@beril_ilhan24
|
Birinin "Komutanım geldik." diyerek beni dürtmesiyle yavaş yavaş gözlerimi açtım. Başımda hafif bir ağrı vardı ve normalden daha gürültülü olan helikopter sesi ağrıyı arttırıyordu. "Pervanesi mi bozuk bunun bu ses ne?" diye sorduğumda hemen yanımda oturan Oğuz "Yok komutanım. İki helikopter aynı anda iniyor o yüzden bu kadar çok ses var." dedi. Kafamı çevirip yan pistte baktığım zaman diğer helikopteride görmüştüm. O bizden biraz daha alttaydı ama o tarafa döndüğüm zaman göz göze geldiğim abimle anında karşımda oturan Serkan'a dönüp "Yapacağın işin vakti zamanını seninle birlikte yağlı kazığa oturtsunlar Serkan." dedim. Tim gülerken Serkan "Lan ben bunları unuttum!" diye sesini yükseltti. Kan beynime sıçrıyordu, muazzam bir sinir bedenimi ele geçiriyordu. "Kes sesini! Abim ve benim aramda olan şeyler yüzünden Alaca timine tavır almayacaksınız, elinizden geldiğince yardımcı olacaksınız. Anlaşıldı mı asker?" diye gür bir sesle emir verdim. Onların bizim yüzümüzden birbirlerine tavır almalarını istemiyordum. Onlar "Emredersiniz komutanım." dediği sırada helikopter pistte iniş yapmıştı. Otamatik kilidin açılmasıyla beraber kapıyı açtım ve indim. Benim peşimden diğerleride hızlıca inerken Alaca timiyle karşılıklı olarak rütbe sırasına göre dizilmiştik. Aramızda yaklaşık iki metre vardı. Abim bir sorun arar gibi tek tek hepimizi süzerken tim gerilmeye başlamıştı. Bize olan güveni göz yaşartıcı derecedeydi. Albay, piste gelip iki timin tam ortasına durduğu zaman çatık kaşlarla ileriye bakarak "Asker tekmil ver!" diyerek gür sesiyle emir vermişti. Daha rütbeli olduğu için tekmil vermeye ilk abim ve timi başlamıştı; "Kıdemli Yüzbaşı Gökmen Han/Aydın/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Yüzbaşı Melih Gök/Kars/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Yüzbaşı Hazar Sancak/Altay/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!"* "Teğmen Serdal Aydın/Malatya/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Astsubay Başçavuş Emre Yetkin/Edirne/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Astsubay Üstçavuş Mithat Kara/Aksaray/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Astsubay Üstçavuş Berkay Dönmez/Konya/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Astsubay Çavuş Ayberk Erman/Niğde/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" Timinin tekmilinin bitirmesi üzerine abim bir adım öne çıkarak "Alaca Timi 4 subay ve 4 astsubayla emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" diyerek tekmili tamamlamıştı. Asıl olay şimdi başlıyordu. Gelecek olanı çok iyi biliyordum ama buna rağmen kendimden ödün vermeyerek kendinden emin ve gür sesimle "Üsteğmen Hazen Lena Han/Aydın/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" diyerek bizim timin tekmilini başlatmıştım; "Üsteğmen Serkan Toprak/Tokat/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Teğmen Kemal Can/Sivas/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Astsubay Kıdemli Başçavuş Cem Gül/Hatay/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Astsubay Başçavuş Oğuz Saral/Kilis/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Astsubay Üstçavuş Turgut Har/Van/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" "Astsubay Çavuş Kerim Tan/Ordu/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım!" Akkuş timininde tekmili bitince bende bir adım öne çıkarak "Akkuş Timi 3 subay ve 4 astsubayla görevi başarıyla tamamlamıştır komutanım!" diyerek tekmili bitirmiştim. Ben cümlemi bitirir bitirmez Albay "Ne başarısından bahsediyorsun Üsteğmen! Çabuk tekmilini düzelt!" diyerek bağırmıştı. Bu beklediğim bir tepkiydi ama benim timi ve kendimi ezdirmeye niyetim yoktu. "Komutanım verilen koordinatlardaki kamp başarıyla etkisiz hale getirildi. Bölge taraması emir alanları sınırlarında sorunsuz bir şekilde tamamlandı. Vadide bize pusu atan tahmini 200 kişilik grupta F-16'lar tarafından etkisiz hale getirildi. Ortada bir başarısızlık yok, vadiden geçmek bir inisiyatifti. Helikopteri fazla bekletmek istemedim ve bu yüzden kestirme yolu seçtim. Pusunun bize kurulup kurulmadığını bilmiyoruz belkide bize denk gelmesi tesadüftü, son anda çıkan bir pürüz yüzünden tüm operasyonu başarısız kabul edemeyiz." diyerek kendimi açıklamaya çalışmıştım. Yani görünen buydu ama asıl amacım suçu kendi üstüme almaktı ve Albayın yüzünün neredeyse kızarmasından bunu başardığımı anlıyordum. Albay daha gür sesle "Özrün kabahatinden beter, sana tekmilini düzelt dedim asker!" diye bağırınca daha fazla uzatmayarak "Akkuş Timi 3 subay ve 4 astsubayla görevi başarısızlıkla tamamlamıştır komutanım!" diyerek tekmili düzelttim. Benim tekmili düzeltmemin ardından Albay birkaç saniye sessiz kaldı. Bu sırada abim çatık kaşlarla bana bakarken Alaca Timinin geri kalanı bir yandan şok içinde bir yandan da endişeyle bizi süzüyordu. Bizden başka yetersiz mühimmatla göz göre göre 200 kişinin arasına dalacak salaklar kolay kolay bulunmadığı için bu durum normaldi. Albay sonunda sessizliğini bozarak "Gidin hepiniz iyice dinlenin bu konuyu yarın hep birlikte daha detaylı şekilde konuşacağız." dedi. Tam arkasını dönmüş gidiyorken Abim ve bana döndü, anlamamazlıktan gelmeyelim diye eliylede ikimiz işaret ederek "Siz ikiniz siktir olup evinize gidin. İkinizden birini karargahta, lojmanda veya eviniz dışında herhangi bir yerde görür, duyarsam ikinizde bir arada geçinmeyi öğrenene kadar evrak işleriyle ilgilenirsiniz." dedi ve bizden cevap beklemeden karargaha doğru gitmeye başladı. Abim her geldiğinde burada kaldığım için bu seferde böyle olacağını düşünmesi normaldi ama bu defa yanılmıştı. Boş boş abime bakarken çenemi tutamayıp "Vallahi kimse kusura bakmasın bu sefer zaten rahatımdan ödün vermeye niyetim yoktu." dedim. Zaten çatık olan kaşlarını iyice çatan abim "Benim hiçbir zaman öyle bir niyetim olmadı zaten. Rahatına düşkün bir insanım ben." dedi. "Öyle mi? bizde şimdi öğrenmiş olduk komutanım." diyerek 20 yıla bir gönderme yaptıktan sonra ağzını açmak üzere olan abime fırsat vermeden "Alaca timi için şimdilik bir kavuş tahsis edildi. İsterseniz orada kalabileceğiniz istersenizde lojman ya da başka bir yerde ev tutabileceğiniz söylendi." dedim. Tim beni onaylarken abime dönüp "Müsaadenizle komutanım, uzun bir görev oldu biz dinlenmeye geçelim." dedim. Ondan onay beklemeden harekete geçeceğim sırada "Hazen Üsteğmenim," diyen bir kadın sesiyle durdum. Sesin olduğu yöne döndüğüm zaman gördüğüm sarışın kadınla onun benim yanıma gelmesini bekledim. Tam önümde durduğu zaman elini uzatıp "Pilot Yüzbaşı Filiz ben, tekmile gerek yok sizi merak ettiğim için geldim." dedi. Üstünde üniforma olmadığı için asker olduğunu anlamamıştım. Elini sıkarken "Beni zaten tanıyorsunuz. Yardımınız için ve buraya kadar zahmet ettiğiniz için teşekkür ederim komutanım." dedim. "İşimizi yaptık Hazen, umarım hiçbirinize bir zarar gelmemiştir." diyen Filiz Yüzbaşıya benden önce Turgut abi "Komutanım sorması ayıp beşinci atış hangi mübarek insan yavrusuna aitti?" diye sordu. Filiz Yüzbaşı pek anlam veremesede "Size en yakın ve en tehlikeli atış oydu. Bu yüzden ben yaptım. Bir sıkıntı olmamıştır umarım." diyerek Turgut abinin sorusunu yanıtladı. Yanıtı alır almaz Filiz Yüzbaşının iki elinide öpen Turgut abi aynı zamanda "Yav sen ne mübarek insansın öyle, rabbim senin aracılığınla bazı itlere yaşattığını yaşatıyor." diyordu. Buna Serkan dışında hepimiz gülmüştük. Ne olduğunu anlamayan Alaca Timi ve Filiz Yüzbaşı soru dolu gözlerle bize bakıyordu. Filiz Yüzbaşının ellerini bıraktıktan sonra beni yanına çeken Turgut abi başımın üstünü öperek "Ohh abisinin gülü kurban olsun sana Serkan atlı tüm köpekler." demişti. Biz bunada gülünce arada bir sorun olduğunu yavaş yavaş alayan Alaca Timi ve Filiz Yüzbaşı bir Serkan'a bir bana bakıyordular. Bir tek abim Turgut abiye çatık kaşlarla dönmüştü. Bunu fark eden Serkan,Turgut abiye kaş göz yaparak abimi göstermiş daha sonra ise at gibi sırıtarak 'Yandın sen.' bakışından atmıştı. Abime dönen ve kendisine nasıl baktığını gören Turgut abi sessiz olduğunu düşünerek "Abisinin gülü bu adam niye bana, beni öldürecekmiş gibi bakıyor?" diye sormuştu. Onun sorusuna abim dışındaki herkes gülerken ben "Merak etme abi o herkese öyle bakıyor ama zararsız. En azından asker olduğun için sana zararsız." dedim. Bu dediğim herkesi daha çok güldürürken abimin timinden Melih abi "Abine kızıyordum ama anlaşılan sende az değilsin Hazen." dedi. Abim daha fazla dayanamayarak "Sizinle daha fazla uğraşamayacağım Albayı duydunuz gidin dinlenin." dedi ve pist çıkışına doğru yürümeye başladı. Onun gitmesinin ardından Filiz Yüzbaşıya dönerek "Tekrar teşekkür ederim. Sizi daha fazla tutmayalım sizde yorgunsunuzdur." dedim. "Aslına bakarsan yorgun değilim ama az önce dönen muhabbeti daha uygun bir zamanda anlatman için bir çay sözü verirsen dinlenmeye giderim. Nede olsa artık bende burada görev yapıyorum." diyen Filiz Yüzbaşıya gülerek "Sözüm olsun komutanım." dedim. Benden söz aldıktan sonra "İyi istirahatler arkadaşlar." diyerek oda gitti. Melih abi "Haydi bakalım Alaca Timi kavuşa." dedikten sonra bana baş selamı verdi ve önden yürümeye başladı. Alaca Timide baş selamı vererek yavaş yavaş giderken geride bir tek Hazar Yüzbaşı kalmıştı. Yanıma doğru gelirken aynı zamanda "Kız maymun insana benzemişsin ya sen." diyordu. Bu adamın yanında ciddi kalmak imkansızdı. "Yok o öyle değil. Senin 'İnsana dönmüşsün.' demen benimde 'Asıl şimdi insana döndüm.' diyerek time dönmem lazım." dedim. Buna göz deviriken "Espiri yeteneğin hâlâ altı ay önceki gibi ama bugün konumuz başka." demişti. Ama bunu derken aynı zamanda birden ciddileştiği için hepimiz gerilmiştik. Bunu fark ettiği zaman "Benden bir şey saklamayın, her şeyi anlatın. Size yardım etmek istiyorum belli ki bu sefer iş ciddi ve tek başınıza halledemeyeceksiniz." demişti. Biraz düşündükten sonra ona "Tim sana anlatsın her şeyi." dedikten sonra time dönüp "Hazar belkide şuan güvenebileceğimiz tek kişi. Görevin en başından beri olan her şeyi eksiksiz anlatın. Ben Gökmen komutanı daha fazla bekletmeyeyim." dedim ve mühimmat odasına doğru yürümeye başladım. Kısa sürede bırakmam gereken her şeyi bırakıp abimin yanına gittim. Tam tahmin ettiğim gibi arabanın sürücü koltuğunda beni bekliyordu. Genelde ziyaretlerine hep karargah aracıyla geldiği için her gelişinden haberim oluyordu. Bu yüzden sözsüz bir anlaşma gibi onun geleceği zamanlarda anahtarı sağ arka tekerin altına koyuyordum. Bunu nasıl anladığını bilmiyordum ama ilk kez bunu yapmaya başladığım zaman sadece bir askere geldiği zaman benim arabamla eve gitmesini söylemesini söylemiştim. Askerlere sorduğum zaman direkt sağ arka tekerin altından anahtarı aldığını söylemişlerdi. Hızlıca ön yolcu koltuğuna oturup kemerimi taktım. Abimde kemerini takıp arabayı çalıştırırken "Yarım saattir seni bekliyorum." diye söylenmeye başlamıştı. Ona "Beklemeseydin o zaman." demiş ve koltukta yayılmıştım. Cidden yorgun olduğum ve sırtımda hâlâ ağrı olduğu için koltukta yan dönmüştüm. Yüzüm abime dönük olduğu için gözlerimi kapatıp sessizce eve gitmeyi bekledim. Ama onun pek sessiz kalmaya niyeti yoktu. "Görevde ne oldu ve tim neden durmadan Serkan'a laf sokuyor?" diye soran abime "Çok yorgunum ve kafam allak bullak. Yarın ne olduğunu öğrenirsin zaten şimdi susta uyuyayım." dedim. "Ya sabır!" diye yükseldikten sonra sessizce arabayı sürmeye devam etti. Bir süre sonra burnuma dolan kokusuyla istemsiz bir şekilde tebessüm etmiştim. Oldum olası parfüm kullanmazdı ve benim küçükken en çok yapmayı sevdiğim şey onun kokusuyla uyumaktı. Sekiz yaşıma kadar bana babalık yapan oydu, benim için güven demek abi demekti. Ne zaman, nasıl bu hale geldik hiç anlamamıştım ama zaten olmayan babam hayatımdan komple çıkarken yanında onu ve onun bana olan sevgisinide götürmüştü. Yıllarca yolunu gözlediğim adam şimdi bana bir kol mesafesinden daha yakındı ama artık ne ben onun yolunu gözleyen kız kardeşiydim ne de o benim abimdi. "Karargahta komutanımsın hitap şekli belli ama annemgilin yanında yada karargah dışında yalnızken ne diyeceğim ben sana?" diye soruşum da bu yüzdendi. Karşımdaki kişi abimdi ama bir o kadarda değildi. Evin sokağına girmiştik ve yolda bizden başka bir araba yoktu, sorum karşında ani fren yaptığı zaman bu yüzden bir sıkıntı yaşamamıştık. Bir süre öyle durduktan sonra arabayı hareket ettirip evin önüne kadar geldi. Gelişi güzel bir şekilde arabayı park ettikten sonra benim gibi yan döndü ve "Yorgunluktan saçmalamaya başladın herhalde." dedi. "Saçmalamıyorum, Gökhan aramızdaki resmiyeti sevmiyor Hazan ise belli etmesede üzülüyor. Annemde eskiyi özlüyor, hepsi farklı nedenlerden dolayı üzülüyor bu duruma. Biliyorum artık sana abi dememi istemiyorsun ama en azından onların yanında normal davransak olur mu? İkizler biraz aile sıcaklığını yaşasın diye bir sorun yokmuş gibi davransak ve onlar yanımızdayken sana abi desem olur mu?" diye sordum. İlk başta bocalasada daha sonra tüm acımasızlığıyla "Bu aile senin yüzünden dağıldı Hazen. İkizler senin yüzünden hiçbir zaman tam olarak aile sıcaklığını hissedemedi." dedi. Az önce huzurlu olan tebessümüm bu sözlerle acılı bir tebessüme dönüşürken "Babamın beni sevmemesi benim suçum değildi. En masum olduğum konuda beni en büyük günahkar kabul etmesi benim suçum değildi komutanım." diyerek arabadan indim ve apartmana doğru yürümeye başladım. Hemen arkamdan oda inerken arabanın kapılarını kitleyip bana yetişti. Arabada konuştuğumuz konu hakkında sadece "Onların yanında normal davranalım." dedi. Cevap vermeden sadece başımı salladım. Sessizce üç kat merdiven çıktıktan sonra annem bizi kapıda karşıladı. Ona sarıldıktan sonra duş alacağım bahanesiyle hızlıca banyoya girdim. Dolabımda yedek üniformam ve banyoda bornozum olduğu için direkt banyoya geçmiştim. Üstümdeki her şeyi kirli sepetine attıktan sonra aynada sırtıma baktım. Beklediğimden daha kötüydü. Hem hâlâ kapanmayan eski bir yaram açılmıştı hemde yeni kesikler vardı. Fazla bir kanama olmasada ağrısı fazlaydı. Oyalanmadan suyu ayarlayıp duş almaya başladım. 15 dakikalık bir duşun ardından hızlıca bornozumu giyip odama geçtim. Odaya geldiğimde abimin yatağının üstünde bir valiz vardı. Onu boş verip önce iç çamaşırlarımı daha sonrada eşofman altımı giyidim. Sırtım yara olduğu için en ince ve rahat tişörtlerimden birini aldım. Tişörtü giyerken arka taraf toplanmış ve sutyenin kopçasına takılmıştı. Yaklaşık iki dakikalık bir uğraşın sonucunda tişörtü kurtarmayı başarmıştım ama tam bu sırada biri odanın kapısını hayvani bir şekilde açmıştı. Sırtım kapıya dönük olduğu için gelen kişi yaraları görmüştü. Hızla tişörtü düzeltip kapıya döndüğüm zaman kapı kulpunu sıkmaktan eklemleri beyazlaşan abim beni karşılamıştı. Odanın kapısını kapatıp yanıma gelmeye başladı. Hiçbir şey demeden tek eliyle tekrar arkamı dönmemi sağladıktan sonra tişörtü kaldırıp yaralara baktı. "Timin Serkan'a laf sokmasının nedeni bu yaralar mı?" diye sert sesiyle sorduğu zaman "Timimle aramda olan konulara karışma. Ayağım takıldı ve sert bir şekilde kayaya çarptım. Uzatılacak bir konu değil." dedim. Bana cevap vermeden içeriye doğru "Hazan," diye bağırdı. Hazan'ı beklerken odaya dönmesiyle yeni bir detay fark etti ve kaşlarını çattı. Daha o sormadan "Yeni trend bu. Yılın modasıymış yamuk mimari." diye saçma bir açıklama yaptım. Odayı yamulturken iyiydi ama şimdi birazcık tutuşmuştum. Sonunda odaya gelmeyi başaran Hazan "Efendim abi?" diye sorunca bana cevap vermeden "Önce ablanın sırtındaki yaralara krem sürün sonrada ikinizin eseri olan bu 'Yamuk Mimariyi' düzeltin abicim." demiş ve odadan çıkmıştı. "Ne yarası?" diye soran Hazan'a sadece sırtımı gösterdikten sonra yatağa oturup onu beklemeye başladım. Çekmeceden kremleri alıp yanıma geldikten sonra sessizce krem sürmeye başladı. Biliyordu ki sorsa bile nasıl olduğunu söylemezdim. Krem sürme işlemi bittikten sonra odayı toplamıştık. Günün geri kalanı sakin bir şekilde geçerken akşam yemeğini yemiş ve saat onu gösterdiği zaman odalarımıza çekilmiştik. Yarın büyük gündü ve timi kurtarmak için kendimi yakmıştım. Kimse henüz bunu farkında değildi ama her zaman güvendiğim hislerim bu seçimin beni daha yorucu bir yola sokacağını söylüyordu. Huzursuz bir uykuya dalarken tek istediğim yarının düşündüğümden daha iyi geçmesiydi.
___Ertesi gün 8:30(Albay odası)___
Albay Serhat Altun odasının penceresinden bahçede dünkü gibi karşılık bir şekilde dizilmiş iki time baktı. İkiside özel kuvvetlerin en iyi timlerindendi ama Akkuş Timi inatla sorumsuzca davranıyordu. Bahçede Yüzbaşılar dışında iki timin askerleride Albayı bekliyordu. Çalan kapıyla gözünü timlerden ayırmadan "Gel." dedi. Kimin geldiğini biliyordu zira kendisini az önce bizzat o çağırmıştı. İçeriye giren genç adam "Beni emretmişsiniz komutanım." diyerek gelecek emri beklemeye başladı. "Evet Yüzbaşım seni emrettim. Çünkü bu işi tek başıma halledemem." demişti Albay. Genç adam bu sözler karşında istemsiz bir şekilde kaşlarını çatmıştı. Koskoca Serhat Altun neyi tek başına halledemeyecekti ki? Albay bu düşünceyi duymuş gibi "Hazen yalan söyledi. Vadiye gitme fikri ona değil Serkan'a aitti. Kulaklıkları açık unutmuşlar her şeyi kayıt altına almış kulaklıklar." demişti. Gergince karşısındaki komutanına bakmaya başladı genç adam. Tüm üstleri Hazen'i iyi tanırdı, ses kaydı olmasa bile onun her ihtimali düşünüp timini tehlikeye atmayacağını biliyorlardı. Genç adamda dün Hazen inisiyatif kullandığını söylediği anda başka bir iş olduğunu anlamıştı. "Tam olarak ne olmuş komutanım?" diye sorduğu zaman Albay hafifçe ona döndü. Derin bir nefes aldıktan sonra "O vadide Serkan'ın kız kardeşi ve nişanlısı şehit edildi. Bu yüzden biraz tartışmışlar. Seslerden bir itiş kakış olduğu belli, Hazen öfkeyle emir-komutayı Serkan'a devretmiş. Vadinin sonunda dar bir geçit var, geçite girmeden saldırıya uğradılar." diyen Albayı başıyla onayladı genç adam. "Onlar helikoptere geç kalınca iha'lar etrafı taramak için gönderildi. Daha onlar çatışma bölgesine girmeden F-16'lar buradan kalkmıştı bile. Bu sefer cidden kıl payı kurtuldular Yüzbaşım. Pırlanta gibi evlatlarımızı inatları yüzünden kaybedecektik. Senden isteğim Hazen'i ve timi baskı altında tutman ve kendi ağızlarıyla Hazen'in bir hatası olmadığını itiraf ettirmen. Onlar itiraf ettikten sonra time gerekli ceza verilecek. Tabi aradaki bu sürede Hazen'de yalan söylediği için bir ceza alacak." diyen Albayla odada kısa süreli bir sessizlik oldu. "Komutanım, bu tim Hazen için çok önemli. Müsaade ederseniz timi dağıtmak yerine bu süre zarfında onlara son bir şans daha verelim. Zaten bu son olayda Hazen'in ceza alması onları da etkileyecekdir. Birde komutanım Hazen'e nasıl bir ceza vermeyi düşüyorsunuz?" diye soran Yüzbaşıya döndü Albay. Haklıydı askeri, Hazen, Hayalet timinden sonra Akkuş timine çok bağlanmıştı. Kızı gibi gördüğü bir asker vardı karşında, kızının hatırına son bir şans verecekti Akkuş timine. Bir yanı merhametle bir yanı acımasızlıkla "Dediğin gibi olsun Yüzbaşım. Akkuş timine son bir şans veriyorum ama bunu Hazen'e Hayalet timini unutturmanız için yapıyorum. İki timin ortak görevi bu, Hazen'in Hayalet timini unutması sağlamak. Bunu sen dışında kimse bilmeyecek. Hayalet timi artık Hazen için geçmiş sayfalarında kalmalı. Hâlâ onların yasını tutuyor ve bu onu etkiliyor. Sende diğerleri gelmeden git timlerin yanına dikkat çekme. Hazen'e vereceğim cezayıda beş dakika sonra görürsün." demişti Albay. Konuşmanın bittiğini anlayan Yüzbaşı "Emredersiniz komutanım." diyerek odadan çıktı. Albay yeniden cama döndüğü zaman timlerin sessizce beklediğini gördü. Yaklaşık bir dakika sonra eksik olan üç Yüzbaşıda timlerin yanına geçerek yerlerini aldı. Derin bir nefes aldı Albay. Yüzbaşı fark etmemişti ama Hayalet timi hakkında emir verirken canı yanmıştı. Kolay değildi canından kanından bildiği beş askerinin unutulmasını istemek ama bu durum geride kalan askerine zarar veriyordu. Yavaşça camın önünden ayrılarak masasına geçti. En alt çekmeceden bir çerçeve çıkarttı. Son görevlerinden önce çekildikleri son fotoğraftı bu. Yedi kişi vardı fotoğrafta, beş şehit iki geride kalan vardı fotoğrafta, Hayalet timi ve Albay Serhat Altun vardı fotoğrafta. Göz yaşları çerçevenin canımı ıslatırken o kimsenin yıkamayacağı Albay Serhat Altun değil, beş evladının bedenini bir evladının ruhunu bir günde kara toprağa vermiş sadece baba olan Serhattı. "Affedin beni oğlum. Sizi unutmazsa onuda kaybedeceğiz. Hem o sizi ne olursa olsun unutmaz." diyerek tek tek kaybettiği oğullarının yüzünü inceledi. Parmakları sırayla artık dokunamadığı omuzlarında ve saçlarından gezdi. Hazen dışında tim yetimhanede büyümüştü. Liseden itibaren hep beraber askeri okullarda okuyan tim göreve başladıktan sonrada bir arada olmaya devam etmişti. Daha sonra aralarına katılan Hazen hepsinin hayali olan kız kardeşleri olmuştu. Bu timin babası Serhattı, annesi ise kaldıkları yurdun müdüresi Sultan anneydi. Söylemezlerdi ama hepsi Serhat Albayın saçlarıyla oynamasına bayılırdı. Serhat Albay bunu bildiği için beş dakika boyunca bir fotoğraf karesinden de olsa saçlarını okşadı. Camda artık göz yaşlarında göl oluştuğunu fark edince masasındaki peçetelikten bir peçete alarak camı kuruttu sonra ise tek tek hepsinin alnını öperek çerçeveyi yerine koydu ve odadan çıkarak timlerin yanına gitmeye başladı.
____Hazen'den(8:44/Karargah bahçesi)____
Yaklaşık 15 dakikadır karargahın bahçesinde Albayın gelmesini bekliyorduk. Kafamı kaldırmasam bile camdan burayı izlediğini biliyordum. İki tim karşılıklı bir şekilde sessizce dururken ortam gergindi. Bir tek Alaca Timinin Yüzbaşıları yanımızda değildi. Bu da biraz saçma bir konuydu. Biri kıdemli olmak üzere toplam dört Yüzbaşı vardı karargahta. Filiz komutan hava kuvvetlerine bağlı olduğu için bizimle pek bir alakası yoktu ama kalan üç Yüzbaşının aynı timde olması kolay kolay olacak bir şey değildi. Hazar'ın istihbarat askeri olduğunu ve şu ana kadar bir timi olmadığını biliyordum. Onu Alaca timinde görmek beni şaşırtmıştı. Daldığım düşüncelerden ne zaman geldiğini anlamadığım abimin "Dikkat!" diye bağırmasıyla sıyrıldım. Hafifçe sağa döndüğüm zaman Albayın geldiğini gördüm. Yeniden önüme döndüğüm zamansa eksik olan üç kişinin de geldiğini fark ettim. Dalmıştım ve bunu herkesin fark ettiğini anlamak zor değildi. Albay dünkü gibi gelip iki timin tam ortasında durdu. Bir süre karşısına baktıktan sonra bana döndü. Gözleri sanki ağlamış gibi kızarmıştı. Bir şeyi anlamaya çalışıyormuş gibi uzun uzun bana baktı. Sonra önüne döndü, hepimiz tekmil istemesini beklerken o "Tekmile gerek yok, rahatta dinleyin." dedi. Hepimiz buna şaşırsakta emiri uygulayarak rahata geçtik. "Akkuş Timi dün iki günlük bir görevden döndüler bildiğiniz üzere. Görevin ilk günü sıkıntısız geçsede ikinci gününde tim komutanı Üsteğmen Hazen tarama alanın dışına çıkmak için inisiyatif kullandı. Bunu dün kendi ağzıyla söyledi zaten. Tarama alının dışında kalan Korova Vadisinin çıkışına yakın bir yerde tahmini olarak iki yüz kişilik bir ekibin saldırısına uğradılar bu inisiyatif yüzünden. F-16'ların vaktinde yetişmesi sonucu çok şükür kimseye bir şey olmadan bu saldırıyı atlattılar fakat 'Geri dön.' emrini uygulamak yerine inisiyatif kullanarak yoluna devam ettiği için emre itaatsizlikten Hazen Üsteğmene ceza verilecek." dedi Albay. Daha sonra bana dönerek "İnisiyatif kullanmak önemli bir detaydır, bazen sahada her şey bizim burada planladığımız gibi gitmez. Bu durumlarda inisiyatif kullanmak görevi ve askerlerimizi kurtarabilir fakat bu durum yüzünden az kalsın seni ve timini kaybediyorduk. Hata timde olsaydı tim dağıtılacaktı ama belkide timin sorumsuzluğunun sebebi sensindir Üsteğmenin. Vereceğim cezanın sonucunda tam olarak bunu öğrenmiş olacağız." dedi. Söyledikleri ağırdı. Ben başım dik bir şekilde Albaya bakarken Serkan'ın bana baktığını hissediyordum. Bir ceza alacağımın farkında olarak bu durumu üstlenmiştim. Benim için sıkıntı yoktu. Serkan salağınında ne hissettiği şuan zerre umrumda değildi. İstediği kadar pişman olabilir. Ama buraya gelmeden konuştuğumuz şeyi unutursa benden çekeceği vardı. Albayın benden bir cevap beklediğini fark edince "Nasıl uygun görürseniz komutanım. Emriniz karşında boynum kıldan incedir." dedim. İç sesim 'Boynumuzu da vurdulalım istersen.' derken Albay "Madem sende bir cezayı hak ettiğini düşünüyorsun o zaman Üsteğmen Hazen Lena Han ve Yüzbaşı Hazar Sancak yanıma gelin." dedi. Kimse bu emri anlamdıramazken ben ve Hazar sakince Albayın yanına gittik. İkimizde kendi timimizin önündeydik ama Albay "Yer değiştirin!" emrini verince ben Alaca Timinin, Hazar ise Akkuş Timinin tarafına geçti. Anlamsız bir emirdi ama emir sorgulanmazdı. Bizi asıl şoka sokan şey ise Albayın biz yer değiştirdikten hemen sonra "Timlerinizin yanına geçin asker!" emriydi. Kimse bir şey anlamazken ben Akkuş, Hazar Alaca Timine doğru adım attı ama tam bu andan Albay gür sesiyle "Nereye gidiyorsunuz asker?" diye sordu. Daha rütbeli olduğu için Hazar "Timlerimizin yanına geçmemizi emrettiniz komutanım, yerimize geçiyoruz." dedi. Albay gülerek "Size yer değiştirmenizide söyledim Yüzbaşım." dedi. Tam o anda herkes ne olduğunu anlamıştı ama ben anlamak istemiyordum. "Üsteğmen Hazen Lena Han artık Alaca Timinin üyesidir. Yüzbaşı Hazar Sancak ise Akkuş Timinin yeni tim komutanıdır. Bir time üç Yüzbaşı fazlaydı zaten. Görelim bakalım asıl sorumsuz kimmiş. Bu şimdilik geçici bir ceza ama Akkuş Timi dağıtıldığı zaman bakarsanız kalıcı olur." diyen Albay açık açık durumun timin hatası olduğunu bildiğini ima ediyordu. Ben timimi korumak için kendimi ateşe atmıştım o ise beni abimin insafına bırakmıştı. Gerçek açığa çıkarsa veya tim yeni bir hata yaparsa dağıtılacaktı. Belki tim artık hata yapmazdı ama gerçeğin açığa çıkması bizim sonumuz olurdu. Öte yandan ben ise yanmak istemiştim ve Albay Serhat Altun beni en kor yanan alevin içine itmişti. Herkesin nutku tutulmuştu. Abime döndüm. Şaşkınlığı yavaş yavaş öfkeye dönüyordu. Yapılan imayı görevden önceki telefon konuşmasından, dün gördüğü yaralar ve duyduğu laf sokmalardan sonra anlamaması imkansızdı. Büyük bir öfke kasırgası yaklaşıyordu ve bunun bizi yakıp yıkacağı daha şimdiden belliydi.
4.BÖLÜM SONU Bir bölümün daha sonuna geldik. Yazılmamak için ısrar eden bir bölümdü ama sonunda bitti. Timler ve verilen ceza hakkında ne düşünüyorsunuz? Albay Serhat Altun hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce odadaki Yüzbaşı kimdi? İşleyiş, hikaye gidişatı, konu ve yazım dili hakkında düşündüğünüz şeyleri buraya yazabilir misiniz? Görüş ve önerilerinizi bekliyorum. *Hazar tekmil verdiği sırada Türkiye'nin illerinden birini değil Doğu Türkistan'ın Altay ilçesini memleketi olarak söyledi çünkü Hazar küçükken ailesi ile Doğu Türkistan'dan buraya göç etmiş bir karakter. Hikayesini ilerleyen bölümlerde daha detaylı okuyacağız zaten. Bu arada sizden ufak bir müsaade istiyorum. Bölüm beklediğinizi biliyorum ama salıdan itibaren iki haftalık yoğun bir sürece gireceğim. Bu yüzden bölümlerde gecikme olabilir. Ben yinede cumartesiye kadar bölümü yetiştirmeye çalışacağım ama olurda yetişmezse diye şimdiden bilgilendirmek istiyorum. Umarım bölüm yetişir ve haftaya cumartesi görüşürüz. Kendinize iyi bakın👋👋👋
|
0% |