@beren_simay39
|
Eflien Krallığına Hoş geldiniz!!
----------------------------------------------------------------------- *Asi bir yalnızlık sahte kalabalıktan daha iyidir.* Yatağımda tekrar gözlerimi açtığımda fark ettiğim tek bir şey vardı. Sadece günün halen sabah evresinde olduğum idi. İçeriden gelen sesler çatal, bıçak ve yemek yeme sesleriydi. Yatağımdan doğrulup içeriye doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı açtığımdaki manzara ise daha felaketti. Bunlar benim arkadaşlarım değil baka varisleri. “ Ne oluyor?” Diye söylenirken ani bir refleks ile sallanmaya başladım. “ Winter” “Winter” “ Uyan hadi” Sonunda gözlerimi açtığımda karşıma Lin Ars’ı gördüğümde derin bir oh çektim. Hepsi rüya olduğunu düşündüğüm bu şey korkunç ve saçmaydı. Kendimin yani benim kaldığım yerde kalan arkadaşlarım değil başkalarıydı. Aklıma her şeyin başladığı gün geldi. Sabah uyanmam ve farklı kapsül gibi bir odada abim olarak düşündüğüm kişi ile olmam. Sonrası ise izdiham ve şu zamana kadar olanlar. “ Ben…” “İyi misin?” Kapının kenarında bana bakan ihtiyar varise ve Wolf’a bir bakış attıktan sonra emin ve net bir ses tonuyla sorusunu cevapladım: “ Hayır…” “ Korkunç ve tuhaf bir rüya gördün sanırım” “ Ln…” “ Ne oluyor? Winter “ “ Ben sanırım terk edilmek ve bırakılmaktan korkuyorum!” Bu konuda kesin ve haklıydım. Ailem benim asla beklemediğim kişiler eni terk etmiş ve bu bende travma yapmıştı. Her şeyde iyi olsam bile psikolojide değildim. Bir anda ortam sessizleşti. Hatta evren benim için sustu. “ Anladım. Merak etme aynılarını onlarda ve sende yaşadı. Sora yen bir hayata adım attınız. Ve bitti. Fazla uyudun bu seni etkilemiştir. Kalk hadi.” Dediğinde bir daha böyle olmayacağından bahsediyordu Bana uzattığı elini tuttum ve kapının iki kenarında bana korkuyla bakan ikilinin arasından sıyrılıp geçtim. Kuyudan benim için su çoktan çıkarmışlardı. Yüzümü yıkayıp kurulandıktan sonra içeriye kızların odasına girdim. Hepsi birbirlerine sır veya saçma anılarını anlatıyorlardı. İçeriye girdiğimi görünce yanıma geldiler. “ İyi misin?” Lyra’nın sorusunu evet anlamında bir kafa işareti ile cevapladım. “ Gel sende şuraya” Diyerek beni aralarına almışlardı bile. Ardından da koyu bir sohbete dalmıştık çoktan. Günün akşamüstü zamanındaydık. Yanımıza aldığımız meyveleri mideye indirirken konuşmaya devam ediyorduk. Saat kaçtı? Ya da günün hangi zamanındaydık? Hiç birini umursamadan ertesi günün şafağının sökmesiyle beraber bulduğumuz eski kâğıtlarla çizdiğimiz şekilleri tahmin etme oyunumuz sonlandırmıştık. Bulunduğumuz oda epeyce bir genişti. Bu kez sonunda onlarda yorulmuştu. Uyumaya karar vermişlerdi ben yine korku dolu bir şekilde olanları bekliyordum. “Winer odandaki yastıkları getir. Bundan sonra bizim odada kal” Hepsi bu olaya onay vermişti. Bende aslında biraz rahatlamıştım. Bundan sonra uyuyacağım uykuda en azından rahat bir şekilde uyuyacaktım. Koşar adım odama geldiğimde bulduğum ne varsa toplayıp yine koşar adım yeni kalacağım odaya gittim.
Etraf karanlık olsa bile içeride bizimkilerden diğerleri oturuyorlardı. Yastıklardan genişçe bir yatak yaptıktan sonra yatmaya hazırlandık. Sonunda uykunun en iyi bulunduğu halimizle uyuya daldık. Rüya görmeden ki uyuduğum bu gecede gayet rahat hissetmiştim. Sabah hepsinden önce uyanıp kendime bir çeki düzen verdim Kahvaltı için meyveler toplamaya çıktı. Yeni keşfettiğim bu meyveler diğerler ininde hoşuna gideceğin umarak eve döndüm. Kahvaltı hazırlanmıştı. Umursamadan kendi topladığım meyvelerimde yıkayıp yanlarına ekledim. “ Günaydın” Arkamdan gelen ses ihtiyar varisin okta uyandığını işret ediyordu. “ İyisin bakıyorum da” Bu sefer Kafamı sallamak yerine gözlerimi kırptım. Aradan geçen günler beni aslında Eflien’e daha çok yaklaştırıyordu. Sonunda biten bu süre aslında bana bırakın on günü sanki on yıl gibi gelmişti. Kızların yanında daha heyecanlı ve mutlu hissediyordum Tekken is rahatsız pek olmasam da korkuyordum arda. Ama elimden geldiğince iyi olmaya çalışıyordum. Kahvaltılar muhabbetler ve espriler bu denli hızla geçmiş ve bitmişti.
Sonunda aylarca yanında kaldığım benimle eğlenen ve ilgilenen ihtiyar varis ile vedalaşma zamanı idi. “ Kendinize dikkat edin varislerim!” Bu cümle beni gitmekten geri döndürecekti işte… Ona yeni ir ev yeni bir alan yaptık. Biz utluysak bizi bu evde yetiştiren ve bilge kaynağımız olan bu adamda mutlu olmalıydı. Yanağımdaki his her zamanki gibi tanıdıktı… Gözyaşı Aylar sonra ilk defa hissediyordum bunu. Belki de bir baba olarak görmüştüm onu… Vedalaşma en çok Bellick’e dokundu. Yola çıktık ve saatlerdir ağlıyor. Kafam artık ağlama sesi ile doldu. “ Bellick güzel arkadaşım hadi artık ağlama kafa diye bir şey kalmadı ben de!” O an cümlenin sahibi olan Wolf’a sırıtarak baktım. “ Sadece sen mi?” Sorumun ardından herkes ban hak veriri gbi baktılar. Sonunda Bellick ağlamasını durdu. Biraz daha ağlarsa gözünden kan akacaktı. Gözünde artık gözyaşı kalmamıştı. “ Ben yoruldum daha gelmedik mi ya?” Herkes dönüp Bellick’e bir süre anlam verememiş bir şekilde baktıktan sonra Ln önemli sorusunu son dakika sordu: “ Winter Yıldız Tanrıçası Taşını aldın mı?” Bir anda durdu ve evet anlamında başımı salladım. Bu ilk başta bulduğum küçük taş şimdi ise zar zor çantama sığıyordu. Bunu krallığın tepesine yerleştirmek kalacaktı. Sonrası ise varislerin burayı keşfedip gelmesine kalmıştı. Zaten o bölümü “Gezegen Yöneticisi” ayarlayacaktı. Yolun hiçbir yerinde durmadan devam ettik. Heyecanın doruklarında devam ediyorduk ki ta ki o tabela karşıma çakıncaya kadar… Eflien Krallığına Hoş geldiniz… Gerçekte ağlayacaktım. Müthiş bir manzara karşımızda bize “ Hoş geldiniz” Diye bağırıyor sanki.. Bu krallık toplam dört katlı. Duvarları mermer bir taştan ayrıca kenarlarında altın çizgili desenler bulunuyor. En üstte de element için bulunan o büyük oyuk… Karşımda bekleyen orta yaşlarında bulunan varise elementimi verdim. Element tam oyuğa uygun bir hal alınca krallığın en tepesindeki oyuğa yerleştirildi. Bu haliyle tamdı işte karşımdaydı. Krallığa attığım koca bir adımda bile bacaklarım tir tir titriyordu. “ İçerisi şimdi bu dışından daha güzeldir.” Wolf bu ihtişamlı mutluluktan dili tutulmuştu. Adımlarımı hızlandırıp içeriye girdim.
Her şey bana göre tasarlamıştı. Kılıçlar, altın rengi mumlar… Hepsi birbirinden özeldi. Odama geçtiğimde karşıma sevdiğim kitapların bulunduğu üç sıra beyaz kitaplık bulunuyordu. Ortada oval şeklinde rahat ve büyük bir yatak, hemen sağında ise krallığın avlusunu gösteren pencere vardı. Oval şeklindeki yatağın solunda ise bir çalışma masası, eskiden yani antika gibi duran bir makyaj masasında hemen köşede bulunuyordu. Odaya bağı olanlardan bir diğer iki oda vardı. Biri banyo ikincisi ise küçük bir mutfaktı. Alt katta on kişilik bir uzun masa ve geniş bir mutfak bulunmaktaydı. Her şeyi ile tamdı. İçeriden Ln Ars’ın sesi duyuldu: “ Burası mükemmel herkesin zevkine göre tasarlanmış.”
Ses benim odamın karşısındaki oda dan eliyordu. Tam karşımda onun odası sonrada sırayla diğerlerinki geliyordu. Kapıların üstünde isimlerimiz de bulunmaktaydı. Yorgunluğu üzerine bir duş alıp yatağıma uzandım. Artık garipseyip çekinmiyordum buradan. Nede olsa burası artık benimdi. Ve öylede kalacaktı. Aslında diğerlerini de şaşırtmak için mimara ne sevip ne sevmediklerini söyledi. Bu şekilde burada kalmaya devam edecek ve huzurlu, mutlu olacaklardı.
Burada herkesi bir aile olarak çoktan görmüş ısınmış ve alışmıştım. Sırayla krallığı iki katlı müstakil evlerde yapılacaktı. İnsanlar daha rahat evlerde yaşarsalar ancak o zaman rahat ederleri. Bu fikri annemin yani eskiden benimde komşum ola Alyeena dan öğrendim. “ İnsanın böyle tek değil iki katlı ev ihtiyaca var!” Dediğinde küçüklüğüm de kendi krallığımı oyuncaklarımla kurduğum zaman ona iki katlı ev yapar ve yüzünü hep gülen bir ifade ile değiştirirdim. Gerçek veya gündelik dönemde halinden rahatsız ve maddi geçim sorunu yaşayan Alyeneena bu nedenle yüzünü hep asardı. Hayatın da bir kere güldüğünü bile düşünmüyorum. Belki tekrar karşılaşırız umudunu hala sürdürüyordum. Benim krallığımda kimsenin mutsuz olmasını istemiyorum. Bu yüzden halkımın konforlu ve güvenli bir yerde yaşaması önemli.
Mutluluk iyi bir halkın bulunduğu , herkesin hakkı olup özgürlüğünün ulunduğu bir yerdeki krallığa herkes gelmek isterdi. Ev yapım aşamasından sonra zaten burayı keşfedenlerde bulunacaktır. Keşfetmek kolay olan herkes birbirini keşfedebilir. Ama keşfedilmek o zor olan işte. Sınıfların araka sırasında oturanlar, otobüsün en sığ bölümünde oturanlar bunların hepsi işte keşfedilmeyen ve keşfedilmesi zor olanlar işte. Mutlulukta insana göre değişkenlik gösteriyor. Kimilerine göre bir kâğıt parçası bile ona mutluluk veriyor.
Ama kimilerine göre her şey para içeriyor. İşte insana göre değişiyor. Bazense fikirler değil insan değişiyor. Fark etmeden de bizi değiştiriyorlar. İstedikleri gibi olmadığımızda ise şikâyetçi olup saçma bir şeye kırılıyorlar. İnsan ne isterse onu alsın o mutlu olmasın ben olayım diye çabalıyor. “ BENİ SEN DEĞİŞTİRDİN!” Staynm’ okulda bağırdığımda başladı her şey. Kendimi ezdirmedim. Unutmayın ki en büyük intikam susmaktır. Ben her zaman sustum. Sonunda da Staynm’ı çileden çıkardım. Krallıktaki kurulları hatırlarsanız size bahsetmiştim. Bir varis başka varislere zarar veremez. İşte bu yüzden okuldan gitti. Tekrar görüşmeyi açıkçası isterdim. Yaptığım başarıları ve kaybettiği duyguları ona göstermeyi isterdim. Sınıfta öğretmen Mary Yourent benimle bir şey başaramayınca alay etmeye başlamıştı. “ Sen bu tembel halinle mi?” Bu yüzden ona da göstermek isterdim. Bir tembelin iki gün sonra bir krallık kurduğunu. Aslında bakarsanız bir yönden asil bir yalnızlık sahte kalabalıktan daha iyidir. Bu tembel meselesi yüzünden benimle sınıf alay etmeye başladı. Tabi şuan benim yanımda bulunan arkadaşlarım hariç. Onlar bana destek çıktılar ve beni korudular. Şimdi daha ne olsun? Başarım etrafa yayılsın ve o adaletsiz krallar ve kraliçeler tarafından kurtulan halk benim krallığıma gelsin istiyordum. Bu derin ve koyu uçsuz bucaksız düşünceler beni sonunda uykuya çekti.
----------------------------------------------------------------------------
İyi Okumalar!! |
0% |