@berilyavuz_
|
Okul çıkışı çantalarımızı toparlayıp sınıftan çıktık. Fakat o notta yazılanlar hâlâ aklımın bir köşesindeydi. Biri benimle gerçekten de oyun oynuyordu. Kim bir fırtınaya sığınmak isterdi ki? Bunu yazanın zihinsel yaşını merak etmiştim. Düşüncelerimi zihnimin arkasına attım. Temizlikçi eşyalarının bulunduğu odaya geldiğimizde okul çoktan boşalmıştı. Eşyalarımızı o odaya bıraktık ve süpürgeyi alıp Arel'in eline tutuşturdum.
"Ben ne anlarım temizlikten!" Diye nazlandığında ona öyle bir sert bakış attım ki yüzü kızarmaya başlamıştı.
Yerleri silmek için de kendime bir paspas aldım. Önce ilk kattaki koridoru yapacaktık. Okul üç katlı olduğu için fazla uzun sürmeyecekti. Yani ben öyle ümit ediyordum. Arel, yerleri süpürürken sinirden kendi kendine konuşuyordu. Ona gülerek baktığımda tepkimi görmemişti bile. Kafasını yerden asla kaldırmıyordu.
Koridor bittiğinde sınıflara girdik. Bu katta 5 sınıf olduğu için çabuk bitecekti. Yani umarım çabuk bitecekti. Arel, koridorun sonundaki sınıfa gitti. Ben de karşısındaki sınıfa girdim. Cam kenarlarındaki çöpleri çöp kutuna attım. Ardından yeri silmeye başladım. Kapılar sonuna kadar açık olduğu için Arel'in sesi gelmeye devam ediyordu. O kadar çok bağırıyordu ki gülmemek elimde değildi.
"Lanet olası pislikler, çöplerinizi alın götünüze sokun!"
Bu kattaki tüm sınıflar bittiğinde kendimi yorgunluktan yere attım ve emekleyerek koridora ulaştım. Arel benden önce varmıştı ve kafasını duvara yaslayıp soluklanmaya çalışıyordu. Tüm gücümle ayağa kalkıp hizmetlilere ait olan odaya yürüdüm. Çantamdan bir şişe su aldım ve Arel'in çantasına baktığımda suyu bitmişti. Koridora geri döndüğümde Arel'in yanına oturdum ve suyumu önce ona uzattım. Suyu yarısına kadar içtiğinde bana uzattı. Ben de geri kalan kısmını içip suyu bitirdim. Su biraz olsun iyi gelmişti. Ayağa kalkıp pet şişeyi çöp kutusuna attım ve paspası da alıp üst kata çıktım. Arel de kısa süre içinde bana yetişmişti. O süpürürken ben de arkasından siliyordum. Vücudumdan ter damlarken geri kalan altı günü düşündüğümde terim bir anda soğuyup vücudumu titretmişti. Arel de yorgunluktan hiçbir şey diyemiyordu.
Yarım saat sonunda son bir tane sınıf kalmıştı. O sınıfa girdiğimizde vücudumu esnetmek için kollarımı belimde birleştirdim. Tam o sıra yabancı bir ses duydum ve yabancı adımlarıyla biri bize yaklaşıyordu.
"Yardıma ihtiyaç var mı?" Sese döndüğüm de baştan aşağıya siyahlara bürünmüş bir erkek kapının pervazına yaslanmış bir pozisyonda duruyordu.
"Benim yerimi alabilirsin." Arel'in sesini duyduğumda varlığını hatırlayarak irkildim. Gözlerimi kapatıp açtığımda ne kadar yorgun olduğumu bir kez daha hissettim.
"Bu arada adım Hazar." Dedi siyahlara bürünmüş, İstanbul Beyefendisi'ni andıran çocuk. Elini bana uzattığında yorgunluğun etkisiyle sudan çıkmış balık gibi yüzüne bakakaldım.
Kendime gelmem için gözlerimi kapatıp açtım ve uzattığı elini sıktım.
"Ben de Efsun." Dedim.
"Memnun oldum." Dediğinde Arel de yanımızda belirmişti.
"Ben de Arel." Onlar kendi aralarında selamlaşırken ben işimin başına koyuldum. Kısa süre içinde Hazar da bana yardım ettiğinde Arel su almak için markete gitmişti.
"Hangi bölümdesin?" Diye sorduğunda doğrulup bir kez daha belimi esnettim.
"Müzik sen?"
"Fotoğrafçılık." Dedi gülümseyerek.
Başımla onayladım ama sanırım görmemişti hareketlerim o kadar yavaştı ki, hepsi yorgunluk yüzündendi.
"Neden bu cezayı aldınız?" Diye sorduğunda cezadan haberi olduğunu anlamıştım. Ama o konuya fazla değinmedim.
"Arel yü-" Dediğim anda Arel sınıfa girdi ve bize sularımızı uzatırken Hazar'ın sorusunu Arel cevapladı.
"Basit bir aşk mektubu yüzünden." Dedi küçümseyerek.
"Senin yazdığını sanmıştım." Dedim kendimi savunarak.
O kahkaha atarken ben yere oturup sudan bir yudum aldım. O an içeride Ay Işığı'nın da olduğunu farkettim. Yorgunluktan onu tamamen unutmuştum. Buz gibi suyu kafama diktikten sonra Ay Işığı'nı yanıma çağırdım. Yavaş ve sakin adımlarla kucağıma oturdu. Kafasını sevmeye başladığımda bir nebze olsun iyi hissettirmişti. Bu sınıf bittiğinde üst kata çıktık ve önce koridoru temizledik. Ay Işığı ne kadar etrafımda dolanmak istese de işimi zorlaştırdığı için Arel gibi bir canavara emanet etmek zorunda kalmıştım.
Onlar koridorda otururken ben ve Hazar sınıfı temizliyorduk. Hazar bana bir kaç soru sorarak beni tanımak istediğini iyice belli ettirmişti. Nerede yaşadığımı, nelerden hoşlandığımı, hayallerimin ne olduğunu ve bundan on sene sonra nerede olmak istediğimi falan konuşmuştuk. Onun da hayali fotoğrafçılıktı. 6 yaşından beri fotoğraflar, yapay zekalar, dijital görseller ve resim çizmekle uğraşmıştı. Bu kısa sürede onun hakkında çok fazla bilgiler aldığım için kendimi tebrik ettim. Arel'i sanırım 4 senede bu kadar bile tanıyamamıştım.
"Müzik zevkin ne?" Diye sordum zar zor alıp verdiğim nefesimin arasından.
"Genelde Türkçe şarkılar. Belli bir tarzım yok." Dedi. "Senin?"
"Belli olmuyor mu?" Zar zor otuz iki diş sırıtmay çalıştım ve başarmıştım da.
Beni biraz baştan aşağı süzdükten sonra çapkınca sırıttı. "Belli oluyor." Dediğinde tatmin olmuş gibi sırıttım.
Derin bir nefes verip silmeye devam ettim. Bir yandan petek ve cam kenarlarındaki çöpleri alıyordum bir yandan da yeri siliyordum. Üç tane işi aynanda yapabiliyor olmanın karşılığında 1 Milyon Dolar istiyordum. Bu sınıftaki işimizin bittiğini söylediğinde Hazar'a kısa bir bakış atıp sınıftan çıktım ve diğer sınıfa geçtim. Önceki sınıfa göre daha temizdi. Sınıfa kısaca incelediğimde hem belimi esnetiyordum hem de burundan nefes alırken ağızdan veriyordum. 2 tane cam kenarında meyve suyu şişeleri vardı sadece. Onun dışında geriye kalan 3 pencere temizdi. Petekleri incelediğimde araları ve üstleri tertemizdi. Yerlerde de bir kaç çamur izi vardı ama hemen halledilirdi. İncelemeyi bırakıp işe koyuldum. Tam o esnada Arel yanımıza geldi. Alnımdaki teri elimin tersiyle silip ona baktım. Elinde kocaman bir çamaşır suyu bidonu taşıyordu.
"Bu ne?" Dedim gergin bir nefes vererek.
"Leke, çabuk çıkar diye getirdim. Annem hep kullanıyor ve çokta etkisini görüyor."
Ilgın Teyze teşekkür ederim salak bir arkadaş yetiştirdiğin için bana.
O an, dur, dememe saliseler kala çamaşır suyunu yere döktü. Hazar beni bileğimden tutup sırtımı akıllı tahtaya çarptığında acı ile inledim ve yüzümü buruşturdum. Bir eli kolumu kavrarken, diğer eli başımın üzerindeydi.
"İyi misin?" Diye sorduğunda dehşet içinde Arel'in çamaşır suyu ile yerleri yıkadığını görüyordum. Bütün bidonu boşalttıktan sonra Hazar burada beklememi söyleyip dikkatli adımlarla sınıftan çıktı. 5 dakika sonra geldiğinde elinde siyah bir boya vardı. Arel'e uzattığında Arel'i baştan aşağı süzdüm. Üstü başı turuncu olmuştu. Hazar ise ona kumaş boya getirmişti. Arel boyanın ne olduğunu sormadan Hazar'ın elinden aldı ve sınıftan çıktı. Ben o sıra hızla etrafıma bakındığımda gözlerim Ay Işığı'nı arıyordu. Pantolonumun paçası çekiştirildiğinde yere baktım.
"Ne yapıyorsun?" Dedim ortamın gerginliği ile sinirim üzerimdeydi. Hazar çoktan yerleri temizlemeye başlamıştı bile.
Beni çekiştirmeye devam etti.
"Şimdi sırası değil. Hazar'a yardım etmem lazım." Deyip hazarın yanına geldim ve önce camları açtım. Ardından paspasla çamaşır suyunu temizlemeye koyuldum. Koku gittikçe artıyordu. Çamaşır suyundan başka bir hava girmemişti ciğerlerime. Gözlerimin önü kararmaya başladığında paspası yere attım. Paspastan çıkan ses Hazar'ı korkuttuğunda elimi duvara koydum ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Hiçbir işe yaramıyordu. Gittikçe baş ağrım daha çok artıyordu ve kafam boynumdan kopuyormuş gibi hissediyordum. Hazar'ın beni tuttuğunu hissettiğimde gözlerim, kahverengi gözleri ile buluştu.
"Cevap ver!" Diye bağırdığında konuşamıyordum. Bedenimi kucakladığında dudaklarını kulağıma yaklaştırdı. "Notu yazan bendim." Son cümle ile bilincim kapandı.
|
0% |