Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.Bölüm: Hesaplaşma

@beril_ilhan24

>>Ares<<

Yemekler yenmiş dosyada yazan birçok detay konuşulmuştu. Gergin başlayan akşam daha sakin bir şekilde ilerlemişti. Benim dışımda Toprak, Afra ve Alp'te birkaç soru sormuştu. Geriye kalan Hakkariye gidiş ve eğitim konusuydu. Ha bide hala gelmeyen iki kişiydi.

Yaklaşık 5 dakikadır bir sessizlik hakimdi masada. Mehmet amir ikide bir saate bakıp duruyordu. Saat ilerledikçe onunda gerginliği artıyordu. Arada birde gözü bana kayıyordu. Daha fazla sessiz kalmak istemediğim için "Hakkâri'ye ne zaman gidiyoruz?" diye sordum. Bu soruyla ekibin kaşları çatılırken üstler gerilmişti. "Ekip başı yaptığınız adamın ne zaman yola çıkacağımızdan haberi yok öyle mi?" dedi Toprak. Kaşlarımı çatarak Mehmet amire döndüm. "Bu gece." diye kısa bir cevap vermişti. Oturduğum sandalyeyi gürültülü bir şekilde iterek "İyi o zaman siz kös kös oturmaya devam edin. Benim toplamam gereken eşyalarım ve ziyaret etmem gereken mezarlar var. Malum sözde amirim olan şahıs iki gündür telefonlarımı açmadığı için birçok şeyden haberim yok." dedim ve yerimden kalktım.

Tam kapıya doğru gidecekken içeri giren kişilerle olduğum yere çakılı kaldım. Emniyete gittiğim gün görmemiştim onları. Zeynep'in öldüğü günden bugüne kadar, yaklaşık 3 aydır görmemiştim onları. "Eşyaların geldi. Ev bozulmadı merak etme sadece gerekli olan birkaç şeyi ve kıyafetlerini toplayıp getirdiler." dedi Mehmet amir. Benim donup kaldığım gibi onlarda beni görünce yutkunmuşlardı. "Yabancıların evimde ne işi vardı?" dedim sert bir şekilde. "Biz yabancı değiliz Ares. Zeynep bizimde kardeşimizdi. Bilmediğin çok şey var. bi dinle-" diyen Taner'in sözünü bağırarak kestim.

"NEYİNİ DİNLEYEYİM LAN?! BENİM KARDEŞİM SİZİN YÜZÜNÜZDEN BENİM KOLLARIMDA ÖLDÜ NEYİNİ DİNLEYEYİM BEN SENİN?!"

>>Toprak<<

Ares'in söylediklerinden sonra ne düşünmem gerektiğini şaşırmıştım. Ne demek kardeşim sizin yüzünüzden kollarımda öldü. Neyin peşindeydi bu amir? Niye kardeşinin ölümünün sorumluları olarak gördüğü kişileri evine sokuyordu?

"LAN Bİ DİNLE, DİNLE Kİ ANLA!" Dedi az önce Ares'in sözünü kestiğini adam. "Bağırmadan oturun şuraya düzgünce konuşalım." dedi diğer adam. Onlar otururken Ares hâlâ ayakta dört dönüyordu. "Anlatın!" dedi. Aresin sözünü kestiği adam bize bakarak "Öncelikle ben Taner. Buda ikizim Caner." dedi. Taner sustuktan sonra sözü Caner devir aldı. "Bak Ares ne düşündüğünü anlamak zor değil isteyerek gelmediğimizi düşünüyorsun ama üstler can güvenliği tehlikesi yüzünden izin vermedi." dedi Caner ve Taner bir saniye bile beklemeden "Bahsi geçen üstlerin içinde Mehmet amir yok celallenme hemen. O onay çıkmadan gelmeye kalktı hatta." diye ekledi.

"Can güvenliği tehlikesi ha? Ben o ekipteki herkes için kaç kere kurşunun önüne atladım, kaç kere size sıkılan kurşun bana isabet etti? Sizi öldürmek istesem kardeşimi niye dahil edeyim? Lan kaç kere ölümle burun buruna geldiniz her seferinde çekip aldım sizi, görmezden gelsem elimi bile sürmeden sizi öldürmüş olurdum. Hiç biriniz bile mi çıkıp 'Bu herif niye böyle bişey yapsın ki?' demediniz. Ya tamam yine vurulmuş olsaydı Zeynep gelseydiniz ölmezdi ki. Kolundaydı kurşun, damara denk geldiği için çok kan kaybetmişti. Abi benim kardeşim acı çekerek öldü, kan kaybından öldü Zeynep'im." Ares bunları sanki küçük bir çocukmuş gibi sayıklayarak ve deli gibi ağlayarak anlatmıştı.

Mehmet amir derin bir nefes aldıktan sonra "Zeynep o gün önce beni aradı, konum attı. Biz ekibi toplayıp yola çıkmaya hazırlanırken beklememize dair emir geldi. Çok uğraştım, olmadı en son aramızdan yarım saat sonra ancak alabildim izini. Bu işin içinde olanlar engellemiş iznin erken çıkmasını özür dilerim oğlum bize izin çıksada sivilleri riske atamayız diyip ambülansa izin vermediler. Çevre yolunda bizi bekleyen ambülansın bile izni yoktu. Bir tanıdığımdan rica ettim, özel hastanesi vardı o gönderdi." dedi.

Ares hâlâ ağlamaya devam ederken Taner gidip ona sarıldı. Hiç tanımasam bile bende teselli etmek istedim onu ama duyduklarımın şokunu atlatamamıştım. Ben sadece duyduğum zaman bu hale gelmişken bu adam bundan daha fazlasına nasıl katlanmıştı, tüm ailesini, işini ve arkadaşlarını kaybetmişken nasıl hâlâ dik ve kendinden emindi? Daha da önemlisi bizden ne istemişlerdi? Belki diğerleri neyse ama Ares onların kuyruğuna nasıl basmıştı?

Onu araştırmıştım şuana kadar asayiş şube ve cinayet büroda çalışmıştı birde kısa bir süreliğine narkotik şubede görev almış. Onların tek bir işini baltalamadığı belliydi. Tek bir planı bozmuş olsa bu kadar büyük bir hamle yapıp dikkat çekmezlerdi. Aklıma Pars ile olan olay geldi birden. Bu olabilir miydi? İkisi arasında onlarda dahil olmak üzere hiç kimsenin bilmediği bir bağlantı olabilir miydi? Gözlerim ikisi arasında mekik dokurken aklıma gelen bin türlü senaryo vardı.

En sonunda gözlerim MİT müsteşarı ile buluşunca bana bir şeyleri anlamamdan korkuyormuş gibi bakması beni daha çok şüphelendirmişti. Bizi bir örgütü yıkmak için bir araya getirmişlerdi ama belli ki tek Aresten değil bizden de birçok şeyi saklıyorlardı. Ama her şeyi öğrenecektim. Benden, Ares'ten, Pars'tan, Afra'dan ve Alp'ten ne saklanıyorsa önce ben öğrenecek sonrada hesap soracaktım.

Ares artık yavaş yavaş kendine gelirken albay "Ekip başı Ares bunu zaten biliyorsunuz. Bundan sonra toplama bir ekip olarak değil özel kuvvetlere bağlı 'Turan' timi olarak bilineceksiniz. Demir timi dışında adınızı ve rütbelerinizi bilen olmayacak, kod adlarınızı kullanacaksınız. Bu düzene göre Ares komutan Toprak komutan yardımcısı olacak. Daha sonra ise Pars, Alp, Afra, Aden, Melis ve son olarak Onur geliyor. Ast-üst ilişkiniz bu şekilde olacak. Görevler dışındaki ilişkiniz bizi ilgilendirmez aranızdaki sorunları göreve yansıtmayın yeter. Ama iyi anlaşmanızı tercih ederiz." dedi.

Herkes albayı onaylarken Caner Mehmet amire dönerek "Biz mezarlığa gidelim gece yarısından önce havalimanına geliriz merak etmeyin." dedi. Mehmet amir onu başıyla onaylarken onlarda mekanın çıkışına doğru gitmeye başladılar. Bu ekip nasıl anlaşırdı bilmiyorum ama herkesin bir noktada birbiryle bağlantısı olduğu kesindi. Özelliklede Pars ve Ares için geçerliydi bu durum. İkisinin de yaşadıkları şeylerde bir gariplik vardı. Eksik ve anlamsız kalıyordu bişeyler. Yakında kokusu çıkardı zaten. Gerçi kokusu çıkmasa bile benim bu işi bırakmaya niyetim yoktu.

>>Aslı(1 hafta önce)<<

Günlerim yoğun geçiyordu buraya geldiğimden beri İstanbul'daki arkadaşlarımla doğru düzgün konuşamamıştım. Bugün izin günüm olduğu için onları aramaya karar vermiştim. İlk Zeynep'i aradım fakat o açmadı, daha sonra ararım diyerek diğerlerini aramaya başladım. yaklaşık üç saatin sonunda hepsini aramıştım bir tek Sıla, Zeynep ve Zeynep'le ortak arkadaşımız olan Dicle açmamıştı. Bu sefer ilk Sıla'yı aradım. Açmıştı bu defa onunla yaklaşık 10 dakika konuştuktan sonra tekrar Zeynep'i aradım yine açmamıştı.

Bu garipti diğerleriyle geldiğimden beri konuşmamış olsamda onunla her hafta en az bir kez konuşmuştuk ama son bir kaç aydır haber alamıyordum ondan. Dicle'yi arayıp onu en sona bıraktım. Dicle telefonu açtıktan sonra hal hatır sorup biraz dertleştik. Daha sonra Dicle'nin dediği şeyle bana kal gelmişti. "Neden cenaze törenlerine gelmedin?" demişti. Biraz durduktan sonra kekeliyerek "N-ne töreni? Kim-kimin?" diye sordum.

"Nasıl ya? Senin haberin yok mu?" dedi Dicle.

"Kızım uzatmasana kimin diyorum sana?" aklımdan binbir türlü şey geçiyordu.

"Zeynep ve ailesinin. Yaklaşık iki ay önce önce babası, sonra annesi ve en sonda Zeynep'i öldürdüler Aslı." dedi. Şok geçiriyordum, yaşadığım hissin tanımı tam olarak buydu. Kıpırdayamıyordum ve elim ayağım titriyordu. "Nasıl oldu bu?" diye sordum biraz kendime geldikten sonra. "Abisi polisti biliyorsun. Abisinin üstüne bir iftira atılmış kim niye attı kimse bilmiyor ama adama baya baya pusu kurmuşlar Aslı tüm ailesini kaybetti hem ölümlerini gözleriyle gördü hemde kendi elleriyle gömdü onları. Tanıyordum ben abisini yıkıldı adam. Zeynep öldükten sonra çok kötü oldu ama hala dimdik ayaktaydı. Sadece seni arıyordu. Ne olduğunu bilmiyoruz ama Zeynep ölmeden önce ona bişey söylemiş onun için seni arıyordu. Tabii sen cenazede olmayınca seni bulmaktan vazgeçti." diye uzun uzun bir şeyler anlattı Dicle.

"Abisi umrumda değil Dicle. Neden bana haber vermediniz?" diye sitem edince derin bir nefes alıp " Özür dilerim her şey üst üste gelmişti. Ben biliyorsundur sandım. Belki telafisi olmaz ama İstanbul'a geldiğin zaman sana söz seni yanına götüreceğim." dedi. Onu onaylayıp telefonu kapatmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu elimden. Ben ikinci kez ailemi kaybetmiştim Zeynep benim kardeşim olmuştu, babası öz babamın bana yapmadığı babalığı yapmış, annesi ikinci annem olmuştu. Ben aylar önce ailemi kaybetmiştim ve haberim bile olmamıştı. Ayrıca abisi neden beni arıyordu? Onunla önceden tanışmamıştık ama açıkçası hiç umrumda değildi. Benim toparlamam gereken bir ruhum ve yanına en kısa sürede gitmem gereken üç mezar, içinde ailem olan üç mezar, vardı.

3.Bölüm Sonu

Sizce Ares neden Aslıyı arıyordu?

Acaba Ares, Aslıyı cenazede göremeyince aklına ne geldi?

Kaos konusunu alıyormusunuz? Bu ikili karşı karşıya geldiğinde yada birbirlerinin aradıkları kişiler olduğunu anladığında yanlış anlaşılmalar ortadan kalkana kadar olacak şeylerden ben sorumlu değilim.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi ve görmek istediğiniz sahneleri buraya yazabilirsiniz.

Yeni bölümde görüşmek üzere 👋

Loading...
0%