Yeni Üyelik
10.
Bölüm
@berilyavuz_

Sabah olduğunda kafamın içinde milyonlarca metal grubu aynanda şarkı söylüyordu. Baş ağrım yüzünden yüzümü buruşturup telefonuma uzandım. Yastığın altından alıp saate baktım. Saat 10:23'dü. Saati görür görmez yataktan fırladım. Kapıyı açıp çıkacaktım ki birinin beni kolumdan tutup yatağıma itmesi bir oldu.

 

"Annen sabahın köründe evden gitti. Seni kalktı ve evden çıkıyor sanıyor. Müdür, anneni aramakla beni tehdit ediyor. Bizim ki Hazar diye sayıklayarak uyuyor." Kaşlarımı çatıp karşımdaki bedenin neler demek istediğini anlamaya çalışıyorum.

 

"Sen kimsin?"

 

"Şimdi de hafıza kaybı rolü mü yapıyorsun? Arel ben! Ne çabuk unuttun en yakın arkadaşını!" Gücenmiş ve fazla öfkeliydi.

 

"Annem nerde?"

 

"Cehennemin dibinde!"

 

"Hazar ne alaka?"

 

"Ben de onu soracaktım! Sen Hazar'a-" Ona tokat attım. "Sakın bir daha benimle böyle konuşma!" Diyerek açık açık tehdit ettim onu.

 

"Stüdyoya geç kaldık farkında mısın?" Sesi bütün evi inletiyordu.

 

Haklıydı.

 

"Dün gece ne oldu?" Hazar, ben, Arel ve Lara ile konsere gitmiştik. Gayet de iyi eğlenmiştik. Ama bu tavırlarına anlam veremiyordum.

 

"Boşver şimdi dün geceyi. Kedini doyurdum. Beş dakikaya giyin ve hemen çıkıyoruz."

 

Odadan çıkmasını bekledim. Odadan çıktığında hızla üzerime siyah kazak ve siyah bol pantolon giyip kediyi odamda bırakarak kapıyı kilitledim. Kapıyı kilitlemeden önce de biraz salam ve su koymuştum. Arel ile dışarı çıktığımızda biraz daha rahatlamışa benziyordu. Hiçbir şey demeden ya da sormadan sadece onu takip ettim. Okula vardığımızda önce müdürün odasına gittik. Sabah alerjimin tuttuğunu ve okuldakilere bulaştırmak istemediğimi, bu nedenle derse geç kaldığımı söylediğimde bana şunu dedi:

 

"Şimdi bulaştırmayacak mısın?" Sorusu tokat gibi yüzüme çarparken olduğum yerde refleksle titredim.

 

"Fazla bir şeyi yoktu. İlaçlarını içince kendine geldi." Dedi Arel. İçimden ona şükür duaları ederken Giray Hoca yağ gibi tekrar üste çıkmayı başarmıştı.

 

"Madem önemli değildi neden 2 dersi de ektin?"

 

"Çünkü önemliydi!" Dedim ısrarcı bir şekilde.

 

"Önemli değil, dedi arkadaşın." Bize küçümseyerek baktığında sinirlerim tepeme çıkmıştı ama derin bir nefes alarak kendimi dizginledim.

 

"Orta şekerli." Arel bıkmış bir nefes gererek konuşmayı sonlandırdı. Müdürün odasından kapı dışarı edildiğimizde ikimiz de bir kahkaha patlattık. Tam o sıra Berk, yanında bir kızla yanımıza geldi.

 

"Senin gibi bir kıza yakışıyor mu hiç? Aşk peşinde koşup kariyerini siktir boktan bir konuma getirdiğine inanamıyorum. Beni her geçen gün şaşırtıyorsun Efsun Arslan." Adımı ve soy adımı küçümseyerek söylemişti. Arel, yumruğunu sıkarken ben onun üzerine yürüyüp işaret parmağımı göğsüne bastırdım.

 

"Birincisi: Aşk peşinde değilim. İkincisi: Kariyerimin düşüp düşmediğini bilemezsin. Ve üçüncüsü: Bütün derslerimi geçerken beni izlemekle kaldığın için üzgünüm, keşke daha fazlasını yapabilseydin." Dudak büzüp onunla aramdaki mesafeyi kapattım. "Sana hiç yakışıyor mu Berk Yılmaz? Daha dün başka kızla, bugün başka kızla? Kızların seni sevmesi için çapkın olmana gerek yok." Önüme düşen saç tutamını parmaklarına doladığında Arel bir kaç adım yaklaştı. Parmağımı Berk'in göğsünden çekip elimi havaya kaldırdım ve Arel'i yaklaşmaması için durdurdum. Berk, siyah saç tutamımla oynamaya devam ederken konuştu.

 

"Üzgünüm Efsun Arslan, seni kıskandırdığım için ve seninle takılmadığım için lütfen beni affet." Yalvarır gibi gözlerime baktığında kanım kaynıyordu. Öfke bütün vücudumu esir altına alırken birinin kolumdan tutup çekmesiyle sırtım sert bir duvara çarptı. Ardından o sert duvar arkamdan çekilip Berk ile arama girdiğinde şaşkınca ona baktım.

 

"Efsun'u elde etmek için ucuz numaralarına gerek yok. Çünkü o elde edemeyeceğiniz kadar güzel ve akıllı bir kız." Söylediği sözlerle yüzüm yanarken o Berk'in ensesinden tutmuş onu tehdit ediyordu. Arel beni elimden tutup kenara çektiğinde ona ters bir bakış attığımda bana uyarı bakışı attı.

 

Tek kaşımı kaldırdım. Ne oldu?

 

İki kaşını da kaldırıp indirdi. Ne olmadı ki?

 

Gözlerimi kıstım. Ne saklıyorsun Arel Demir?

 

Yavaşça kafasını sağa - sola salladı. Boku yedin.

 

Gözlerimi kıstım ve başımı sola hafifçe yatırdım. Ne olduğunu söyle artık!

 

Lara kollarını açarak sevgilisini kucakladığında ben gözlerimi kısarak Arel'i süzüyordum. Bir açık vermesini istedim ama vermeyince gözlerimi ondan uzaklaştırdım. Lara bana doğru gelip kollarını bana sarınca karşılık verdim.

 

"Ee dün geceden sonra naptınız?" Sesindeki imayı anlamamıştım.

 

"Uyudum." Diye yanıtladım onu.

 

Hazar, Berk'den uzaklaşıp yanıma geldiğinde bütün vücudum karıncalanmaya başlamıştı. Tam o sıra ders zili çaldığı için birbirimize veda edip sınıflara geçtik. DersDers Derya Hoca'yaydı ve ben şarkıya çalışmamıştım. O gelene kadar telefonumdan bir kaç kez şarkıyı dinledim.

 

M Lisa - Kim Bilir?

 

Var mısın, yok musun?

 

Az mısın, çok musun?

 

Kar mısın, yağmur mu?

 

Yoksa bulut musun?

 

Kim bilir kimin çilesi çok acep?

 

Kim bilir kimin düzeni yok?

 

Derya Hoca sınıfa girdiğinde kulaklıklarımı çıkardım. Bizi selamladıktan sonra yerine geçti ve hızlı bir şekilde yoklama alıp sırayla yanına çağırmaya başladı. Arel'e yaklaşıp fısıldadım. "Daha bir gün olmadı, ne bu quiz?" Diye isyan ettiğimde Arel bana ters bir bakış gönderdi. Senin hatan. Uyuya kalmasaydın. Yutkundum. Üzgünüm.

 

İnci, Nazlı, Koray ve Berk'den sonra sıra bana gelmişti. Arel'e göz ucuyla baktım. Bana yardım et. Bana doğruca baktığında ürperdim. Siktir git ve yap şu lanet olası dersi.

 

Derya Hoca'nın yanına ilerledim. Önünde duran sandalyeye oturup ellerimi kucağımda birleştirdim. Sözler önümde duruyordu ama ben hazır mıydım?

 

Kariyerini siktir boktan bir konuma getirdiğine inanamıyorum.

 

Beni her geçen gün şaşırtıyorsun Efsun Arslan.

 

Aptal düşünceleri kafamın içini tırmalarken onu tekrar şaşırtmak isteyen kalbime söz geçiremedim. Kalbim heyecanla çarparken kelimeler dudaklarımdan döküldü.

 

"Harika!" Derya Hoca ellerini birbirine çarptı. "Daha dün verdiğim şarkıyı kusursuz söyleyen tek kişi sen oldun." Teşekkür edip yanından ayrılarak sırama doğru ilerledim. Önümüzde oturan Berk hemen arkasını dönüp bencilce sırıttı. O sıra Derya Hoca Arel'i yanına çağırdığı için yalnız kalmıştım.

 

"Bu seferlik." Dedi tehdit ediyormuş gibi. Dudağı yukarı kıvrılmıştı.

 

"Ne bu seferlik?" Dedim onu ciddiye alamayarak.

 

"Bu seferlik başardın Efsun Arslan." Adımı ve soy adımı iğrenir gibi söyleyip önüne döndü.

 

Öfke içimde kaynıyordu. Derin nefesler alıp vererek kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Arel yanıma geldikten sonra defterime çizim yapmaya başladım. Bir kaç kişi daha dersini verdikten sonra teneffüs zili çaldı ve kantine gittik. Kendime şekersiz bir kahve alıp masalardan birine oturdum. Arel, Lara'yı almaya gittiği için masada tektim. Fakat kısa süre sonra Hazar yanıma gelmişti.

 

"Selam!"

 

"Selam." Kahvemden bir yudum aldım.

 

"Nasılsın?"

 

"Fena değil sen?" Teşekkür etmen gerekiyor Efsun!

 

"İyiyim."

 

"Teşekkür ederim bu arada."

 

"Önemli değil. Bir şey yaparsa buralardayım." Dediğinde tebessüm ettim. Arel ve Lara kısa süre sonra yanımıza geldiklerinde Lara'ya bir bakış attım. Bir önceki teneffüste ağzında bir şeyler gevelemişti.

 

"Konserden sonra ne yapmamı bekliyordun?" Dediğimde Arel'i öpmeyi bırakıp bana doğru döndü.

 

"Konserde sizi o halde görünce bir şeyler olur sanmıştım. Özür dilerim. Yanılmışım."

 

"Ne olduğunu söyleseniz mi artık?"

 

"Neden hatırlamıyorsun? Alkol tüketmedik bile." Dedi Lara.

 

"Onun küçüklüğünden beri B12'si düşük. 5 dakika öncesini bile unutacak kadar." Ne kadar dalga konusu olsa da Arel bunu ciddiyetle söylemişti. Çünkü gerçekten de öyle bir şey vardı.

 

"Öpüştük."

 

 

Loading...
0%