@berilyavuz_
|
Eve geldiğimizde çokta yüksek olmayan balkona tırmanıp içeri girdim. Kapıyı da anahtarımla açınca odama girdim. Önce kediyi kapüşonlumdan çıkarıp yatağın üstüne bıraktım. Sonra üzerimdeki kıyafetlerden kurtulup pijamalarımı giydim. Kediye baktığımda uyanmıştı ve beni izliyordu. Önce onu yıkamaya karar verdim.
Banyoya girip jakuziye su hazırladım. Sıcak su dolarken ben de kediyi almak için odama geri döndüm. Yatakta uyuma moduna geçmişti. Kucağıma alıp banyoya geri döndüğüm an kucağımdan yere atladığında ufak bir çığlık attım. Banyodan çıkmak için kapıya doğru koştuğunda ondan hızlı davranıp kapıyı sertçe kapattım.
"Annem uyanırsa seni sokağa atar." Dedim sessizce. Çünkü annemin kedi tüyüne alerjisi vardı.
Uslu uslu yere oturduğunda derin bir iç çektim. Su dolduğunda suyu kapattım ve kediyi kucağıma alıp yavaşça suya bıraktım. Sıcak suya kısa süre içerisinde alışmıştı. Keyifle miyavladığında gülümsedim.
"Aç mısın?"
"Miyav."
"Bu hayır mı demek?"
"Miyav."
"Peki bu ne demek?"
"Miyav."
"Miyav." Ağzımdan çıkan kelimeye şaşırırken kedi keyifle tekrar miyavladı.
Banyodan sessiz adımlarla çıkıp mutfağa ilerledim. Buz dolabı salam, sosis ve hazır sütlerle doluydu. Hepsinden azar azar alıp tabağa koydum. Mutfaktan çıkmak için ayaklandığımda çığlık attım. Dengemi ve tabağı korumuştum ama süt biraz yere dökülmüştü.
"Uyumadın mı yine sen?" Diye sordu babam kafasına bir bardak suyu dikleyip masanın üzerine koymuştu.
"Uyudum." Dedim o anki panikle.
Bana sorgulayıcı bir ifade ile baktığında hemen toparlandım. "Acıktım." Dedim. Kısa ve net bir cevaptı.
Daha fazla bir şey demeden mutfaktan çıktı. Derin bir nefes alıp rahatladım. Ardından yeri temizleyip bardağı tekrar doldurdum ve odama çıktım. Elimdekileri masanın üzerine bırakıp kedinin yanına döndüm. Siyah, tüylü kuyruğunu sallayarak suyun içinde yüzüyordu plastik ördeklerle. Onu bu halde görünce ufak bir kahkaha attım. O da miyavlayarak bana karşılık verdi. Elime biraz şampuan sıkıp kedinin vücudunu ovmaya başladım.
İşim bittiğinde kediyi bir havluya sardım ve çalışma masamın üzerine koydum. Onu iyice kuruladıktan sonra kurutma makinesiyle kuruttum. Yiyecekleri de önüne koyup yemesini beklemeden havluyu banyoya götürdüm. Geri geldiğimde bir kısmını yemiş ve yatağın üzerine uzanmıştı. Yanına oturup yorganı ikimizin de üzerine serdim. O uykuya dalarken ben de telefonuma biraz baktım. Arel'den bir mesaj vardı.
"Eve geldin mi?"
"Evet."
"Kaç saat önce attım mesajı neden geç cevap verdin?"
Kedinin fotoğrafını çekip ona yolladım.
"İşte benim kızım! İsim buldun mu?"
"Hayır."
"Bulunca ilk bana söyle."
"Tamam." Dedim ve daha fazla konuşmayı uzatmadan yatakta kaydım ve kısa süre içinde uykunun kollarına kendimi bıraktım.
Ertesi sabah saat 7'de alarmımın çalması ile uyandım. Üzerime siyah bol pantolon ve uzun siyah bir kapüşonlu giydim. Yatağa doğru baktığımda Ay Işığı'nın hala uyanmamış olduğunu gördüm. Uyanması gerekiyordu çünkü onu çantama atacaktım. Annem görmemeliydi. Eğer görürse beni evlatlıktan reddetme ihtimali %99'du. Çantamın içine eşyalarımı koyarken Ay Işığı için yer kalmadığını fark ettim. Gitar çantama baktım. Ona da sığmazdı. En son göbeğime baktım. Olmayan göbeğime. Ay Işığı'nı içime sığdırabilirdim. Yatağa ilerledim ve o sırada kapı tıktıklandı.
"Efendim?" Dedim olduğum yerde durup kapıya bakarken.
"Hazırlandın mı?" Diye kontrol etmek istedim dedi annem kapının arkasından.
"Çıplağım! Gelme."
"Annenden mi utanıyorsun?"
"Evet!"
"Tamam, kızma. Gidiyorum." Dediğinde derin bir nefes aldım ve Ay Işığı'nı kucağıma aldım.
Kucağıma alırken uyandı ve kıpırdandı.
"Yalvarırım, ses çıkarma." Dediğimde miyavladı. "Lütfen." Diye ısrar ettim. Sustu ve kucağıma sindi. İçime soktum. Kapüşonlu kazağımı pantolonumun içine soktum ve nefes alabilsin diye boğaz kısmını çekiştirdim. Derin bir nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Odamdan çıkıp mutfağa ilerledim. Annem kahvaltı masasını hazırlamıştı ve beni bekliyorlardı. Babamın yanına oturdum.
"Günaydın."
"Günaydın." dedi ikisi de.
"Vokal derslerin nasıl gidiyor?" Diye sordu babam.
"Çalışıyorum. Arel ile anlaştık. Daha sıkı çalışacağız. Uyumak yok!"
Annem memnun olmuş gibi gülümsedi ve tabağıma uzanıp zeytin, peynir ve biraz da yumurta koydu. Kahvaltımı bitirince odama geri döndüm ve eşyalarımı alıp babamın yanına döndüm. Arabanın içinde beni bekliyordu. Hızlı adımlarla arabaya bindim.
15 dakika sonra okula vardığımda sınıfa gittim ve eşyalarımı Arel'in sırasına bıraktım. Arel benden önce gelmişti ve kantinde kahve içiyor olma ihtimali çok yüksekti. Kantine gittiğimde Lara ile oturduğunu gördüm. Bir kahve alıp yanlarına gittim.
"Selam!" Diyerek sanldayeye oturdum.
İkisi de aynanda, selam, dedi.
"Sen bir gecede kilo mu aldın?" Dedi Arel şüpheyle karnımı süzerken.
Allah belanı versin.
"Gece çok yemek yiyince sindiremedim ve şişkinlik yaptı."
"Çizdiğin grafitileri gördüm. Cidden harika çizmişsin. Neden resim bölümünü seçmedin?" Diye sordu Lara samimiyetle.
Onunla ilk defa sohbet ediyor olmama rağmen bu samimiyetine anlam veremedim. Fakat yapmacılıktan çok uzaktaydı. Belki de Arel ben gelmeden önce bol bol nasıl mükemmel bir insan olduğumu ona anlatmıştır.
"Aslında resim yapmayı sevmiyorum. Kendimi Arel sayesinde geliştirdim ve boş zamanlarda üşenmezsem ya da Arel çok ısrar ederse onunla yapıyorum. Bir kariyer de düşünmüyorum. Yapmasam da olur aslında. Benim asıl hedefim müzik."
"Anladım. Yine de çok iyisin bu işte. Belki bir gün ben de size katılırım."
Lara'nın sadece grafik tasarım okuduğunu biliyordum. Daha önce hiç çizimlerini görmemiştim. Gerçi pek de merak etmiyordum.
Ay Işığı içimde kıpırdanırken varlığını hatırladım. Tamamen aklımdan çıkmıştı. Lara tuvalet için izin istediğinde uzaklaşmasını bekledim. Daha sonra Arel'e yaklaştım ve fısıldayarak konuştum.
"Karnımda kedi taşıyorum. "
"Vay canına! Dayı oluyorum." Diye bağırdığında ağzına elimle vurdum ve elimi çekmeden elimi ağzına bastırmaya devam ettim.
Elimi ısırdığında acıyla inleyerek geri çekildim ve kantinde oturan öğrencilerin bir çoğu bize bakıyordu. Ardından karnımda tekmeler hissederek acıyla dişlerimi sıktım.
"Ay Işığı'nı karnıma soktum."
"Hangi kesici aletle kanka?"
"Siyah kapüşonlumla. Nasılım ama?"
"Mükemmelsin. Ve kendi adını çocuğuna koyman çok ayıp." Dedi alınganlıkla. "Üstelik benim sana koyduğum isimdi."
"Başka isim bulamadım." Dedim alt dudağımı bükerek.
"Önemli değil." Dedi ve omzuma hafifçe vurdu.
"Program noldu?"
"Dün gece onun yüzünden uyumadım zaten. Gün sonunda detaylıca konuşuruz."
Zil çaldığında birlikte sınıfa girdik. İlk dersimiz vokaldi. Annemin mükemmel olmasını istediği dersim. Sıralarımıza yerleştik.
"Kedi nefes alıyor mu?" Diye sordu Arel fısıltıyla.
"Bilemiyorum." Dedim tedirginliğimi saklamaya çalışmadan.
Ardından Derya Öğretmen sınıfa girdi ve hepimiz ayağa kalkarak ona saygı gösterdik.
"Oturun." Dediğinde de oturduk.
Hızlı bir yoklama aldığında listeden rastgele isim seçti.
"Arel."
"Hass-" Dediğinde hocanın gözleri çoktan Arel'i bulmuştu bile.
"Yanıma." Dedi emir vererek.
Ben sessizce gülerken Arel kalkıp Derya Hoca'nın masasının başına gitti.
"Çalıştın mı?" Diye sorduğunda herkes başka bir şey yapıyordu.
Kimisi defterini karalıyordu. Kimisi de boğazını yumuşatıp kendini hazırlamaya çalışıyordu. Ben ise sırtımı duvara vererek kapüşonlumun boğaz kısmını gevşettim.
Arel beceriksiz yüksek notasını yaparken gülmemek için dudağımı dişledim. Önümde oturan Berk ise bana dönmüştü.
"Aslında vokalin Arel'e göre daha iyi. Ve Arel'in de gitar çalması senden daha iyi."
"Tabiki, olabilir böyle şeyler." Diye nazikçe onu onayladım.
"Eğer vokalde sıkıntı çekersen yardım ederim. Biliyorsun zaten ne kadar iyi olduğumu." Gülümseyerek başımı salladım.
Ondan daha iyi olduğumda buna gerek kalmayacaktı. Sınıfta en iyi vokal yapan o olabilirdi ama benim kadar hırslı olamazdı.
Bir kaç kişi daha yüksek nota yaptıktan sonra hoca adımı söyledi.
"Hadi göreyim seni." Dedi Arel sadece benim duyabileceğim şekilde.
Yerimden kalktım ve hocanın yanına gittim.
Yapabileceğim en iyi, en yüksek notayı yapmaya çalıştım.
"Senden daha iyisini beklerdim." Dediğinde sadece gülümsemekls yetindim.
Annem kesinlikle bunlara günlük bin dolar veriyordu sesimi beğenmemeleri için.
Bir şey söylemeden sırama geçtim. Benden sonra Berk'i çağırdığında onun mükemmel olduğundan bahsedip durdu. Teneffüste kantine gittik ve şekersiz, acı bir kahve aldım. Boş bir masaya geçtik.
"Berk ve senin arandaki fark ne çok merak ediyorum."
"Ben de bilmiyorum ve bu durum canımı sıkıyor."
"Hırs yapacaksın. Nefreti hırsa dönüştürmeyi öğreneceksin. Hem de Arel sayesinde." Dedi kendiyle gurur duyarak.
Gülümsedim.
|
0% |