@beren_simay39
|
------------------------------------------------------------------ * Sevmek çok büyük bir sanatsa sen kalbimin sanat eserisin* Ln benim cihazdan ayrılmamda çok endişelenmiş olsa da benim kurtuluşa attığım ilk adımdı. Burada bir tutsak olarak uzanmaya devam edemezdim. Gün gün ilerleme katlediyordum. İkinci gün yürüme üçüncü gün geri dönüş gibi kolay bir iyileşme süreci oluşturmuştum kendime. Belki böylede devam ettirecektim. Bu biraz imkânsızdı. Oturur pozisyonuna geldiğimde bile dikişler ile kapatılmış yara ağrıyordu. Her kalkışımda bir zorlamada ağzımdan bir çığlık kaçırıyordum. Ln Ars bana korku dolu gözler ile bakmaya devam etse de ona iyi görünmeye çalışıyorum. Kapı tıklatıldığında içeriye ilk seferde tanıdığım ihtiyar ve Wolf girdi. Tabi cihazın benim tarafımdan söküldüğünü duyunca biraz sitem ederek itiraz ettiler. Ayrıca sanırım Wolf biraz sinirlenmişti. Biraz dediğime bakmayın bana tekrar cihazdaki bantları takamaya çalıştı. Tabi bu bantlar tek kullanımlık olduğu için bir daha yapıştırılmadı. Koluma sıkıca bastırdığında sanki sırtıma giden bir yolda o yara canımı acıtmıştı. Bastırmaya devam ederken bunu yapmaması için çığlığı koparıverdim. Canım çok yanmıştı. Hatta eminim ki neredeyse dikişlerden biri açılacaktı. Biraz daha zorlarsa gerçekten de oluşabilecek bir olaydı. Başıma doğru eğilip bağıra bağırarak: “ ÖZÜR DİLERİM YA BENİM HATAM NE YAPAYIM AMA ENDİŞELENDİM” Birde kulağımın tepesinde yapıyordu. İkinci bir çığlık daha attığımda Ln Ars Wolf’un kolundan tutarak biraz benden uzaklaştırdı. Wolf bana zara veriyordu Koluma bastırdığı kısım canımı yakıyordu. Bir ara sağlık çantasını getirip iğne yapmaya çalışmıştı. Bu gerçekten kafayı yemişti. Ben iyiydim. Tek sorun cihazın benden ayrılmasıydı. Hayatım bir cihaz tarafından ele geçirilirken ben bunu engellemeye çalışıyordu. Ama Wolf’un buna bir itirazı var gibi görünüyordu. Ayaklarımı da kıpırdatmak beni daha mutlu ediyordu. “ Ben doktor arkadaşıma bir haber vereyim çocuklar Winter’ın bir taburcuya ihtiyacı var gibi. Ayrıca bir küsur haftadır bir şey yiyip içmiyor. Belki doktor arkadaşım bir şeyler yapabilir. Ayrıca Wolf sen Winter’den uzak dur. Kızı sen öldüreceksin dikişli yarası değil. Gel benimle.” Wolf bana özür niyetinde attığı bakışlar sonucunda ona ancak kafa salladım. Ln Ars, Wolf’un çıkmadığını görünce onu omuzlarından tutarak kapıya iterken Wolf atladı: “ Abicim, canım arkadaşım anlıyorum âşıksın kıza ne diye beni itiyorsun anlamıyorum. Bak ayaklarım kayıyor düşersek bende ölebilirim yani” Ln Ars büyük bir kahkaha attığında ben ikisine bakıp sırıtıyordum. Ardından bu sefer cevabı veren arkasındaki Ln oldu: “ Ölmedin istersen yerde tepinip “BEN ÖLÜYORUM YARDIM EDİN LN BENİ İTTİ. KATİL LN” Diyerek bağırabilirsin” Wolf kafasını sallayarak bozulmuş bir ifade ile çıkarken Ln suratına kapıyı kapattı. Tabi arkasından da söylenmeler söylenmeler… Ln gülerek bana baktığında: “ Otursana ne diye ayaktasın sen” “Baya romantik missin ya (!)” “ Odunun tekiyim bakma öyle hayat sen olsan severdim gibi sözlerime odunun tekiyim ben tam bir odunum” “ Biraz daha odun olduğuna inanırsan yakında ağaç da olabilirsin Winter” İşte bu sırada tam bir cevabı hakkediyorken kapıyı açan doktor önlüğünde biri bana doğru ilerliyordu ki Ln Ars bir şey demeden kenara çekildi. “ Nasılsın Winter?” “ İyi sayılırım “ Cevabımın ardından beni baştan aşağı süzdü. Tabii benim akıllı arkadaşım Wolf’un bant yapıştırmaya çalıştığı yer hafif kızarmıştı. Sert bir şekilde bastırınca bende o bant aşınma yapmıştı. “ Bu…” “ Yanlışlıkla oldu. Yataktan hareket etmeye çalışırken” Süper bir yalan ile devam ederken gözüne cihazda çarpmıştı. “ Cihazı neden çıkardınız?” Soran gözler ile Ln Ars’a bakarken ben hemen soruya atladım. “ Uyanmıştım. Beni çok rahatsız ediyordu. Bende bunu söküp çıkardım. Sanırım cihaz biraz arızalandı ama ben hallederim” Doktor bana döndüğünde çantasından bir adet serum çıkardı. Serumu bir yere sabitledikten sonra kolumun içine damarımı bularak batırdı. Tabi ben o sırada bitmesini bekliyordum. “ Bu kalsın bir ya da iki saate kadar biter. Birde şu ilaçlar…” Çantasından üç tane ilacı ardı ardına çıkarıp Ln Ars’ın elin tutuştururken biri yere düştü. Tabi eğilirken cebinden fark etmeden bir kâğıt parçasını da düşürdü. Ln Ars’ın gözleri benim üzerimde olduğu için bunu almasını sağlayabilirdim. İçinde ne yazdığını deli gibi merak ediyordum. Gözlerinin içine bakarak yeri işaret ettim. Ardından tek kaşımı havaya kaldırdım. Tabi tek seferde anladı. Bana hızla bir gözünü kırptıktan sonra ilaçları doktor ile toplamaya başladı. Eli kâğıt parçasına gittiğinde yavaşça onu bana fırlattı. Anında tutum. Yastığın altına doğru tıkıştırdım. Tabi doktorun bunu fark etmesi imkânsızdı. Çünkü yerdeki ilaçlar ile ilgileniyordu. Eğer biraz uyanık olsa bunu fark ederek önemli ise toparlardı. Doğrulup Ln Ars’a bu ilaçları tekrar uzattı. “ Kusuruma bakmayı. Benim suçum. Her neyse bunları şafak sökmeden bunu, öğlene yakın bunu ve akşam da bunu içecek sıklıkla alsın bitince tekrar bir daha. Sonrada ayakta olur zaten. Ben çıkıyorum. Geçmiş olsun.” Hızla odadan çıktı. Bu bir tuhaftı. Ln kapıyı kapatıp biraz bekledi. Sonunda benim yastığın altına tıkıştırdığım kâğıdı aldı. “ Ne çeviriyor bu?” Elindeki kâğıt üç parçaya katlanmıştı. Yavaş yavaş hepsini açtı. İlk bana gösterdiğinde içinde bilmediğim formüller yazıyordu. Bunu Ln Ars’a uzattığım sırada: “ Bunu ihtiyara göster” Bana bir de formüllere bakarken kafasını salladı. Odan bir hışımla çıktığında aklımda tek bir soru işareti vardı. Acaba diyordu beynim Acaba diyordu kalbim. Belki de bir ya da iki ölünün dönüşüydü. Kendini klonlayan bir Ungol çıkabilirdi bunun içinden. Ama bu ihtiyar varisin arkadaşıydı. Ondan şu zaman kadar bir zarar görmemiştim. Eğer bedeni iyi kalbi kötü olsaydı. Beni iyileştirmeye çalışıp evine almaz, beni kötüye iletip öldürmeye çalışırdı. Ama bir yanımda bu adam iyi rolü mü yapıyor? Diyordu. Duygularım bir ressamın aklının karıştığında bir tuvale fırça ile resim yapmak yerine boyaları bir kovaya doldurup teker teker tuvale fırlattığında ortaya çıkan renkli bir karanlığı andırıyordu. Beynim ve kalbim bu sefer aynı yönde gitmiyordu. Bu sefer kalbim “ O yapmaz Winter! O yapamaz!” derken beynim ise “ Kimseye güvenme annen baban bıraktı seni bu cehenneme! Canı cehenneme olan Ungol’un klonlanmış bir adam olabilir! Bu bir oyun olabilir!” Kafam ayrı yöne git diyor ama beynim başka yönde. Her hücremden farklı ses duyuluyordu. Nefes alış verişlerim değişmişti. Sanki tehlikedeydim. Korumasız bir savaşın içindeyim sanki… Ln Ars’ın gelmesini bekledim. Tek gelmedi ihtiyarı da getirmiş. Bu adamda zerre bir fikir yok. Belki oda suçlu. Ln Ars’a içimden geçenleri anlatacakken bu aptal kafalı sanırım başımıza bir şey getirmeye çalışıyordu. Bu yaşlının da yapacağını ummuyordum. Ama güven bende artık toz kadar kalmayınca bende kendimden bile şüphe ediyordum. Yaşadığımı ya da öldüğümü bilmezken bu adama güvenemezdim. Koskoca çocukluk geçirdiğim Ungol ve Runha bana ihanet ederek kendi çıkarlarını düşünmüşlerdi. Tabii bunun sonu toprağın altı oldu ( Onlar için) ama problem değil. Hayat neyi destekliyorsa onu elimize verirdi. Eğer kader o değil bu dediyse o olacaktır. Pes etmeyecektim. Ama teslim de olmuyordum. Tam sınırsızlığın ortasında kaçışı arıyordum. Benim için ne konforlu ise onu yapacaktım. Eğer kaçmak yerine savaşacak bir halim olsaydı. Şu an kılıçlarım ile bekliyor olacaktım. Ama ben yorulmuştum. Dinlenmem gerekiyordu. Dinlenmem derken uyumak, uzanmak değil benim ruhumun biraz dinlenmesi gerekiyordu. İhtiyar notu bir kere daha inceledi ve ban döndü. “ İlaçların nerede kızım. Ben bu nottan sonra pek güvenemedim. Zaten doktor ile pek bir samimiyetim yok. İşte krallığın tek doktoru olduğu için buraya çağırdım.” Kafamı sallayarak çekmeceyi işaret ettiğimde Ln Ars ihtiyar dan önce davranarak ilaçları ihtiyara uzattı. Ama bu sefer beynim değil kalbim kazanmıştı. Bu adamın bir suçu yoktu. Yaşlı hal ile bana ne yapabilirdi? En fazla bir tencere çorba… Zararı bile olmayan adama suç atmıştım. O da kötü niyetli diye. Ama bu da benim suçum değil. Çünkü çevremin etkisi ve altında kalmak zorunda olduğum psikoloji beni buna zorluyordu. Tek yapmam gereken dayanıp bir şeyleri halletmeliydim. Altından kalkacağıma emindim… İhtiyar konuşmaya girmeden önce ilacın içeriğini aradığı belliydi. Ama ilaç bir ambalaja bile sahip değildi. Bunu garipsemiştim. Her ilacın bir markası, kullanım kılavuzu, ambalajı olurdu. Ama bana verilen bu ilaçların üstünde sadece: Şafak sökmeden önce, öğlene doğru ve akşam gibi kullanılacağı zaman belirtilmişti. “ Bunları içme ben de bir araştırayım. Şimdi Winter sen dinlenmene bak kızım bende bir kâse çorba getireyim.” İşte bu ihtiyara sarılmak hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Babamdan göremediğim sevgiyi bu yaşlı adamdan görüyordum. Onlar odadan çıktıktan sonra yüzümdeki hafifi tebessümün yerine birkaç gözyaşı yerini aldı. Ne de olsa benimde duygularım vardı. Bende gülüyordum, ağlıyordum, sevgi görmek istiyordum… Ama ailem dışında en çokta baş belası Gladrien dışında tanıdığım ve bana en iyi davranan her kesten sevgi görüyordum. En çokta Ln Ars ve ihtiyar varisten… Bana bir türlü abi olamamış Gladrien’ın sevgisini Wolf’dan yeterince alıyordum ben zaten. Şu zamana kadar hiç kalbimde sevgi ihtiyacı hissetmemiştim. Ben duygusuz olduğumu hissediyor ve biliyordum. Ama şimdi duygularım ele geçmiş gibi bir yandan gülüyor bir yandan ağlıyordum. Ben duygu patlaması yaşıyordum. Daha kötüsü bunun birinin görmesiydi.. Ne olur Tanrım yalvarırım beni böyle birisi görmesi- Evet, sanırım en iyi geri çevrilen dua seslenişim ile Tanrı’ya seslenmiştim. Odanın camı tıklatıldığında yüzümü oraya bile çeviremiyordum. Sonunda kıpkırmızı olduğunu düşündüğüm gözlerim ile cama bir bakış attım. Tabii Wolf beni böyle görünce yüzü bembeyaz kesildi. Ne olmuştu? Sanırım yüzüm korkunç bir halde idi. Wolf gözlerini ilk defa bir varis görür gibi açığında arkamda ya da yanımda benden farklı bir şeye şaşırdı umuduyla etrafa bakındım. Ama maalesef bana öyle korkunç bakıyordu ki onun bakışı ile ben korktum. Yüzümü başka tarafa çevirerek dudaklarımı utançtan birbirine bastırmaya başladım. Yüzüm alev alev yanıyordu Kafamı tekrar cama çevirdiğimde ortalıkta Wolf’u göremiyordum. En kötüsü yanıma geliyor olmasıydı. Tanrım inşallah orada korkudan bayılmıştır. Tek duam bu olsa ki gerçekleşmesini umuyordum. On dakikadır ses seda gelmiyordu. Ayağa kalkıp deli gibi camdan dışarı bakmak istiyordum. Acaba denesem ne olurdu? Denemeden öğrenemezdim. Düşersem eğer ayağa kalkardım. Yavaşça doğrulmaya çalıştığımda acıdan çığlık atmamak için daha sıkı bastırdığım dudaklarım artık acıdan uyuşmaya başlamıştı. Hafif bir acı çığlığı ile doğruldum. Ama sesimi tek duyan şey duvarlardı. Sadece bir yankı oluştu. Başka bir şey değil. Kimsenin fark etmemesi beni mutlu ederken ayaklarımı ellerim ile tutarak yatağın aşağı kısmına doğru sarkıttım. İki elimi de yatağa yaslayarak ayağa kalktım. Evet, ayakta durabiliyor ve yürüyordum. Biraz acı çeksem de benim için bir problem değildi. Yavaş yavaş ellerim ile bacaklarımı öne atıyordum. Ln Ars beni bu halim ile görse bana kızacağı ve sinirleneceği ortadaydı. Ama ben artık ayaklanıp yıkılan ve ya parçalanan kısımlara bir badana yapmak istiyordum. Cama doğru yaklaştım. Ellerimi camın önünde duran mermere yaslayarak eğilmeden gözerim ile bakınırken kapı aniden açıldı ve arkamdan bir çığlık koptu. O anki panik ile arkamı sert bir şekilde dönüp yatağa ulaşmaya çalışırken yere sırt üstü kapaklandım. O gün ben o pozisyonda hayatım boyunca atamadığım ve ilk kez gürültülü bir şekilde attığım ilk çığlığı bıraktım. Ses tellerimi koptuğuna ve sırtımın yarıldığına adım gibi eminim. Yerdeki kan bana sırtımın ortadan açıldığını kanıtlıyordu. Gelen Wolf panikleyerek k yanıma geldiğinde oda benimle bağırmaya başladı. Ben nefes nefese kaldığımda ve bağırmaya devam düşerken içeriye Ln koşarak girdi. Yanıma yaklaştığında yanaklarımdan süzülen gözyaşları etrafı görmemi engelliyordu. Ardından kapıdan gürültülü bir şekilde ihtiyar girdi. Ben acıdan kıvranırken Ln Ars bağırıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. “Ne oluyor? Tanrım Winter kendini öldürmeye mi karar verdin? Allah’ım ne yaptın lan kıza” Wolf’a öldürecek gibi bir cümle kurarken Gözyaşlarımdan kurtulup derin nefesler olmaya çalıştım. Ama bu sefer sanırım ölüyordum. Ln belimden tutarak beni ters bir şekilde çevirdiğinde daha fazla bağırıyordum. Elimde değildi. Çığlıklarım, haykırışlarım hatta gözyaşlarım kendiliğinden kontrolünü kaybediyordu. Çevredekiler çığlıklarıma ve haykırışlarıma buraya gelmiş ve etrafımda beni süzerken doktorun da burada olduğunu hissettim. Kendimden geçmiş gibi yerimde duramıyordum. Ölümü yakın hissediyordum. Bir yandan ağlıyor bir yandan titriyordum. Arkadan gelen gürültüler arasında beni taşıyan birinin de yatağa yüz üstü bırakması ve ardından koşar adım yanımdan uzaklaşmasını hissettim. Gürültü içinde tek ve tek duyduğum cümleler Ln Ars’a aitti. Sesine bakılırsa Wolf ile uğraşıyordu. “ Ne yaptın sevdiğim kıza ne yaptın? Konuşsana Wolf beni delirtme salak mısın sen? Ben sana ondan uzak dur demedim mi? Zarar veririsin incitirsin demedim mi? Sevmek dedin hatırlar mısın? Çok büyük bir sanat eseri diye ben sana bunu daha önce ne diyerek cevapladım? Sevmek sanat eseri ise Winter kalbimin sahibi demedim mi? Şimdi sen orada “ooo” gibi cümleler ile beni destekler iken sevdiğim kadına zarar vererek o kendince şakalarını kapattın.” Ardından da bir çığlık sonra bir daha, bu böyle devam ederken son gücüm ile üç kelime söyledim. Sadece şu anki gücümü gösteren: “Ben acı çekiyorum” Bunun yarısı çığlık olarak çıksa da yine de söylemiştim. Ben acı çekiyordum. Gerçekten de acıyı tadıyordum. Tanıdıktı bu koku. Daha dün gibi burada aynı kokuyu abim ile alıyorduk. Size bir şey demiştim Hatırlar mısınız? Bir arkadaşım bana şahıs yaşattığını yaşamadan kimse ölmez ben yaşattığım kadar öldüm diye bir karşılık vermiştim. İşte şimdi öldürdüklerimin bedelini çekiyorum. Hem de acısını çektirdiğim gibi… Ln Ars ve Wolf’un kavga sesleri ile kendimden geçtim. Arkadaşlarım, sevgili kardeşlerim, abilerim, ablalarım takvim yirmi üç haziran bin dokuz işte bu gün benim yirmi üç yaşıma girdiğim gündü. Ben doğum günümde ölüm acısı çekiyordum. Kurtarılır mıydım yoksa yirmi üç yaşında ölüp gider miydim? Ln Ars’ın sözlerinde kullandığı kelimeler beni hem mutlu ederken hem üzmüştü. O da benim acı çekmemden acı çekiyordu. Yeni açtığı kitabı artık yere fırlattım. Karanlığa doğru fırlattım. Aşağısı denize bakan bir uçurum muydu yoksa bir boşluk muydu? Emin değilim ama ben yazmayı bıraktım. Artık beynim o cümleleri okumayı bıraktı. Ben kaderimi yazmayacaktım. Bekleyecek ve izleyecektim….
|
0% |