4. Bölüm
Beray Belçim Yiğit / Kanlı İz(Kitap oldu) / 4. Hatıralar

4. Hatıralar

Beray Belçim Yiğit
beray_belcim.ygt

Bir hafta sonra...

Cinayetin üstünden tam olarak bir hafta geçti ben ise deniz fokunun zoru ile bir otele geldim. Oteldeyken de araştırmalara devam ediyordum. Hata yaptığımız haber işe yaramış gibiydi siteye polisler araştırmacılar kısacası bu konu ile ilgili herkes orayı araştırıyor. Efe'yi aradım. Telefon açıldığında sevinçli bir ses ile konuştum.

"Kıvırcık gördün mü yaptığımız haber patlamış."

"Evet gördüm bu olay daha çabuk çözelecek gibi duruyor bizim başımız rahat."

"Hayır değil kıvırcık o eveden yeni bir bilgi almamız gerekiyor." Efe'nin artık bu hareketimden sıkılmış olduğunu beli eden sesini duydum.

"Oflama bana."

"Bir kere de rahat dur Berfin hem bir sürü kişi uğraşıyor biz uğraşmayalım. Ne dersin?"

"Kıvırcık,şekerim kendine gel. Bu bizim işimiz çocuk"

"Bu işe seninle girişirken düşünmem gerekiyordu."

"Sen benden rahatsız mısın?"

"Estağfurullah"

"Sus ve hemen buraya gel. Yoksa seni kovarım."

"Yani işin patronu ben miyim sen misin tartışılır." Güldüm ve konuştum. "Tabi ki benim kıvırcık sende iş yok"

"Bak ya"

"Neyse hadi gel bekliyorum." diyerek telefonu kapatım. Beş dakika sonra kapı çaldı. Efe'nin bu kadar çabuk geleceğini bilmiyorum. Kapıyı açtığımda karşımda Berat'ı gördüm. Dağılmış gibi görünüyordu. Sanki bir haftadır hiç uyumamış gibi saçları dağılmıştı. Göz altları morarmıştı. Bu ona ayrı bir hava katıyordu.

"İçeri almayacak mısın?" dediğinde kendime geldim. Bunları düşünmekten çocuğu içeri almayı unutum.

"Şey tabi gel." içeri girdi. Bana gülümseyerek bakıp konuştu.

"Beni gördüğüne sevinmemiş gibisin."

"Hayır."

"Yani sevindin."

"Hayır."

"Sevinmedin mi?"

"Hayır yani eror verdim susar mısın?" Bir süre bana baktı sonra üzerime eğilerek konuştu.

"Açık açık konuşsana beni her gördüğünde dilin tutuluyor. Ne dediğini bile bilmiyorsun. Etkileniyor musun?" Geri eğilerek yüzüne baktım.

"Ne diyorsun deniz foku sende etkilenecek tip mi var?" Biraz daha üzerime eğildi.

"Onu bilmem ama sen kesin etkileniyorsun gazeteci kız" Biraz daha üzerime eğildiğinde sert bir kapı sesi duyduk kapıda Efe'yi gördüm.

"Ne oluyor lan burada" Hemen Berat'ı ittim.

"Birşey olmuyor" Efe Bera'ta ters bir bakış attı.

"Elden gidiyorsun Berfin" Daha ben konuşmadan Berat atıldı.

"Kıvırcık marul pat diye ortaya çıkmasan olmuyor mu? Belki öpüşecez. Tüm olayı bozuyorsun."

"Bana bak orangutan kardeşimden uzak dur gebertirim seni." Efe'nin Berat'ı görünce değişen tavrı her zaman beni şaşırtıyor. Bu çocuk ponçik tatlı birşey neden Berat'ı görünce saldırganlaşıyor? İkisine gülümseyerek bakıp konuştum.

"Gene başlamasanız mı? İşimiz var ya hani bizim" Efe bana baktı.

"Senin işini görüyorum." Tam konuşacaktım ki deniz foku susmadı. Biri şuna susması gerektiğini söylesin artık.

"Evet onun işi benim. Bir sorun mu var?"

"ulan senle konuşan mı var sen sussana." Ortamı yumuşatmak için bir espiri yaptım.

"Niye hep benim için kavga ediyorsunuz?" Birden ikisinin sert bakışı bana döndü keşke yapmasaymışım.

"Şakaydı ya"

"Komik mi gazeteci kız?"

"Çok ciddisin deniz foku"

"Berfin sen beni bu çocuk gidince ara ben daha fazla tahammül edemiyorum." diyerek çıktı. Efe'nin arkasından bakmaktan başka birşey yapamadım.

"Nereye kıvırcık marul daha karpuz kesecektik." Sert bir şekilde Berat'a baktım.

"Ne var?" Berat'ın kolunu sert bir şekilde vurdum kolunu tutarak inledi.

"Elin ağırmış da bu ne içindi?"

"İki dakika susaydın olmazdı değil mi?"

"Olmazdı güzelik sorun mu var? Rahatsızsan gideyim."

"Git lütfen Efe gelsin haber için çalışma yapacaktık." bir süre bana bakıp içeri girdi. Bende peşinden gittim.

"Hani gidecektin?"

"Vazgeçtim. Güzel odan varmış."

"Ya sen bana sınav olarak mı gönderildin?"

"Bu soruyu benim sormam gerekmez mi gazeteci kız?" Yatağa uzandı.

"Yatak rahatmış."

"Yorgun gibi görünüyorsun."

"Hiç uyumadım ki"

"Neden ki manyak mısın?"

"Senin yüzünden." Söylediği şey şaşırmama neden oldu.

"Ben ne yaptım ya karabasan gibi üzerine mi çöktüm? bir haftadır yokum." Bir süre sustu hiçbir şey söylemedi.

"Uyudun mu?" Derin bir nefe alıp bıraktı.

"Keşke karabasan gibi üzerime çöksen seni düşünmekten uyuyamıyorum."

"Düşünme o zaman" Büyük bir kahkaha atı.

"Anlamıyorsun gazeteci bendeki etkin çok büyük" Bir süre ikimizde sustuk sonra yatakta uzanırken eliyle diğer tarafını gösterdi. "Gel uzan."

"Pardon?"

"Bir kere de dediğimi yapsan ne olur?"

"Yani kusura bakma ama-" Lafım ağzımda kaldı. Konuşmamı bittirmeden deniz foku beni yanına çekti. Kolarını belime doladı. Gözleri kapalı bir şekilde benimle konuşuyordu.

"Ne yapıyorsun?"

"Hiç mi profersörlerin dediklerini okumuyorsun?"

"Ne diyor o profesörler?"

"Sevdiğinizin kokusu daha iyi bir uyku çekmeye yardımcı olur."

"Yani?"

"Yanisi yok gazeteci sus uykuya ihtiyacım var."

Son kelimesinden sonra ne dediğini anladım. Konuşmak için ağzımı açtım fakat sonradan vazgeçtim. Uzun bir süre Berat'a baktım. Uyumuştur diye düşünüp elimi yüzüne götürdüm. Fakat dokunmadan geri çektim. O benim hiçbir şeyim değil burada onunla yatmam bile hata ellerini yavaşça çekip ayağa kalktım. Üzerini örtüp otel odasından çıktım. Siteye doğru yol aldım o sırada Efe'yi de aradım. Siteye gittiğim zaman oradaki yetkilileri gördüm. Ne olduğunu anlayamadım. Gidip ne olduğuna baktım. Asansör içinde bir ceset vardı gene. Cesedin birkaç fotoğrafını aldığımda gözüm aynada ki nota takıldı. Bu notun aynısını 1 hafta önce Berat'la beraberken de görmüştüm. Notu elime alıp okudum.

"Gazeteci kızdan ayrıl dedim. Onu bizden uzaklaştır değil. Onu getirmezsen yakında çıkacak ceset senin olur."

Not karşısında ağzım açık kaldı. Bu not Berat'a mı yazılmıştı? Hızla Notun fotoğrafını çektim elimde bir kopyası olması için notu cebime attım. Bu adamları bulmam gerektiğini hissetim bir an ve Berat'ın hayatından da çıkmam gerek onlar hem kimse beni istiyordu ve Berat'la beraber olmam onun için bir tehditi. Bu işi kendim haledecektim. Telefonumu çıkarıp Berat'a bir mesaj yazdım.

"Bir daha görüşmeyelim ikimiz içinde bu daha iyi olur. Seni tanımak güzeldi deniz foku görüşürüz."

Mesajı yazdıktan sonra Berat'ı engeledim. Hemen bir not yazıp asansör aynasına yapıştırdım. Nota "Ben gazeteci işiniz benimle ise bırakacağım numaradan beni arayın" yazdım. Berat'ın beni bulamayacağı bir yere gitmem gerekiyordu. Şuan gidebileceğim tek yer bizim kıvırcığın yani siteden çıkıp Efe'nin evinin yolunu tutum. Yarım saat sonra Efe'nin evine geldim. Kapıyı çalıp açılmasını bekledim. Efe kapıyı kızgın görünüyordu. Kapıyı açıp gitti.

"Kaç yılık arkadaşınım insan bir hoş geldin der" Söylediğim şeye cevap gelmeyince tekrardan konuştum.

"En azından içeri gel diyebilirdin." tekrardan ses gelmedi.

"Ayakabımı içeri alsaydın" tekrar cevap gelmedi ayakabımı çıkarıp içeri girdim.

"Lan birşey desene otistik"

"Ne diyeyim?" Efe'nin bu tavrı beni şaşırtmıştı.

"Efe sen iyi misin?"

"Ne işin var burda? Gitsene deniz fokunun yanına"

"Ne?"

"Anlamıyor gibi yapma Berfin o çocuktan sonra çok değiştin farkında mısın?" Efe'nin söylediği şeylere şaşırdım kaşlarımı çatarak konuştum.

"Efe ne alakası var ben hala aynı Berfinim"

"Değilsin ben giderken peşimden geldin mi? Hayır o çocuğu seçtin şimdi de onun yanına git ne işin var burada?" Bir süre sadece Efe'ye baktım. ardından güldüm.

"Sen şaka yapıyorsun değil mi?"

"Hayır ciddiyim."

"Öyle mi?"

"Öyle"

"İyi" diyerek ordan ayrıldım. Bana asla böyle yapmazdı fakat şuan onu anlayamıyordum. Arabaya bindim kendi kendime konuştum.

"Harika Berfin kızım salak mısın? Neden önce kalacak bir yerim var mı diye düşünmeden çocuğa mesaj atıyorsun? Kalacak yerin mi var? Bir ailen bile yokken bu neyin öz güveni?" Sıkıntılı bir şekilde iç çektim. Kafamı araba direksiyonuna bıraktım. Birden aklıma gelen şeyle başımı kaldırdım.

"Tabi ya çok zekiyim" baş parmağımı öpüp kafama bastırdım. "Canım aklım zehir gibi çalışıyor maşallah." Hemen arabayı çalıştırıp babaannemin evinin yolunu tutum. Yarım saat sonra evin önüne geldim. Evin anahtarını arabadan alıp evin bahçesine girdim.Bahçe bakımsız görünüyordu ama çok güzeldi. Bu köşede hep oyun oynadığım aklıma geldi.Gözüm büyük salıncağa takıldı. Babaannem bana hep orada gazetecilik anılarını anlatırdı.Bu büyük ağaç peki buraya babaannem ile bana hep salıncak yapmaya çalıştık ama olmuyordu.Bahçeye kısa bir süre baktım. Oradaki anılarım aklıma gelince gülümsedim. Evin kapısına ilerdim. Kapıyı açıp içeri girdim. Giriş vardı ilk hep bir köşesine ayakkabımı atardım. Tabi babaannemde bana kızardı. Mutfağa yöneldim. Babaannemin ölmeden önce bize yaptığı yemek hala ocak üstündeydi.Etrafını böcekler sarmıştı iğrenç tabi ama anı sonuç olarak. Mutfaktan sonra büyük oturma odasına girdim.Odanın girişinde tv vardı onun üzerinde ise babaannemin gözü gibi baktığı kar küreleri vardı. Tozlanmış koltuklar ve babaannemin salanan sandalyesi. Ardindan babaannemin yatak odasına gittim.Oda tozlanmıştı. Babaannem buna asla izin vermezdi odasına gözü gibi bakardı. Tozlanan tabloları gördüm. Hepsinde ben ve babaannem vardık.Birinde ise ben,babaannem,babam ve annem o gün aklıma gelince gözlerim doldu. O gün babam bana söz vermişti. Akşam hep beraber luna parka gidip pamuk şeker yeriz dediğini hatırlıyorum. Fakat dönüşte annem ve babam trafik kazası geçirdi. O an ayakta duracak gücü kendimde bulamadım yatağa oturup ağladım. Belki bir saat belki iki saat ne kadar sürdü bilmiyorum ama uyuya kalmıştım.

Sabahın ışıkları ile gözlerimi açtım çok rahatsız ediciydi. Yatakta doğruldum. Ağlarken uyuya kaldığımı anladım. Hemen yataktan çıktım. Eve son kez göz atıp evden çıktım. Arabaya binip siteye gittim. Yukarı çıktığımda Berat'ı gördüm o beni fark etmesin diye hemen yan tarafa çekildim. Bu tarafa döndü fakat beni görmedi. Berat ve başka bir polisin konuşmalarını duydum.

"Efendim dün akşam bir polisimiz kayboldu."

"Ne demek kayboldu?"

"Bizde anlamadık asansörde gerçekleşen yeni cinayeti inceliyorduk bir an yok oldu ve bir not bulduk."

"Ne notu"

"Notun üzerinde sizin adınız vardı.Bu akşam saat 22.00'da sizi bu sitenin iki sokak aşağısındaki ara sokakta bekleyecekleri yazıyordu."

"Anladım araştırmaya devam edin herhangi birşey olursa bana haberin verin."

"Peki efendim"

Berat'ın geldiğini görünce hızla aşağıya indim. Acil kaçış kapısının olduğu koridora girdim. Arkasına dönüp baktı ve kendi kendine konuştuğunu duydum.

"Neredesin Berfin engelemek nedir kızım? Kanser edecek bu kız beni" diyerek oradan ayrıldı. Bunları sanki burada olduğumu biliyormuş gibi söylemişti.

Berat çıktıktan sonra vakit kaybetmeden peşinden gittim. Arabasına binip gittiğini gördüm.Hızla bende arabama binip onun arabasını takip ettim. Deniz köşesine gitti. Bir köşeye oturup sigarasını yaktığını gördüm. Arabada onu izledim. Fakat dayanamayıp arabadan indim ve yanına gittim. Yanına oturdum. Şaşkın gözlerle bana baktı.

"Berfin?" gülümseyerek konuştum.

"Merhaba" şaşırmış ifadesi sinirli bir hal aldı. Sesi yükseldi.

"Merhaba mı?"

"Evet merhaba"

"Dala mı geçiyorsun? Önce bana bir mesaj at sonra beni engele ve ortadan kaybol ve yanıma gelip bana merhaba de"

"Beğenmediysen başka dilerde de söyleyebilirim. Mesela korece, Fransızca ya da" dedim ve sözümü kesti.

"Berfin sus" beni kolları arasına aldı başını saçlarıma gömdü kısa bir süre saçlarımı kokladı ben ise şaşkın bir halde Berat'ın ne yapacağını bekliyordum. Saçlarımı kokladıktan sonra konuştu. "Bir daha benden gitmek gibi bir hata yapma" hiçbir şey demeden Berat'ın kolları arasında kaldım. Kokusu bana huzur veriyordu. Başına benim yüzümden bir sorun açılacak biliyorum ama ondan uzak kalmak onuda benide üzüyordu. Arada kalmış gibi hissediyorum. Biraz oturduktan sonra Berat sigarasını çıkardı bana uzatıp

"İster misin?" Diye sordu. Başımı hayır anlamında salladım. Sigarasını yakarken onu izledim.

"Zarar veren birşeyi neden kullanıyorsun?"

Bana bakıp konuştu. "Bazen gerekiyor çok takma" diyerek sigarasından bir nefes aldı. Telefonundan bir müzik açtı ve konuştu."Aslında kendi isteğimle başlamadım sigaraya"

"Nasıl?" Bir süre sustu sanki aklına birşeyler geliyor gibi yüzünde buruk bir gülümseme belirdi. "Zorla verildi bana babam tarafından." Söylediği şeyle şoka uğradım

"Baban tarafından nasıl?"

"Babam bağımlıydı her akşam gelir beni odaya kapatır anneme ise şiddet uygulardı. En son annemi bıçaklayarak öldürdü. Annemden sonra bir ay kadar hiç konuşmadık bir gece enjektör ile de" diyip sustu "her neyse boşver." Diyerek sigarasından bir nefes aldı. Devamını anlatamadı içi acıyordu. Yüz ifadesinden beli oluyor. Konuyu dağıtmak için başka bir soru sordum.

"Neden sürekli müzik dinliyorsun?"

Sigarasından bir nefes aldı ve konuştu. "Çünkü bazen tek kaçış yolu müziktir."

"Nasıl?" İç çekip konuştu.

"Müzik söyleyemediğin sözleri yansıtıyor. Mutluyken melodiyi üzgünkense sözleri dinlersin müzik kişiyi yansıtır anlayacağın." Bunları söyleyip saatine baktı ve ayağa kalktı. Bana anahtarını uzatı.

"Sen eve git. Benim biraz işim var. Hemen gelecem." Diyerek yanımdan ayrıldı. Bir süre sonra bende ayağa kalktım o adamların çağırdığı yere gideceğini biliyordum. Hızla arabaya binerek Berat'ın peşinden gittim. Bir saatlik yoldan sonra ıssız bir sokağa geldi. Arabamı bir köşeye çekip onları izlemeye başladım.

*Berat'ın ağzından*

Berfin'den ayrılmak istemiyordum. Fakat gitmezsen sorun olacaktı. Berfin'i ne için istediklerini bilmiyordum ama Berfin'i onlara bırakmayacaktım. Bir saat sonra bana verilen adrese geldim. Birkaç kişi yanıma geldi.

"O polis sen misin?"

"Benim" dediğimde beni tutup çektiler arkası dönük bir adam gördüm. Adamın kulağına birşey söylediler. Adam bana döndü.

"Nerede o?"

"Yok"

"Bana o gazeteciyi getir polis yoksa sonun kötü olur."

"Sonu ne olursa olsun onu size getirmeyecek."

"Anlamıyorsun polis ailesinden bana ait olan parayı alamadım. Kızlarını alacam. Hem güzel kız hemde iş var."

Adamın söylediği şey sinirlerimi bozmuştu. "Onun hakkında düzgün konuş." Adamın yüzünde meydan okur bir gülümseme oldu.

"Ya konuşmazsam"

"Ben sana yapacağımı bilirim."

"Bana uzaktan laf delikanlılığı yapma bana o gazeteciyi getir."

"Bunu asla yapmayacam."

"O halde seni kullanacağız."

Anlamaz gözlerle adama baktım. Kaşlarımı çatım.

"Yarın ya bana o gazeteciyi getirirsin ya da seni kullanırım."

"Ne yapacaksan şuan yap onu sana getirmeyeceğim." Adam sırıtarak bana doğru geldi.

"Güzel" diyerek elindeki enjektörü boynuma sapladı. Daha ne olduğunu anlamadan ense kısmıma yediğim sert bir nesne başımın dönmesine sebep oldu. Herşey etrafımda dönerken tek bir ses duydum.

"Berat" bu ses Berfin'in sesiydi. Peşimden gelmişti konuşmaya çalıştım fakat başaramadım. Berfin'in sesinden sonra herşey karardı.

Dördüncü bölümün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir yorumlarınızı bekliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere. Sağlıklı kalın.♡♡

İletişim için; Instagram-beraybelcim

Çalma listesi için; Spotify- kanlı iz

BERAY BELÇİM YİĞİT

Çok sıkıcı,aşırı sıkıcı,çok bunaltıcı ben bu deniz fokunun evinde ne yapacağım. Tam üç saat oldu. Hala müzik dinliyor. Hayır madem evine getirdin bari ilgilen hayvana mı bakıyorsun kardeşim? Yemek veriyor su veriyor gidip müzik dinliyor. Evden kaçsam ne olur ki? Bence hiçbir şey. Bu deniz foku yüzünden yürüyemiyorum. Kanguru gibi seke seke gitsem canım yanar mı?

Yavaşça yerimden kalktım.Zıplayarak kapıya yöneldim. Yavaşça açtım ve çıktım. Ses çıkmasın diye de kapıyı kapatmadım. Evin önüne geldiğimde anahtarlarımı bulmaya çalıştım ama cebimde değildi. Onun evinde mi kaldı. Cidden mi? Zıplayarak tekrar evine gittim. İyi ki kapıyı kapatmamıştım. Sessizce oturma odasına girdim. Anahtarlarım koltuğun üstünde kalmıştı. Koltuğun yanına gidip anahtarlarımı aldım. Tam döneceğim esnada arkamda onun sesini duydum.

"Ne yapıyorsun" yanıma gelip tekrardan beni koltuğa oturttu. Ona ters bir bakış attım.

"Ne yapıyor gibi duruyorum. Burada çok sıkılıyorum ve sen benimle ilgilenmiyorsun. Hatanı böyle mi telafi ediyorsun sen?" dediğimde 2 parmağıyla burun kemerini sıktı. Biri ona bunu yapmaması gerektiğini söylesin aşırı çekici geliyor çünkü.

"Kaçmaya çalıştın değil mi?"

"Ya ne yapacaktım? Benimle ilgilenmeyen sadece odasında müzik dinleyen birinin evinde kalmaya devam mı edecem? Çekil şimdi gidiyorum." Tam ayaklanacağım esnada omzumdan tutu ve beni tekrar oturtu. Bak valla döverim ben bu çocuğu hem ilgilenmiyor hemde bırakmıyor. Bıraksana yakamı annem. Allah'ım ben ne günah işledim de bu peşime takıldı. Bunlar hep din kültürü sınavında kopya çektim diye oldu. Kesin yani Allah böyle belamı verdi. Yanıma oturdu.

"Bak Berfin haklısın ama işlerim var özür dilerim" dedi mahcup bir sesle. Kolarımı göğüsümde birleştirip.

"Ne işin var?"diye sordum. "Şahsen şuan en önemli işin ben olmalıyım çünkü ayağım senin yüzünden çıktı."

"Haklısın ama bir soruşturma için bilgi toplamaya çalışıyorum. Hata bugün beni takip etmeseydin daha net bir bilgi alabilirdim veya direk suçluları iş üstünde yakalayabilirdim. Fakat sen gazeteci kadın merakın yüzünden tüm işimi berbat ettin ve şuan sana ayıracak zamanım yok. Eğer peşimden gelmeseydin şuan en güzel şekilde sana vakit ayırırdım. Anladın mı?" o kadar konuşma içinde sadece ne iş yaptığını merak edip birde üstüne "Bir soruşturma için bilgi topluyorum." cümlesi sadece dikkatimi çekti.

"Ne soruşturması? Mesleğin ne peki?" diye sordum.

"Bu kadar merak fazla değil mi?" diye sordu. Gözlerimi kısıp ona baktım

"Soruma soruyla cevap verme söyle" diye diretim. Derin bir nefes alıp bıraktı.

"Polisim kom birliğindenim soruşturma da onun için olacaktı."

"Kom ne? Ne iş yapıyor?"

"Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, ekonomik, sosyal ve idari yapıyı doğrudan veya dolaylı olarak kontrol etmek için bir araya gelerek, haksız menfaat ve yüksek kazanç elde etmek amacıyla kurallara aykırı biçimde oluşan mafya tipi yapılar ile silah mühimmat ve tehlikeli madde kaçakçılığıyla mücadele ediyor."

 

"Oha çok havalı"

"Senin işinde havalı ve lütfen bir daha işime karışma sen orda olmasaydın herşey bitecekti çok yaklaşmıştım"

"Devam etseydin işine neden beni kurtarmaya geldin ki?"

"Ne yapsaydım? Seni o adamın eline mi bıraksaydım? Sana dokunmasına izin mi verseydim?" dedi. Duraksadı dudaklarını ıslatı. "Sana dokunmaya kıyamıyorum. Elalemin adamı dokundu." diyip sehpaya tekme atıp devirdi.

"İyi misin?" dediğim. sadece bana baktı.

"Ne bakıyorsun" dedim. Yüzüme dokunup "Yüzümde birşey mi var? Kötüyse bakma" diyip elim ile yüzümü kapatım. Ellerimi yüzümden çekip

"Hayır birşey yok sadece" dedi ve sustu. Hep bunu yapıyor. Neden susuyor.

"Sadece ne? Bak çocuk bu sefer de susarsan çeker giderim. Seni gram takmam haberin olsun"

"Sadece beni çok etkiliyorsun. Baktıkça doyamıyorum. Fakat bakmaya da kıyamıyorum. Sen nasıl bir şeysin?"

Tamam bak bu sözü beni etkiledi. Ne diyeceğimi bulamadım. Kendine gel Berfin hemen konuyu değiştir.

"Ben acım." Aferin kızım

"Haklısın sabahtandır birşey yemedin.Ben birşeyler hazırlayayım." Tam kalkacağı esnada bileğini tutum.

"Benide götür burada oturmaktan koltukla bütünleştim. Hem ben bir yerde çok kalmayı sevmiyorum tam üç saatir buradayım. Dört bile olmuş olabilir bu benlik birşey değil bende mutfağa gelecem hem yardımım dokunur. Ayıptır söylemesi mükemmel bir aşçıyımdır."

Önce bana baktı ardından gözleri burkulan ayağıma kaydı. Birden "ne?" diye sordum. Çok değişik bakıyordu. Bakışlarıyla konuşuyor resmen ama ben anlamıyorum. "Böyle bakmaya devam edeceksen gidip kendi evimde yemek yapayım ne dersin?" dediğimde elini uzatı.

"Elini tutmamı beklemiyorsun değil mi?" diye sordum. Dudakları hafif kıvrıldı.

"Anlama kabiliyetini sevdim gazeteci kız" elimin tersiyle elini ittim.

"Aferin deniz foku ama elini tutmayacam ben kendim de kalkabilirim."

"Çok odunsun ya biraz cilve yapsan ne olur sanki" dedi. Şok olmuş bir şekilde ona baktım. Sonrasında hemen kendime geldim ve yüzümü ekşitim.

"Cilve mi? Sana senin gibi bir deniz fokuna? kusura bakma ama odun olmay tercih ederim."

"Yakarım diyorsun yani" şaşkın bir şekilde ona bakıp

"Hayır öyle birşey demiyorum. Of bir çekil ya açım aç" onu itip ayağa kalktım o esnada belimden tuttu.

"Dikkat et düşeceksin" yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Kalp ritmimin bozulduğunu hissedebiliyorum. Bir süre o şekil kaldıktan sonra kendime gelip onu ittim. uyguladığım kuvvet etkisiyle bende tekrardan koltuğa düştüm.

"Ne yapıyorsun? Hayır daha bir kaç gün önce böyle değildin. Ne bu hint dizisi çekme kararı falan mı aldın? Gebertirim seni"

"Yardım etmek istedim" dedi ve başını önüne eğdi.

"Sen önce kendine yardım et. Ben gidiyorum. Sakın ama sakın peşimden gelmeyi aklından bile geçirme"

"Ama ayağın"

"Ayağım seni ilgilendirmiyor." dedim ve koltuktan kalktım. Ben kalkınca oda kalktı. Ona dönüp

"Sakın gelme" dedim ve topalayarak eve doğru gittim. Kapıyı açtım tam içeri gireceğim esnada

"Sakın ayağa kalkma dinlen yemek hazırlayıp geliyorum." dedi ve kapısını kapattı. Arkasından bağırarak

"Hayır sakın gelme dedim sana ne laf anlamaz çıktın sen." Bekledim. Fakat cevap vermedi. Bağırarak

"Berat" dedim. Gene cevap alamadım. "Allah belanı verin Berat" dedim ve kapıyı sert bir şekilde çarptım. Sinirden kendimi dövecek halle geldim. Hepsi o deniz foku yüzünden onun yüzünden tekrar psikoloğa gidecem. sinirden hiç bir şey yapmak istemiyordum. Oturup saatlerce ağlamak dışında. Bunun içinde psikoloğa gittim. Bana"Sinirlenme, beyinde birçok kimyasal reaksiyona neden olur ve bunlar arasında kortizol, adrenalin ve noradrenalin gibi hormonların salınımı da yer alır. Bu hormonlar, vücudumuzda bir tepki yaratır ve bu tepkilerin bir sonucu olarak, gözyaşı akabilir." Doğal olarak hiçbir şey anlamadım. Tıbbı bir şekilde konuşmak yerine bana yardım edebilirdi ama etmedi. Lanet kadın onuda hiç sevmezdim zaten.

Bir süre sonra kapım çaldı. Oturduğum yerden bağırarak "Evde değilim sonra gelin. Bu bir sesli mesajdır. Kimsen defol" dedim. Gene onun sesini duydum.

"Evdesin biliyorum. sesli mesaj olsaydı ses boğuk gelirdi." kafayı yememe az kaldı. sinirden kalkıp kapıyı açtım.

"Gene mi sen?"

"Sürpriz" dedi ve yüzüne tatlı bir tebbesüm yerleştirdi. Hiç tavrımı bozmadan

"Bence ben artık şizofren oldum." dedim

"Hayır olmadın. Bu halde ayakta durman senin için kötü bak makarna yaptım. hadi gel gidip yiyelim." dedi. Elimi tuttup kapıdan uzaklaştırdı. Ayağıyla da kapıyı kapattı. Beni peşinden mutfağa doğru çekti. Büyülenmiş gibi peşinden giderken ayağıma inanılmaz derecede bir ağrı girdi. Bu olaylar hep bu zamanlarda gelir zaten.

Kendimi yere atarak ayağıma dokunduğum esnada deniz fokuda hemen yanıma oturdu.

"Ne oldu iyi misin? Befrin" dedi. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "İyi misin? bir yerin acıyor mu?" diye sormaya devam ederken anında ki yara bandını fark ettim. Saçı kapatığı için görmemiştim. Elimde yarasına elleyip

"Buraya ne oldu?" dediğimde afalamış bir şekilde bana baktı. Hemen eliyle kapatıp benden uzaklaştı.

"Birşey yok boşver hem senin ayağın iyi mi?" dediğinde tüm odağını ayağımdan çeksin diye başımı evet anlamında salladım.

"Peki sana ne oldu?" diye sordum tekrardan. Ayağa kalkıp

"Önemli birşey değil makarna soğuyacak gel" diyip beni kucağına aldı. Ona bir kaç dakika önceki gibi kızmak istiyorum ama olmuyor. Bunu neden yapamıyorum?

Beni sandalyeye oturtup salonda yere bıraktığı makarnayı alıp yanıma geldi.

"Tabaklar nerede?" diye sordu. Elimde tabak dolabını gösterdim. dolabı açıp iki tabak çıkardı. "Kaşıklar nerede?" diye sorduğunda tekrardan elimle kaşık çekmecesini gösterdim. Bana ne olmuştu dilimi mi yutum?

Makarna doldurduğu tabakları masaya bıraktı. İkimize birer bardak su da doldurduktan sonra masaya oturdu. Benim aklım ise hala kafasındaki büyük yara bandındaydı. O tabağına gömülmüş bir şekilde makarnaları yiyordu. Bense sadece ona bakıyordum. Bunu fark edip bana baktı.

"Birşey mi oldu gazeteci kız? yanında oturuyorum diye mi yemiyorsun?" diye sordu.

"Hayır" dedim. Tek kaşını hafaya kaldırarak

"Kötü mü olmuş?" diye sordu. Tekrardan

"Hayır" dedim.

"O halde sorun ne neden yemiyorsun? Yoksa makarna sevmez misin? Eğer öyleyse benim makarnamı yemen gerek çok güzel yaparım." diyip çatala makarna doldurdu ve ağzıma doğru getirdi. Yüzümü ekşitip

"Ne yapıyorsun?" diye sordum.

"Yemiyorsun. Tek çare seni bebek gibi beslemek" dedi ve sırıtı. Bu masayı kafasına geçirmek vardı şimdi.

Çatalımı elime alıp "Rahat bırak beni kendim yiyebilecek yaştayım" dedim. Bana bakıp dudaklarını büzdü.

"Ama bu çatal hafa da kaldı. Arkandan ağlar aç ağzını"

"Ya sen manyak mısın? Seni evden atmamı istemiyorsan sus" dedim ve makarnayı yemeye başladım. cidden dediği kadar güzel yapıyormuş. Birden iştahım açıldı ve tüm tabağı silip süpürdüm. Deniz fokunun bana baktığını fark ettim.

"Beğeneceğini biliyordum. Bir tabak daha ister misin?" cidden bu kadar hızlı bittireceğimi bende düşünmezdim.

"Hayır doydum ben teşekkür ederim" diyip ayağa kalktım. Deniz foku'da benimle beraber ayağa kalktı.

"Nereye?" diye sordu. Hayır kendime koruma tutsam bu kadar peşimde dolanmaz ya

. "lavaboya gidiyorum izninle" dedim. Anladım der gibi baktı ve oturdu. Ayıp olmasa benimle tuvalete kadar gelir herhalde.

lavaboda elimi yıkarken birden bir çığlık sesi duydum. Berat koşarak yanıma geldi. "iyi misin?" Berat'a korkan gözlerle baktım.

"Bağıran ben değildim." Berat hızla kapıyı açtı bende peşinden gittim. Etrafa baktı fakat kimse yoktu

"Asansöre mi baksak?"

"Bekle ben bakıp geleyim."

"Hayır Berat bende geleceğim."

"Berfin dur geleceğim."

"Banane bende geleceğim."

"Bir kere de dur kızım"

sırtından ittirdim. "of sus yürü bakalım." Berat bana bakıp sıkıntılı bir nefes verdi. Beraber asansöre doğru yürüdük asansör bizim kata durmuştu. Berat kapıyı açtığında içeride bir kadın cesedi gördük. Berat içeri girip kadının nabzına baktı ardıdan bana dönüp tek birşey söyledi "Ölmüş" ölmüştü fakat nasıl ve kim tarafından. Birden gözüm asansör aynasına takıldı.

"Berat orda bir not var." Berat ayağa kalkarak notu aldı. Notu okuyup buruşturdu.

"Berfin yarından itibaren buradan git ve bir daha gelme."

"Ne?" Ne dediğini anlamadım. Birden neden gitmemi istiyor ki?

"Bu sefer birşey sorma ve beni dinle seni bir otele yerleştirecem en azından bu olayı çözene kadar."

"Saçmalama Berat hiçbir yere gitmiyorum."

"Ne olur bir kere tamam desen?"

"İyi de neden? Yani sebebini bana söylemelisin değil mi?"

Derin bir nefes vererek bana baktı. "Telefonun yanında mı?"

"Evet neden ki?"

"Verir misin?" cebimden telefonu çıkarıp Berat'a uzatım. Bir süre sonra telefonumu bana geri verdi.

"Neydi şimdi bu?"

"Numaramı kaydetim. Yarın buradan git birşey olursa da beni ara tamam mı?" dedi ve kendi telefonundan birini aradı. Sanırım karakolu aradı. Telefonu kapattığı zaman Berat'a baktım.

"Ben gazeteciyim ve burayı araştırmam gerekiyor biliyorsun değil mi?"

"Tek araştıramazsın."

"Tek araştırmıyorum zaten arkadaşım var."

"Eminim senin gibi baş belasıdır."

"Ben baş belası değilim"

"Şuan bunun için kavga etmeylim Berfin yarın beni arar istediğin kadar küfür edersin şimdi eve git hadi"

"Gitmiyorum."

"Off seninle işim var kızım ya."

"Bir şartla giderim."

"Ne şartı?"

"Burada araştırma yapacaksın ya bana kullanabileceğim bir kaç fotoğraf çek ve alacağın kanıtlardan benim için de topla eve gidecem anlaştık mı?"

"Peki tamam yapacam." Berat'a gülümsedim yanaklarını sıkıştırdım.

"Oyy benim akılı deniz fokum teşekkür ederim." diyip Berat'ın donmuş yüzüne baktım. Ona gülümseyip eve girdim. Sonuç olarak yapacağı şey işime gelirdi. Fakat aklım hala nota kaldı. Acaba ne yazyordu da bana birden gitmem gerektiğini söyledi? Yakında çıkar kokusu nede olsa biraz beklemem gerekiyor sadece.

Hızla telefonuma yöneldim ve Efe'yi aradım. Telefon açılınca Efe'nin konuşmasına izin vermedim.

"Efe selam hiç yorma kendini hemen kamerayı belgeleri ve birkaç kanıt için gereken malzemeleri al ve benim evime gel itiraz istemiyorum kıvırcık bekliyorum." diyip telefonu kapatım. Efe'nin beni ciddiye alıp gelmesini umut ediyordum.

Bir saat sonra dışarıdan duyduğum ses ile kapıyı açtım. Deniz foku ve kıvırcığım kavga ediyordu. Benim için hemde,şapşik şeyler.

"Ben Berfin'in arkadaşıyım asıl sen kimsin?"

"Nereden bilecem Berfin'in arkadaşı olduğunu?"

"Kardeşim hasta mısın? Çekil köşeye"

"Evet hastayım sorun mu var?"

"Çekilsene oğlum." Berat Efe'nin yakasına yapıştığını gördüm. Gözlerim kocaman açıldı koşarak yanlarına gittim.

"Berat ne yapıyorsun bırak." İkisi de aynı anda bana döndü.

"Berfin bu kim?" diye sordular. Gülerek cevap verdim.

"Ay benim için kavga etmeyin sakin." Efe bağırarak konuştu.

"Berfin salak mısın? ŞU egonu bir köşeye bırak. Bu kim seni nereden tanıyor." Berat benden önce konuştu

"Asıl sen kimsin?" İkisini ayırıp konuştum.

"Berat bu Efe benim arkadaşım namı diğer kıvırcık." Efe'ye dönüp "Efe bu da yan komşum Berat namı diğer deniz foku"

Berat Efe'ye sert bakışlarını yöneltip konuştu. "tanıştığıma hiç de memnun olmadım kıvırcık"

Efe sinirlenip karşı çıktı "Ben çok sevindim ya deniz foku" Berat Efe'nin üstüne yürümeye başlayınca Efe'yu tutum.

"kıvırcık gel biz gidelim Berat'a işini yapsın değil mi?" diyip Efe'yi içeri çektim. Bana bakıp

"Yanlış kişilerle takılıyorsun Berfin" dedi. Göz devirerek Efe'ye baktım.

"Şuan konumuz bu değil kıvırcık cinayeti araştırma ben Berat'an birkaç fotoğraf istedim onları getirince habere başlayalım" Efe başını salladı. bir süre sonra Berat fotoğrafları ve kanıtları getirdi. Berat'a teşekkür edip Efe'nin yanına döndüm.

"İşte kanıtlar ve birkaç fotoğraf haber için bunlar işimize yarar şeyler değil mi?"

"Evet yarar" dedi ve işe başladık cinayetin arkasında kim var bilmiyoruz fakat bunu çözecez.

üçüncü bölümün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere.

İletişim için:ınstagram-beraybelcim

Şarkı listesi için: spotify -Kanlı iz

BERAY BELÇİM YİĞİT

 

 

 

Bölüm : 03.09.2024 22:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...