Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.BÖLÜM: CASUSLUK HAİNLİK MİDİR?

@berceste2310

3019 EVİ / SAM

 

Planı anlamıştım. Gizlice girecektim; kral, kraliçe ve saray hakkında her şeyi öğrenip kazanmamızı sağlayacaktım. Katerina ormandan topladığı bitkilerle yüzümü boyayacaktı, dolapta bizim için bulunan kıyafetlerle bana köle görünümü verecektik böylece beni saraya sokmuş olacaktık. Saraya çalışması için erkek köle alınacakmış bunu bize yan caddede oturan bir teyze söyledi. Sabah Elizan yürüyüşe çıkmış, yolun önünden geçerken de yaşlı bir kadın görmüş. Kadının ağladığını görünce yanına gitmiş ve oğlunun köle olmak için askerler tarafından götürüldüğünü öğrenmiş. Olanları öğrendikten sonra aklına bu plan gelmiş ve eve gelir gelmez uygulamaya başladık. Şu anda hazır bir halde lavabo aynasının karşısında kendime bakıyordum. Beyaz yüzümdeki kırmızı kan gibi durmasını sağladığımız boyalar bana garip hissettiriyordu.

Bu plan için en uygun kişinin benim olduğuma hepimiz emindik çünkü çocukluktan beri tüm eğitimlerimiz beraber almıştık ve benim en iyi olduğum eğitim casusluktu ama biraz garip hissediyordum, eğitimde yaptığımız casuslukların sonunda yakalanırsak sadece ceza alırdık peki ya şimdi yakalanırsam ne olacaktı? Ölecektim. Böyle bir ihtimali bile bile nasıl bu görevi yapmak istiyordum peki? Cevabı çok basit, yapmazsam da ölecektim, belki biraz daha geç ölecektim ama kazamazsak eninde sonunda ölecektim. Bu grupta yakalanma ihtimali en düşük olan kişi bendim.

Ben bunları düşünürken Marcus kapıyı çalıp, seslendi;

''Hazır mısın?''

''Geliyorum.''

Kapıyı çalıp, salona geçtim. Oturmuş beni bekliyorlardı. Tomris de hazırlanmıştı, benim kız kardeşim gibi davranacaktı. Çarşıya çıkıp dolaşacaktık. Askerler köle yapmak için genç erkekleri kuzey bölgesinde topluyorlarmış. Oraya yakın yerlerde dolaşacaktık eğer şansımız varsa beni de alacaklardı.

Çarşının kuzey kısımlarında alışveriş yapıyormuş gibi gezinmeye başladık.

''Bembeyaz olmuşsun.'' dedi Tomris.

''Ben zaten bembeyazım, ne gariplik var bunda?''

''Her zamankinden daha bir beyazsın.''

''Sende her zamankinden daha konuşkansın.''

Güldü, sadece güldü. Evdekilerde böyleydi bana bir garip davranıyorlardı. Korktuğumu düşünüyorlardı. Haklılardı korkuyordum. Korkmanın zayıflık olduğunu da düşünmüyordum. Korkmazsak cesaretin değeri olmazdı. Korkmazsak heyecanlanamazdık. Korkmasak yaşayamazdık bende korkuyordum.

''Korkuyorum.'' dedim hiç çekinmeden.

''Bende.''

''Neden?''

''Bilinmezlikten.''

''Bilinmezlikten neden korkuyorsun?''

''Bence bir şeyin sonun kötü olduğunu bilmek, bilinmez olmasından daha iyidir.''

''Bilinmezlik olmazsa heyecanlanmazdık, yaşadığımızdan zevk almazdık ama.''

''Yaşamdan zevk almak bence anı yaşamaktır ve anı stressizsem yaşayabilirim, ama bilinmezlik stres yapar yani benim düşünceme göre bilinmezlik yaşamdan zevk almamızı engeller.''

''Mantıklı ama bana hitap eden bir fikir değil.''

''Farklı insanlar, farklı düşünceler demektir. Benimle fikirlerini paylaştığın için teşekkür ederim.''

-Ben teşekkür ederim. Senden bir şey istesem yapar mısın?

''İsteğini bağlı.''

Cebimdeki kağıt parçasını çıkardım.

''Bunu bana bir şey olursa açıp okuyun, sakin ben yaşarken değil. Senin güvenilir biri olduğunu düşündüğüm için sana veriyorum.''

''Tamam.''

Tam bir mağazaya daha girecektik ki arkadan askerler bağırdı.

''SEN! BURAYA GEL HEMEN.''

Başlıyorduk.

''NEDEN NE YAPACAKSINIZ BENİ?'' Diye sanki hiç bilmiyormuş gibi bağırdım.

''SARAYA ERKEK KÖLE LAZIM, SENDE ONLARDAN BİRİ OLACAKSIN.''

''HAYIR.'' Deyip Tomris ile yalandan kaçmaya başladık. Tomris yalandan ağlıyordu, belki de gerçekti kim bilir.

Yakalandık. Ben askerler ile gittim, Tomris ise eve döndü.

 

KUZEY BÖLGESİ / ELENOR

 

Düşmanı yenmek istiyorsan kendine yakın tutacaksın. Bizde bundan yola çıkarak diğer takımı takip etmeye karar verdik. Sam ve Tomris'i evden çıkarken gördük ve ben onları takip etmeye başladım ki ne çevirdiklerini öğrenebileyim. Dışarı çıkarken yüzümüze boya sürüyoruz ki tanınmayalım. O şekilde evden çıktım. Onları takip etmeye başladım. Sam'ı yakaladılar, ben tam kaçacakken beni de gördüler ve yanlarına aldılar. Onlara beni neden yanlarına aldıklarını sorduğumda ise kölelerin işlerini yapacak bir kadına ihtiyaçları olduğunu bu yüzden beni seçtiklerini söylediler. O kadar insan içinden beni seçtikleri için tebrikler, şansımın elinden öpeyim. Beni insanları topladıkları tırların için attılar. Karşımda Sam oturuyor. Gözleri beni görünce yerinden fırladı.

''Sen ne arıyorsun burada?''

''Sen neden buradasın, peki?''

''Ben yakalandım, köle yapacaklarmış o yüzden, sen?''

''Beni de yakaladılar, kölelerin işlerini yapacak kişi lazımmış.''

Sessiz bir şekilde ilerlemeye başladık. Camdan baktığımda ise karşımızdaki toplama kampını gördüm. Şimdi naneyi yemiştik.

 

1037 EVİ / LUKA

 

Bir şeyler yapmalıyız. Elenor'u öylece bırakamayız. Sabah Sam ve Tomris'i takip etmek için evden çıktığında yanına silahını almamış, onu vermek için peşinden gitmiştim ve o askerlere yakandı. O kadar askerin arasına tek başıma girersem kurtarma şansım olmadığı için eve geldim.

Ben bunları evdekilere anlattıktan sonra herkes düşünmeye başladı.

''Hiçbir şey yapmayacağız.'' dedi Alp.

''Nasıl?'' Diye çıkıştım.

''Onu öylece bırakacak mıyız?'' Dedi Astrid.'

''Eğer onu kurtarmaya çalışırsak ondan şüphelenirler ve gerçekte kim olduğunu öğrenirlerse ona faydamız dokunmaz tam tersine ölümüne sebep oluruz.'' dedi.

Haklıydı. Oturmak ve onun kendini kurtarmasını beklemekten başka çaremiz yoktu.

 

3019 EVİ / TOMRİS

 

Evdekilere gelip planın işe yaradığını söyledim. Herkes biraz endişe ama başarmanın umudu ile beklemeye başladık. Bundan sonra Sam'dan haber gelene kadar yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu.

 

TOPLAMA KAMPI / SAM

 

Toplama kampında ne işimiz vardı bizim ya. Ben buraya saraya gireceğim diye geldim şimdi yanımda titreyen bir Elenor ile çadırın içinde oturuyorum. Ben ne olduğunu sorgularken içeriye bir asker girdi ve açıklama yapmaya başladı.

''Halkın içinden toplam 500 tane adam topladık, bunlardan 50 tanesini saraya göndereceğiz. Sizin yemek, çamaşır gibi ihtiyaçlarınızı karşılaması içinde toplamda 10 tane kadın topladık, bunlardan 1 tanesi ise saraya gönderilecek. Geri kalanları ise öldürülecektir.''

Bu açıklamayı yapıp gitti. Toplamda 459 tane insanı gözlerini kırpmadan öldürecekler miydi yani. Kral ve kraliçeden daha çok nefret etmeye başlamıştım. İnsan canını elinde oyuncak zannediyordu herhalde.

Birden koluma Elenor yapıştı ve ağlamaya başladı.

''Kesin öleceğim ben ne yemek yapmayı bilirim ne çamaşır yıkamayı. Kesin beni eleyecekler. Buradan kaçmama yardım et lütfen!''

Aralıksız ağlıyordu zaten tepemde olan sinirlerimi daha çok geriyordu.

''Ağlayacağına bir şeyler düşünsen iyi olur yoksa ağlaya ağlaya öleceksin.'' dedim.

Ben böyle söyleyince ağlaması kesildi ve düşünmeye başladı. Biz oturmuş kara kara ne yapacağımızı düşünürken yanımdaki iki adam konuşmaya başladı.

''Kraliçe bu aralar çok hastaymış, ölmek üzere diyorlar.''

''Bu kadar insanın vebali var üzerinde umarım daha beteri olur.'' diye cevap verdi çok büyük bir nefretle.

Ben onları dinlerken Elenor birden benim kolumdan çekmeye başladı. Çadırın köşesine kadar beni sürükledikten sonra konuşmaya başladı.

''Sen kaç yılından geliyordun?'' Diye sordu.

''Nereden çıktı şimdi?''

''Sen söyle.''

''3019.''

''Peki, hiç Dünya tarihi okudun mu?''

''Evet.''

''Galiba çıkış yolunu buldum.''

''Ne alaka.''

''Adamın dediğini sende duydun demi. Ben daha önce insan sağlığı dersi aldım, sende Dünya tarihini biliyorsun. Muhafızların dikkatini çekmeye başarabilirsek, onlara arkadaş olduğumuzu ve doktor olduğumuzu söylersek bizi kraliçeye bakmak için saraya götürürler, tüm bu eleme zımbırtısı olmadan saraya gitmiş oluruz çünkü ben elemeyi geçebileceğimi düşünmüyorum.''

Kızın dediği çok mantıklıydı. Saraya doğrudan girmiş olacaktık ama bir sıkıntı vardı.

''Adamlar muhafızların doktor aradığını söylemedi ki, belki çoktan bir doktor bulmuşlardır?''

''Arkamızdaki adam eleme günü elemeleri canlı izlemek için Kral'ın geleceğini söyledi. Kralın eleme için geleceği gün kral ile konuşmaya çalışsak olmaz mı sence?''

''Kral ile konuşmamıza izin vermezler ki.''

''İşte bende orada tıkandım, kral ile konuşma yolunu bulabilsek kurtulabiliriz.''

''Artık yatsak beni başım çatlıyor, geri kalanı sabah planlamaya çalışsak olmaz mı?''

''Doğru söylüyorsun, hadi iyi geceler.''

Biz bunları konuşurken bir asker gelip uyku tulumu bırakmıştı. Her çadırdan 50 erkek kalması planlanmış şekilde 10 tane çadır, bir tanede kadınların kalması için küçük bir çadır vardı. Elenor çadıra doğru ilerlemeye başladı. Bende yorgunluktan bayılmak üzere olduğum için yattım, tabii uyuyabilirsem.

 

ELENOR

 

Tulumun içinde kıvranıp dürüyordum. Stres ve korkudan gözüme bir damla uyku girmiyordu bende yürüyüş yapma kararı aldım. Çadırdan çıktığımda ise ortada bir ateş yanıyordu, etrafta asker yoktu zaten toplama kampının etrafı elektrikli tel ile çevrili olduğu için kaçmamız biraz imkansızdı. Tellerin arasında askerler vardı ama buraya uzaktaydılar. Rahat rahat yürüyüşümü yapabilirdim.

Yavaş yavaş yürümeye başladım. Evdekiler beni merak ediyorlar mıydı acaba? Luka ben gittim diye üzülmüş müdür ki?, Dünyadakiler nasıldı ki? Bizi öldü mü zannediyorlardı acaba, bedenlerimiz yok olmuş mudur acaba?

Ben kafamda bu sesler ile dolaşırken arkamdan bir ses geldi. Baktığımda ise karşımda bir asker vardı, garip garip bakıyordu ve bana doğru yürüyordu. Büyük ihtimal ile bana yatmamı söyleyecekti. O uyarmadan ben konuşmaya başladım.

''Tamam, yatmaya gidiyorum.'' deyip geldiğim yöne yürümeye başlamıştım ki asker birden kolumu tuttu. Ben ne olduğunu anlamadan yaklaşmaya başladı, yaklaştıkça fark ettim ki alkol almıştı, sarhoştu.

Ben birşey yapamadan adam boynumdan öpmeye çalıştı. İttiriyorum ama kıpırdamıyordu bile. Bir yandan ağlıyordum bir yandan da kurtulmaya çalışıyordum. İğrenç insan o kadar güçlüydü ki hareket bile edemiyordum. Kurtulmaya çalışırken ayağım taşa takıldı, adam zaten sarhoş olduğu için dengesini koruyamadı ikimizde yere düştük. Sürünerek adamdan kurtulmaya çalışırken gözüme yerdeki ucu sivri dal parçası takıldı. Adam beni bileğimden geri çekerken elime adı alıp adamın gözünün içine batırdım. Adam bana tokat atıp devrildi bende koşmaya başladım. Adam arkamdan gelirken önünü tam göremediği için bana yetişemiyordu. Ben adama bakıyım derken önümdeki dalı fark etmeyip düştüm adam bana tam yetişmişti ki kafasına kocaman bir odun parçası geçti yere düştü kafası kanamaya başladı. Tam arkasında ise elinde odun parçası ile Sam duruyordu.

 

SAM

 

Biraz uyuyup uyandıktan sonra tekrardan uyku tutmadığı için çadırın kenarında oturmaya karar vermiştim. Elenor'u ormanın içine doğru yürürken gördüm, arkasından ise sarhoş olduğu yürüyüşünden belli olan bir asker yürüyordu. Merak edip arkalarından gittiğimde ise Elenor'u adamın elinden kurtulmaya çalışırken gördüm. Elenor yere düştüğünde adam üzerine gidiyordu bende en yakındaki odunu alıp adamın kafasına indirdim. İğrenç varlık birde kendine asker diyordu. Yere düşünce kafasın kanamaya başladı, diğer askeri birlikler sesimiz duyup ormana geldi. Askeri yerde görünce bizi tutukladılar, olanları anlatmaya çalıştığımızda ise kralın karşısına çıktığımızda kendimizi savunmamızı söyleyip susturdular. Şu anda parmaklıkların arasında oturmuş Kralın gelmesini bekliyoruz. Elenor da bende hiç konuşmadık. Tam onunla konuşmak için ağzımı açmıştım ki kapının açılma sesini duydu. İçeri önce bir saray muhafızı girdi ve konuşmaya başladı.

''Kralım ormanda askerinizi öldüren suçlular bunlar.'' dedi.

Ardından içeriye Kırmızı saçlı, bir gözü yeşil bir gözü siyah, genç, çok uzun boylu bir adam girdi.

''Tamam, muhafız sen çık.''

Muhafız kapıyı kapatıp, dışarı çıktı.

Sonunda kral karşımızdaydı.

 

 

Loading...
0%