@beren_simay39
|
Bir Savaşın Başlangıcı
----------------------------------------------------------------------- * Oyun bitince şah da piyonda aynı kutuya konulur* Bu sabah “ Gezegen Yöneticileri” krallığından gelen varisler krallığın daha zarar görülünce hasarı onarma belgesindeki aman dolmadığı için krallığı tekrar yapmaya başladılar. Dün gelenler bugün burada kalmıştı. Runha ise evde görünmüyordu. Annem ise arkadaşlarımın sadece arada bir görünen Runha hariç hepsinin yüzüne gülen bir ifade sergileyerek bakıyordu.
Annen onları ne kadar sevdiyse umduğum şu ki onlar da annemi sevmişlerdi. Bu süreç bitene kadar bir yerde işe başlayacaktım. Krallıkta çocuklara okuma yazma gibi eğitim verilen yerde yardımcı olacaktım. Çünkü o zamana kadar çalışmam gerekiyordu. Bu sayede aile ekonomisine katkıda da bulunmuş olacaktım.
Krallıkta benim babam çalıştığı için orda casus olarak anılmayacaktım. Beni şu zamana kadar okuldaki bazı arkadaşlarım burada kaldığımı biliyordu. İyi bir sırdaş oldukları için beni krallığı bildirmiyorlardı. Yıkımın üstünden geçen bir ay beni çok etkilemiş olsa da ayakta ve güçlü olmaya devam ediyordum. Ama hala yüreğimde bir burukluk vardı.
Bunları aldırmadan günlerimi geçiriyor ve hayata alışmaya çalışıyorum. Saatlerce geçirdiğim bilgisayarın başından yani… Sıkıntı beni bunalıma iterken yine de geride kalmıyordum. Fakat geçmişin yaraları yeniden kanıyordu… Bu acı bedenimi ve ruhumu zorluklara alıştırmıştı. Zaman akıyor kum saati bir o yana bir bu yana sallanıyordu. Krallığımdan bir haber yoktu. Öğlenleri gittiğim işte zamanın yarısını bitirtiyordum. Sıkıntım biraz olsun hafiflemişti ki bu sabah annem bana iyi bir haber vererek bütün sıkıntımı içimden aldı. Fakat Runha’nın intikamı son olmamıştı. Âmâ krallığımın bitmiş olma haberi bana orada ateşin etrafı saracağını ve ölümü kapımızı çalacağını bildiriyordu. Evet, krallığım gerçekten bitmiş ve hazırdı. Şimdiye kadar tek eksik bizlerdik. Yarın bizi alacaklar ve krallığıma götüreceklerdi. Evren benden aldıklarını geri teslim ediyordu. Ama şimdi ben evrenden bir parça alacak ve geri vermeyecektim. Hem de yasalara aykırı bir parça. Günün öğle saatinde tekrar işime döndükten sonra yine yorgun bir şekilde eve döndüm. Yatağımdaki yastığa başımı koyar koymaz uykunun huzurlu ve karanlık yüzü ile karşılandım. Güzel ve bir o kadar derin bir uyku sonunda saatin kaç olduğunu bilemediğim fakat havaya bakılırsa halen gece olduğunu belli eden bir bölümünde uyandım. Yan odadan gelen ağlama sesi diğer günlere göre daha şiddetli ve ağırdı. Ne olduğunu bir türlü anlayamadan ayağa kalktım.
Kapıya doğru adım adım ilerleyip kolu yukarıya kaldırdım. Dışarıya tam çıkmadan kafamı bir uzatıp koridoru kontrol ettiğimde Runha’nın kapısında annemi gördüm. İçeriye girip bir şeyler dedikten sonra geri çıktı. Ardından bana yatıp uyumamı söyleyerek odasına girdi. Annem Runha’ya dediği şey ağlamasını durdurmuştu. Yarınki yolculuk beni yine yoracak ve sıkacaktı. Hayatım bunalım üzerine yazılmış bir kitap gibiydi. Yenilik yok ve sıkıcılık çoktu. Yatağıma girip sıcak yorganımın altında uykuya daldım. Sabah ise her günkü gibi oldu. Kahvaltı ve hazırlık derken kendimi bir an krallığa gidilen arabada uyuklarken buldum. Artık gelmiş ve bitmişti. Halkım arkama beni savunmaya hazır bir biçimde duruyordu. “ Sevgili halkım hepinizden kendi adıma özür dilerim. Biliyorsunuz ki benim burada bir hatam bulunmuyor.” Bunları söyleyip yerden aldığım tacımı kafama tekrar yerleştirdim. Özrümü dilemiş ve açıklamamı kısa ayrıca net bir biçimde yapmıştım. Kısa alkış sonrası herkes yerleşmeye, evlerine dönmeye başladı. Bende yolun yorgunluğunu umursamadan yemek odasından bir şeyler yedikten sonra terasa çıktım. Teras kapısının ardında bulunan kılıçlarımdan herhangi birini aldım. Bazı bakımlarını halletmem gerekiyordu. Yorgunluğum beni odama iterken ben burada her şeye inat kılıçlarımın temizliğini yapıyordum. Hava kararmak üzereydi. Ben umursamaz halde kılıç temizliğini bitirip aralarından bir kılıcı ayırıp diğerlerini yerlerine koydum. Terasta bulunan sandalyeyi biraz öne çekip güneş batışını izlemeye ve düşüncelerle kafa yormaya koyuldum. Krallık iki cephesi vardı. Benim ve diğerlerinin odası birinci cephede diğer odalar ise ikinci cephedeydi. Birinci cephe yıkılmadan sağlam kalmışken ikincisi sağlam kalmayı başaramamıştı. Orayı yeniledikten sonra çatlak yerleri kapatıp sağlamlaştırdılar. Eskisi gibi olmasa da yine de güzel. Yıldız Tanrıçası elementi hala aynı yerinde.
Göz kamaştırıcı güzelliğiyle herkesi etkileyen bir taş. Bunu söylemek aslında geceyi sevdiğimden dolayı. Burada gece elementlerinden ve taşlarından hiçbir krallıkta bulunmuyor. Her krallığı hükmeden hava, su, ateş, toprak gibi elementleri sahiplenirken ben bunu kendime özel ve diğerlerinden farklı seçtim.
Farklılık aynı olmaktan daha alıcı ve dikkat ekiciydi. Aklıma Runha geldi. Bu bizim evde kaldığından beri onun boğazına kadar doldurmuş ve sinirlendirmiştim. Aslında kılıcı yanıma almamın bir sebebi de buydu. Güneş artık dağların arkasında kalırken ben düşüncelere dalmayı bırakıp gözlerimi bir saniyeliğine bu güzel ortama kapatmıştım. Arkamdan gelen gürültülü açılan terasın kapısı ve tehditlerle gözümü açıp yerimden sıçradım. Her şey aniden oluştu. Ne olduğuna anlam veremden arkamı döndüm. Tahmin ettiğim şahıs ile karşı karşıya tamda gözlerinin içine bakıyordum.
Bu gelen elinde kılıcı ile Runha idi. Bir başkası değil. Kimse elindeki kılıcı görmemiş olsa gerek. Çünkü onu benim yanıma böyle göndermezlerdi. Onu bunu geçtim herkes dinlenirken ben bununla kılıç kılıca kalacaktım. Hem de yorgun halimle.
Yüzüne “ APTAL MISIN?” Der gibi baktıktan sonra bana koşarak gelmesi bir oldu. Elimdeki kılıcın kabzasını kavrayıp sıkıca tutum. Namlu direkt beni işaret ediyordu. Kılıcımla bana gelen namluyu engelledikten sonra bir adım geriye çekildi. Ben onun için koca bir adım öne geçtiğimde ve kılıçlarımız birbirini engellediğinde o her zaman bir adım geriye kaçıyordu. Bu şekilde yarım saat süren bir çarpışmanın ardından Runha’nın bedeni terasın parmaklarına dayalı bir şekilde kalmıştı. Artık köşeye sıkışmış ve kaçacak yeri kalmamıştı. Bana yalvaran gözlerle bakarken ben ona acımasızca bakışlar atıyordum. Evet, ateş etrafımızı sarmış, ölüm kapıya dayanmıştı. Hangisinin geçmesine izin verecektim? Cevabım belli ve açıktı. Ölüm bir adım öne geçti. Ateş ise yanmaya devam ediyordu. Bu olayın farkındalığı şu idi; ikisi de ölümü temsil ediyordu. Ateş bir o kadar can yakarken aynı şeyle bitiyordu ölüm… Fakat ben ciddi bir şekilde olayı sonlandıracaktım. Önümde yere yığılıp ağlamaya başladı.
“ Özür dilerim ama biliyorum ki affetmezsin. Biz en yakın arkadaştık Winter! Her şeyi ezerim. Hatta kendimi bile. Ama ya anılarımız. Onlar ne olacak? Berber güldük, birbirimizi teselli ettik, ağladık, seni evinde senin sofrana oturdum. Her şeye dayanırım ama anılara asla!” Sonrada göz yaşlarına boğuldu. Ben ise kalbimde ufacık bir yumuşama dahil hiçbir şey hissetmedim. Biliyordum ki bu bir roldü. Kesinlikle böyle düşünmüyordu. Ben onu öldürmeyeyim diye yapıyordu. Fakat her şey için çok geçti. “ Ben sana güvenerek krallığımı verdim. Sen ise bana parçalanmış bir krallık verdin. Benim için anı balonumuz söndü ve içinden her şey düştü. Biliyorum ki bunlar beni öldürme rolü ama ben affetmem Runha! Unutma oyun bitince şah da piyonda aynı kutuya konulur…” Bu sözler benim ona son sözlerimdi. Biliyordu ki oyun bitti. Şah piyon ile aynı yerde aynı seviyede.
Ayağa kalktı ve gözlerimin içine derinlere daldı. Buradaki son saniyelerini bana bakarak harcıyordu. Ben ise ona acımasız sözlerim ve gözlerim ile bakıyordum. En sonunda son bir nefesin ardından kollarından tutup aşağıda sivri ve tam krallığın önünde bulunan direğe onu ittim.
Önce bir çığlık duyuldu. Sonrada bedeni aşağıya tam sivri direğin ortasına saplandı. Karın bölgesini delerek diğer tarafa çıkan direkten artık kanlar akıyordu. Şu ki bunu ben yapmış ve intikamımı almıştım. Ateş sönmüş ölüm kazanmıştı. İntikamım her ne kadar acı olsa da bu şekilde sonlanacağı ortadaydı. Boğazından gelen sesler ile canın yandığı belli oluyordu. Her şey iyi bir dostluk ile başlayıp kötü bir düşmanlıktan ölüm ile sonuçlandı. Burada ya ben ya da o ölecekti. Kaybeden taraf o oldu. Hayatımda kaybetmeye alışan ve ya kaybetmeye asla tahammül edemezdim. Bugün burada onun hayatına son vererek kazandım. Pekâlâ ben? Benim hayatım nasıl bitecekti?
-----------------------------------------------------------------------------
İyi Okumalar!! |
0% |