Yeni Üyelik
9.
Bölüm

Uyuyan Güzel

@beren_simay39

------------------------------------------------------------------

* Değişim tek tarafa bakar.*

Bir kallık düşünün dörtten fazla duvarı birden fazla çatısı olsun…

Bir krallık düşünün acımasızlık denilince intikamın ateşini söndürsün…

Bir krallık düşünmeyi durdurun gözlerimizin önündekini hyale değil gerçeğe bırakın…

Rüzgarda savrulan saçlarımın yanı sır tam ileriye odklanmış dizgini byaz atın sırtına vurark dahada hızlanmasını sağlıyordum. Diğer ikisi arkadan bana yetişmeye çalışıyorlardı. Sırtımda bulunan derin yara izi iki kez patlamış acıma acı katıştı.

Fakat bilinmeyen ve her zaman kalbime gömdüğüm kesinlikle her zaman (!) ki intikam duygusu bu yaranın acısı ve derinliğinden bende daha büyük bir yerde saklanıyordu.

Yaşama tutunmaktan öte ben hayattan çok intikama kollarımı açmış onu kucaklamıştım.

En kusursuz cinayetimdi bu ruhlarını öldürerek başladıklrım. Bir insanın düşünceleri ve hayallerini yok ederek onu hayattan bezdiriyordum. İnanın bu bir psikolog ile düzelecek bir meele değil.

İki veya ikiden fazla ilaç en fazla bakterileri temizler hayata kucak açmamızı sağlamamz.

Kanıtsız cinayettir yaşayan birirni yerin altına gömmek…

Benim sırtımdaki yraya sebep olan o orduyu mahvetmek için dizgini ata her seferinden daha sert vuruyordum.

Mavi bir tabela üstündeki beyaz yazılar….

“ Eflien krallığına hoş geldinz!”

Bu beyaz yazılar kalbimin hızını arttırmış ve bana aynı ev huzuru vermişti.

Buras ailem ile kaldığım evden sonr benim ikini evim, yuamdı…

Bu dörtden fazla duvarı olan ve bir çok varisin yönetimini yapan bina benimdi…

Dizgini bir kez daha vurduğumda öne atın kafasının bulunduğu yere doğru eğilmem bir oldu. Rüzgarın bana karşı koymasını sağlamayacak ve evime bir an içinde kavuşacaktım.

Boynumdan neredeyse bütün sırtımı kaplyan bu yara artık acıdan değil ölüden dolayı sızlıyordu.

Krallığıma neredeyse yarım saatlik bir yolum kalmıştı ve nanınki ben o yolu yarım saate değil on beş dekikalıına geçirdim. Dizgini vurmaktan atın sırtı kıpkırmızı olmuştu.

Görüş alaıma ilk olarak sarmaşıklarla kaplanmış bir duvar girdi.

Yavaş yavaş ise avlusu, çatısı, etrafta bulunan evler ve son olrak uçurumun kenar kısmı hepsine göz gezdirdiğimde tek takılı kaldğım bölüm ise avludaki cesedlerdi. Bunlar benim öldürdklerimdi.

Hepsi morarmış, çürümüş ve çoktan kokmaya başlamşlardı…

Bazılarının boyları ve bazı uzullarını parçalamıştım sadece bedenlere onlar dikilmişti.

Gözüme takılan bir diğer şey ise bantlar ile çevrilmiş bir başka alan. Burası krallık ana kapıya çok yakındı. Ayrıca burası bana hiçde yabancı gelmiyordu.

TABİ YA!!

Burası benim gözlerimi açmamk üzere kapatılmaya çalşılan yerdi.

Fakat ben ölmeden önce bana zarar verenlere ait bir iz bırakır öyle öleceğimden emin olurdum.

Ateşler içnde yanar kavrulur belkide uzullarım bedenimden parçalanarak öldürülürdüm. Fakat bir beden ölü olur. Ama bir ruh şiddete ve baskıya maruz kalmadan asla ölmez.

Bazen bazı anları başa sararak izlemek istersiniz. Ya da kend yaşamınızı br başkasının gözünden izlemek istersiiz.

Acaba hayatım bir kitap ya da film olsa nasıl olurdu?

Bunu düşünmekten kendimi almak biraz zor oluyodu. Gözlerim sadece o bantlar ile çevrilmiş bölmeye takıldı.

Bu bantlı bölgenin ortasında kurumuş bir kan izi bulunuyordu.

Bu kan bana aitti. Kılıcın sırtıma saplanmasından sonra bu hep anlaşılan burada kalmıştı. Etrafa büyük bir sessizlik ve karanlık hakimdi.

Benim gidişimin üzerine krallık masallardaki çocukların inandığı uyuyan güzeli anımsatmışştı bana…

İncin top oynuyordu.

“ Bu bantlı bölgedeki kan temizleyin şu cesedleride gömün iğrenç kokuyorlar! Bana ve krallığa yakışmazlar…”

“ Tamm yarın görevli varislere söylerim”

Başımı olulu anlamda salladığımda sağ ayağımı üzengiden kurtardığımda aşağıya inmek için pozisyonu çoktan almıştım.

Sol ayağımdaki üzengiye baskı yaparak aşağıya sağ bacağımı yerleştirdim.

Atın üstünden iniş yaptığımda krallık ana kapısna doğru ilerleeye başladığımda arkamdan gelen ses Wolf’a aitti.

“ Ben atını ahıra koyarım”

“ Tamam”

Ana kapıyla aramdki tek engel merdivenlerdi. Yavaş yavaş basamakları geçtiğimde karşımda her zamanki loş ışığını koruyan ana misafir karşılama odası çıktı. Krallık kapısı gece yarısında kapatılırdı.

Yine aynı çocukların inandığı masallardaki gibi. Gün o zaman biterdi artık varisler için. Kimse gece yerısınden sonra dışarıya adımını atmaz aslında en büyük acıları taşıyan geceyle bütünleşmezlerdi.

Bu düşüncelerim bazılarına göre bazen aptalca gelebiliyordu.

Varisler genelde geceleri uyumk için harcarlardı. Gündüzleri ise krallığa hizmet etmek için yeni çabalar bulmak ve krallığın gözdesi olmaya çalışırlardı.

Kelimelerimin arasında geçen krallık kel,imesi çok yabancıy alınıyordu. Fakat bu krallığı yöneten bendim.

Misfir odasında ağır adımlarımı sürdürürken yanımdan geçen görevlilerin rahatsız edici ve sanki ölmüşümde yeiden dirilmişim manasındaki bakışlarına maruz kalarak bu gezegendeki en aptal saniyelerimide geçirdim.

Ardından beni bekleyen gniş bir koridora girişimi yaparak sol tarafa yöneldim. Yöneticilerin kaldığı bölüm solda eğer barınacak yeri yoksa ve krallık için ihtiyaçsa sağ tarafta barınıyor temel ihtiyaçlarını gideriyordu.

Bizimkilerin bulunduğu taraftaki koridorda bir ben birde ayakkabılarımdan çıkan ses vardı.

Son önüme çıkan kapıyıda açtığımda burnuma dolan nefis yemek kokuları, konuşa sesleri, gözlerimin önünde bulunan bir çok gazeteci ve gezegen yönetcilerine ait birkaç varis…

Kapıdan girmem hatta o kapyı haraket ettirmem ile bakışları bn döndü.

Aralarında tanıdık simaya sahip olanlar vardı tabiii…

Lyra…

Bellick

Tom

Hepsi şaşkınlık ile ban akıyo ve neler olduğun anlamay çalışıyorlardı. Gazeteciler ve gezegen yöneticilere ait varislerin yüzündeki şaşkınlık komik ve bir o kadarda aptalcaydı.

Sanki ilk defa v0aris görüyorlardı. Ellerimi saçlarımın arasına geçirdiğimde yüzüme sahte ve bir o kdarda acı olu bir gülümseme yerleştirdim.

Lyra ve Bellick koşar adım yanıma geldiklerinde bense sadece gülümsüyor yerimden kıpırdayamıyordum. Umarım Runha’yı öğrenmemişlerdir. Yoksa başım oldukça büyük belaya girecekti.

Bana sarılma faslından sonra artık ben sanki peri veya ejderhayışım gibi bakmıyorlardı.Yüzlerindeki garip şaşkınlığın yerine bir gülümseme beş karış açık kalan ağızlarına geçmş olsun dileklerini yerleştirdiler.

Hepsinin yüzüne sahte bir tebessüm ile baktığımda onlar bana hayretler içinde bakıyorlardı.

Lyra ve Bellick’i es geçerek boş ve yanıma kimsenin yaklaşmadığı bir yere otrdum.

Yanıma en iyi iki dostumu beliyordum. Toparlanmak için değil enerji ve sahte birkaç tebessüm ayrıca belimdeki kılıcın kabzasından tutmamak için onlara ihtiyacım vardı.

Şimdi başlıyordu asıl salak saçma röpörtaj..

Yolun heyecanı ve acı dolu btiminden sonr hangi güç hangi kuvvet bana bir enerji sunacaktı bnu inanın bende bilmiyorum.

Eski bir fotoğraf makinesini beni çekmek için ayarladıklarında kamerayl lgilenmiyormuşum gibi durmamı istediklerinde tam girdiğim kapıdan Ln ve Wolf hızlı bir şekilde ortama giriş yptıklarında gözlerim onların üzerindeydi.

Bunu fırsata çeviren gazeteci genç varis bei yüksek bir ışıkla çakmaya başladı. Resmen kör olmuştum.

“ Evet saın prenses Winter”

“Bir dakika ne? Sayın prenses mi?”

Ani bir biçimde kahkahalrımın ses odayı doldurduğunda benimle röpörtaj yapmak için kendini parçalayan varis şaşkına dönmüşü.

“ Prenses de ne demek? Masallarda mı yaşıyoruz? Ayrıca masal bile olsa emin ol preses yerine kraliçe olurdum. Külkedisi değil. Unutm canım değişim tek tarafa bakar prmağımı oynatarak dünyanın dönüşünü durdururum.”

Sözümün ardından genç gazeteci afallayarak gülümsediğinde ağzından çıkan hakaretlerin haddi hesabı yoktu.

Ters bir şekilde ona baktığımda bir an korkuyla kendine düzen vererek giydiği takımı tamamlamasına yardımcı olan kravatını çeiştirdi.

Boğazımı temizleyeek sorularını beklemeye başladım. Acaba yine ne saçmalaacaktı ki?

“Bu savaş nasıl bir nedenle oldu? Yani ne olduda savaşa döndü?”

“ Savaş bir düşmanlık nedeniyle oldu beni ailem ile tahdit eden bir lord mu desem varis mi algılamakta güçlük çekiyorum. İşte her neyse bu eleman beni thdit ett ardından ise bana komplo kurarak zarar verdi”

Yalan ne kdar da kolay değil mi?

Bazen gerçekler tiyatro salonunda seyircini göremediği trafta kalmalıdır. Bazen ise kösümle çıkmalıyız salona bizim kimliğimiz şimdilik gizli kalmalı.

Bazen suratımıza maske takmalıydık. Gazeteciye Runha’yı öldürdüm desem ne der di ki bana kesinlikle yarınki gazetelerin skandalı ben olurdum.

Nefret bana yöneltilirdi. Yalan benim b planımdı bazen insanlardan kaçmak için bunları söyleme durumunda kalıyordum. Bazen ise gerçekler bedenimde belli oluyordu.

Evet biz birerer masal kahramanı değildik… Bizler birer savacıydık.

Doğumumuzdan beri hayat ile savaşıyorduk. Farkında değil misin dostum sende savaşıyorsun yaşama tutunmak veya bzen güçlü görünmek için…

Bizler birer peri değiliz. Bu dünyada minik bazende büyük suikastçılarız. Başarılı ve pes etmeyenleriz. He bölüm iyi olmaz. Geleceğimiz eçmişe zıt olabilir.

Bir prenses değilim. Ben kraliçeyim. Kafma taktğım taçtan öte gururun ve pes etmeyişin lideriydim ben. Bunları sende tkrar etmelisin.

Pes ediyorum bizim sır ve yasaklı kelimemiz Bazen kahrolur, bazen üzülür ama yinede çenemizi havaya kaldırırız.

Üsütüm, başım yırtık olsun belkideölümüme son bir nefes kalsın ama bn yine giydiririm gururuma o tacı!

Nefes al dik duran hayata farklı bakmak isteyip bütün maskelerini düşüren ağlamak için geceyi bekeyen güçsüz görüemek için yalpalyan.

Nefes ver yenilgiye hazırlıklı olan hepimiz nnemizin karnında güzel değildik. Gözlerinin içindeki pırıltıydı yaşama sebebm..

Bazı kitplarda yarım kalır ey yaşayan bazı şiirlerde çiçek böcekder fani dünyada…

Hevesle anlatılınca dinlenmeyi çok isteyip öekileştirilmeye alışık olan gururna bir taç tak.

Emin ol sende bir kraliçesin prensesler kendi için çbalamayı layık görmeyenlerdir!

B gceye notum: Değişim tek yöne tek tarafa bakar!!

 

 

------------------------------------------------------------------------

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Güç Tek Yöne Bakar*

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%