@berennkaya
|
Çok ıslanmışlar, çok üşümüşlerdi. Fakat bunun farkında bile değillerdi. Uraz, onun eline yeşil hırkasının cebinden çıkardığı küçük siyah saplı bıçağını verdi. “Sen git ben onun nerede olduğunu iyi biliyorum.” diyerek istasyona Gırgır Ender’i bulmak için geri döndü. Klave, karanlık sokağa girdiğinde, yerde yatan yaralı adamını gördü ve çıldırdı. Ona ağzından köpükler çıkararak bağırırken çok sert bir tekme atmıştı. “Sersem!” diyerek sokağı inletti. Adam yediği darbelerden dolayı fazlasıyla acı çekiyordu. Soluk alıp verişi kesik kesikti. Klave işinin ters gittiğini görünce arkasına dönüp evine gitmeye karar verdi. Şişman adamı yerdekine şaşkınlıkla bakıyordu. Onu ne yapacağız der gibiydi. Klave, kemerine yerleştirmiş olduğu beyaz kılıfın içindeki tabancasını çıkardı ve yerdeki adamın göğsüne iki el ateş etti. Şişman adamı Mızrak korkmuştu. İrkilip ses etmeden koşarak Klave’nin yanına geldi ve oradan uzaklaştılar. Mızrak, fırlattığı eşyaları hedefe tam vurduğu için bu takma adı almıştı. Oldukça yetenekli ve Klave, sadık biriydi. Alin, takip edilmediğinden emin olunca terk edilmiş köşkün içine girdi. Oradan da evin bodrum katına indi. Odada bulunan sarı kalın mumları çekmeceden çıkardığı kibrit kutusunun içinde bulunan son kibirit çöpüyle yakıp oturdu. Bodrum katında eski siyah bir çekyat, fazlasıyla da ıvır zıvır vardı. Birde küçük beyaz buzdolabı. Arkadaşlarını merak etmeye başlamıştı. Kızıl kısa saçları ile mavi gözleri dikkat çekiciydi. Fiziği de kusursuz denecek kadar düzgündü. Yırtık kot pantolonunun üzerine giydiği beyaz tşörtü biraz kirlenmişe benziyordu. Deha ve Alkın’da ardından içeri girdi. Deha dolabı açtı, içerisinde üç elmadan başka bir şey kalmamıştı. Eline kırmızı elmayı aldı, üstüne sürüp bir ısırıktan sonra çok ekşi olduğunu fark etti ve geri dolabın içerisine fırlattı. Alkın duvar deliğinden dışarıyı izliyordu. Yağmurun sesi her yeri sarmıştı. “Yarın halk pazarı var. Oraya gidelim. Karnımızın doyması lazım değil mi?” diyerek arkadaşlarına baktı. (********) Gırgır Ender, tüm cesaretini toplayarak ayağa kalktı. Vagondan aşağıya indi. Ona doğru yaklaşan ayak sesleri irkilmesine sebep olmuştu. Korkudan tüm bedeni titriyordu. Tam o anda bir el onu omzundan tuttu. Gırgır Ender, avazı çıktığı kadar bağırdı. Ona dokunan Uraz’dan başkası değildi. Uraz arkadaşını sakinleştirince beraber diğerlerinin yanına geçtiler. Kadro tamamlandığında hepsi derin bir oh çekmişti. Gırgır Ender, üzerindeki stresi, korkuyu attıktan sonra sandalyesinden kalktı ve konuşmaya başladı. “Neden hiç vazgeçmiyor? Klave neden hala peşimizde?” “Oğlunun katili biz değiliz ama iki aydır bizi arıyor.” dedi Uraz ve sakince devam etti. "Oğlu ölü bulunduğunda avucunda benim bilekliğim varmış. Ayrıca erkekler tuvaletine yakın olan koridorda da Alin’in saç tokası. Bu yüzden parçaları birleştirdiğimizde bizden şüphe duymakta haklı.” Deha’da konuya dahil oldu. “Plan ne peki?”. Uraz, bu sefer başını Deha’ya doğru çevirdi. Yakışıklı güçlü ve zekiydi. Klave’nin oğlu Araf’ta, bu yüzden ondan nefret ederdi. Okulda sürekli didişirlerdi. Aralarındaki rekabet herkesin günlük konuşması olmuştu adeta. Araf, hep gözde olmanın derdindeydi. Bundan dolayı Uraz’ın yok olması gerekiyordu. Ondan duyduğu nefreti de sürekli babasına anlatırdı. Bir keresinde Uraz’ın anne ve babasıyla herkesin içinde dalga geçmişti. Annesi de babası da yoktu, yetimdi. Buda Araf için dalga konusuydu. Bazıları Uraz’ın bu yüzden yapmış olduğunu düşünüyordu. Klave’de bunu biliyordu. Oda, diğerleri gibi öyle düşünüyordu. Ayrıca Araf’ın okul tuvaletinde ölmesi, Uraz’ın bilekliğinin avucunda olması, Alin’in yerdeki tokası, tüm bu deliller Klave’nin onlara yönelmesine neden olmuştu. Tek varlığı olan oğlunun ölmesi onu çok başka birine dönüştürmüştü. İntikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu. “Tutuklanmadık ama artık okula gidemiyoruz. Klave delilleri topladı ki tutuklanmayalım da cezamızı kendi kessin. Her an her yerde karşımıza çıkabilir. Suçlu durumundayız, fakat gerçek suçluyu bulursak Klave peşimizi bırakır.” Alin Uraz’ın sözlerinden sonra heyecanlanmışa benziyordu. “Haklısın! Okula gidelim...orada ipucu bulabiliriz.” diye fikir yürüttü. Uraz herkesin uyumasını, sabah olunca okulun arkasındaki nehrin kenarında sınıf arkadaşlarını toplayacaklarını söyledi. Deha, mumları üfleyerek söndürdü ve hepsi bir köşeye kıvrıldı. (*****) Klave; loş odasında bulunan yuvarlak masasının başında oturuyordu. Hemen yanında yanan şöminenin solunda adamı Mızrak ayakta duruyordu. Masada okul müdürü Pamir Uzun vardı. Pamir, orta boyda, elli beş yaşında iri bir adamdı. Onun yanındaki sandalyede Alin’in üvey kız kardeşi Nana oturuyordu. Alin’in annesi ve babası çok umursamaz bir çiftti. Onun annesiyle Nana’nın babası kısa süre önce ani bir kararla evlenmişti. Bu durum kızları çok etkilemiş, aralarında çekişme başlamıştı. Alin bazen uzlaşmaya çalışsa da Nana kıskançlıktan ona karşı hep sert olmuştu. Evde tek çocuk olma arzusundaydı. Aralarında beş yaş vardı. Araf’ın ölmesi sonucu Alin ve çok sevdiği arkadaşları kaçmaya karar vermişlerdi. Böylece o evden çıkmış, Nana’nın kötü davranışlarından kurtulmuştu. Nana işte bu yüzden Klave yardım etmek istemişti. Çünkü; nefret ettiği kardeşine darbe vurmak istiyordu. Son sandalyede ise şehrin birçok sokağında adamı bulunan Batur oturuyordu. Klave, ayağa kalktı. Yüksek sesle konuşmaya başladı. “Oğlum hala acı çekiyor. Sizde ise hiçbir gelişme yok.” Elindeki büyük cam kadehte kırmızı şarap vardı. Ondan bir yudum alarak Mızrak’a uzattı. Mızrak, yavaşça elinden kadehi alarak geriye doğru iki adım attı. Klave, Nana’nın gözlerinin içine bakmaya başladı. “Kardeşinin eve uğramadığına emin misin Nana!” Nana, ona yöneltilen soru karşısında biraz heyecanlandı. Konuşurken sesi titremeye başladı. “Hayır Klave. Eğer gelseydi emin ol onu sana teslim ederdim. Böylece diğerlerini de bulurduk.” Okul müdürü de büyük istekle konuşmada araya girdi. “Öğrencileri tembihledim dostum Klave. Duyan ya da gören olursa anında bana haber verecek.” diyerek önündeki dolu olan kurabiye tabağından bir tane çikolatalı kurabiye alıp ağzına attı. Batur, sakin bir şekilde elini kaldırdı ve söz hakkı istedi. Diğerlerine göre daha istekliydi çünkü Klave ona büyük miktarda para teklif etmişti. Ucunda parayı kazanmak vardı. “Efendim; hemen her köşede adamlarım var. En yakın zamanda buluruz onları.” Klave, bu son söze sevinmişti. İçten bir kahkaha attı. Sivri iri dişleri oldukça parlaktı. “Oğluma acı çektirenlerin acı çekmesi gerekiyor. Hem onların hem işbirlikçilerinin.” Hepsi aynı anda ayakta kadeh kaldırıp Klave'ye eşlik etti. Hava aydınlanmıştı ama kara bulutlar hala gökyüzünde dolanıyordu. Klave ile adamları toplantı yapmaya devam ediyordu. |
0% |