Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14. Bölüm

@bercestederler

Multi Media: Sancak- Gel Sen Sabret

Hayatımızdan çıktığını sandığımız kişilerin aslında çıkmadığını, sadece bir süre ortadan kaybolması ve en olmadık zamanda ortaya çıkmaları tam anlamıyla yolunda giden hayatımızın tepetaklak olmasıydı. İdil'in hayatlarından çıktığını düşünen ikili sabah okula geldiklerinde sınıfta gördükleri kızıl saçlı kızla ne kadar da yanıldıklarını gösteriyordu.

İdil yaptığı bir takım olaylardan dolayı ceza almış, bunun sonucunda uzaklaştırma cezasıyla bir süre okuldan ve dolayısıyla Elif ve Ozan dan uzaktaydı. Gelir gelmez rehber hocasının yanına gitmek ise şüphesiz ki eziyet gibiydi. Ne vardı yani diğer öğrencilere kıyasla kural tanımayan ve hastalıklı bir ruha sahipse? Kapıyı tam çalacakken içeriden gelen seslerle ve duyduğu isimle kulakları diğer seslere kapatıp, içeriye yoğunlaşmıştı.

"Dayanamıyorum hocam, Elif'e yakın olup bir o kadar da uzak olmaya dayanamıyorum."

"Biliyorum Mustafa, ama sabretmelisin. Şu an sınav dönemine giriyorsunuz, Elif'in başarısını düşürebilir bu durum."

"Kardeşime sarılamıyorum hocam. Yalanlarla yaşamasına katlanamıyorum. O benim kardeşim. Ama ona kardeşim diyemiyorum. Babamız olacak o adamın yaşadığını bile bilmiyor."

İdil duyduklarıyla savaş baltalarını yeniden çıkarmış ve hiç beklemediği bir an da Elif'e saldıracaktı.

***

"Ozan, neyi anlamıyorsun ki? Anlamayacak bir şey yok. Fizik değil, Geometri değil. En basiti Dil ve Anlatım. Konu da ilkokul konusu."

"Ya anlamıyorum anlat işte."

"Formül yok, işlem yok neyini anlatayım?"

"Zaman kayması diyor. Zaman kaymaz ki akar." Elif gerçekten mi dercesine Ozan'a bakarken Ozan boş boş kitaba bakıyordu. Altan alttan Elif'e baktığında dayanamayarak kahkaha attı.

"Se..sen benimle dalga mı geçiyorsun?" Kahkahasına ara verip, başını sallayan Ozan,

"Ya.. Elif valla şaka yaptım. Bakma bana öyle, sabahtan beri çalışıyorsun. Hadi kalk dışarı çıkalım, tenefüs bitecek." dedi. Ama genç kızın kalkmaya takati yoktu. Malum gününde kendini yeterince huzursuz hissediyordu zaten.

"Sen çık, ben çıkmayacağım." dedi. Ozan genç kızın nedenini anlamış,

"Tamam o zaman bir şeyler alıp geleyim ben." diyerek sınıftan çıktı. Aklına gelen şeyle Ozan'ın arkasından çıkan genç kız biraz huzursuz, biraz sancılı kantine geldiğinde ayakları titremeye başladı.

İnsanın ruhu çekilir miydi? Elif'in ruhu an be an çekiliyordu. Önce karşısında gördüğü kişilerle, sonra da konuştuklarını duyunca ruhu çekilmiş ve geriye bomboş bir beden kalmıştı. Atan kalbinin varlığını hissetmiyor, gördüğünü sandığı gözlerine perdeler inmiş yerini karanlığa teslim ediyordu.

Zemin ayaklarından kayarken tutunacak bir dal aradı ama nafileydi. Tutunacak ne bir dalı ne de bir kişi vardı. Bedeni yere düşerken kafasını zemine vurmasıyla çıkan sesle meraklı gözler yerde yatan Elif'e kaymıştı. Bilinci kapanırken zihninde İdil'in son sözleri ve ona olan bakışlarını hatırlıyordu. Sahi ne demişti İdil,

"Yeni gelen çocuk Elif'in üvey kardeşiymiş, düşünebiliyor musun? Babası ölmemiş. O çocuk rehber hocasına anlatırken duydum."

Kantine giren Mustafa önündeki bedeni ve meraklı gözleri görünce eli ayağına dolaşmıştı. Anlık şaşkınlığını üzerinden atar atmaz, kardeşinin yanına çömeldi.

"Elif... aç gözlerini güzelim. Aç hadi Elif, korkutma beni."

Ama Elif ne gözlerini açmıştı, ne de Mustafa'nın korkusunu gidermişti. Zihni boşlukta salınırken bir başka sesi duydu, Ozan'ın sesiydi bu.

Ozan duyduklarının şokunu atlatamadan duyduğu sesle arkasını döndüğünde yerde yatan Elif'i ve saçlarını okşayan Mustafa ile hızla oraya doğru ilerledi.

"Elif! Açıl açıl. Elif, Elif iyi misin?" derken bir yandan hayran olduğu gözlerin açılması için yanaklarını okşuyor, bir yandan yüzünü örten saçları düzeltiyordu.

Diğer tarafta ise Mustafa kardeşine ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

"Ne oldu da bayıldı? Bir şey desene!" diyerek kendine engel olamadan sesini yükseltti. Ozan ise Mustafa'nın Elif'e olan ilgisinin sebebini şimdi anlıyordu.

"Bilmiyorum." diyebildi. Ama biliyordu. Elif, İdil'in söylediklerini duymuştu. Bunu İdil'in bakışlarından bilerek yaptığını anlamıştı. Kendisi kantinden ayrılırken yanına hızla gelip derin soluklar eşliğinde söylediklerini ve bakışlarını görmüştü.

***

Ben geldim! Duygusal ağırlıklı bir bölüm oldu ve daha da olacak! Pamuk eller klavyeye!

Sizi seviyorum...

Loading...
0%