Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Zaman

@beren_simay39

 

Zaman

 

-----------------------------------------------------------------------

*Kum saati o an durmuş ve yıkımın sonucu belli olmuştu*

Bilirsiniz bazen zaman nasıl olduğunu bile anlayamadan geçer gider. Ailem ile kaldığım sürenin ikinci ayındayım. Her şey normal bir farklılık yoktu. Arada birde varisi sıkıyordu bu zaman. Süreler, dakikalar, saatler, kilometreler, metreler…

Bunlar gerçi insanı bazen heyecanlandırsa da sıkıyordu. Bu krallıkta okula halen gitmiyordum. Çünkü beni görmeyen arkadaşlarım tekrar gördüğü gibi krallığa bir casus olduğumu bildirebilirler idi.

Gün başlıyor ve aynı normallikte bitiyordu. Zaman artık benim için bir çizgiden ibaret değildi. Artık noktalar halinde oluştu. Kafamın içinde süre akışına göre bir çizelge oluşmuştu.

Bir aşağı iniyor bir yukarı çıkıyordu.

Her sabah olduğu gibi bir sabah tekrardan normallikle uyandım. Ama bu sefer aynı hissetmiyordum. Göğsümün altında beliren ağrı bende iyi bir şeye doğru bir şeylerin ilerlemediğini belirtiyordu.

Ağrı şiddetlenmeye devam ederken ben yatağımdan kalktığım ve kapıya adım attığım sırada kapımın kulpu yavaşça yukarıya doğru çevrildi. Ayrıca gelen kişi odama girmek ve haber vermek için kapımı çalmadı. Bu sefer bu bana bir yere bir şeylerin olduğunu çoktan bildirmişti. Gelen annem di.

Yüzü kıpkırmızı ve gözleri dolmuş bir hâlde bana bakıyordu. Elleri bile titriyordu. Karşısında ona baktığımda birkaç kelime ağzında geceledi fakat sadece anlayabildiğim sadece dört kelimeyi…

“ Eflien… Krallığında… Yıkım… Olmuş….”

Gözlerim neredeyse yuvasından çıkacak şekilde açılmıştı. Biliyordum, göğüs ağrım yakınımdan bir varise veya mutluluk, başarı kaynağıma zarar verildiğini anlatıyordu. Krallığımdan ayrılırken içime sinmeyen bir durum olmuştu ve kaynağı da bu durumdu…

Başına bir bela veya dert geleceği içime sinmişti.

Runha ne yapmıştı ve halkım en önemlisi ise arkadaşları iyi miydi?

Odamdan koşarak çıktım. Elim ayağım birbirine dolanmıştı. Televizyonun önüne tam geldiğimde evet, haberlerde o krallığın yarısının harabe olduğunu belirten görüntüler tam karşımdaydı.

 

Krallığın yarısı çökmüş ve harabeye dönmüştü.

Runha evet o konuma yapmak için orada değildi. Bana yapacağı en büyük ihaneti elleri ile önüme sermişti. Fakat bilmiyordu ki sözünü tuttuğu emaneti koruyamadı…

Bunun acısı elbet ya “ Gezegen Yöneticisi” krallığı tarafından verilecekti. Ya da benim yapacağım planımla… Yüzüm kıpkırmızı ekranda kurduğum ve yıkımını gördüğüm krallığıma akıyordum. Gözyaşlarım üzüntü den değil sinirden akıyordu.

 

Ve ben kendimi bildim bileli gözyaşım neyden kaynaklı akıyorsa onun acısını ailem ve devletim hariç bana bunu yaşatandan mutlaka intikamı alırdım.

 

Asla ama asla benim malım önümde değildi… Şu anki bu krallık başkasının gibi görünüyordu gözüme…

Bir varisi elbet gözünde duygusunu belirten bir aydınlık bir parlama bulunurdu. Fakat benimkin de o parlama sönmüştü.

Şimdi yıkık bir krallık ve intikam için parıldayan bir ruh ortada kalmamıştı…

Televizyona kıpkırmızı kesilmiş bir şekilde bakıyor, gözlerimi içinde oluşan döngüye bakıp gülümsüyordum.

Runha benim için artık resmi kafamda kırmızı bir çizgi ile çizilmişti…

Ben mi yoksa o mu kazanacaktı savaşı?

Evden çıkamadığım bu günün acısını asla ama asla sindiremiyordum.

Açıklama yok…

Görüntü yok…

En önemlisi ise bir özür yok…

Bu durumdan daha beter ve berbat ne olabilir.

Alkım ayal kırıklığın da ve krallığımın yönetim şeklinden linçler yağıyor. Bense odamda oturup boş duvara bakıp sadece düşünüyorum…

Ne olacak veya neden olacak?

Günün belli bir süresini burada geçirdiğimde arkada kalan kapıdan gelen tıklatma sesi ile gözlerimi tavandan ayırmam ve duvara tekrar çevirmem bir oldu…

“ GEL!”

Acımasız ve ciddi bir ses tonuydu bu ama inanın benim düşüncelerim beni kafamın içinde boğuyordu…

Dışarıyı bile bazen duymakta zorlandığım sırada bu tavrı sergilemem normal idi. Sırtım kapıya dönüktü. Bu yüzden arkamdan sadece gelen ses ve kokulardan algılıyordum kimin geldiğini.

Bu lanet günde içeri girmesi yasak olan vahşi ve baş belası Gladrien’in parfüm kokusu her tarafa dolmuştu..

“ Çık dışar-“

Derken sözümü yarıda kesip ciddi ve net bir tona cevap verdi…

“ Misafirlerin var.”

Bir şey demeden hala duvara odaklanmayı sürdürdüm.

Gelen belki de beni ziyarete gelen halk üyelerinden biriydi.

Gladrien’i ilk ve sanırım artık bu şekilde görüyordum Benim üzülmeme o da üzülmüştü.

O krallık harabesini görünce ki gözlerimde bulunan hayal kırıklığını, o parıltı umudunun sönmesini görmüş ve ciddileşmişti.

Hatta bir ara benim için gelip gitmeye başlamıştı…

Misafirleri ayak sesleri odama yaklaştıklarını belli ediyordu.

Zaman değil de sanki ben donmuşum gibi taklit yapıyordum.

Gelen tek bir kişi olmadığı ayak seslerinden oldukça belli idi.

Hepsi teker teker odaya girdiler. Sonrada odamın kapısı Gladrien tarafından kapatıldı.

 

Arkamı dönmeden sadece duvara bakıyordum ki bir el omzumun üstünde belirdi. Sadece omzumun üstüne konulan elin üzerindeki yaralardan kişiyi hemen tanıdım.

Oldukça bulması beni için basitti.

Ln Ars…

Tahminim şu ki yanlarında Runha da vardı.

Beklentim şaşmadı ve arkadan gelen ses hipotezimin doğru çıktığını kanıtladı.

“ Özür dil-“

“ Kes sesini”

Diye bağırdığımda Ln bile bu hareketimi anlayamamış ve korkup, yerinden sıçramıştı.

“ Ben bir-“

“ Açıklamaya gerek yok!”

Diyerek ikinci sert çıkışımı yapıp yerimden doğruldum. Bana yalandan üzgün taklidi yapar gibi bakarken ben ona koyu kahverengi gözlerim ile acımasızca bakıyordum.

Gözlerimden neredeyse bir ateş fışkıracaktı.

Ateş…

Ateş can yakardı ve duygulardan öfkeyi belirtirdi. Ben burada öfkenin yanı sıra belirttiğim bir şey daha vardı…

Ölüm…

Evet, ben aylarca bekleyip birde üstüne güzel krallığım da aylarca kalıp, kendi evine dönünce de zarar gören bir şey istemiyorum.

Bunu bir ben değil diğerleri de istemezdi. Bana saçma ve yalandan açıklamalarıyla, yalandan özür dilerken ben ona dalga geçer gibi bakıp anca kafamı sallıyordum. Birçok yalanı sonra e sonunda sustu.

 

Köşede bulunan sandalyeyi çekip oturdum. Onlar ise ayakta benden gelecek cevabı bekliyorlardı.

Fakat bilmiyorlar ki bende şu yaşadıklarımdan sonra bir kalp veya bir sevgi kalmamıştı.

Zamanla sinir problemlerim oluşmuş ve ciddi anlamda sert bir kişiliğe bürünmüştüm.

Şimdi ise asıl krallık oyunu başlıyordu…

Olacak ve başıma geleceklerden hiç birini umursamaz bir durumda ilk savaşımı başlatıyordum. Kimin yeneceği ve ne zaman biteceği belli olmayan bu savaş elbet kötü son ile bitecekti…,

Yıkımın sonucu belli olmuş ve yüreğimin acısı dinmemişti.

Ama krallığımdaki bu yıkılışın bir bedeli elbet acıyla yani ateşin temsili ile olacaktı.

 

-----------------------------------------------------------------------------

İyi Okumalar!!

 

 

 

Loading...
0%