@berenkayabasoglu
|
Leyla’nın Anlatımı
Elime montumu alıp arabaya binmiştim. Annem de benden hemen sonra sürücü koltuğuna bindi. Gözlerim yanıyordu. Annem olabildiğince hızlı sürüyordu. Hastaneye geldiğimizde hızlıca hastane lobisine koştum. “Melih Canyürek, iyi mi? Durumu nasıl? Nerde!”
“Bir dakika hemen bakıyorum.”
Kadın bilgisayarından birkaç tuşa bastı. Bana döndü ve konuşmaya başladı.
“Melih Canyürek, şuan yoğun bakımda. 5. Kata çıkıp ordaki hemşirelerden birine sorun.”
Bunları duymamla fırlamam bir oldu. Hayatımda kılmadığım kadar hızlı koşuyor merdivenleri üçer beşer çıkıyordum. Yoğun bakım katına gelmemle Meleği görmem bir oldu. Gözleri ağlamaktan şişmiş, rimeli akmış,elleri saçında yerde oturuyor. Dizlerini kendine doğru çekmiş, yüzü dizlerinin arasında ağlıyordu Yıpranmış gözüküyordu. Yanına gidip onun yanına, yere oturdum. Elimi omzuna attım. Kafasını kaldırdı ve dolu gözlerle bana baktı. Ona sanki acısını götürmek istermişçesine sıkı sıkı sarıldım. Ona sarıldığım an ağlamaya başladı. Biraz sonra ben de ağlamaya başladığımı fark ettim. Orda öylece ağlıyorduk. Bir süre geçtikten sonra gözyaşlarımı silmem ve Melek' e yardım etmem gerektiğini hatırladım. Meleği elinden tutup en alt kattaki kafeye götürdüm. Onu bir masaya oturtup bize iki çay ve sandviç aldım ve masaya doğru ilerledim. Masaya, Meleğin karşısına geçip onun çayı ve sandviçini ona doğru hafifçe ittirdim. Aklımdaki sorulara dayanamayıp en sonunda sorularımı sordum. “Melek, ne oldu? Abin neden orda?” dedim ağlammaya çalışırken. “Benim yüzümden oldu. Hepsi benim suçum!”
Melek'in gözleri tekrar dolduğu için kafasını yukarı kaldırarak ağlama hissini bastırmaya çalışırken onu sakince beklemeye çalışıyor, gözlerimin dolmasını gizlemeye çalışıyordum. Sakinleşmesi için birkaç saniye bekledikten sonra tekrar sormam gerektiğini fark ettim. “ Melek bana anlatır mısın?” Yutkunarak kendini hazırlıyıp ve sesi titreyerek anlatmaya başladı. “ Ben arkadaşlarımla bir partiye gitmiştim ve eve dönüyordum. Elinde bıçak olan bir adam beni takip etmeye başladı. Çok korkarak abimi aradım. Abimin yakınlarda olduğunu biliyordum. Bir süre sonra adam beni kolumdan tuttu. Beni kolumdan tutup çekmeye, taciz etmeye çalıştı. Abim o anda geldi. Adamı itti ve ona yumruk attı. Bir süre dövüştüler. Sonra adam abimi karnından 3 kez bıçaklayıp kaçtı. Ambulansı aradım. Abimin yanına gittiğimde bayılmıştı. Sonra hastanede yoğun bakıma alındı. Bende seni aradım.”dedikten sonra ona başka birini arayıp aramadığını sordum. Bana kimseyi aramadığını bşr tek bana haber verdiğini söyledi.
Melek deli gibi ağlıyordu. Sarılıp onu teselli etmesini umarak ona sarıldım ve saçlarıyla oynadım. Bir süre sonra rahatlamış gibiydi. Nefes alışları düzene girmişti. Sandviçlerimizi alıp yoğun bakım katına geri döndük. Melih'le bizi ayıran tek şey aramızdaki duvar ve o büyük camdı. Annemden gelen bir mesajla telefonum titredi. Mesajda beni hastaneye bıraktıktan sonra bir işi için gittiği ve benden çok özür dilediği yazıyordu. Annemin yokluğunu o ana kadar hiç hissetmemiştim. Düşünmem ve Melek'i teselli etmem beynimi yeterince dolduruyordu. Bir süre sonra bir hemşire ve doktor yanımıza geldi. Doktor konuşmaya başladı.
- Melih Canyürek'in yakınları sizmisiniz?
-Evet, biziz. Birşey mi oldu?
- Melih bey in dikişleri atıldı ve durumu şuan iyiye gidiyor gibi gözüküyor. Eğer bu kağıtları imzalarsanız Melih bey'in normal hasta odalarına geçmesini sağlayabiliriz.
Hemşirenin uzattığı kağıdı imzalayan Melek'in elleri titriyordu. Kağıt imzalandıktan sonra doktor ve hemşire gitti. O an Melek'in annesinin burda olmadığını fark ettim. Meleklerin babasının Meleğin annesinden ayrı olduğunu ve onlara para göndermekten başka bir iletişim kurmadığını biliyordum. Fakat Meleklerin annesi Gülsüm hanım çok cana yakın ve çocuklarına karşı duyarlı biriydi.
- Melek, annen nerde? Gülsüm abla çok endişelenmiştir.
- Annem iş gezisi için İspanyaya gitti. Ona haber verdim fakat en yakın uçağın 1 hafta sonra kalkacağını söyledi. Aynı zamanda patronu ona izin vermiyormuş. En az bir ay daha yok yani. Annem istifa etmek istiyor ama biliyorsun ki annemin iş bulması yeterince zor. Bu iş için çok uğraştı. Ona iyi olacağımızı söyledim. Aslında ona herşeyden bahsetmedim. Abimin bir adamla dövüştüğünü biliyor ama bıçaklandığını ona söylemedim. Lütfen sende ona söyleme! Endişelenmesin, zaten abim iyi olacak. Odaya alıyorlar zaten. Lütfen, yalvarırım!
Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Melek çok çaresiz gözüküyordu. Ağzımdan ses çıkmıyordu. Bir şeyler söyleyemeyeceğimi fark edince başımı onaylar biçimde salladım. Melek çok rahatlamış gözüküyordu. Teşekkür ettiğini düşündüğüm birşeyler söyleyip bana sıkı sıkı sarıldı. O sarıldıktan birkaç saniye sonra bir hemşire yanımıza gelip, konuştu.
- Melih Canyürek 562 numaralı odaya alındı. İstediğiniz zaman ziyarete gidebilirsiniz. Hastamız dikişleri atıldıktan sonra uyutuldu. Tahminen 1-2 saate uyanır. Hastamızı çok yormamanızı öneririm. Dinlenmeli ve güç toplamalı. Durumuna göre 24 saatte taburcu olabilir.
Hemşire gittikten sonra Melekle gözgöze geldik. İkimizde rahatlamıştık. Koşar adımlarla merdivenlere gittik. Asansöre binmek alımıza bile gelememişti. Koşar adımlarla kata vardıktan sonra hızlıca 562 numaralı odanın kapısına geldik. Ahşap kapanın üstünde altın bir şekilde koyulmuş metal 562 sayısını görmek Melek'i de beni de olduğumuz yere çivilemişti. Birbirimize bakıp derin bi nefes aldık ve kapıyı açıp odaya girdik. Odanın duvarları beyazdı ve odanın ortasında üstüne yorganı serilmiş kolunda serumlarla yatan Melih vardı. Yatağının yanında bir komodin ve tam karşısında duvara yerleştirilmiş bir televizyon bulunuyordu. Melek'in betibenzi atmıştı ve haraket edemiyordu. Yavaşça ve gergin birşekilde yatağa yaklaşım. Yatakta uzanmış o solgun yüz benim arkadaşım olamazdı. Dudakları kurumuş, rengi beyazlamıştı. Saçları insanı okyanusta, ormanda hissettiren, okulada herkesin içinde aşkla onlara bakmasını istediği gözlerinin üstüne geliyordu. Yavaşça mis kokan saçlarını gözlerinin üstünden çektim. Gözleri kapalıydı. Uyuyan bir çocuk gibi huzurluydu. Melih ben onun saçlarından elimi çektiğimde acı çekiyormuş gibi inledi. Bu ses hem Melek'i hem de beni olduğumuz yerden sıçratmaya yetmişti. Melih tekrar acıyla inleyince Melek hemen yanıma geldi. Melek'in gözlerinin tekrar dolduğunu görmemle hemşire bulmaya gitmem bir olmuştu. Koşarak bir hemşire çağırdım ve bulduğum ilk boş hemşireye olayı anlattım. Bir doktora telsizinden haber verip beni takip etmeye başladı. Hızlıca peşimden geliyordu. Odaya vardığımızda Melih acıdan kıvranırcasına inliyor, kalp atışları hızlanıyordu. Melek çaresizce ağlarken doktor odaya girdi. Hayati değerlerine bakarken hemşireye birşeyler söyleyip birkaç ilaç ismi söylüyordu. Hemşire koşarak gidip birkaç iğneyle geri dönmüştü. Hızlıca iğneleri seruma sıktı. Birkaç dakika sonra Melih'in kalp atışları normale dönmüştü. Melek rahat bir nefes verip yüzünü yıkamak için tuvalete giderken doktor konuştu.
- Şuan verdiğimiz sakinleştirici onu bir süre uyutur. Yaklaşık 1 saate uyanır. Uyandığında tekrar kontrol yapar, sonra sizle konuşması ve dinlenmesi için tekrar odaya gelmesini sağlarız.
Kafamı sallayarak doktoru onayladıktan sonra doktorun kapıdan gidişini izledim. Doktor gittikten sonra elimi uzatıp saçlarını yüzünden çektiğim Melih tekrar sakinleşmişti. Gidip aldığım bir peçeteyi hafifçe ıslatarak yüzündeki terleri sildim. Çocuk gibi uyurken çok tatlı olsa da hemen uyanmasını çok istiyordum. Melek'in içeri gelmesiyle yerimden tekrar sıçradım. Utanmıştım ve yanaklarımın kızardığını hissediyodum. Melek'e çaktırmadan yataktan uzaklaştım. Yatağın yakınındaki koltuğa oturdum ve telefonuma bakmaya başiladım. Yorulmuştum. Melek'in de yorulduğunu benimle koltuğa kendini atmasından anlamıştım. İkimizde bir süre kendi işimize odaklanarak bir süre geçirdik. Sessizlik için anlaşma yapmış gibi sessizdik. Arada bir gözüm Melih'e kayıyor, ona bakasım geliyordu. Sessizliği bölen şey odanın içimden gelen o sessiz soruydu.
- Nerdeyim ben?
|
0% |