@berenkayabasoglu
|
Sabah Olduğunda
Leyla'nın anlatımı
Sabah çok mutlu bir şekilde uyandım. Kahvaltı için aşağı indiğimde saat 7ydi. Cumartesi günleri uzun antrenmanım vardı. O yüzden daha geç saatte başlıyordu. Kahvaltımı ettikten sonra üstüme gri bir eşortman ve beyaz rahat bir tişört giydim. Saçlarımı yukardan bir atkuyruğu yaptıktan sonra hazırdım. Aynaya son birkez bakıp, odamdan tekrar aşağı kata indim. Misafir odasının önünde durunca sessizce Melih'i kontrol etmeye karar verdim. Sessizce kapıyı açtım ve odaya girdim. Melih huzurlu bir şekilde uyuyordu. İyi dinlenebilmesi için sabah telefonundaki alarmı kapatmıştım. Böylece rahatça uyuyabilirdi. Melih'e son bir bakış attıktan sonra odadan çıktım ve kapıyı ardımdan kapadım. Saat 8 olmuştu. Arabama binip dans antremanım için stüdyoya ilerledim. Yolda son zamanlarda dinlemeye başladığım, sevdiğim bir grubun şarkılarını dinledim. Antreman için stüdyoya vardığımda eşyalarımı soyunma odasına bıraktım ve stüdyoya girdim. Stüdyoya girdiğimde Oğuz zaten oradaydı ve ısınıyordu. Beni görünce bana küçük bir gülümsemeyle selam verdi. Ben de ona aynı şekilde gülümsedikten sonra ısınma haraketlerini yapmaya başladım. 5 dakika ısındıktan sonra Diana odaya girdi. Ellerini birkere çarptıktan sonra heyecanlı bir şekilde konuştu. '' Evet, bugün çok işimiz var, birsürü farklı kareografiler deneyip güçlü yanınızı bulmamız lazım. Sonra yeni bir kareografi yapmalıyız. O yüzden işe koyulalım''. İlk deneyeceğimiz dans için pozisyon aldık. Daha önce ikimizin de çok kez yaptığı turuncu seviye bir danstı. Diana dansların zorluk seviyesi için renkleri kullanırdı. Yeşil başlangıç seviyesiydi ve ilk başlayanlar içindi, sonrasında sarı ilk iki yılın sonunda başarılabilecek seviyeydi. Onu takip eden turuncu orta zorluktaydı. Kırmızı yarışmalar için kullanılırken bordo yarışmalarda kırmızı kareografiye eklenen en zor haraketlerdendi. Oğuz elini belime koydu ve dans başladı. Arkada çalan şarkıya kendimi kaptırmışken dansın ortalarına doğru ilk kaldırmalı haraketimizi deneyecektik. En çok kullanılan haraketlerden biri olan bu harakette Oğuz ellerini belime koyacak, ben onun ellerinin üstüne ellerimi koyacaktım. Oğuz beni yerden 80 santime yakın bir yükseklikte kaldırıp etrafında döndürecekti. Hareket kolay sayılırdı ama anlamadığım birinin beni havada döndürmesi elbette beni geriyordu. İçim endişe doluyken Oğuz tuttuğum elini havaya kaldırdığında kendi etrafımda döndüm. Bu haraketin sonunda Oğuz belime ellerini koydu ve ben de ellerimi onunkinin üstüne koyduğumuzda gözgöze geldik. Sanki gözlerimden gerildiğimi anlamış gibi başını sallayarak bana güven verdi. O an tüm korkumun geçtiğini hissettim. Gözlerimi kapayıp vücudumu müziğe bıraktığımda içimde sadece güven vardı. Ayaklarım yerden kesildiğinde harakete uyum sağladım ve kendimi Oğuz'un kollarına bıraktım. Oğuz beni kendi etrafında döndürüp yere bıraktığında kendimi rahatlamış hissediyordum fakat içimde ne olduğunu bilmediğim bir his daha vardı. Bu his herneyse kalbimin normalden daha hızlı attığı yalan değildi. Bu hissin kafamı dağıtmasına izin vermemeye çalışarak dansın devamını getirmeye çalıştım.
Oğuz'un anlatımı
Antrenman bitişine kadar Leyla'ya her dokunduğunda içimde oluşan hissi dizginlemek çok zordu. Ona daha fazla dokunmak istiyor ama aynı zamanda dokunarak zarar vermek istemiyordum. Antreman çıkışı hızlıca spor salonuna gittim. Diana bugün gibi her cumartesi dans antrenmanından sonra kendimize özel programa uymamızı istiyordu. Öğlen 3 e kadar süren programın ilk 2 saati dans antrenmanıyla, 1 saati kişisel zaman için molayla ve bir saati kendimizi geliştire sporumuzla geçiyordu. Bu durumda ben spor salonuna gidiyor, Leyla bale yapıyordu. Spor salonuna girdiğimde gelen serinlik sıcak havadan sonra rahatlamama sebep oldu. Normalden daha hızlı ısınan hava yüzünden ilk bahara yeni girmiş olsak da insanı sıcaktan bunaltıyordu. Ağırlık kaldırdığım ve bacak çalıştığım bir saatin ardından spor salonundan çıktım. Arabayla eve yarım saatte vardıktan sonra, spor çantamı kapıya bıraktım ve terli eşyalarımı kirliye attım. Hızlıca terden arınmak için duşa girdikten sonra odama geri döndüm. Leyla ile buluşacağım için heyecanlı ama çok gergindim. Onu etkilemek istiyor ama aşırı olmak istemiyordum.Uzun bir süre düşündükten sonra ne giyeceğimle alakalı hiçbir fikir bulamamıştım. Telefonumu alıp en yakın arkadaşlarımdan oluşan grubu açtım.
KAFASZILAR:
Oğuz: Beyler acil öneri
Oğuz: Buluşmada ne giyilir?
Oğuz: Buluma sayılır mı ki?
Emir: Buluşma mı?
Emir: Seni sevmeyen kıza sadık olmaya noldu?
Emir: Leyla mıydı?
Kaan: Leyla'ydı
Oğuz: Onunla buluşacağım zaten
Kaan: Randevuya mı gidiyorsunuz?
Emir: Kız seninle konuşmazken bu nasıl oldu?
Timur: Aslan kardeşim onu çekiciliği ile etkiledi tabi ki. 🔥
Oğuz: Aslında tamamen öyle olmadı
Oğuz: Bu bir randevu değil
Oğuz: Zorunlu görüşme gibi
Timur: Ne?
Oğuz: Beyler
Oğuz: Leyla ile dans partneri seçildim
Oğuz: Ve her hafta antrenman dışı 2-3 kez görüşmemiz gerekiyor
Kaan: Şansa bak amk
Timur: Hayırlı olsun kanka
Emir: Şanslısın yine amk
Oğuz: Amk böyle bir durumda ne giyilir ki?
Kaan: Amk normal bir şey giy işte
Oğuz: Mesela?
Emir: Ya normalde giydiğin birşey
Timur: Gündelik giyin
Emir: Siyah eşortman beyaz tişört ve gri bir sweatshirt giy işte
Oğuz: Adamsınız beyler
Emir: Biliyorum
Timur: Narsist
Oğuz: hdsflhgar
Kaan: kjdsgksulsgh
Emşr: Hadi gitte hazırlan
Telefonu kapadıktan sonra hızlıca gardolabıma ilerledim. Altıma siyah bir eşortman giydikten sonra beyaz düz tişörtümün üstüne gri bir sweatshirt giydim. Saçlarımı yaptıktan sonra deodarant sıktım ve beyaz ayakkabılarımı giydim. Arabanın anahtarını aldıktan sonra evden çıktım ve arabaya ilerledim. Sürücü koltuğuna oturduktan sonra ne kadar heyecanlı olduğumu anladım. Ve bugünün basit bir kafede olmasını istemediğimi fark ettim. Hızlıca saate baktığımdan yeterli zamanım olduğunu gördüm ve hızlıca aklımdaki plana başladım.
Leyla'nın anlatımı
Aynada kendimle bakışıyordum. Bale dersimde sonra eve gelmiş ve duş almıştım. Yarım saat ne giyeceğime karar vermeye çalıştıktan sonra açık mavi bir kot pantolon,askılı beyaz bir bluz ve pantolonla uyumlu mavi bir hırka giymeye karar vermiştim. Doğal dalgalı saçlarımı salık bırakmıştım ve yüzüme çok hafif azıcık kapatıcı ve biraz allıktan oluşan çok sade bir makyaj yapmıştım. Biraz rimel sürdükten sonra hazırdım. Saçıma beyaz bir güneş gözlüğü takıp elime beyaz bir çanta aldım. Evden çıkmaya hazır olsam da içimdeki gerginlik ve heyecanı bastıramıyordum.
Evden çıkmaya hazır olduğumdan emin oldum ve kapıdan çıktım. Oğuz 15 dakika önce beni kendi arabasıyla alacağını yazmıştı. Evin sokak kapısına geldiğimde güzel bir araba önümde durdu. Arabanın kapısını açıp ön koltuğa oturdum. Oğuz'la gözgöze gelince birbirimize gülümsedik. Sonra Oğuz arabayı sürmeye başladı. Radyoda çalan şarkının sesini biraz daha açtıktan sonra bana bakan Oğuz dönmemiz gereken kavşağı kaçırdıktan sonra ona baktım. O hala yola bakarken sordum. '' Kavşağı kaçırdın, gideceğimiz kafe diğer tarafta kaldı'' . Nötr bir şekilde konuştu. '' Biliyorum çünkü o kafeye gitmiyoruz, seni başka bir yere götürecem.'' dedi. Şaşırsam da içimdeki soru sorma isteğini bastırıp yolu izlemeye başladım. Büyük evlerin olduğu yerleri geçtikten sonra daha küçük evlerin olduğu sakin bir mahalleye geldik. Oğuz arabasını park ettikten sonra arabadan indi ve gelip araba kapısını açarak inmeme yardım etti. Ben yanında yürürken küçük bir dükkanın önüne kadar yürüdü. İçindeki beyaz duvarlarda çok tatlı resimlerin buluduğu güzel bir dükkandı burası. Oğuz'la dükkandaki camın yanındaki 2 kişilik masaya oturduk. Bir süre konuştuktan sonra yanımıza çok uzun boylu olmayan tatlı biraz yaşlı bir teyze geldi. Oğuz'a gülümsedikten sonra '' Ne zamandır gelmiyorsun, özlettin kendini şapşal kurbağa'' dedi. Ardından bana bakıp '' Bu güzel kız da sevgilin mi? Ne kadar güzel'' dedi. Ben tam sevgili olmadığımızı söyleyecekken Oğuz '' Sevgili değiliz, arkadaşım'' diyerek beni tanıttı. '' Adı Leyla'' . Tatlı teyze bana dönüp '' Tanıştığıma sevindim Leyla, ben de Şevval teyze. Bu dükkanın sahibiyim'' dedi. Oğuz bana neyli gözleme istediğimi sorduğunda ona peynirli dedim. İkimize de peynirli gözleme söyledikten sonra konuşmaya başladık. '' Bu yediğim gözleme diyete uygun değil, kilo alırsam zorlanan sende olacaksın. Ve beni kaldıramadığın için yere düşmek istemiyorum '' dedim. Kısa bir gülüşten sonra gözgöze geldik. ''İlk olarak seni nolursa olsun taşıyabilirim. Ve iki, seni asla düşürmem , düşecek gibi olursan yere atlar ama senin düşmene izin vermem.'' dedi. Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadığım ve çok eğlendiğim koca bir saat daha o masada oturduk ve konuştuk.Gözlemelerimizi yedikten sonra hesabı ödedik ve kalktık. Arabaya bindikten sonra saat daha yeni 6:30 olmuştu ve havanın kararmasına daha vardı. Oğuz bana döndü ve '' Seni bir yere götürmek istiyorum, ister misin? ''. Oğuz’la vakit geçirmek bir kaç saat önce işkence gibi gelse de şuan eğlenmeye başlamıştım. Başımı olumlu bir şekilde salladıktan sonra arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Birkaç evin yanından geçtikten sonra bir yola girdik. Ormanın yanındaki bir yola girdik. Biraz ilerledikten sonra Oğuz bir ''kamp alanına kalan yol 1 km '' yazısının yanına arabayı park etti. Arabadan inip kısa yürüdükten sonra Oğuz gözümü kapadım söyledi. Tereddüt ettiğimde gözlerime baktı ve '' Güven lütfen kamelya. Söz veriyorum değecek''dedi. Gözlerimi kapadıktan sonra eliyle elimi tutarak düşmemi engellemek ve yolu göstermek için uğraştı. Birkaç dakika sonra elimi bıraktı. Gözlerim hala kapalıyken kulağıma fısıldadı. ''Gözlerini aç kamelya''. Gözlerimi açtığımda nutkum tutulmuştu. Şimdi karşımda akıl almaz büyüklükte bir uçurum ve uçurumun önündeki büyük alana ekilmiş çeşit çeşit çiçek vardı. Kendimi cennette hissettiğim birkaç saniyelik sessizliğin ardından Oğuz'un sesini duydum. ''İstersen etrafı gez kamelya''. Ona döndüğümde bana başıyla onay verdi. Yavaş adımlarım hızlı ve büyük adımlara dönerken etrafta gezmeye başladım. Çiçeklerin kokusu sakinlik veriyor, etrafta küçük bir çocukmuş gibi koşasım geliyordu. Güzel çiçeklerin arasında yürürken dans edesim geliyordu. Aklıma gelen fikirle Oğuz a doğru döndüm. Yanına gidip telefonunu istedim. Meraklı gözlerle bakarken telefonuna şifreyi girip bana verdi. Hızlıca arabaya gidip telefonu bağladıktan sonra sesi fulledim. Telefondan '' Love Story '' şarkısını açtıktan sonra Oğuz'a döndüm. Bana meraklı gözlerle bakarken '' Dans edelim'' dedim. Hala bana deli gibi bakarken konuştum. ''Hiçbirşey yokmuş gibi, bir anlığına herşeyi unutalım ve dans edelim lütfen''. Tatlı bir şekilde gülümsedikçe sonra telefonu vermem için elini uzattı. Telefonunu verdiğimde şarkı başa aldı ve ellerini belime koydu. İkimizde dans etmeye başladığımızda gözlerimi kapadım. Kendimi müziğe kaptırdığında Oğuz'un dokunuşları artık o heyecanın yanında sakinlikte veriyordu. Oğuz'un elleri beni elimden kaldırıp kendi etrafında döndürdüğünde uçuşan saçlarım yere indiğimde tekrar sırtıma inmişti. Şarkı bittikten sonra yeni bir şarkı, sonra bir tane daha ardından birtane daha diyerek bitirdiğimiz 5. şarkının sonunda şarkılar sona ermişti. Oğuz'la gözgöze geldiğimizde tuttuğu elimi yukarı aldırdı ve beni etrafımda döndürdü. Gözlerim onun gözünden uçurumun kenarına kaydığında güneşin batmaya başladığını gördüm. Gökyüzü pembeleşmeye başlamıştı. Oğuz benim gökyüzüne baktığımı görünce gülümsedi ve elimi tuttu. Uçurumun kenarına doğru beni yönlendirdikten sonra tepenin sonuna oturttu. Ayaklarımızı boşlukta sallandırarak şekilde sarkıttıktan sonra bana döndü ve '' Bekle bir dakika geliyorum'' dedi. Bir dakika sonra yanıma geldiğinde einde birkaç şey vardı. Yanıma oturup ayaklarını sarkıttıktan sonra eline bir paket aldı. Pakete baktığımda bunun en sevdiğim jelibonun paketi olduğunu fark ettim. Paketi açtıktan sonra bana uzattı. Ardından arkasından 2 termos uzattı. Termoslardan birini bana verdiğinde içindek şeyin çay olduğunu fark ettim. Son olarak bir çikolata açıp ortamıza koyduğunda bana döndü. Ona gülümsediğimde bana çok tatlı bir gülümsemeyle karşılık verdi. Elimdeki jelibondan birkaç tanesini ağzıma attıktan sonra ona döndüm ve konuştum. '' Bu şekilde yemeye devam edersem beni taşıyamacaksın''. '' Ben seni her şekilde taşırım kamelya, ne olursa olsun. O yüzden yemeye devam et'' . Yüzümde oluşan gülümsemeyle güneşi izlerken “Çok güzel değil mi” diye sordum. Ona döndüğümde onun gökyüzü yerine beni izlediğini fark ettim. Gözlerimin içine baktı ve '' Çok güzel'' dedi. Ona gülümsediler sonra önüme döndüm ve güneşi izlemeye devam ettim. Güneş yavaş yavaş batarken yüzüme vuran güneş ışınlarını hissetmeye çalıştım. Gökyüzündeki renkler yavaş yavaş maviye dönerken güneşe bakmaya arar verip Oğuz'a doğru döndüm. Yüzünde rahat ve sakin bir sırıtışla gökyüzünü ve manzarayı izleyen Oğuz'a bakıp sırıtmamak elde değildi. Çok sakin görünüyordu. Ona birkaç saniye daha baktıktan sonra önüme döndüm. Güneş artık battıktan ve hava açık maviye büründüğünde Oğuz yavaşça oturduğu yerden kalktı ve elini bana uzattı. Elini tuttuğumda kalkmama yardım etti. Daha sonra yerdeki çöpleri aldı. Yardım etmek için termosları da ben aldım. Arabaya gittiğimizde Oğuz arabayı çalıştırmadan önce bana tekrar gözlerime baktı ve gülümsedi. Ardından arabayı çalıştırdık ve yolculuk boyunca birçok konu hakkında sohbet ettik. Evimin önüne geldiğimizde kahkaha atmaktan karnım ağrıyacak duruma gelmiştim. Arabayı evin önünde durdurduktan sonra bana döndü. "Sanırım geldik, umarım eğlenmişsindir kamelya" . "Eğlendim, bugün için teşekkür ederim. Pazartesi görüşürüz Oğuz" dedikten sonra isteksiz de olsam arabadan indim ve eve doğru ilerledim. Kapıyı anahtarımla açtıktan sonra anahtarı girişteki anahtarlığa koydum ve salondaki Melih'in yanına gittim. Koltuğa kendimi attığımda Sonat sakince elindeki çikolatayı yiyordu. "Nasıldı anlatmak ister misin, sonra mı?" "Kesinlikle sonra". Melih'le konuşmanın en güzel yanı buydu. Zorlamazdı. Saat 19:30 tu ve akşam yemeği yemek istemiyordum ama mutfağa gidip Melih'e salata hazırladıktan sonra Melih'e duşa gireceğimi söyledim ve üst kata çıktım. Hızlıca duşa girdikten sonra saçlarımı kuruttum ve tepeden at kuyruğu olarak topladım. Altıma şort pijama üstüme de geniş bir tişört giydikten sonra aşağı kata inip kitabımı okumaya başladım. Bir andan Oğuz'a mesaj atmak istiyordum. Atsam mı? |
0% |