@berennkaya
|
Karanlık gökyüzünde çakan şimşeklerin altında toplanan onlarca adam ellerinde tuttukları demir mızrakları hep birlikte yere vurup şu sözleri tekrarlıyorlardı. “Prensimiz için sus ve öldür!” “Prensimiz için sus ve öldür!" Prens atının üzerinde durmuş keyifle itaat eden halka bakıyordu. Mavi gözleri, sarı saçları ve uzun boyuyla krallığın en yakışıklı prensiydi. İki tepenin ardındaki yükseltiye kurulan şehrin nüfusu yaklaşık beş bin kişiydi. Şehirde siyah giymek zorunluydu. Farklı renkte giyinenler ağır cezalara çarpıtılırdı. Prens, eliyle dur işareti yaparak kalabalığı susturdu. Tüm mızraklar aynı anda durmuştu. Elleri bağlı olarak getirilen beyaz elbiseli sarışın genç kız, kalabalığın önüne atılmıştı. Beyaz elbisenin her yeri yerdeki çamura bulanmıştı. 21 yaşındaki genç kız o kadar güzeldi ki birçok erkeği bakışıyla bile baştan çıkarabiliyordu. Henüz 19 yaşında olan Prens Moris, yakışıklılığı ile bilinse dahi bu genç kızın ona bakmayışı ve güçlü duruşu onu çıldırtmıştı. Prens Moris, bu tehditle Dera’nın yalvaracağını sanıyordu. Fakat hiç beklemediği oldu. Dera yüksek sesle karşılık verdi. “Yakışıklı Prensimiz onu istemediğim için gecelerce sinirden uyuyamamış belli ki! Kusura bakmayın Prens Moris. Benden küçüksünüz size ancak sarayınızda hizmet etmeyi kabul ederim.” İğneleyici sözler karşısında çılgına dönen Prens, onu öldürün emri vermişti. Askerler aynı anda silahlarını kaldırarak Dera’ya doğrultmuştu. Dera ateş edilmeden önce atın üzerindeki Prense son kez seslenmişti. “Dilerim bu dünyadaki en büyük aşk acısını yaşarken sevilmemişliği asla yenemezsin.” Ateş edilmişti. Dera kanlar içinde çamurlu toprağa düşerken gökyüzünde uçan kuşları görmüştü. Prens Moris gözleri dolmuş bir şekilde hırsla atını sarayına sürdü. Bulutlar tüm gökyüzünü kaplamıştı. yağmur durmadan yağıyordu. Prens Moris, bir odasının tüm duvarını kitaplık yaptırmıştı. İçinde binlerce kitap vardı. Raflar sarsılmasın diye kahverengi duvara monte edilmişti. Moris, hızla bu odaya girerek yanan şöminenin hemen önünde duran kırmızı tek kişilik minderli yumuşak koltuğa oturdu. Onun oturması ile içeriye hizmetlisi girip elindeki beyaz tepsini üzerinde duran çiçek işlemeli fincanı uzattı. sıcacık bir kahve yapmıştı. Moris, tek eliyle fincanı alarak kaşıyla yaşlı kambur kadın hizmetliye çık demişti. Dera'nın aşk için onun küçük olduğunu söylediği anı hatırlayınca fincanı sinirle yere fırlattı. Kahve zemine dökülürken fincan parçalara ayrılmıştı. Ayağa kalkarak sağa sola burnundan soluyarak yürüyordu. "Tüm şehrim senin gibi pislik bir kızdan kurtuldu Dera!" |
0% |