Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Ne Olurdu?

@beren_simay39

Ne Olurdu??

------------------------------------------------------------------------

Bir dakikadır bu karanlık sisin içinde yürüyorum. Sudaki kan hava ile buluşuyor ve ciğerlerimi ilk gün ki kan kokusu ile dolduruyor.

 

Arkamdan gelen nal sesleri sert ve kuru toprak ile buluşurken ben boşlukta sade bir şekilde süzülüyorum. Bedenimde kalbimin tam ortasında hafif sarı zedelenmiş bir ışık var.

 

Terkedilmiş bir binanın içi gibi hissediyorum. Acı yavaşça etrafı sararken çok uzaktan mermi, ok ve kılıç kuşanma sesleri geliyor.

 

Karşımda simsiyah, yeleleri rüzgarda uçuşan bir at var. Tam önümde duruyor. Gözelerindeki cesaret ve intikam sanki geri dönüş için yemin ediyor. Benim için kurtuluşu temsil ediyor.

 

Adımlarım hızlanarak ata doğru ilerliyor. Gözleri bana bakan o parlak atın gözlerinde. Evrenden tek istediğim buradan beni silip tek bir hayata götürmesi. Geçmişi anarak yeniden doğuyorum adeta. Kafamda dolaşan kuşanma ve kalkınma sesleri nal seslerine karışıyor. Kafamdan aşağıya doğru hissettiğim yağmura benzeyen şey bir su değildi. Bu kandı. Etrafa bakındığımda ise bu kan tek benim üzerime yağıyordu. Acıtıyordu canımı.

 

Güneş batmak ile doğmak arasında sıkışıp kalmıştı. Suratlarında ifade olmayan vezirlerden biri yavaşça yanıma yaklaşırken bulunduğum durumdan kendimi çekip aldım.. Ben bir oyuncak bebek miydim?

 

Burası benim Barbie evim değildi. Burası oyundan oluşmuş bir rüya bile değildi. Etrafta ve ya kafamdan gelen bağrış sesleri birilerinden yardım istiyordu

 

Fakat herkes kan ile boyanmış kılıcı havada sallıyordu. Akamda ki kadının peçesi yırtıldı. Şimdi yüzündeki yalanları görüyorum. Kıpkırmızıya boyanmış gökyüzünde artık bir güneş yok bir ay vardı.

 

Yansıyordu yüzüm ayın üstüne cesetlerdeki cesaret ölüm ile doluydu.

 

Sol ayağımı üzengiye taktım. Vücudumu yukarıya kaldırarak sağ bacağımı atın diğer tarafına attım

 

Eyerin üstüne oturdum ve dizgini havada atın bedenine vurarak hareket etmesini sağladım.

 

Koşan atın arkasın da bana yaklaşmaya çalışan veziri umursamıyordum bile.

 

Arkamdan gelen nal seslerine artık bu siyah at da eşlik etmişti. Dizgini kendime doğru çekerek atın üstünde dengede kalmak için mücadele veriyordum.

 

Derin nefesler alarak sadece tek bir yöne gidiyordum. Güneye doğru...

 

Ne olduğunu nerede olduğumu bilmediğim bu evrende at ile kurtulmaya çalışıyordum.

 

Yanımda daha yeni fark ettiğim nehirden bile temiz su akmıyordu. Kan akıyordu.

 

Her taraf gölge, sis ve kanla ile doluyken göğüsüm normal nefes aldığım gibi inip kalkmıyordu. Kalbim yerimden çıkacak kadar olsa da ben soğuk soğuk terleyerek sakinleşmeye başladım.

 

" Ln neredesin Lyra, Wolf "

 

Sadece nerede olduklarını bilmek istiyordum. Üzerim de bulunan elastik bir pantolon ve üstümde siyah kazağıma eşlik eden korse sırıl sıklamdı. Bir tepeden yukarıya doğru çıkmaya başlamıştık.

 

Bir ordudan kaçıyordum.

 

Saçlarım rüzgar da uçuşurken ilk defa kendimi özgür hissetmiyordum. Kapana kısılmış ve cesaret isteyen bir hapise düşmüş kurtulmayı beklemiş gibi.

 

Siyah at koşmaktan yorulmuş gibiydi ki yavaşlamaya başladı. İçecek temiz hatta saf bir su bile olmayan bu gezegende benim ne işim vardı.

 

Korkum bedenimi aşmış bir biçimde peşimden bana eşlik ederken ben bütün duygularımı saklandıkları yerden çıkarmayı planlıyordum.

 

Maskaralığın altındaki saf kötülük yasını duyuyordum.

 

"WİNTER BURADAYIM!"

 

Kulaklarıma ulaşan ses ile o tarafa döndüm. Bedenim atın üzerinde kayıyor gibi hissetsemde dizgini kendime doğru çekiyordum. Atın dizginini düz tutmak yerine sesin gediğiyöne çevirdim. İşte bu saf kötülük altında bulunan parlak yüzün sahibi Ln oradaydı.

 

Sabah normal bir güne uyanmış ve kendimi burada bulmuştum.

 

Her sabah koyu kahverengi gözlerimi aralıyordum.

 

Ln Ars'ı da yanıma aldığımda tek bir soru sordum

 

" İyi misin?"

 

"Evet iyiyim"

 

"Sıkıca tutun"

 

Ellerini belimde hissettiğimde dizgini yine güneye doğrultum

 

Hızla yol aldığımda önümdeki sis bulutları yüzünden bir şey göremiyordum. Karanlıkta gelen teneke sesleri ne kadar beni korkutsa da yanımdaki Ln Ars'dan güç alıyordum. En azından şimdilik...

 

Aydınlık git gide karanlığa ulaşırken ben ise korkudan tir tir titriyordum Aramdan fısıltı gibi kulaklarıma ulaşan ses Ln'nın sesiyle aynıydı.

 

" Korkma ben varım"

 

Dediğinde sadece ufak çizgisine odaklanmıştım.

 

Kafamın içinden hissettim bir mermi bedenimin her tarafından akan kan bana zaman kaybettiriyordu.

 

Kaçmalıydım burada. Öleceksem bile bir tabutun içinde anılarak ölmeliydim.

 

Neyi bekliyordum. Geçmişe geri dönmeyi normal bir yaşam sürmeyi mi. Bir gölge arkamızda belirdiğinde atın eyerinde bir cep gibi arkada sarkan bir şey olduğunu fark ettiğim da içini açması için Ln Ars'a seslendim.

 

Elimizi hızlı tutuyor zaman ile yarışıyorduk adeta....

 

Tetiği kendime doğrultmuş bir halde sadece karanlığa odaklanıyordum. Ungol'un kim olduğunu şimdi anlıyordum. O gerçek hatta kimsenin başına gelmemesi gereken bir düşmandı. Suratındaki sırıtış bile karanlık yollarda şimşek çaktırıyordu.

 

Ölmemi ve kaybolmamı istiyordu. Ama bilmiyordu ki ben tek bir beden isem tek ruh değildim.

 

Yanımda benim ile ölüme koşan bir adam daha vardı.

 

Bu adamın akan bir kaç damla göz yaşı benim için dökülmüştü. Kese olarak algıladığım şeyden çıkan oklar ile etrafımızdaki orduyu dağıtmaya çalıştık. Aslında o atış yaparken ben atı kontrol ediyordum.

 

Güç için elimde geleni yapsam da değişen bir şey yoktu. At yavaşlamaya devam ediyordu.

 

Korkum yine beni aşarken " korkmayacağım, korkmayacağım çünkü ben yalnız değilim ki"

 

içimden bunları tekrarlıyordum.

 

Cellat daracığında bakışlarımdaki ölümden korkuyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki eğer at benim kontrolümde olmasa atışları ben yapsam başta ki veziri on ikiden vurmuştum bile.

 

Ben ayağa yeni yeni kalkarken savaşa bir yandan da hazırdım. Tepenini en yüksek noktasına ulaştığımızda asıl düşüş şimdi gerçekleşecekti.

 

" Oklar bitti. Hızlı olmalı ve kaçmalıyız"

 

Diyen Ln Ars'a yanıt vermede Atın dizginini bir kere daha bedenine vurduğumda hzla tepeden aşağıya iniyorduk. Etrafta oluşan çöl toprakları ile afalladım. Biz az önce nemli kuru bir zemin üzerindeyken şimdi ise bu çöl topraklarındaydık.

 

Kafamın karışması başımın dönmesi ve bu karışık durumda olacak olan şeyler beni bunaltmıştı.

 

Koskoca Eflien krallığının tahtında bulunan hükümdar burada bir ordudan kaçıyordu. Yanımda bir kılıç bulunmaksızın Ln Ars'a sığınıyordum.

 

Krallıktaki tahta sahip hükümdarlar savaşı yönetirken ben burada savaşın içindeydim.

 

İlk kadın hükümdar Sasha tahtın yanından ayrılmıyordu. Şu dönemde sahte prens ve prensesler ile mücadele verirken hayattan tek beklentim karanlığa kavuşmamaktı.

 

Niktofobim yani karanlığa karşı bulunan fobim beni aydınlığa çıkmak için zorluyordu. Perde kapandı sisin ardındakiler alkışlamayı bıraktı. İpi kesik bir kukla dışında herkes oyuna devam etti. Ama oynanılan oyun bir hayat oyunu idi.

 

Gölgelerin vadisinde at, Ln Ars ve ben kaçmaya çalışıyoruz. Alevler içinde yükseliyorum gibi hissediyorum. Ateş etrafımı tam sarmışken ben halen intikam ve cesaretin peşindeyim. Güç kaynağım ve korkularımı yenmemi sağlayan Ln sayesinde ayaktayım. Tekrar bir tepeye çıktığımızda bu sefer aşağıdaki uçurum bizi karşıladı. Aydınlığa çıkmak isterken karanlığa mahkum bırakılmıştım. Evet karanlık kelimesi bile şahısın aklına koyu siyah uçsuz bucaksız bir yer getiriyor.

 

Şu an ben bir karanlığa doğru yuvarlanıyorum. Durdurmak elimde değil. At son hızla koşmaya başlarken Ln ise tedirgince:

 

" Durdu şunu Winter "

 

" Elimde değil ki durmuyor"

 

Panik olmuş bir halde atın üstünde çırpınıyoruz. En sonunda Ln Ars beni belimden tutarak aşağı çektiğinde kumun üstüne çakıldık.

 

Vücudumda hissettiğim acıyı umursamasam da gözlerimi kumun şiddetinden açamıyordum. Aşağıya çakılmış olsak da burası bir uçurumdu ve biz git gide düşüyorduk.

 

Ln Ars bana ne kadar sıkı sarılsa da maalesef kum bizi ayırmıştı. Ben tek başıma mücadele ederken o beni tutmaya çalışıyordu. Gözlerimin ardındaki perdede pamuk prens çoktan elmayı yemiş tuzağa düşmüştü.

 

Oyunun sonunda yedi cüceler gelmedi. Pamuk prenses prensi prens öpünce gözlerini açmadı. Herkes şok içinde benim tiyatromu izlerken pamuk prenses asıl düşmanın ona uzattığı elmeyı yemişti. Uçuruma git gide yaklaşırken Ln son anda elimi yakaladı. Bu sefer kurtuluş bizim için son bir dilek hakkıydı.

 

Her masalda prenses bir prens diler her şeyin güzel olmasını mutlu olmayı...

 

Ama benim içinde bulunduğum ortam bana yaşama dileğini, kurtulmayı hatta hayata tutunmayı diliyor. Bazı kişilerin taktığı maske ancak normale dönünce düşer.

 

Kendi hayatımızda maske takmadığımızı ama başkalarının yanına gelince ise taktığımız o maske gibi diyorum.

 

Aşağıya doğru düşmeye devam ederken sonunda ise uçurumun kenarına varmak üzereyken Ln Ars kumların akışına zıt bir yönde ayağını yerleştirdi. Tam durmuştu ki ben kurtulan elim ile beraber uçurumdan aşağıya düştüm. Havada süzülen bedenim, kulaklarımda yankılanan Ln Ars'ın haykırışları...

 

Gözlerimi karanlığın içinde kapattığımda perdenin sonunda tek bir yazı belirdi....

 

Sevgide ölür...

 

Evet her şahsın kalbinde beslediği duygular da bir zaman ölecek. Bir beden ölse de bir ruh her zaman yaşama tutunmayı bilir.

 

Bazen gökte yaşadığını bildiklerimiz kendini yerde de bulabilir.

 

Bir beden iki kez öldü...

 

Hem ruhu hem de vücut den boşlukta yer kaplayan o cisim öldü...

 

Düşünceler , hayaller, hayatlar öldü...

 

Acının tesellisi olmadığı gibi bir yanlışında doğrusu yok.

 

Unutmak söylenirken ne kolay olsa da ömür boyu kalıcı bir durum.

 

Yarınlar her zaman güzel olacak diye bilinir. Peki dünlerin yarınları bu günle değil midir?

 

Ben bu gün kendi zihnimdeki evrende uçurumdan düşerek unutuldum. Acı ve ateş o orman, Runha ve en önemlisi benim hikayemin ilk başladığı dönemdeki Ln Ars'ın ilk cinayeti olarak Arween'ı öldürmesi...

 

Zihne kazılan cümleler bir gün tekrar kanayacak. Perdemin son cümleleri bedenim uçurumun sonundaki buz gibi kan dolu nehre ulaşmaya çok yakın. Alkışlar havada koparken prenses düşmanına güvenerek gerçek bir zehri zedelenmiş bedenine enjekte etmişti...

 

-----------------------------------------------------------------------------

 

 

 

Devam Edecek…

Loading...
0%