Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Ln Ars

@beren_simay39

 

Ln ArS

 

-----------------------------------------------------------------------

* Hatıralar asla ölmez*

 

Bize yaklaşmaya devam eden bu varis Leoard krallığından değildi. Krallıkta kanatlı kimse bulunmuyordu. Ama bu varisin tek kandı vardı. Glarden önüme geçmeseydi belki biraz daha inceleyebilirdim. Mor ve ela renginden oluşan gözleri bir savaşı işaret ediyordu. Zamanında çok acı çektiğini ve geçmişini gösteriyordu.

Sadece bana bakıyordu. Glarden bu durumdan rahatsız olmuştu. Beni korumayan hatta umursamayan abimin bugün beni umursama perileri gelmişti.

İhtiyar kız çocuğunu oradan çıkarmak ve neler olduğunu anlamak için aşağıya inmişti ki yaralı varis anlamadığım şekilde bize yaklaşan kumral saçlı varise doğru bağırmaya başladı.

Bu sefer tek ben arkamızdaki varise bakmadım. Bir anda Glarden ve bodrum gibi yerden kız çocuğunu kucağına almış ihtiyarda bu varise bakmaya başlamıştı.

Sonunda fark etmişlerdi.

“ Bu nasıl?”

“ Ne nasıl?”

Diye ihtiyar olan varisin sorusuna soru ekledim.

“ Tek kanatlı ve izdihamdan kurtulmuş. Hâlbuki krallıkta ağır bir savaş geçti. Halk birbirine girmişti. Ama ben etrafı kolaçan ettiğimde bu yoktu.”

Bu diye kastettiği kişi arkadaki bize bakarak gelen varisti.

“ Yardım edelim”

Diyerek fikrimi bu gergin ortama sundum. Yanıt gelmedi ama ihtiyar kız çocuğunu yere bırakıp varise doğru bir adım attı.

Bende her tarafı kan olmuş kız varisin üstünü temizlemek için bir temiz su birikintisi arıyordum. Gladrien varisten gözlerini ayırmıyordu. Aklıma krallık binası geldi.

Ne de olsa orada su vardır diyerek kız varis ile içeri kimse görmeden girdim. Hepsi varise dikkat kesmişti.

Krallığın içi dışarıdan daha sağlıklı ve temizdi. Ölü olmayanlar bu binaya doğru gelip başka varisler ile iletişime geçmeye çalışıyordu. Krallıkta tek ben yoktum. İçeride çeşitli varisler hatta ne olduğunu tahmin edemediğim çeşitli canlı varlıklar vardı.

İzdiham ve savaş sonrası herkes burada yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlardı.

İçerisi bir ev gibiydi. Banyo bölümüne doğru ilerledim. Banyo sandığımdan da kalabalıktı. Başka katlara çıktım. Birkaç kat çıktım. İlk çıkan koridordan sola döndüm kız varis çok korkuyordu. Arkamdan bir çığlık sesi ve bağırış sesleri gelmeye başladı.

Anında kız varisi kucağıma aldım. Ve koridor boyu koşmaya başladım. Benim bu krallıktan olmadığımı anlamışlardı. Yani ben öyle düşünüyordum.

Her hangi bir yere çıktığımda teras katında idim. Aşağıdakileri görebiliyordum. Her zamanki gergin ortam vardı.

Kimse olmadığını düşünerek kız varisi yere bıraktım. Bir yere oturtup aşağıdakilere bakmaya başladım.

Arkamdan gelen ayak sesleri ile o yöne döndüm.

Burada tek ben ve kız varis yoktu karşıda sol elinde kılıcının kabzasını sıkı sıkı tutan erkek öğrencilerden biri vardı.

Ayağa kalktığımda bana doğru gelmeye devam ederken kendisini tanıdım. Bu Arwen ‘dı okulumda “ mafya bozuntusu” lakabı ile tanılıyordu.

Bugün karşımda elinde kılıcı ile üzerime geliyordu. Benden nefret ettiğini biliyorum. Okulda da ben her zamanki gibi terasın sandalyelerinde otururken bana saldırmaya çalışmıştı. Ama başarılı olamamıştı.

O zaman benimde yanımda kılıcım vardı.

Ama şuan kendimi koruyacağım keskin bir alet yoktu.

En önemlisi bir de yanımda kız varis vardı. Fakat bilmiyordu ki benimde bildiğim birkaç şey vardı. Tam bana kılıcını saplayacakken anında yerimi değiştirdim.

“ Winter benden daha üstün savaşamayacaksın!”

“ Sen öyle san Arwen “Mafya bozuntusu”

Diyerek alayımı da ettim. Aşağıdakiler hala kumral saçlı varis ile ilgilenirken ben burada bu bozuntu ile kılıç kılıcaydım.

İkinci denemesinde bu sefer kaçmadım. Yanımdaki terasın demirlerinden biri ile namluyu kendimden uzaklaştırdım.

Kız varisi kontrol edecekken bu sefer canımdan oluyordum. Kenara sıkışmıştım. Hemen iki adım ötemde bulunan Arwen namluyu boğazıma dayamıştı.

Köşe de sıkışmış ve herhangi bir hareketimde ölümümün net olduğu bir durumla karşı karşıyaydım. Sadece gri rengi gözlerine bakıyordum.

“ Gözler yalan söylemez Arwen”

Diyerek onun da benim bu durumda olmamdan acı çektiğini belirttim.

“ Ama bazı sahtekârlarınki söyler Winter”

Dediğinde kendisini kast ediyordu. Benden ölmemi istiyordu. Başka bir şey değil. Biliyordum ki bugün burada belki de son günüm ya da son yılım olacağını.

“ Okulda benim sol kolumu parçalayarak sen kazandın bu sefer ben senin bu kafanı parçalayacağım. Hem de ödeşmiş olacağız.”

Derken kılıcının sivri kısmını alnıma doğru götürüp yeniden namluyu boğazıma çevirdi. İlk bu Wlardn krallığına geldiğimde bu bozuntunun burada olduğunu aklımın ucundan bile geçirmemiştim.

Hani aşağıda beni kumral saçlı varisten gözlerimi alamazken Gladrien orada bana “ÖNÜNE DÖN” dediği sırada bana kızıp bu yabancıdan zarar geleceğini düşünüp beni hayatımda ilk defa umursamıştı. Sadece birine baktım diye. Şu anki durumda yanımda kimse yok. Ve bu bozuntu beni öldürecek.

“ Okulda mafya tipinde olduğunda herkes sana mafya bozuntusu derken haklıymış Arwen”

Diyerek ölmeden önceki son saniyelerim belki de dakikalarımda dalgamı onunla geçtim.

Kısa bir sırıtışın ardından bana bakmaya devam etti.

Tam son saniyemin hatta öleceğimi belirtmek için kılıcını birkaç kez havada salladı. Namlu artık beni öldürmek için yaklaşıyordu, korkutmak için değil.

Ölmeden önce gözlerimi sıkı sıkı kapattım ve sonumun gelmesini bekledim.

Tam o sırada terasın kapısı yüksek bir gürültü ile ya kırıldı ya da açıldı.

Gözlerim hala kapalıydı.

Bir anda Arwen’nin gölgesi üzerimden gitti. Yerine bağırış sesleri ve kılıçların birbiri ile çarpışma sesleri geldi.

Bunu yapan ise beni kurtarmıştı.

Benim hayatta kalmamı sağlamıştı.

Başarmıştı da. Yanıma gelen tanıdık koku ile gözlerimi araladım.

Kan kokusu

Karşımda ise tanıdık gözler ve kanat. Evet, o yabancı varis burada beni kurtarmıştı.

“ Ln Ars adım”

Dediğinde ufak çaplı bir şok yaşamıştım. Çünkü benimle aynı dilde konuşuyordu.

“ Winter adım.”

Diyerek bende ona adımı söyledim. Burada ya da gezegende en tuhaf yaşanmış tanışma şeklinde tanıştık.

Gözleri bana aynı bakıyordu. Acı çekmiş yaralarının sarılmasını bekleyen varisler gibi.

Ve ben o yaralarının üstüne pansuman yapıp yara bandı yapıştıracaktım.

“ O ne yaptı sana?”

Sorusuna çekinerek cevap verdim.

“ İntikam almaya çalıştı.”

“ Ölüm ile mi?”

Diye sorarken ciddi ve sinirliydi.

“ Eve-“

Derken bu dram kokulu ortamı kapının kırılması ile bozdu. Gelen tanıdık idi. KORUMACI GLADRİEN!

“ Ne oluyor burada?”

Sorusuna sırıtarak tepki verdim. Ln Ars benden farklı bir tepki vermedi. Gladrien’e sırıtarak bakan iki aptaldık!

Tanrım düştüğümüz duruma bak!

“ Çocuklar rotamız ve haritamız hazır.”

Hıh birde sen eksiktin tam oldu. Yaşlı ihtiyar bizi böyle görünce dudaklarının kenarı yukarıya kıvrılmaya başladı.

Sırıtmaktansa sadece gülüyordu. Sonrada bir robot gibi girdiği kapıdan tekrar çıktı.

Ben ayaklanıp Ln Ars’a elimi uzattım. Tutup tam kalkacakken korumacı bela beni engelledi.

Ona “ne yapıyorsun?” Bakışı attıktan sonra bende ihtiyar varisin peşinden gittim.

Aşağıda buluştuğumuzda güneş batmak üzereydi. Gezegene sessizlik ve gece çöküyordu.

“ Burada kalamayız. Harabe olmuş evlerin birinde idare edelim. Sabah belirlediğim haritaya göre yola çıkarız.”

Dediğinde yeşil çatısı sarmaşıklar ile kaplanmış bir eve doğru yürümeye devam etti.

Arwen artık bir ölüydü. Mafya bozuntusunun geriye bir cesedi kalmıştı. Ama bunu aklımdan çıkarmayacağım gibi şunu da biliyorum ki Cezası çok ağır olacaktı.

Arwen’in kardeşi Roowan bizden intikamını almaya çalışacaktı. Belki şuan aynı krallıktaydık. Belki şuan birsini arıyordu. Belki de tek başına olanları seyrediyordu.

Üzerimde bulunan turuncu ve kırmızı karışımı arkasında da uzun sarı bir kumaş bulunan bu elbise gece ile uyumlu geliyordu bana. Annem dikmişti.

Şimdi ise beni bırakmıştı. Az da olsa özlüyordum ailemi. Ne yapıyorlar? Ya da mutlular mı? Diye düşünmekte kendimi alamıyordum.

“ Sence neden her şey burada başladı Gladrien?”

Diye sorduğumda gözleri ileriye tam karşıdaki dağların arkasına bakıyordu. Yeni krallıklar görüyordu belki de ya da üzgündü işte.

“ Bilmiyorum”

Sesi oldukça soğuk ve hüzünlüydü. O da benim düşündüklerimi düşünüyordu anlaşılan.

Eve birkaç metre ya da kilometre kadar yaklaşmışken gök biz kargaşanın haberini verdirmek için yağmur yağdırtmaya başladı.

“ Hızlı olun çocuklar ıslanmayalım. Gezegen yağmuru temiz ve saf değil unutmayın”

Diyerek gurubun en küçük varisi olan küçük kızı kucağına alarak koşmaya başladı.

Gezegende yağmur asit gibi yağıyordu. Bu yüzden derimize ve cildimize zarar veriyordu. İlk düşen damla kolumdaki uzun kesilmiş, kanamış ve kabuk tutmuş yaramın üzerine denk geldi.

Yakıyordu. Ayrıca kıyafetimin belli bir kısmı neredeyse alev alıp arkamdan yangın çıkaracaktı. Hızlıca eve ulaştım.

Üzerine yağmur damlası gelen yer kaşınmaya ve yanmaya başladı. Bir yandan da karıncalanma hissiyatı veriyordu. Arkamda uzun sarı tülden olan elbisemi daha güzel gösteren kumaşın belli bir parçasını kolumun yanmasını ve karıncalanmasını engellemek için saracağım kadar yırttım. Burada hayatta kalmak güzel elbisemi feda ermekten daha iyiydi.

Yırttığım parçayı karıncalanan bölgenin üstüne sarmak yerine yanan ve yaramın bulunduğu kısmın biraz üstüne sıkı bir şekilde bağladım.

En azından belli bir enfeksiyon kaptıysa bedenime yayılmayacaktı. Evde bu işlemi yaparken kimsenin bulunmadığı bir odadaydım.

İçeride ses seda yoktu. Kapıdan kafamı uzattığımda etraf karanlıktı. Korkarak bir adım içeri attığımda parkelerden biri gıcırdamaya başladı. Ardından da çocukluktan beri başıma bela olarak aldığım karanlık fobisi anlamına gelen; niktofobim devreye girmişti.

Küçüklüğümde Leoard krallığında kurallar güncellenmeden önce krallığın en büyük korkusu geceleri ortaya çıkan bir gurup katilin olmasıydı.

Ailem ya da arkadaşlarım beni bu durumdan hep korkuturlardı. Şimdi bu geçmişin korkusunu çekiyordum. İçeriye bakmayı sürdürmeden odaya tekrar bulunduğum yere geçtim. Evde tek sağlam yer olan camlarda birinden gökyüzünün en asil güzelliklerinden biri olan Ay’ı ve yıldızları izlemeye başladım.

Hatıralar bazen ölmüyordu. Ya anısı kalıyordu ya da yarası. Ben bugün daha dün yabacı dediğim Ln Ars tarafından kurtuldum…

Yanımda kendimi koruyacağım hiçbir şey yokken o bana yardım etti…

En çokta ölümümden emin olduğum zaman.

Gözlerinde geçmişin acısı ve “bana yardım edin” cümlesiyle parlamaya devam eden bir umut vardı…

O benim hayatımı kurtardı bende onun geçmişini kurtaracağım…

Unutmayın hatıralar asla ölmez. Ya anısı kalır ya da yarası.

Her şey sönmüşken karanlığa yakın bir kibrit aydınlatın evreni…

 

 

 

 

-------------------------------------------------------------------------------------

Loading...
0%