Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@berenkayabasoglu

Oğuz'un Anlatımı

 

Çıkmıyordu. Dans ederken ki huzurlu hali, güneşi izlerken ki sakin görüntüsü gözümün önünden gitmiyordu. Gözlerini kapatarak dans eden, gökyüzünü izlemek için dakikalarca sessiz kalan, benimle kahkahalar atan o kız benim yıllardır aşık olduğum kızdı. Her zaman gergin olan, laf sokan ve stresli o Leyla'yı da sevsem de onun bu sakin yüzünü çok özlemiştim. Eve gelmemin üzerinden maksimum 1 saat geçmişti. Eve geldiğimde duş almış, ardından üstüme giydiğim ince tişörtle koltuğuma uzanmış televizyondan açtığım filmi izliyordum. Gözlerim her an cam sehpanın üzerindeki telefona kayarken Leyla'ya yazma dürtüsüyle savaşıyordum. Bugünün ardından onu tekrar görmek istiyor, onunla konuşmak için can atıyordum. Kafamı dağıtmaya çalışırken gelen mesaj sesiyle telefonu elime almam bir oldu. Mesaj Leyla'dandı. Bana mesaj atmıştı. O atmıştı. Bana mesaj atmıştı. Yüzümde oluşan gülümsemeyle mesaj sayfasını açtığımda Leylanın mesajı önüme geldi.



 

Kamelya: Selam napıyorsun?

  

 

Ardından bir mesaj daha attı.

 

Kamelya: Bugün çok güzeldi... Çok eğlendim.

 

Eğlenmişti, benleyken eğlenmişti. Sıkılmamış ve benden nefret etmemişti. Hızlıca bir cevap yazdım.


 

Oğuz: Sevindim çünkü anlaşılan daha çok beraber takılmamız gerekecek.




 

Kamelya: Sanırım öyle...




 

Kamelya: Bir sonraki buluşmada ne yapmak istersin?




 

Oğuz: Bilmem...

 

Oğuz: Aslında buluşmalarda ne yapabileceğimize nasıl karar verebileceğimiz hakkında bir fikrim var...




 

Kamelya: Nasıl?




 

Oğuz: İkimizde buluşma fikirlerimizi küçük kağıtlara koyup, bir kavanozu o kağıtlarla dolduracağız. Her buluşma başında bir aktivite seçicez ve o günkü aktivitemiz belli olacak.




 

Kamelya: Bunu gerçekten sen mi buldun?




 

Oğuz: Tabi ki




 

Oğuz: İyi tamam internette gördüm. Ama ben buldum yani...




 

Kamelya: dnjfbjhdfh




 

Oğuz: kjdfgghhfgjh




 

Kamelya: Herneyse pazartesi gününe kadar kağıtları yazmayı unutma




 

Oğuz: Emredersin Kamelya




 

Kamelya: Görüşürüz Oğuz




 

Oğuz: Görüşürüz Kamelya





 

Leyla'nın Anlatımı

Yazmıştım. Oğuz'a mesaj atmıştım. İlk mesajı attıktan sonra silmeyi düşünsem de aniden gelen cevap mesajı silmeme zaman vermemişti. Oğuzla mesajlaşmam bittiğinde Melih’e döndüm. “Yarın pazar, dans yok, boş gün. Kızları çağırıp evde birşeyler yapalım mı?”. Melih istekli bir şekilde kafasını salladı. “Annen nerde? Yarın evde olacak mı?” dedi telefonunu eline alırken. “ Bugün geç gelir, yarın da hastanede nöbetçi” dedim umursamazca. Annem işe çok odaklı biriydi. Nöbetlere sık sık kalır, her zaman fazladan hastaya bakmak isterdi. Doktorluk onun için meslek değil bir hayat biçimiydi. Babamla boşandıktan sonra kendini işe vermişti. Melih elindeki telefonu bırakıp “ mesajlar atıldı” dediğinde telefonuma gelen mesaj bildirimine girdim. Mesaj Melih,Melek, Eylül ve benim olduğum gruba gelmişti.


 

Şapşal Kediler

 

Melihcik: Kızlar hepiniz yarın Leyla’nın evine ünlü Şahane Mükemmel Geleneksel Pijama Partisine davetlisiniz

 

Leyla: Saat 7 de burda olur musunuz?



 

Birkaç saniye sonra ilk mesaj Eylül’den geldi.

 

Tilkicik : Oldu billll

 

Hemen ardından Melekten bir bildirimle telefonumdan yine o tink sesi geldi.

 

Civcivim : Atıştırmalık olarak bir şeyler pişirirsen neden olmasın…

 

Leyla: Tatlılarım emrinizde Melek hanım 🙂

 

Civcivim: Oki o zamannnnn

 

Saat 9 olmuştu ve yarın antreman olmadığı için normalden 1-2 saat daha geç yatabilirdim. Yukarı kattan odama çıkıp kağıt ve kalemler aldıktan sonra aşağı kata döndüm. Masaya oturduktan sonra Melih’te yanıma geldi. Ben kağıtlara buluşma önerileri yazarken Melih ise telefonuyla ilgileniyordu. Yaptığım işe dalmıştım ki Melih bir anda “Oğuz’la buluşmak nasıldı?” diyince hiç düşünmeden “Çok güzeldi, aşırı eğlendim” dedim. Melih sözümün ardından gözlerime bakarak gülümsedi ve “ Bu onunla partner olacağının kesinleştiği anlamına mı geliyor” dediğinde kafamı olumlu anlamda salladım. Melih ban sıkı sıkı sarıldıktan sonra uzaklaştı ve iki parmağının arasına yanağımı sıkıştırdıktan sonra “Sonunda, artık vicdan azabım azaldı.” “O iyi biri Leyloş, bence aranızdaki buzlar kırılacak” dedi. Sadece gülümsedim. Bir süre gülümsedikten sonra Melih’le biraz sohbet ettik. Ardından açtığımız bir filmi izleyerek bir, iki saat geçirdikten sonra, Melih’in dinlenmesi gerektiği için onunla beraber onun odasına gittik. O yatağına yattıktan ve iyi geceler diledikten sonra odama çıkıp biraz ders çalıştım. Dersle geçen 1 saatin sonunda yoga yaptım ve uyumaya hazırlanıp kendimi uykuya bıraktım.








 

Sabah olduğunda


 

Saat 6da uyanmıştım. Tekrar uykuya dalmak istesemde uykum kaçtığı için sabah yürüyüşüne çıkmaya karar verdiğimde hızlıca üstümü değiştirdim. Telefonumu ve kulaklığımı aldıktan sonra hızlıca evden çıktım. Kulaklığımda açtığım şarkılar akıp giderken deniz kıyısındaki yürüme yolunda yürümeye başladım. Yaklaşık bir saat sonra yeterine yürüdüğümü düşündüğümde eve dönüş yolundaki markete uğradım. Aldığım bazı malzemeleri aldıktan sonra hızlıca kasaya ilerleyip aldıklarımı ödedim. Eve döndüğümde Melih hala uyuyordu. Saat 8e doğru eve vardığımda elimdeki poşetleri mutfağa bırakıp duşa girdim. Hızlı bir duştan sonra alt kata geri döndüğümde mutfağa geçtim. Telefonumdan bir müzik açtıktan sonra ilk olarak poşetten sonra da buzdolabından gerekli malzemeleri aldım. Tüm malzemeleri tezgaha dizdiğimde tezgahta 1 yumurta, zeytinyağı,15 tane hurma,süt,karbonat, tarçın, tuz, karabuğday unu (ekstra sağlıklı olması için 🙂 ), 20 vişne ve tereyağ vardı.Vişnelerin çekirdeklerini çıkardıktan sonra dün hazırladığım hurmalara uzandım. Hurrmaları yumuşamaları için dün gece suya koymuştum Hurmaları süzdükten sonra çekirdeklerini ayırıp blendıra koydum ve süt le beraber pürüzsüz olana kadar çektim. Başka bir kaba yumurta kırıp blendırda birka tur çektim ve üstüne gerektiği kadar ( yarım çay bardağı) zeytinyağı ve hurma püresi ekleyip karıştırdım. Unu ekledim. Karbonatı biraz limonla köpürterek kattım. Kalıpları yağladıktan sonra 160 derecedeki fırına koydum. Pişmeye başladığında üstüne vişneleri ekledikten sonra fırını kapattım ve kızarana kadar pişirdim. Elime taktığım eldivenlerle fırından muffinleri fırından aldığımda mutfağı mis gibi bir koku sardı. Muffinleri tezgaha koydum ve üst kata çıktım. Hızlı bir duş aldıktan sonra saçlarımı arkamdan ördüm. Üstümdeki bol tişört ve şort ile salona döndüm. Saat 9:30du. Elime aldığım kitabı telefonumdan gelen mesaj sesiyle bıraktım ve telefonumu aldım.


 

“ L.O.D GRUBUNA EKLENDİNİZ ”

 

Diana: Oğuz ve Leyla, yeni grubunuz bu. Antreman sonrası egzersizleri, antrenman dışında yaptığınız egzersizleri, her buluşmanızdan en az 1 fotoğrafı ve diğer şeyleri bu gruba atacaksınız ve yazacaksınız, anlaşıldı mı?


 

Oğuz Atalar: Anlaşıldı Diana

 

Leyla: Anladım Diana

 

Diana: Güzel, bugün boş gününüz de olsa lütfen çok partilemeyin, yarın antremanda yarı uyuyan veya yarı sarhoş birini görmek istemiyorum.

 

Leyla: Tabi ki

 

Oğuz Atalar: Pek bir planım yok.

 

Üstten gelen başka bir mesajla Oğuz ile olan mesajlaşma sayfasına girdim.


 

Oğuz Atalar: Selam

 

Leyla: Selam

 

Oğuz Atalar: Nasılsın kamelya?

 

Yüzümde bir gülümseme oluştu.

 

Leyla: İyiyim Oğuz. Sen?

 

Oğuz Atalar : İyiyim.

 

Oğuz Atalar: Kağıtları hazırladın mı?

 

Leyla: Bittii

 

Leyla: Sen?

 

Oğuz Atalar: Bitirdim bile, kavanoza koydum, yarın sen kağıtları getirirsin. Onları de ekleriz.

 

Leyla: Emredersiniz efendim

 

Oğuz Atalar:: lvnkjdfnvkjdfn

 

Leyla:djfbnkdgjbjbn

 

Oğuz Atalar: Bir sonraki buluşma ne zaman olsun?

 

Leyla: Salı ve perşembe?

 

Oğuz Atalar: Saat?

 

Leyla: 3?

 

Oğuz Atalar: 4 nasıl?

 

Leyla: Bana uyar.

 

Oğuz: Güzel, yarın görüşürüz

 

Leyla: Görüşürüz.


 

Telefonu kapayıp tekrar kitabıma döndüm.






 

Oğuz un anlatımıyla

 

Leyla’yla konuştuktan sonra yüzümde oluşan gülümsemeye alışmaya başlamıştım. Onla her konuştuğumda yüzümde bir gülümseme oluşuyordu. Yüzyüzeyken yaptığımın aksine mesajlaşırken bu gülümsemeyi engellemeyi denemiyordum. Onla mesajlaştıktan sonra odama çıkıp elime üstüme bir eşortman ve tişört giyerek, ilkbahar mevsiminin esintili ama ılık havasına tamamen uygun bir şekilde giyindim ve aşağı kata döndüm. Girişten elime aldığım basket topunu alarak evime yakın olan basket sahasına gittim.


 

SAAT 13:20 CİVARLARINDA

 

Son birkaç saatimi basket sahasında kendimi rahatlatmaya, akşamki aile yemeği öncesi kafamı toplamak için basket oynayarak çalışmayla geçirmiştim. Hala akşamki yemeğe gitmek istemesem de son birkaç aydır gitmediğim için annem bu seferkini asmama izin vermiyordu. Bu nedenle yaklaşık 5 buçuk saat içinde ebeveynlerimin evinde, erkek kardeşim, onun ailesi ve annem ve dünyada en nefret ettiğim adamla aynı masada yemek yemek zorundaydım. Bu düşünce aklıma gelince elimdeki topu sektirmeyi bırakarak hızlıca potaya attım, potadan girdiğinde ve yere düştüğünde topu almak yerine ahşap banka oturdum ve sakinleşmeye çalıştım. Bir süre oturduktan sonra ayağa kalkıp topu aldım, kulaklığımı açıp müzik açtım ve basket atmaya geri döndüm.



 

Leyla’nın anlatımı

 

Saat 18:30 civarları



 

Kapının çalmasıyla kapıyı açmam bir olmuştu. Eylül ve Melek kapıda, Meleğin elindeki büyük market poşetiyle belirmişlerdi. Hızlıca ikisine de sarıldığım sırada Melih girişe geldi ve selam verdi. Melek her gün zaten yanımıza gelip Melih’le vakit geçiriyordu ama Eylül hastaneden beri gelememişti. Eylül, hızlıca Melih’in yanına gitti ve ona sıkı sıkı sarıldı. Melih onun sarılmasına karşılık verirken Eylül’ün kendi kendine “iyisin,iyisin” diye fısıldadığını duymuştum. Eylül gruba en geç katılan kişi olsa da kısa sürede hepimiz onu çok sevmiştik çünkü Eylül bizle yakınlaştıkça onun aslında yakın olmadığı bazı kişilere karşı takındığı sert imajın arkasında sevdiği ve değer verdiği insanlara gösterdiği, tatlı ve herkesi önemseyen, endişeli olabilen ve herkesin derdine koşmak isteyen bir kız olduğunu anlamıştık. Melih hastanedeyken geldikten sonra gelmemesi de Melih’in isteğiydi çünkü Eylül belli etmek istemese de bu durum için çok endişeleniyordu. Bu nedenle Melih ona daha iyi haliyle gözükmek istemişti. Bu zamana kadar ziyarete gelemeyen Eylül şimdi Melih’e sıkı sıkı sarılıyordu. Yavaşça ayrıldıklarında, Eylül hızlıca gözlerini silerek gözlerinden düşen yaşları sildi. Daha sonra bize gülümsedi. Konuyu değiştirmek ve ortamı dağıtmak için ellerimi birbirine vurdum ve enerjik bir biçimde “ hadi siz salona ben de atıştırmalık hazırliyim.” O sırada Melek yeni aydınlanmış gibi elindeki market poşetini bana uzattı. Gülümseyerek “ Biz bir şeyler aldık” dedi. Onlar bir film seçmek için salona geçerken ben de mutfağa gidip Meleklerin getirdiği poşetten çıkan sayısız çeşitteki jelibon paketlerinin içindekileri büyük bir kaba boşalttıktan sonra sabah hazırladığın muffinleri de aldım ve salona geçtim. Melek ben ve kendisi için yere, koltuğun hemen önüne çektiği iki armut koltukların etrafına bir sürü yastık koymuştu. Melih ve Eylül çoktan koltuğa yerleşmiş, Melekse armut koltukta oturmuş benşm de yerleşmemi bekliyordu. Ben oturunca fil maratınumuz için çarkı çevirdik.Gruptaki çoğu kişi farklı farklı tür filmler sevdiği için her pijama partisinde türlerin yazılı olduğu bir çarkı çevirir ve ilk çıkanla ilk filmi seçerdik, her çevirişte başk bir film türü geldiği için farklı farklı şeyler denerdik. Çarkta çıkan korku yazısı üstüne melek le ynanda yutkunduk. Korku Melih’in sevdiği bir türdü. Melih internette gördüğü, dübyanın en korkunç filmi oldupunu iddia ettiği filmi açtı. Elime bir muffin aldıktan sonra izlemeye başladım.





 

Oğuz’un Anlatımıyla

Saat 18:30


 

Yaklaşık 5 dakikadır arabamda oturuyor ve kendimi hazır etmeye çalışıyordum. En sonunda kendimi hazır hissettiğimde arabadan çıktım ve büyük evin kapısının önüne geldim. Yavaşça zile basmamla kapının açılması arasındaki çok kısa süre ardından kapı açıldığında karşımda annemin gülümseyen yüzü vardı. Kapıyı biraz daha açıp içeri geçmem için kenara çekildiğinde ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtim. Girişi geçip herkesin yerini aldığı yemek odasına geçip, boş sandalyelerden birine oturdum. Babam olacak adam masanın baş tarafında annemin şuan boş olan sandalyesinin yanında, abim oturduğum sandalyenin karşısında yanında karısı ve karısının yanında ki kızı ile oturuyordu. Yaklaşık 4 yaşındaki kız elindeki oyuncak bebekle oynuyordu. Annem odaya gelip oturduğunda derin sessizliği bozmuştu. “Hadi yesenize , afiyet olsun”kimse yemeklere uzanmaya yeltenmeyince küçük yeğenim Alya çatalıyla masanın onun tarafındaki taze fasülyeden birazcık alıp ağzına attı. Ağzından akan yağları silerken o kadar tatlı gözüküyordu ki gülümsemeden edemedim. Gülmeme utanmış gibiydi ki gözgöze geldiğimizde ona “ bende çok acıktım, merak etme” diye fısıldayıp çatalımı bir köfteye batırdım.Benimle beraber herkes yemek yemeye başladı ve böylece masada hiç önemsemediğim bir sohbet başladı. Bir süre sonra, yemeğin ortalarına yeni gelinmişti ki annemin “ Dans nasıl ?” dediğini duydum, “güzel” dedim sessizce. “harika aslında” diye ekledim. Bunun üstüne babam “Bu dans hevesin ne zaman geçecek? Bu kadar uzun süre dans ettiğin yeter, artık bırakıp aile şirketine odaklanma vakti” dediğinde artık masanın altında sakin kalmak için sıktığım yumruk beni sakinleştiremedi. “Bırakmazsam nolur? Beni de 1 yıl önce Zehra’ya yaptığın gibi ölüm döşeğinde terk mi edersin” dediğimde annemin irkildiğini gayet net bir şekilde görebiliyordum. Abim karısına döndüğüde karısı kızını alarak odadan çıktı. Şimdi sadece ben, babam,annem ve abim vardık. Babam bağırmaya yakın bir ses tonuyla “Onu ben öldürmedim” dedi. “Öldürdün” dedim soğuk bir sesle. “Ona böbreğini verebilirdin, onu kurtarabilirdin. Sizinki uyumluydu. Ama vermedin” diye bağırdığımda “Ben onu öldürmedim” dedi. “ÖLDÜRDÜN” diye bağırdım. Ayağa kalkıp yemek odasının kapısını açtım. Tam çıkmadan önce “Sen bir katilsin” dedim ve evden hızlıca çıktım. Evden çıkacaktım ki annemi girişte bana bakarken gördüm. “ Özür dilerim” dedim sessizce. “Dileme” dedi. “Bu konunun seni çok yaraladığını biliyorum, beni de üzüyor ama atlatmamız onu affetmemiz lazım” dedi yavaşça. “Onu unutamıyorum, unutmamalıyız. Daha o öleli 2 yıl bile olmadı. Herkes onu unuttu ama ben unutmadım, unutmayacağım da. Üzgünüm ama bir süre daha beni bekleme.” “Doğum günüm” dediğinde ne demek istediğini anlamamıştım. “Doğum günüm, doğum günüme yaklaşık 3 ay var” dedikten sonra devam etti. “ O zamana kadar seni zorlamam, ama o gün lütfen buraya gel. O gün, 3 ay sonra geri gel.” Birkaç saniye donduktan sonra kafamı sallayarak onayladım. “ Tamam, kabul. 3 ay.” dedim ve evden çıktım.


 

Arabaya bindiğimde son hız sürmeye başladım. Eve varana kadar olabildiğince boş olacak yollardan gittiğim için neredeyse hiç durmadan eve varmıştım. Eve geldiğimde kapıyı arkamdan sertçe kapatıp salona geçtim. İçimden gelen bağırma ve ağlama isteğimin üstünü kapamaya çalıştım. 3 ayım vardı. 3 ay sonra o eve dönecektim ama bu 3 ay boyunca kurtulmuştum. Hızlıca bir duş aldıktan sonra erken bir saatte uyudum.

 

Leyla’nın anlatımı

 

Gece geç saatlere doğru (ki bir sporcu arkadaş grubu için bu gece yarısına yakın saatlar bile olur) son bir film açmıştık. Romantik komedi filminin sonlarına doğru, Melek iyice dalmışken arkama döndüm. Melih koltuğun köşesine oturmuş, kolunu Eylül’ün omzuna atarak ona yandan sarılımıştı. Eylülse kafasını Melihin omzuna koymuştu. Sevgili gibi gözüküyorlardı. Onlara birkaç saniye daha baktıktan sonra önüme döndüm ve filmimi izlemeye devam ettim.


 

Loading...
0%