sadece aç ve şarkının sözlerine dikkat et başka bir şey demiyorum"

 

"Çok tuhafsın" dedim ve söylediği şarkıyı açtım. şarkının ritmi çok güzeldi. şarkıda

 

"Eğer kahveni sıcak seviyorsan,bırak cezven olayım.

 

Kuralları sen koyarsın,bebeğim.

 

Sadece senin olmak istiyorum.

 

Kalbimde tuttuğum sırları saklamak düşündüğümden daha zor.

 

Belki de sadece senin olmak istiyorum." bu sözden sonra şarkıyı kapattı.

 

"Sözlerine dikkat ettin mi?" diye sordu. Ettim ama anlamadım neydi şimdi bu

 

"Evet ettim."

 

"Ne anladın?" diye sordu. Bu sapığın amacı ne

 

"Bana bak sapık deniz foku amacın ne bilmiyorum ama şuan eve gitmiyoruz onu fark ettim. Hani sen beni eve götürüyordun."

 

"Fikir değiştirdim başka bir yere gidiyoruz"

 

"Nereye?"

 

"Görürsün" ona yan gözle baktığım da ne der gibi baktı bana baktı.

 

"Ben seni tanımam etmem arabayı çek sağa valla atarım kendimi"

 

"Saçmalama Berfin otur şuraya" dedi . Bana ismimle hitap etti. İsmim ilk defa bu kadar güzel gelmişti. Fakat bunun üstüne tavrımı hiç bozmadan

 

"Çek arabayı atarım kendimi" dedim tekrardan telaşlı bir sesle

 

"Tamam dur" dedi ve ellimi tutu. Allah'ım kalpten gideceğim sanırım şimdi ne oluyor kalbim neden bu kadar sert atıyordu?

 

Ben bunu anlamaya çalışırken arabanın durduğunu hisseder hissetmez elimi sert bir şekilde elinden çektim ve arabadan indim. Deniz foku da peşimden indi. Kolumdan tutup beni kendine çevirdi.

 

"Nereye gidiyorsun? Bulunduğumuz yer ne kadar tehlikeli haberin var mı?"

 

"Eve gidiyorum. Bulunduğum ortam zere umurumda değil senin neden bu kadar umurunda en son beni kovuyordun sen. Şuan ne oluyoruz?"

 

"Şuan bir şey olmuyoruz ama" dedi ve cümlesine devam etmedi. Ama ne? hep bu amaların sonu kötü bitiyor.

 

"Ama ne?" diye sorduğumda önce gözlerini kaçırdı. Kafamı gözlerini çevirdiği yere getirdim ve göz göze gelmemizi sağlayıp tekrar sordum.

 

"Ama ne?" cevap gelmedi. Bu sefer yüksek sesle ve onu sarsarak "Ama ne Berat" dediğimde bana baktı.

 

"İsmimi çok güzel söyledin" dediğinde sinirden ne yapacağımı şaşırdım. Bir tokat attım.

 

"Ne diyorsun sen amacın ne?" dedim. Tuttuğu kolumu sert bir şekilde çektim. Arkamı dönüp eve gitmeye başladım. Arkama baktığımda olduğu yerde duruyordu. O amanın devamı neydi? Ne olabilirdi bilmiyorum ama umurumda değil. En son duyduğum amadan sonra ailemi, babaanemi kaybettim. Onu kaybedeceğim diye korkmuyorum sadece ama ile biten cümlelerden nefret ediyorum. Konuşması gerekiyordu.

 

Yağmur mu yağıyor?

 

Harika bir yağmurumuz eksikti. Hiç sorun değil eve gidebilirim herhalde değil mi?

 

Birden arkamdan bir korna sesi duydum. Yağmur yetmiyor gibi birde bu deniz foku mu? Allah'ım bu neyin sınavı kurban olduğum.

 

"Ne var be ne istiyorsun"

 

"İnat etme gel bin arabaya bak yağmur yağıyor" kollarımı göğüsüm de birleştirip

 

"Umurumda değil rahat bırak beni" dedim. Ona aldırış etmeden yürümeyi deniyordum fakat arabasıyla dibimden çekilmediği sürece bu mümkün olmuyordu.

 

"Dibimden gider misin? Yağmurun altında yürümek istiyorum sal kardeşim" dediğimde arabası durdu. Beni takip etmeyi bıraktı mı?

 

Arabadan inip peşimden geldiğini fark ettim. Hadi ama bunu da yapmazsın. Onu gördüğüm an koşmaya başladım.

 

"Neden koşuyorsun? Berfin" dediğini duydum ama onu takmadım. Olabildiğince hızlı koştum. Deniz foku da peşimden koşuyordu.içimden "Allah'ım kurtar beni şu deniz fokundan" diye dua ederken ayağım bir taşa takılıp burkuldu. Bunu görünce mi hızlandı yoksa bana mı öyle geliyor? Benim daha bunu düşünmeme izin vermeden yanımda belirdi. eğilip

 

"İyi misin?" diye sordu. Ona olabildiğince sert baktım.

 

"Sanane" dedim. Ayağa kalkmaya çalıştım. Fakat olmadı. Tekrar denedim fakat yere düştüm acıyla inledim. Kolumu tutup

 

"Ne yapıyorsun?" diye sordu. Bu neden bu kadar soru soruyor?

 

"Kör müsün ayağa kalkmaya çalışıyorum." dedim. Bunu dememle havalanmam bir oldu. "Ne yapıyorsun sen indirsene beni sen iyi alıştın beni kucağına almaya"

 

"Abartma alt tarafı iki kere aldım. Birincisi seni o mekanda çıkarmaya çalıştım çıkmadığın için oldu. Buda ayağını burkup yürüyemediğin için"

 

"Ne alaka baya da yürüyorum sen bana engel oluyorsun."

 

"Ciddi misin ayağını burktun" dediğinde bileğimdeki ağrıyı daha derinden hissetim. O söyleyene kadar böyle bir ağrım yoktu. Pislik ne olacak

 

"Yürüyebilirim indir beni"

 

"Berfin bana bak şu inadını bir köşeye bırak şuan yürüyecek durumda değilsin o yüzden hastaneye gidiyoruz itiraz istemiyorum. Seni arabaya götüreceğim ama sakin kendini atma olur mu?" dediğinde ona yan gözle baktım. "Tamam mı?" diye sordu tekrardan.

 

"Aman iyi be atmam" dediğimde tebessüm ederek arabaya doğru ilerledi beni ön koltuğa oturdu. Kemerimi bağladı. Oda sürücü koltuğuna oturdu. Yol boyunca hiç konuşmadık. Camdan yağan yağmuru izlemeye dalmıştım. Birden

 

"Ayağın acıyor mu?" diye bir soru sordu. Hayır sussa çatlar.

 

"Sen hatırlatana kadar acımıyordu" dedim bu cevabı beklemiyordu sanırım. Tekrar sessiz bir şekilde önüne döndü. Hastaneye kadar ikimiz de konuşmadık. Hastaneye gittiğimizde röntgen çektiler. Ayak bileğim çıkmış harika hepsi bu deniz foku yüzünden oldu.

 

"Tamam ayak bileğim sayende çıktı. Beni hastaneye getirdin ama bu kadar yeter. Beni şimdi evime bırak ve bir daha gözüme gözükme senin yüzünden tek günde başıma gelmeyen kalmadı."

 

"Benim yüzümden mi?"

 

"Evet"

 

"Pardon da sen beni takip etmeseydin bunları yaşamazdın burada benim hiçbir suçum yok"

 

"Pardon da sonrasında beni rahat bırakmayan sendin. Beni evime götür. Seni uzun bir süre görmek istemiyorum" dediğimde dudağını büzerek

 

"Ne yazık bu aralar beni çok göreceksin" dedi. Derken hiçbir şey anlamadım şuan

 

"Beni çok göreceksin derken?" diye sordum. Bıyık altından gülerek

 

"Benim evimde kalacaksın en azından iyileşene kadar" dediğinde şoka uğradım. Onun evinde kalacağım.

 

"Hadi ya niyeymiş o?"

 

"Hatamı telafi edeceğim inat etme lütfen şuan hiç seninle inatlaşacak durumda değilim."

 

"Benimle mi?" gülerek "İstesen de inatlaşamazsın zaten sen kimsin be benimle intalaşacaksın ha? Asıl ben sizinle inatlaşamam beyefendi."

 

"Yani evime gelmeyi kabul ediyorsun. Güzel" dedi ve beni kucağına aldı. Bir dakika inatlaşamamdan kastım bu değildi.

 

"İnatlaşamam dedim evine gelirim demedim."

 

"Aynı şey"

 

"Değil"

 

"Aynı şey"

 

"Hayır değil gelmiyorum"

 

"İnatlaşmayacağım demiştin ne yapsak sana bir sakinleştirici iğne falan mı yapsak ? Çok gerginsin."

 

"Sen bana hayvan muamelesi mi yapıyorsun?" dediğimde derin bir nefes alıp bıraktı.

 

"Gene anlamak istediğin yerden anladın tabi ki de her neyse benim evime gidiyoruz konu tartışmaya bile kapalı" dedi. Tam ağzımı açıp bir şey diyeceğim anda

 

"Eğer konuşursan seni öperim karar senin" dediğinde ağzım tekrar kapandı. Arabanın önüne gelince beni ön koltuğa oturttu. Oda sürücü koltuğuna oturdu.

 

"Müzik açayım mı?" diye sordu.

 

"İstemez" diye tersledim. Yol boyunca ikimizde konuşmadık evin önüne geldiğimiz de anahtarlarını cebinden çıkardı. Tam kapıyı açacağı an

 

"Bak ben senin kapı komşunum her gün ziyarete gel olmaz mı?" diye sordum.

 

"Olur mu sence?"

 

"Olur neden olmasın?" diye sorduğumda kafasını hayır anlamında şiddetli bir şekilde salladı. Çattık ya.

 

İçeri girdik. Oturma odası olduğunu düşündüğüm bir odaya geldik. Beni kotluğun üstüne oturttu.

 

"Acıkmışsındır bir şeyler hazırlayayım ben" diyip mutfağa gitti. Allah başka dert vermesin dedikleri bu mu? Eğer bu ise berbat bir şey acaba yanlış mı dua ettim. Tövbe haşa yanlış mı anlaşıldım ya ben bu deniz fokundan kurtulmak istemiştim daha yakın oldum. Duam ters tepti harika.

 

ikinci bölümün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere.

 

İletişim için:ınstagram-beraybelcim

 

Şarkı listesi için: spotify -Kanlı iz

 

BERAY BELÇİM YİĞİT

Loading...
0%