Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6.BÖLÜM: UYKU ÖLÜMÜN HABERCİSİDİR.

@berceste2310

SELÇUKLU SARAYI 1037 - ROSELİA

 

Bir insan kalp acısını fiziksel hisseder mi? Kesinlikle bazen insanların duyguları fiziksel olarak canlarını yakar. Bunu anlamak için bilimsel çalışmalara gerek yok, çok sevdiğiniz bir insan saatlerdir sebebini bilmediğin bir şekilde uyuyorsa ve uyandıramıyorsanız anlarsınız nasıl canınızın yandığını. Bilinmezlik bence en çaresiz hissettiren duygudur. Abim saatlerdir uyuyor ve kimse uyandıramıyor, kaç tane hekim geldi ama uyanmıyor. Aslan , Asena ve ben varislerin yattığı odaların kapısının önünde bekliyorduk. Varislerin sebebini anlamadığımız bir şekilde, anahtarı yerine soktuktan sonra uykuya daldılar. Aslan panik anını çok iyi yönetebilen bir insan hemen babamlara haber verdi ve varisleri saraya getirdik. Abim buraya taşınırken de, içeride yatarken de onu hiç yalnız bırakmadım. Ben küçükken gizlice sokak hayvanlarına yemek verirdim, onları severdim, babam ise bunun bir prensese yakışır bir hareket olmadığını söyler bana ceza olsun diye beni yerin altındaki depolara kapatırdı ama abim beni hiç yalnız bırakmazdı bana yemek verilmesi yasak olduğu halde bana gizlice yemek getirirdi. Eğer yakalanırsa babamın onu kemerle döveceğini bildiği halde hiç bırakmadı bana yardım etmeyi ve hep yakalandı, sırtındaki izlerin hepsinin sorumlusu benim. Ne kadar bunun karşılığı ödeyemeyeceğimi bilsem de hep onun yanında olmaya ve elimden geleni yapmaya çalıştım. Ben insanlara acımanın veya sevmenin, merhamet etmenin kan bağıyla olmadığını çok küçük yaşta babam sayesinde öğrendim. Abim bana hep derdi ki birine yardım etmek, merhamet etmek saflık değildir. Bende hep abimin bu fikrine göre yaşadım ve hiç haksız çıkmadım.

 

Ben kafamda bunları kurarken yanıma bir tepsi yemek ile Aslan geldi.

 

''Bir şeyler yemen lazım ki abin uyandığında onun yanında olabilecek kadar güçlü olabilesin.''

 

''Ruhsal olarak düşmüş isen fiziksel güç önemli değildir.''

 

''Toparlanmaya fiziksel güçten başlarsan ve yavaş yavaş ruhunu toparlarsan bir daha yıkılmazsın.''

 

''Seninle inatlaşırsam kazanma ihtimalim yüzde kaç?''

 

''Sıfır''

 

''Hadi o zaman yemek yiyelim.''

 

Gülümseyip karşıma oturdu ve yemek yemeğe başladık. O kadar dalmışım ki etrafta Asena olmadığını yeni fark ettim, merakla sordum.

 

''Asena nerede?''

 

''Abimin odasında.''

 

''Ne yapıyor orada?''

 

''Abimin yatağında yatıyor.''

 

''Neden?''

 

''Asena abime çok bağlıdır o sefere çıktığında bile onun yatağında onun kokusuyla yatar ve şu anda onun için en iyi şey abimin kokusuyla yatmak.''

 

''Anladım, peki sen abini özlediğinde ne yaparsın?''

 

''Ben küçüklüğümden beri hep abimin arkasında gezdim ondan hiç onu özleyecek kadar uzak kalmadım o yüzden ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, peki sen ne yapardın?''

 

''Ben küçükken abim tek erkek varis olduğu için çok fazla eğitime giderdi, babam onu mükemmel yetiştirmeye çalışırdı, bende onu çok özlerdim ve o bana bir yöntem öğretmişti. İlk önce aklımdan onunla birlikte çok mutlu olduğum bir anıyı geçirir ve onu yüksek sesle anlatmaya başlardım ve gerçekten de işe yaradı.''

 

''Peki o zaman hadi deneyelim.''

 

''Şimdi burada mı?''

 

''Evet, hatta benim aklıma abim ile ilgili bir anı geldi, bile ben başlayayım.''

 

''Tamam, hadi dinliyorum seni.''

 

''Ben 10 yaşlarındaydım, abimin ise 12. yaş gününü kutluyorduk, tabi ben çok heyecanlıyım çünkü babamın bir geleneği var 12 yaşını geçmeden gerçek kılıçla talim yapamazsın ama geçtiğin gün babam hediye olarak kılıç hediye eder ve abim ile anlaşmıştık, abim kılıcı aldıktan sonra benim yanıma gelecekti ve bende kılıcı inceleyecektim. O kadar heyecanlıydım ki gece uyuyamamıştım.

 

En sonunda kutlama bitti ve babam abime hediyesini verdi. Kılıç o kadar güzeldi ki abimin gözleri gibi zümrüt yeşili bir ucu vardı, gövdesi altındandı. Abim hediyeyi aldı ve hemen bahçeye koştu. Gün boyu bahçede muhafız ve hocalar ile vakit geçirdi. Tabi ben odamda ağlıyorum beni unuttu diye, ama bir umut bekliyorum abimin gelmesini bekliyorum. Gece oldu yatma vakti geldi tabi herkes yattı benim de umut söndü. Yatağıma yattım ağlıyorum sonra kapım çaldı kapının önünde abim, ben sinirli sinirli sordum niye geldin diye cevap vermedi odaya girdi kapıyı kapattı yatağımın üzerine oturdu ve arkasından bir oyuncak birde babamın ona verdiği gerçek kılıcı çıkarttı. Ben ne olduğunu anlamadım abime aval aval bakıyorum. Elime oyuncak kılıcı verdi ve beni takip et dedi. Birlikte muhafızların talim alanına gittik, kapısı kilitli bir yerdi çünkü üst düzey askerlerin hazırlık yaptığı mükemmel bir alandı. Abime tam nasıl gireceğimizi soracaktım ki cebinden bir anahtar çıkardı ve kapıyı açtı. Ona anahtarı nasıl aldığını sorduğumda ise tüm gün muhafızlardan bunu gizlice alabilmek için yanlarında olduğunu ve bizi buraya sokmak için uğraştığını söyledi. Çok mutlu oldum ona beni unuttuğunu sandığımı ve beni kandırdığını zannettiğimi söyledim, güldü. Beni hiç unutmayacağını ve kandırmayacağını her zaman yanımda olacağını söyledi. O gece bana kendi kılıcını verdi, kendisi oyuncak kılıcı aldı ve sabaha kadar asker gibi kılıç talimi yaptık. Çok eğlendik tabi sonra ben yanlışlıkla parmağımın ucunu kestim, çok küçük bir kesikti. Kimseye fark ettirmeden saracaktık o sırada koridorda Asena bizi gördü, şu anda komutanlık yapan kızı küçükken kan tutardı. Beni görünce çığlığı bastı ve biz yakalandık. Babam ceza verdi bir hafta sarayın bahçesine bile çıkamayacaktık, o gün çok eğlendik ve çok güldük. O günden beri ilk defa abim beni yalnız bıraktı.''

 

''Sen bana gülmeyi öğret demiştin ya bence sana onu benim öğretmeme gerek kalmamış abin öğretmiş.''

 

''Babam abime sürekli şaka yapıp güldüğü için kızardı, biraz ciddi olması gerektiğini yakında sultan olacağını söylerdi ama ben abimin her zaman gülmesinden çok memnundum çünkü ben sürekli ağlardım ve abim beni hep güldürürdü.''

 

''Benim abimde bana acıyı paylaşmayı öğretti her zaman beni güldürmezdi ama benimle birlikte o da üzülürdü. Acıyı paylaşınca cidden azalıyor biliyor musun?''

 

''Madem böyle düşünüyorsun o zaman benle de acını paylaş, çocukken abinle acı çektiğin ama sonrasında güldüğünüz bir anınızı anlat ki oyunumuza devam edelim.''

 

''Aslında bu anı abimi eğlendiriyor mu bilmiyorum ama beni o zaman güldürmüştü o yüzden o anıyı anlatacağım,

 

Ben 13 yaşındaydım, abim ise 17 yaşındaydı. Ben küçükken sokak hayvanlarını beslemeyi ve onlarla oynamayı çok severdim ama babam çok kızar ve bana bunun bir prensese uygun bir davranış olmadığı söyleyerek ceza olsun diye kilere kapatırdı. Abim ise bana yemek vermeleri yasak olmasına rağmen beni orada yalnız bırakmazdı ve bana yemek getirir yanımda otururdu, sürekli babama yakalanırdı ve babam ona da ceza verirdi. Ben 13 yaşına kadar ne ceza verdiğini tam bilmiyordum, sarayın bodrum katında abim iki, üç gün kalırdı tabi bodrum kapısı zincirli olduğu için içeri giremezdim, abimi de geremezdim. 13. yaş doğum günümde abimle gezmeye çıkmıştık. Ormanda yürürken annesi öldürülmüş bir at yavrusu gördük, ben atı görünce ağlamaya başladım, abimde bana kıyamayıp atı yanımıza aldı. Babam saray kapısında bizi görünce kızdı, abim ise ben ceza almayım diye atı kendisinin aldığını söyledi. Babam şok kızdı ve abime kız kardeşine kötü örnek oluyorsun diye bağırdı sonra gene bodruma iteklemeye başladı bende ilk defa gelen bir cesaretle arklarından görünmeden girmeyi başardım, ve abimin kemerle dayak yediğini ve sırtında öncesinden kalan izleri de gördüm. Çığlık kıyamet bağırmaya başladım, babam beni gördü ve bana da tokat attı ve üzerimize kapıyı kilitledi. Ben ağlamaya devam ettim ama abim çektiği acıya rağmen ağlamadı sadece bana sarıldı. Sonra gezimizde ormandaki çiçekleri çizmek için yanıma aldığım boyaları fark etti. Bana bir oyun oynayacağımızı söyledi ben onun sırtındaki izleri birleştirerek sırtına yavru at resmi çizecektim. Benim boyalarım özel hazırlanmıştı, alkol ile yapılmıştı boyaların çıkmayacağını söyledim o da bu yüzden resim çizmemi söyledi, ben ve abim resimi çizerken çok güldük ve hala at resmi sırtında duruyor, resimi çizerken atımıza isim düşündük adı deli olacaktı çünkü delirmişcesine o gün acımıza güldük, oradan çıktıktan sonra öğrendik ki babam getirdiğimiz atı ahıra yerleştirmiş, o atın adını da deli koyduk ve at hala bizimle.''

 

''Annen ne yaptı?''

 

''Asıl zoruma giden de o ya ben senelerce bilmiyordum öğrendikten sonra ise bir yıl kabuslar görerek uyandım o ise senelerce abimin dayak yemesine sesini çıkarmamış arkasını dönüp kulaklarını tıkamış.''

 

Ben bunları söyledikten sonra dakikalardır sessizce akıttığım gözyaşlarımı hıçkırarak ve ağlayarak akıtmaya başladım. Benimle birlikte Aslan'da ağladı dakikalar sonra ise gülmeye başladık.

 

Abimin yöntemini uygulamıştık. Abim yanımda olmasa bile bana gene iyi hissettirmişti. Onu çok seviyordum.

 

 

Loading...
0%