
Apartmana vardığımda bile kar maskesini çıkarmadım. Berat’ın evinin kapısının önüne gelince anahtarımın olmadığını fark ettim. Bu zeki polis bana her şeyi söyledi ama ev anahtarının yerini söylemedi. Acaba paspasın altında mıdır diye düşünerek paspası kaldırdım ama orada yoktu. Doğal gaz borusunun etrafına baktım oralarda da yoktu. Harika kapıda kaldım. Gelen sesle irkildim.
“Siz kimsiniz?” Arkama bakınca buraya ilk geldiğim an gördüğüm kızı arkamda gördüm.
“Sürpriz.”
“Sürpriz mi? Hırsız mısın sen ?” Evet canım hırsızım ben bu saate de evi soymaya geldim. Acil bir beyin nakli öneririm.
Maskemi yüzümden çıkardım. “Hırsız nereden çıktı be hırsıza benzer bir yanım mı var?”
“Maskeyle evet sen şu yeni gelen kız değil misin? Neydi adın?”
“Çok gerek yok bende senin adını hatırlamıyorum. Berat’ın kapı anahtarı nerede biliyor musun sen?” Asla aklıma gelmeyen ama aslında çok kolay olan bir yerdeydi. Kapının önündeki saksıda sandığım kadar zeki değilmiş. Yoksa ben onu hemen bulurdum yani.
Kız gülerek saksıdaki anahtarı bana gösterdi. “İşte burada.” Berat’la aralarında bir şey geçmiş olabilir miydi? Ona dair her şeyi biliyor gibiydi.
“Berat’la daha önceden aranda bir şey geçti mi?”
“Nasıl bir şey?”
“Yani bilmiyorum ilişki tarzı bir şey.” Eğer öyle bir şey varsa şu saniyeden itibaren gidip teslim olurum. Hata neden teslim oluyorum be kendim saklanır katili de bulurum. Kız gülerek bana bakınca aklımdan geçenlere engel olamadım. Erkek değil mi? Her haltı yer.
“Hayır olmadı ama olmasını da isterdim.”
“Anladım.” İstermiş hanımefendiye bak sen bir kere ben senden daha güzelim.
“Sizin aranızda bir şey var ama sanırım. Önceden buraya gelsem bir şey demeden getirdiğim yemekleri alırdı. Biraz da olsa muhabbetimiz bile vardı. Şuan ise sevgilim var kapıma gelme diyor ayrıca getirdiğim yemekleri bile yemiyor. Son zamanlarda evinde de değil gerçi çok yoğun çalışıyor olsa gerek.”
Hayır canım hastanede benim için çalışıyor. Sana da iyi olmuş yelloz herkese beni sevgilisi olarak tanıtması biraz tuhaf ama olsun.
“Evet biz sevgiliyiz.” Aslında değiliz ama şuan seni çatlatmak için her şeyi yapabilirim.
“Anladım. Mutluluklar.”
“Sağ ol.” Anahtarı elinden çekip içeri girdim. Etrafa bakındım en son buraya ayağım burkulduğunda gelmiştim. Buraya geldiğimde Berat Odadan hiç çıkmamıştı. Acaba ne vardı o odada merakıma yenik düşerek odaya ilerledim. Kapı kolunu indirdim fakat kapı açılmadı. Kapıyı kilitlemiş. Şimdi de buranın anahtarını arayamam önce kendimi doyurmam gerek açım.
Mutfağa yöneldim. Mutfak tezgahının üzerindeki ilaçları gördüm. İlaçları elime alıp baktığım da uyku haplarına ve vitamine benzer bir şey olduğunu gördüm ama onlar değil gibiydi de. İçlerinde Ne olduğunu yazan reçete ya da bir kağıt var mı diye baktım fakat kağıt yoktu. Neydi ki bunlar?
Berat’ın bana bahsettiği telefonu almak için yatak odasına gittim. Kapıyı açınca gördüğüm manzara ile ağzım açık kaldı. Oda duvarlarına bıçak ve silah asmıştı. Bu kadar bıçak ve silahı nereden bulduğunu merak ettim açıkçası. Bıçakları görünce odaya ne için geldiğimi unutup bıçaklara yöneldim. Hepsi birbirinden farklıydı. Kasap bıçakları bile vardı. Ayrıca bıçakların altında yazılı tarihler de vardı. Bu tarihler bıçakları aldığı tarihler olabilir miydi ki? Hangi sadist bunu yapar? Berat gibiler tabi.
Bunları çekmek için elimi cebime atım ama telefonum cebimde değildi. Ceplerimi karıştırdım. Telefonum neredeydi? Aklıma kaçak olduğum gelince Berat’ın yastığının altında olduğunu iddia ettiği telefona bakmak için oraya gittim. Elimi atar atmaz soğuk bir demir parçası hissetim. Çekince elime bir silah geldi. Bu bahsettiği silahtı. Elimi tekrardan yastığın altına daldırınca telefonu buldum. Telefon ekranında herhangi bir şifre olmadığı için rahat bir şekilde telefonu açtım. Telefon kamerasına girerek gördüğüm her şeyin fotoğrafını çektim. Tabi o ilaçlarında ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu sonuç olarak.
Her şeyin fotoğrafını çektikten sonra dolaba yöneldim. Ne varsa yiyebilirdim. Dolap neredeyse boştu. Sadece birkaç yumurta salatalık ve domates vardı. Bunlara da şükür değil mi? Şimdilik bunlarla yetinebilirim sonrasında Hazal’dan birkaç bir şey isteyebilirim. Bir tava bularak yumurtayı pişirdim. Salatalık ve domatesin çürümüş kısımlarından kurtularak yumurtanın yanına bıraktım ama eksik olan bir şey vardı. Ekmek.
Evden çıkmam gerekiyordu. Berat’ın odasına giderek bana az da olsa uyabilecek kıyafetleri aldım. Dolabı şapka ve gözlük doluydu. Takıntılı mıydı acaba?
Kıyafetleri giydim pantolon uzun kalmıştı. Paçalarını katladım kötü duruyordu ama başka seçeneğim de yoktu. Şapka ve gözlüğü de taktıktan sonra Berat’ın cüzdanını çalışma masasında görünce şanslı olduğumu düşündüm. İçinden biraz para alıp evden çıktım. Merdivenlere yöneleceğim an bir çığlık sesi duydum. Ses üst katan gelmişti. Aşağı inmek yerine üst kata çıktım. Üst kata sadece bir daire vardı.
Yavaş bir şekilde kapıya doğru ilerledim. Kapıya yaklaşınca elimi belimdeki silaha atım. Kapı yarım açıktı. İçeri baktığımda yerde kanlar içinde yatan birini gördüm. Bu bana daha önceden burada ev tutmam için yardımcı olan kadına benziyordu. Yüzündeki kandan tam olarak kim olduğunu seçemiyordum. Kapıyı açıp içeri girdiğimde cesetten başka kimseyi görmedim. Evin içini biraz dolaştım kimseye rastlamadım. Evde kilitli bir oda vardı sadece. Orayı açmam gerekiyordu. Belki de orada saklanan biri vardı ama önce şu cesettin birkaç fotoğrafını almam gerekiyordu.
Telefonu elime alıp çekmeye başladığımda kol kısmında ki morlukları gördüm. Bu o kadındı ilk geldiğimde de kollarında morluklar vardı. Kapının açıldığını duyunca hemen silahıma sarıldım.
“Anne?” İçeri giren kız koşarak cesettin yanına diz çöktü. Annesi miydi? “Ona ne yaptın?” Benim yaptığımı düşünüyor olamaz değil mi?
“Ben bir şey yapmadım ses duydum gelince bu halde buldum.”
“Elindeki silah ne o zaman?”
“Bu koruma amaçlı neden öldüreyim?”
“Kim yaptı o zaman annemi kim öldürdü?”
“Bilmiyorum onu bulmaya çalışıyorum.”
Annesinin kanayan yerine eliyle bastırıp ağlıyordu. Bu sahne canımı yakıyor. Kim neden yapardı bunu? Her ne kadar sevmesem de cani biri değilim. Yanına eğilerek elimi omzuna atım.
“Kim yaptıysa bunu bulacağım söz.”
“Neye yarar annemi geri getirecek mi?”
Ne diyeceğimi bilemedim. Başımı önüme koydum.
“Kim yaptı bunu?” Bir bilsem. İç çekerek konuştum.
“Gerçekten bilmiyorum. O her kimse onu bulmaya çalışıyorum.”
Bir süre sessizlikten sonra burnunu çekti. Elimi tutu hırslı bir şekilde bana baktı.
“Kim o bulmana yardım edeceğim ve yemin olsun annemin ve öldürdüğü diğer herkesin intikamını ondan alacağım.”
Bu harika fikir sarışın ama ben zaten kanun kaçağıyım ve seninle de başımı belaya sokamam.
“Olmaz bu tehlikeli bir şey.”
“İster tehlike olsun ister zarar bu umurumda değil lütfen bırak da sana yardım edeyim.”
“Bak beni anlamıyorsun.” Elimi daha sıkı tutu.
“Hayır anlıyorum. Beni anlamayan sensin.”
Uzun bir süre yüzüme baktı. Kabul etmekten başka bir şansım yok gibi hissetim. Derin bir nefes aldım.
“Tamam ama ben ne dersem onu yapacaksın kendi başına hareket etmeye çalışma anladın mı beni?”
Hızla başıyla onaylayınca ayağa kalktım.
“Nereye?”
“Kilitli bir oda var burada ona bakmam lazım.” Söylediğim söz ile hemen ayağa kalktı.
“O kapıyı açabilirim.”
“Nasıl olacak o?”
“Bekle.” Diyerek yanımdan ayrıldı. Onun yardımını kabul etmek hata mıydı?
Yaklaşık iki dakika sonra tekrardan geldi. Geldiğinde elinde dikiş şişi vardı.
“Bunlar ne?”
“Dikiş şişi annem dikiş yapmayı severdi. Çekil kenara.” Kilitli kapıya eğilerek şişleri kapı kilidine sokup anlamadığım bir şeyler yapmaya başladı.
“Bunun işe yarayacağını sanmıyorum.” Dememle kapının açılması bir oldu. Bana bakarak güldü. Lafımı ağzıma tıkmıştı resmen. “Tamam lafımı geri alıyorum.”
“Kapı açıldı. Şimdi ne yapacağız. Senin silahın var benim yok.”
“Gerek de yok sen arkama geç yeter.” Şişleri eline aldı.
“Tamam bir şey olursa bunlarla seni koruyabilirim.” Ne mükemmel bir takım ama değil mi?
Kapıyı açıp önden gittim. Adını unuttuğum sarışın da arkamdan geldi. İçeri girdiğimizde çok da büyük şeyler yoktu sadece üzeri örtülmüş ayaklı bir tahta ve dağınık olan bir masa vardı. Tahtanın üzerinde çarşafı çekince gördüklerim beni şoka uğrattı.
Tahta da birkaç resim vardı. Bir kısmında belirli kişiler vardı. Diğer kısmında ise ölen kişiler bulunuyordu. Ölen kişiler arasında Efe’nin de fotoğrafını gördüm.
“Bu benim annem.” Dedi tahtadaki kadının fotoğrafına dokunarak.
Telefonumu çıkararak tahtanın fotoğrafını çektim. Aynı zamanda sağ tarafa asılmış belirli kişilerin de resmini çektim. İçlerinde Berat ve yanımdaki sarışın vardı.
“Bunlar ne?”
“Öldürdükleri kişiler ve kurbanları olabilir. Bu fotoğraftakileri tanıyor musun?”
“Evet hepsi bu bina da oturanlar ve çoğunluğu da borçlu kişiler.”
Bu sarışının bilgileri işimize yarayabilir gibi
“Borçlu derken?”
“Bir aralar bu apartman da belge imzalatılıyordu. Sözde sokak hayvanları için yardımdı ama değildi. Çoğu kişi bu belgeyi okumadan imzalamış. Şimdi de hepsi borçlu hem de büyük bir miktarda. Ayrıca maddeler arasında kuralara uyulmazsa öldürülecekleri yazıyordu.”
“Sende bir örneği var mı?” Cebindeki telefonu çıkarıp bana uzattı.
“Düşüneceğimi söyleyerek fotoğraf almıştım.”
“Peki o kişinin yüzünü gördün mü?”
“Gördüm. İri yapılı biriydi sakaları vardı. Yuvarlak bir yüzü ve kahve gözleri vardı sanırım.Fakat çok da genç değildi. Otuzlarının sonu kırklarının başındaydı.”
“Bu olay tam olarak ne zaman oldu?” Biraz düşündükten sonra konuştu.
“Sanırım 3 yıl önce.” Bu bilgiler şuan için yeter gibiydi sadece bunları Berat’a anlatmam gerekiyor.
“Güzel.” Tahtayı birde kızın telefonundan çektim. “Sen buradaki kurbanları uyar dikkat etsinle hata mümkünse evlerinden bile çıkmasınlar.”
“Sen ne yapacaksın?”
“Bana anlattığın bilgileri yetkili birine aktaracağım. Dikkatli ol” Diyerek yanından ayrıldım. Bunları Berat’ın bilmesi gerekiyordu. Belki bir şey yapabilirdi.
****
Tam beş dakikadır şu polisleri geçmeye çalışıyorum. Dalga geçiyor olmalılar.
“Ya arkadaşıyım diyorum bıraksanıza.”
“Size nasıl güveneceğiz?”
“Gidip içerideki hanımefendiyi çağırır mısınız? O beni tanır zaten.”
Yüzüme bakmaya çalıştı maske ve şapkadan dolayı kapalı olduğu için göremedi. Daha fazla zorlamadan Hazal’ı çağırdı. Hazal gelince konuşmaya başladım.
“Tam beş dakikadır şu beyefendiler ile uğraşıyorum beni içeri almıyorlar. Arkadaşıyım diyorum önemli” Sözüm yarıda kesildi.
“Tamam geçin içeri lütfen daha fazla konuşmayın.” Beni içeri mi almak istedi?
“Yani bunu beş dakika önce de yapabilirdiniz ne diye zorluk çıkarıyorsunuz?”
“Hanım efendi bakın biraz daha konuşmaya devam ederseniz kafama sıkacağım hayır beş dakika boyunca her şeyi tek nefeste konuştunuz kapatma düğmeniz falan da yok sanırım.”
“Sen bana ne demek istedin şimdi?”
“Hiçbir şey gerçekten içeri geçebilirsiniz.” Polise ters bir bakış atıp içeri girdim. İçeri girer girmez Berat’ın göz hapsine tutuldum.
“Ne var be?”
“Buraya girmek için kavga ettin.”
“Evet.”
“Polis içeri gelip isyan etti haberin var mı?”
“Olabilir.”
“Çok değişiksin biliyor musun?”
“Bir kere ben değişik değilim tamam mı siz bana yetişemiyorsanız o sizin sorununuz.”
Bıkmış gibi iç çekip başını iki yana salladı.
“Şuna bak sen de benden rahatsızsan ben gideyim. Kendin öğren her şeyi.”
“Öğrenmem gereken ne var?”
“Söylemiyorum.”
“Sebep?”
“Ben rahatsızsın şuan karar verdim mahkemeye geri dönüyorum.”
“Yolun açık olsun dadaş.”
“Dadaş mı?”
“İnanır mısın askerdeki arkadaşlarım bile bana senden daha çok cilve yapıyordu.”
“Onların yanına dön o halde.”
“Berfin Saçmalamayı kes.”
“Ben mi saçmalıyorum.”
“Keşke lafımı ağzıma tıkmasan.”
“Ben laflarını ağzına tıkmıyorum tamam mı? Konuş işte.” Bir kere daha iç çekti. Döverim ben bunu.
“Ne bilmem gerekiyor onları bana anlat.”
“Fazla gıcıksın. Her neyse katil bugün bir cinayet daha işledi ama bu sefer bir ses duydum.”
“Bana oraya gitmediğini söyle.”
“Gittim.”
“Benden habersiz iş yapma demiştim.”
“Susar mısın elimde mükemmel kanıtlar var.” Diyerek devam ettim. “Orada apartmana ilk taşındığım da bir kadın bana ev tutmam için yardım etti. İşte bu sefer ölen kişi oydu. Sonra bu apartmandaki sana yanaşmaya çalışan sarı yeloz adı neydi onun.”
“Sedef mi?”
“Bilmiyorum. Onun annesiymiş ölen kadın annemin katilini bulacağım diye ant içti salak sanırım neye bulaştığından haberi yok her neyse işimize yarar bir kaynak o evde kilitli bir kapı vardı. Kapıyı o yeloz açtı.”
“Sedef.” Diye tekrarladı. Ne taktı ismine.
“Her neyse. İçeri girdik masa ve üzeri kapalı bir tahta vardı. Masanın üzerinde birkaç kağıt vardı kağıtta yazan yazılar Türkçe değildi kesinlikle. Yazıların yanında resimler vardı. Tahta da ise birkaç fotoğraf vardı. Tahtanın ortasına bir çizgi çizilmişti. Her iki tarafta fotoğraf vardı. Bir taraf ölen kişiler diğer tarafın ise seçilen kurbanlar olduğunu düşünüyorum çünkü içerinde Efe’de vardı. Diğer tarafta da sen vardın.”
“Elinde fotoğrafları var mı?”
“Evet var.” Telefonu Berat’a verdim.
“Birde o kız bana neredeyse tüm apartmanın bir kağıt imzaladığını ve şuan o kişilerin borçları olduğunu söyledi.”
“Ondan haberim var o kişiyi de arıyoruz ama sıra kadem basmış durumda yüzünü de görmediğimiz için kimi arıyoruz bilmiyoruz.”
“Sedef denen eleman görmüş robot resmi çizdirebilirsiniz.”
“Bunlar ne?”
“Ne ne?” Telefonu bana çevirince odasının fotoğrafını gördüm. Bunu unutmuştum. Telefonu elinden almak için öne atılınca telefonu geri çekti.
“Açıklama bekliyorum. Yoksa bana güvenmiyor musun?”
“Hayır.”
“O halde odamın fotoğrafı neden burada var?”
“Sadece dikkatimi çekti ben gazeteciyim unuttun mu?”
“Gazeteciler delil için fotoğraf çeker unuttun mu?”
“Merak ettim işte ilgimi çekti. Bir yerde kullanacağımı mı düşünüyorsun?”
“Ne malum kullanmayacağın?”
“Sen ciddi misin?”
“Sonuç olarak evimi ilk defa sana açtım ve senin yaptığın görüntü almak olmuş.”
“Açmasaydın o zaman kimse sana,bana evini aç demedi. Senin evine meraklı da değilim.”
“Berfin saçmaladığının farkında mısın?”
“Şimdi ben mi saçmalıyorum. Sana ihtiyacım yok Berat biliyor musun? Sen ilk günden beri kaba saba birisin ne yapacaksam kendim hallederim. Mümkünse görüşmeyelim.”
“Ani sinirle karar veriyorsun.”
“Bu kararımdan pişman olacağımı sanmıyorum.” Diyerek hastane odasından çıktım. Madem benden şüpheleniyordu benimle görüşmemesi daha mantıklı olurdu. Tek sorun şuan ne yapacağım.
Aklıma Berat’ın cüzdanın bende olduğu geldi. Şimdilik bunu kullanmam gerekiyor. Yakın zaman da maaşım yatacak o zamana kadar mecburum.
10. Bölümün sonuna geldik. Olay örgüsü benim bile biraz kafamı karıştırıyor. Eğer bir yerde bir yanlışım varsa bana bildirin. Umarım bu bölümü beğenmişsinizdir.
iletişim için. Instagram-beraybelcim
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |