
SARAY/ SAM
Saray'ın bahçesine kurulmuş idam tahtasına bakıyordum. Bugün halka Saray'ın kapıları açılmıştı ve Saray'a davet edilmişlerdi, casusların sonunun ne olduğunu göstermek için. Son dakikaya kadar kimseye haber verilmemişti ki kimse beni kurtarmaya çalışamasın. Kimsenin beni kurtarabileceğini düşünmüyordum. Ölmek istemiyordum, yaşamanın değerli olduğunu, umutlardan vazgeçilmeyeceğini ölüm kapınıza geldiğinizde anlıyormuşsunuz.
Kendi kararımdı. Elenor'u kullanıp kendim kaçabilirdim ama yapamadım. Gerçekten ihtiyacı olan birini ölüme itemedim ve sonuç kendi ölümümü ellerimle yazdım. Pişman mıyım? Hayır, olsa gene yapar mıydım? Evet. Bu yüzden başım yerde ölmeyecektim. İnsanlık görevimi yaptığım için pişman olsaydım asıl o zaman insan olmaktan çıkardım. Düşman dahi olsa bir insanın hayatını kullanıp kendim kurtulacaksam bence yaşamanın bir anlamı da yoktu.
Üzülüyor muydum? Evet, fark edilmeden öldüğüm için üzülüyordum. Kimse beni göremeden öldüm diye üzülüyordum. Yaşayamadan öldüm diye üzülüyordum.
Ölmeyi hak ediyor muydum? Belki.
Net olarak bildiğim tek bir şey vardı o da ölmek istemiyordum.
Sevilmek istiyordum.
1039 EVİ/ ALP
Kapıya gelen asker ile herkes korkuya kapıldı. Yerimizi buldular zannettik. Peruk ve kıyafetlerle kendimi tanınmayacak hale getirdim ve kapıyı açtım. İçeridekiler nefeslerini tutmuş bizi dinliyorlardı.
Kafamı yere eğip konuşmaya başladım.
"Buyurun Asker Bey?"
Elindeki küçük kağıdı uzatıp, bilmiş bir şekilde cevap verdi.
"5 dakika sonra Saray'a giren casusun idam merasimi var, Saray'ın bahçesinde toplanılacaktır. Detaylar davetiye de yazmaktadır."
Bu bilgileri verdikten sonra çekip gitti. Kapının önünde ne kadar dikildim bilmiyorum ama kendime geldiğimde salonda oturuyordum. Karşımda Elenor şelale misali ağlıyordu. Benim canım yanıyordu. Neden yanıyordu ki. Amacımız onları öldürmek değil miydi? Neden onlar için üzülüyordum.
Kafamı çevirip diğerlerine baktığımda onların da perişan olduğunu gördüm. Luka ona sarılmış Elenor'u sakinleştirmeye çalışıyor bir yandan da kendi gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu. Astrid donup kalmıştı ne düşündüğünü anlayamıyordum. Kai gözlerini kapatmış koltukta oturuyordu. Dudakları titriyordu. Kimseden ses çıkmıyordu. Elenor'un içli içli hıçkırıkları odayı dolduruyordu.
Canım acıyordu. Herkesin canı acıyordu. Yaşamak için elinden geleni yapan bir insanın ölümü cidden can yakıyordu.
Elenor hıçkırıklar içinde konuşmaya başladı.
"Gitmemiz lazım. Sam'ı görmem lazım, uzaktan olsa da özür dilemem lazım."
Bunun üzerine kimseden ses çıkmadı. Herkes saniyeler içinde hazırdı. Sessiz bir şekilde sonumuz olacak o saraya yürümeye başladık.
SARAYIN ÖNÜ/ ELİZAN
Buraya nasıl geldik bilmiyorum. Ne zamandır o idam tahtası ile bakışıyordum bilmiyorum. Asker evimize gelip davetiye verdikten sonra ne oldu bilmiyorum ama sonuç olarak hepimiz buradaydık. Ne ağlayabiliyorduk ne de yardım edebiliyorduk.
Yeteri kadar vaktimiz yoktu. Olsa yemin ederim elimden gelenin de fazlasını yapardım. Liam'ın Sam'ı konuşturmadan bir şey yapabileceğini düşünmüyordum, yapsa bile bu kadar erken olacağını düşünmemiştim.
Öyle olmadı. Şu anda yapabildiğimiz tek şey Sam'ı saraydan çıkartıp asmalarını beklemek oldu.
Yanımda bir hareketlilik hissettim. Kafamı çevirdiğimde Alp oradaydı. Arkasında ise diğer herkes, kimseden ses çıkmıyordu. Kai Tomris'in omzuna elini koymuş destek olmaya çalışıyordu. Astrid yerde oturan Marcus'un yanına çökmüş sessizce yanında oturuyordu. Luka ve Elenor, Katerina'nın bitmeyen gözyaşlarını yanında olup sessizce siliyorlardı.
Alp ise yanımda duruyordu. Konuşmadı, teselli etmeye çalışmadı. Sadece izledi. Sarayın kapısından çıkan kolları ve boynunda zincirler olan Sam'ı.
O da bizi fark etti ve gülümsedi.
Sadece gülümsedi.
İdamını izlemeye gelmiş dokuz kişiye sadece gülümsedi.
İDAM TAHTASI/ SAM
Görmeye gelmişler. Beni görmeye gelmişler. İlk defa kimse beni unutmadı. Birileri beni umursadı. Bende onlara bu halimle edebileceğim en güzel teşekkürü ettim.
Gülümsedim.
Beni bu zamana kadar gülerken gören insan sayısı çok az. Toplamda on kişi.
Hayatım boyunca beni gülerken gören insan sayısı sadece on kişi.
Tahtanın üstüne çıktım. Kimse konuşmuyordu sadece Liam açıklama yapıyordu. Ne dediğini dinlemedim.
Saniyeler sonra boynuma ip geçti. Kafamı usulca üste doğru çekti. Ayaklarımın altındaki tahta hafifçe itildi.
Başta nefesim kesildi.
Sonrasında başım dönmeye başladı.
Gözümün önünde Sage'in yüzü belirdi, bana gülümsedi bende ona gülümsedim.
Sonrası yoktu.
Boşluk.
HALK ÇARŞISI/ TOMRİS
Yakalanmamak için halk nereye gidiyorsa oraya gitmiştik. Kimse bir şey anlamsın diye. Liam'ın nefesi kesildikten sonra kafasını kesip insanların önüne attılar.
Yetmedi.
Lanet Liam'a sadece nefesinin kesilmesi bile yetmedi.
Nefret ediyordum.
O canavardan ölümüne nefret ediyordum.
Kafası yuvarlanıp ayaklarımın dibine geldi. Eğilip de yerden alamadım. Sadece gözlerinin içine bakabildim.
Nefret ediyordum.
Hiçbir şey yapamadım. Kimse yapamadı. O kadar insanın içinde masum bir adamın canına kıydılar ve kimse sesini çıkaramadı.
Bende aklıma ne geldiyse geldi ise o anda onu yaptım.
Meydanın ortasındaki büyük heykelin üstüne çıktım ve avazım çıktığı kadar bağırdım.
"NEREYE GİDİYORSUNUZ? EVLERİNİZE GİDİP YEMEK Mİ YİYECEKSİNİZ, RAHATÇA OTURUP NASIL OLSA TANIYORDUK BİZİ İLGİLENDİRMEZ DEYİP UMURSAMAZLIKTAN MI GELECEKSİNİZ? NE YAPACAKSINIZ HA? SİZE BEN O ÖLEN ÇOCUĞU ANLATIYIM. GELİN DE SİZE İNSAN NASIL OLUNUR ONU ANLATAYIM. KURTARAMADIK EN AZINDAN DÜZGÜNCE ANALIM. VİCDANI OLAN GELİP DİNLESİN, İNSAN OLMAYAN İSE NASIL OLSA TANIMIYORUM, BİZDEN BİRİ DEĞİL DEYİP ÇEKİP GİTSİN!"
Kafamı çevirip baktığımda halk buraya doğru toplanmaya başlamıştı. En önde bizim grup ve diğerleri bana bakıyorlardı.
Cebimden Sam'ın kendini yakalatmadan önce bana verdiği kağıdı çıkartıp okumaya başladım.
""Sevgili arkadaşlar, bu mektubu okuduğunuza göre ben öldüm demektir. Öncelikle beni önemseyip bu mektubu okuduğunuz için teşekkür ederim.
Ben görünmez olduğunu inanan bir insanım. 20 yıllık hayatımın 12 senesini bu şekilde geçirdim. Gittiğim yerlerde kendimi tanıtmaz, en arkalarda otururdum.
Hiçbir zaman bir yönetici çocuğu olmak istemedim, normal bir insan olmak istedim. Görünmek istedim önemsenmek istedim.
Size nasıl görünmez olduğumu anlatayım. Görünmezlik iksirinin tarifini vereceğim; Kan.
Yetişkinler insanları ayırmışlar. Irk, cinsiyet, din diye. Farklı olunca onların da insan olduğunu unutmuşlar. Sevmediklerinin hakları olmadıklarına inanmışlar, nefretlerini yanlış beslemişler, geçmişin intikamını şimdi almak istemişler. İnsanların sadece yaşadıkları için bile değer görmeyi hak ettiklerini unutmuşlar. Çirkinleşmişler, saygı görmek için insanlıklarını kaybetmişler, korkuyu saygı zannetmişler. Kendileri yüzünden her gün acaba ölecek miyiz diye korkuyla uyuyan çocuklar varken kendilerine insan demişler. Önce nasıl merhamet edilir unutmuşlar sonra kendilerine merhamet edilmemiş. İnsanları sevmemişler sevgi yok zannetmişler. Vicdanlarını öldürmüşler kendilerine insan demişler.
Kardeşim vardı benim, adı Sage'ydi. Kendilerine ait olmayan toprakları almak için insan öldüren canavarlara yem oldu. Sırf dünyaya bir yöneticinin çocuğu olarak geldi diye öldü. Sırf babamdan nefret ediyorlar diye öldü. 5 yaşındaki çocuk öldü.
Top oynarken öldü, gülümserken öldü.
Kardeşimle bahçede top oynarken casus bir asker tarafından okla vurularak öldürüldü. Dudaklarındaki gülümseme ile öldürüldü.
O geceden sonra ben görünmez oldum. Kardeşimin kanını üzerime perde olarak çektiler. Sonrasında kimse beni görmedim.
Annem ve babam beni görmedi. Kardeşini koruyamadın dediler.
Bende onu koruyamadım madem onun gibi olurum dedim. O bir daha görünemeyecek bende görünmez olurum dedim.""
Derin bir nefes alıp devam ettim. Herkes pür dikkat beni dinliyordu. Bazılarının gözlerinden yaşlar damlıyordu.
""Oldum. Görünmez oldum ta ki sizinle tanışana kadar benim yeteneklerimi fark edecek kadar beni gördünüz. Beni insandan sayıp güvenecek kadar hissettiniz. Teşekkür ederim. İnsan olduğumu hatırlattığınız için teşekkür ederim. Sizin sayenizde kendimi affettim. Annemle babamı affettim. Öldüğü için Sage'yı affettim. Senelerce gördüğüm kabusları affettim. İnsanları affettim. Yaşamayı affettim. Çok teşekkür ederim. Sevdiğiniz için. İnsanlığınızı kaybetmediğiniz için.
Beni gördüğünüz için. Bende size verebileceğim en iyi hediyeyi vermeye çalıştım. Size hep gülümsemeye çalıştım. Hayatım boyunca beni gülümserken gören 10 kişinin içindesiniz. 9 kişisi siz diğeri ise Sage. Bazılarının düşman bazılarınız karşı devletlerin yöneticileri ama hepinizi çok sevdim çünkü hepiniz insansınız. Çok iyi insanlarsınız. Beni unutmayın olur mu? Beni gören insanlarsınız beni unutmayın. Lütfen unutmayın. Lütfen insan olduğunuzu unutmayın.""
Kafamı kaldırıp insanlara baktığımda gördüm. İnsanlığın daha ölmediğini gördüm . Gözlerinin içine baktığımda vicdanlarını gördüm. Vicdan insanlık belirtisidir. İnsanlıklarını gördüm.
Heykelden aşağıya indim. Halk dağılmaya başladı ama bu sefer ölüm sessizliği ile gittiler.
Herkesin yüzünde göz gezdirdim. Ağlıyorlardı bende ağlıyordum. Kendimden utanarak ağlıyordum. Tüm insanlık adına utanarak ağlıyordum.
Astrid cebinden bir zarf çıkardı ve Marcus'a verdi.
"Sam size vermem için vermişti."
İçini açtığında bir harita çıktı. Sarayın haritaydı ama yarımdı. Yanındaki küçük notta ise "Şimdilik bu kadar yapabildim. Özür dilerim, elimden geleni yaptım."
Yazıyordu.
Yüksek sesle okudum. Sindirebilmek için okudum.
Nasıl insan olunması gerektiğini öğrenmek için okudum.
Asıl biz özür dileriz Sam. Seni kurtaramadığımız için. Senin gibi iyi biri olamadığımız için.
Masum insanları kurtaramadığımız için, insanız diye gezip masum insanları kurtaramadığımız için. Kardeşini kurtaramadığımız için.
Hıçkıra hıçkıra ağladık. Dünyanın bu haline ağladık. Körlüğümüze ağladık. Unuttuğumuz insanlığımıza ağladık. En çok da olmak istediğimiz hükümdara ağladık.
Sonrası ise robot gibi eve döndük ve yattım. Sadece yattım.
Sam gitmişti. Bir daha hiç geri dönmemek için gitmişti. Sindiremiyordum, onun bir daha gelmeyeceğini kabullenemiyordum.
SARAY LİAM'IN ODASI / LİAM
Tomris'in okuduğu mektuptan sonra kendime gelemedim. Sürünerek odama gittim ve saatlerce ağladım.
İnsanlığımdan utandım.
Yaşamayı benden çok hak eden bir insanı yaşamak için öldürdüğüme utandım.
Ama yemin ederim ki kendim için yapmadım. En az Sam kadar iyi bir insan için yaptım.
İki tane yaşam arasında seçim yaptım.
Vefa borcumu ödemeyi seçtim.
Gözlerimi kapatınca gözümün önüne Victoria geldi, ondan utandım, suratına bakamadım.
Yavaşça gözlerimi kapattım.
Arkadan gelen kahkaha sesi kulaklarımı doldurdu.
Benim çaresizliğime gülen bir ses.
---------------------------------------------
Sevgili okurlar lütfen yorum yapın. Fikirleri duymak beni çok mutlu ediyor.♥♥♥
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |
