Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Eflien Krallığı

@beren_simay39

Eflien Krallığı

 

-----------------------------------------------------------------------

* Güneş her zaman battı Ay’ın doğması için, Ay her zaman doğdu Güneşin tekrar doğabilmesi için*

Krallıktan çıktıktan sonra etrafta Ln ile Gladrien’i göremedim. Arabaya doğru yaklaşırken Ln ile karşılaştım. Ama hala Gladren ortalıkta yoktu.

“ Gladrien nerede Ln?”

Diyerek sorduğumda sadece bizim oturduğumuz sokağı işaret etti. Anlaşılan umursamaz baş belası şimdiden pes etmişti. Dayanamayıp ailemin yanına dönmüştü. Hala dört saatlik yolumuz vardı. Vakit kaybetmeden son kontrollerimizi yaptıktan sonra araca bindik. Gladrien kitapları burada bırakmıştı. Yeni bir kitabı elime aldım ve okumaya başladım.

“ Milattan önce iki bin yılında Eflien ad verilen bu krallık barış, özgürlük için çabalarken başka krallıklar tarafından savaşa maruz kalmış ve birinci savaş dalgasından kurtulmuştur. Ancak arkadan gelen ikinci savaş Eflien krallığının hükmünü kısa sürdürmüştür.” Kitapta bu bilgi çok ilgimi çekmişti. Diğer krallıklardan tuhaf bir kuruluş zamanı ve amacı vardı. Otomatikken krallığımın ismini “ Eflien” koymak geldi.

“ Buldum!”

Diye atıldığımda Ln Ars bana tuhaf bir şekilde bakıyordu.

“ Anlamadım?”

“ Buldum krallığımın isini buldu hatta elementini de”

“Ne buldun?”

“ Eflien ve yıldız tanrıçası”

Dediğimde bu Ln Ars’ın da hoşuna gitmişti. Leoard gündüz vaktini temsil eden Güneş ve Ay’ın karışımından oluşan bir element tercih etmişti.

Bense Yıldız Tanrıçası.

Özgürlüğün simgesiydi bu element. Ayrıca kolay bulunan ve satışa sunulanlardan farklı idi.

Yolculuğun geri kalanını geliş yolunda yaptığım gibi uyuyarak geçirdim. Yorucu bir yolculuk sonunda Bir gece vakti uyandım. Bizimkilerin kaldığı eve doğru yürümeye başladık. Wlardn krallığının özelliği yoktu. Onu diğerlerinden ayıran güzel bir özelliği bulunmuyordu.

Benim kuracağım krallığın en iyi tarafı bir uçurumun denize bakmasıydı.

Geceleri oturup yıldızları ve geceyi izleyebilecektim. Hayatımda ilk defa bir krallık yönetecektim.

Eve geldiğimizde herkes salon olarak kullanılan yerde oturup ihtiyar varisin krallıklar hakkında verdiği bilgileri dinliyordu.

Kapıdan kafamı uzatınca bizi fark ettiler.

“ Gelmişler.”

Diyerek ayağa kalkan Tom sadece üç kişi gidip iki kişi döndüğümüzü görünce:

“ Gladrien nerede?”

Ln bu soruya sırıtarak karşılık verirken ben açıklama yapmaya başladım:

“ Dayanamadı ailemin yanına döndü.”

Arkadan Bellick’in olduğu yeri gösterip gülmeye başladım.

Bellick odanın köşesinde bize bakıp mutsuz bir şekilde koyu ela rengi gözlerini tekrar oda da gezdiriyordu.

“ YARIM KALDI”

Diyen Ln bu sefer hepimizi güldürmeyi başarmıştı.

Ardından bende odanın bir köşesine oturup olanları anlatmaya başladım. Krallığın elementi ihtiyar varisin dikkatini oldukça çekmişti.

“ Eflien ve Yıldız tanrıçası”

Diye tekrar ettiğimde bu sefer herkes birbirine mutlulukla bakıyordu.

“ Gerçekten sınıftan bir kızın krallık kuracağını aklımın ucundan geçirmezdim.”

“ Ama artık geçirmene bile gerek kalmadı çünkü önümüzdeki yıllarda bu yarışa yeni bir yarışmacı katılıyor.”

Tom ve Runha arasında geçen konuşmaya kafa sallayarak tepkiler eriyordum.

“ Bu arada ihtiyar sen burada mı kalacaksın?”

Bu sefer konuşma ve soru sorma sırası bana gelmişti.

Soruma sadece hayır anlamında kafa salladı.

“ Ben krallığımı terk edemem siz yaparsın”

Bu cümle gözlerimi doldurmaya yetmişti. Uzun bir muhabbet sonrası herkesin gözleri yavaş yavaş yorgunluğunu belli etmeye başlamıştı.

“İyi geceler”

Diyerek geçen gecelerde kaldığım odaya doğru ilerlemeye başladım.

Sabah olduğunda krallığımı kuracağımız yeri artık haritadan değil canlı ve en mükemmel hali ile görmeye gideceğiz. Bunun için içimdeki heyecan beni uyutmuyordu. En sonunda dayanamadım. Ve kendimi bu harabe evden dışarı attım. Hav esiyordu. Ve Ay her zaman ki asilliği ile karşımdaydı. Bu sefer bu güzel ortama bir ses daha karıştı…

Keman sesi…

Notaların ve kemanın ortaya çıkardığı bestenin mükemmelliğine adeta kendimi kaptırmıştım.

Aradan geçen bir hafta önceki izdiham sonrası burada eğitimler devam ediyordu. Krallıktan gelen bu büyüleyici ses çok hoşuma gitmişti.

Haftalar önceki izdihamın yerde bıraktığı kan izlerine aldırış etmeden yere uzandım. Bu gece ayrı bir büyüleyici geçiyordu.

Yıldızların görüntüsü Ay’ın asilliğine eşlik ediyordu. Bu güzel uyumlu ortama gözlerimi tam kapatmış devam edecekken aramda kaldığımız evden bir kapı açıla sesi geldi.

Toparlanıp ayağa kalktığımda gelenin Ln Ars olduğunu fark ettim.

“ Ne oldu?”

Diye sorduğumda elinde tuttuğu siyah poşeti arkasına saklayıp benim burada olduğumu fark etti.

“ Sende buradaymışsın?”

Cevabını soru sorar gibi söylediğinden bir acıkama yaptım.

“ Evde oturmak sıkıcı olduğu için burad-“

Derken aniden söze atıldı.

“ Keman sesi…”

Bunu da yeni fark ediyordu.

“ Evet, ne oldu?”

Daha açıklamamı tamamlayamadan aceleci bir biçimde konuşuyordu. Ona bakmayı kesip önüme döndüm. Arkadan gelen hışırtı sesleri ve adım atma sesleri onun benden uzaklaştığını belirtiyordu.

Gözlerimi krallıktan ayırıp etrafta harabe olmuş evlere çevirdim.

Aslında burası başka bir kadın hükümeti altındaydı. Leoard’da öyleydi. Bir ara onlar istifa edince geriye erkekler kalmıştı. Krallıklar kadınlara pek değer vermiyordu.

Genelde önemsiz olarak kabul edilmiş ve arka plana atılmıştı. Bir gün belki de çok yakında yine bu krallıkların kadın varislerin eline düşeceğinden adım kadar emindim.

Eflien krallığını kurmak kolay olmayacaktı. Ayrıca birde “Yıldız Tanrıçası” adındaki elementi en canlı şekilde bulmak krallığın tepesinde oyuk şeklinde elementin bulunmasını istenilen yere koymak gerekecekti.

Tüm bunların yanı sıra aklıma tek soru takılmıştı.

“ Ln Neyin peşindeydi?”

“ O elindekiler neydi”

“ Ev diye kullandığımız harabenin arkasında ne yapıyordu?”

Giderken arka tarafa doğru elinde siyah poşetle ilerlemişti. Ve sesi falan çıkmıyordu.

Aklımın kalmasından en iyisi gidip bakmak olacağına karar verdim.

Oturduğum yerden yavaşça kalktım. Tam o sırada yanımda duran parlak bir taşa gözüm çarptı. Ne olduğunu bilmiyordum ama yine de elime almak için eğildiğimde üzerindeki mavi ve lacivert renginde parlayan maddeler vardı.

Dokunduğum sırada elimi yakmaya başlayınca koşarak evin penceresinin önünde ek yedek olarak yapılmış mermerin üstüne bu parlak taşı koyduğumda poşet hışırtıları ve sanki biri bir yeri ateşe vermiş gibi duman kokusu burnumu yakmaya başladı.

Taşı bırakıp ev denilen bu harabenin arkasına doğru sessizce ve dikkatlice ilerlemeye baladım.

“ İşteee bitti”

Evin arkasından gelen sesle yerde bulunan harabenin çatısından düşmüş bir demir kılıca benzeyen şeyi sıkıca kavrayarak yanıma aldım. Her an sesin sahibine bu demir parçasının namlu bölümünü saplayacaktım.

En sonunda duvarın sonuna geldim. İlk kontrol için etrafa baktım. Evet, orada kahverengi saçlarına sahip biri duruyordu. Evin arkasındaki bu siyah portelere bakıyordu ki kafamı sol tarafa çevirdiğimde orada bir ateşin yakılmış olduğunu gördüm.

Ardından kafamı tekrar bu kahverengi saçlı adama çevirdim. Bizden değildi. Aslında ani bir hareketle onu altüst yapabilirdim.

Öylede yaptım. Tekrar içeri geçtim ve burada Runha’nın altından alev işlemeleri olan Kılcı kana bulayacaktım. Sonrada temizlerdim. Onu aldım ve evden çıktım.

Kılıcın namlusu epey bir keskindi. Kabza bölümü deriden bir işleme halindeydi. Fakat adama yaklaşınca onunda elinde bir kılıç olduğunu gördüm. Sessizce işini bitirebilirdim. Kılıcı havada birkaç kez havada salladım.

Tam saplayacakken arkasını döndü. Kılıcımın namlusunu göğsünü delip geçmemesi için çatıdan düşen demir parçalarda biri il kendine kalkan oluşturdu.

Şimdi ise hamle yapmak odaydı. Ln’in bu tarafa gittiğini düşünmüştüm. Hâlbuki kulaklarım ve yön algım beni asla yanıltmazdı. Buraya gelmiş sonrada belki başka yere gitmişti.

Buraya geldiğinden emindim. Aklımdan bu düşünceleri uzaklaştırıp karşımdaki bu yabancıya odaklandım.

Bana acımasızca bakıyordu. Sanki birinin intikamı için. Gözlerindeki siyahlık aslında neredeyse ateş ediyordu.

Tam kılıcımın altındaki göğsüme saplayacağı kılıcı kendi kılıcımla engelledim.

İçeridekileri uyandırmak istemiyordum. Birde Ln’ın bu durumu göresini…

Ben kendim bu haldeydim ve kendim halledebilirdim. Büyük bir savaş sertifikam vardı. Yanımda da bu keskin bir namluya sahip bu kılıç…

Bu hareketinden sora kılıcı kılıcımdan çekip tam boğazıma isabet ettiriyordu ki. Aşağıya eğilip ani bir hareketle arkasından karın bölgesine sapladım. Kolay olmuştu. Ama artık karın bölgesinde kocaman diğer tarafı görmemi sağlayacak bir elik oluşturmuştum.

Genzi ve boğaz bölümünden boğuk ve tuhaf sesler çıkmaya başlayınca:

“ Tam ölemedin herhalde”

Diyerek birde göğüs bölümüne sapladım. Kılıcı çektiğimde izdiham günü olduğu gibi her yer yine kan gölü olmuştu. Kral ortaya çıkmıştı. Ve ben bu varisi öldürmüştüm.

Şimdi bunun temizlemem ve arkamda temiz bir yer bırakmam gerekecekti. Yoksa sonum bu öldürdüğüm varis gibi olacaktı. Şafağın doğmasına tahminen altı saat vardı.

İşimi hızlı ve kimseye görünmeden yapmam lazımdı. Ve karşımda bir gölge belirdi. Ben az önce kimseye görünmeyeyim diye can atarken şimdi burada biri vardı.

“ Korkama benim!”

Diyen ses Wolf’tan geliyordu. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım.

“ Korkuttun beni ya”

Dediğimde gülen suratı yerdeki cesede doğru eğilince gözleri koskocaman oldu. Neredeyse yuvalarından fırlayacaklardı.

“ Ne yaptın sen kızım burada aklını kaçırmışın”

“ Haklısın”

Diye desteklediğimde o ise devam ediyordu:

“ Winter bunu saklamalıyız”

“ Biliyorum.”

Dediğimde arkadaki boş araziye birde bana baktı. Sonrada kollarıma…

Demek istediğini çoktan o bakışlarıyla zaten bana anlatmıştı.

“ Arkada bir tane uzun bulunuyor”

Diyerek siyah poşetleri işaret ettim. Sonrada İçeri gidip onlardan birini getirmeye tam gidecektim ki ikinci şahısta önümüzde belirdi.

Aslında ben arkamı dönüktüm. Kolumu sıkıca tutmasıyla kimin olduğunu tahmin etmek zorda değildi.

“ Bunu sen mi yaptın?”

Diyerek tek kaşı hava da beni süzmeye başladı.

“ Evet “

Diye kısa bir yanıt verdim. Sonrada arkada bulunan poşetlerden birini getirdim. Ln çokta ölü varisin başında durmuş benim gelmemi bekliyordu.

Poşeti onlara doğru uzatıp ölü varisi içine koymalarını bekledim. Sonunda işlerini bitirdikten sonra Varisi kaldırmak için beni yine beklediler.

“ Wolf sen ayaklarından tut ben başından tutarım. Winter sende varisin bedeninin bir kısmından tut işte.”

Cümlesinde“ Hadi bitirelim şu işi” demesine gerek kalmadan zaten ses tonuyla anlamıştık.

Varisi kaldırdığımızda aslında gömebilirdik fakat daha mantıklı bir şey yapacaktık yaklaşık iki ya da üç kilometre sonra ağaçlık arazide bulunan göle cesedi atacaktık.

Çünkü krallıkta bu varisin cansız bedeni bulunurdu. Ama şimdi göle atarsak krallıkların ortak paylaşımı olduğu için kimse buradan hatta bizim yaptığımızı anlayamayacaktı.

Yürümeye başladıktan on ya da yirmi dakika sonra gölün başında kan ter içinde durmuş birbirimize bakıyordu. Sonunda da bu ölü varisi son yolculuğuna uğurladık.

Yavaş bir şekilde gölün sığ olan köşesinden aşağıya ittik.

Se çıkarmadan arkamızı döndük ve ilerlemeye başladık. Daha işimiz bitmemişti. Birde Kan lekeleri vardı. Evin önündeki kuyudan aldığımız. Su ile orayı da temizleyecektik.

“ Nasıl oldu bu”

Sorusu Wolf’a aitti. Ln ise sessizce ilerlemeye devam ediyordu. Sonra cevap vereceğim sıra bana döndü.

“Aslında şöyle ki ben dışarıyı izliyo-“

Derken bir a duraksadım. O an aklıma bulduğum parlak taş geldi.

“ Ne oldu?”

Dediklerinde ikisinde benden bir cevap bekliyordu. Olayları en başından o bahçeye çıktığım zamandan anlatmaya başladım.

“ Bence sorunu uyanınca ihtiyara sor.”

Ln’nın fikrine hak vermiştim.

Eve geldiğimizde kuyudan su çekiş ve kanlı bölgeyi temizlemiştim.

Sonunda da artık yorulmuştum.

“ Artı uyu bence.”

Diyen Ln’in yüzüne son kez bakıp elimi salladım. Ardından da odada yumuşak yastıklardan oluşan yatağıma uzandım.

Yarın Eflien krallığın ilk adımımı atacaktım.

Güneş her zaman battı. Ay’ın doğabilmesi için. Ay ise her zaman doğdu. Güneşin yeniden doğması için.

Her ey tekrarlanıyordu. Ya kendimiz için oluyordu ya da başkaları için …

Ben krallığı kendim için kuruyordum. Aslında içinde milyonlarca yaşayacak varken sadece kendim için.

Kendim için değilse neden başkası için ki? Bir de arkadaşlarım ve ailem var. Evet, onların içinde kuruyorum.

Hayatımda yapamam dediğim şeyi onların sayesinde yapıyordum.

Aslında ben diye kast ettiğim kişi tek değildi. Birçok ben vardı.

Güneş doğmasa Ay doğamazdı. Ay doğamazsa Güneş tekrar doğamazdı. Aslında her ey birbirimizi bu bataklıktan çıkarmak içindi…

 

-----------------------------------------------------------------------------

 

İyi Okumalar!!

Loading...
0%