Yeni Üyelik
7.
Bölüm
@berilyavuz_

Gözlerimi açtığımda önce beyaz tavanı izledim. Ardından elimi tutan kişiye baktım. Annem. Başıma gelen olayları teker teker hatırladığımda vücudum titredi. Annem uyandığımı fark edip oturduğu koltuktan doğruldu.

 

"İyi misin?" Bu soru beni rahatlatmıştı. Henüz azarlamayacaktı. En azından eve gidene kadar.

 

"İyiyim, neredeyiz?" Diye sordum.

 

"Bayıldın Arel yüzünden." Öfkeyle baktığı yere baktığımda Arel ayakta dikilirken kafasını telefonuna gömmüştü. Yanında da Hazar vardı.

 

Bana söylediği son cümleyi hatırladığımda babamın sesini duydum. Diğer tarafımdaydı ve saçımı seviyordu. "Serumun bitsin eve gideceğiz." Dedi.

 

O an aklımda tek bir soru vardı. Ay Işığı neredeydi? Arel'e bir bakış attığımda dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini hafifçe yumdu ve açtı. Güvende.

 

Eve geldiğimizde Arel, ben ve annem evdeydik. Babamın işe gitmesi gerektiği için bizi bırakınca şirkete gitmişti direkt. Hazar'a gelmemesini söyledim. Başımın kalabalık olmasını istemiyordum. Annem zaten yeterince Arel'i azarlayarak gürültü yapacaktı.

 

Beni doğrudan odama götürdüler. Annem aç olup olmadığımı ve ne yemek istediğimi sordu. Bir şey istemediğimi söyleyecektim ki hızla odamdan çıktı. Arel'i de bileğinden tutup peşinden sürükledi. Yatağa oturdum ve yaşadıklarımı düşünmeye başladım.

 

Arel ile yediğimiz ceza,

Temizlik yapmamız,

Hazar'ın gelişi,

Ay Işığı'nın paçamı ısırması ve beni pencere tarafına sürüklemesi. Ama benim inatla gitmemem. Biliyordu.

Ve sonra da bayılmış olmam.

 

Arel'e hemen mesaj attım.

 

"O nerede?"

 

Anında cevap geldi.

 

"Benim evimde."

 

Derin bir nefes alıp verdiğim sırada mutfaktan annemin bağırışları gelmeye başladı.

 

"Ben kızımı sana emanet ettim. Sen nasıl çamaşır suyu getirirsin! Bilmiyor musun alerjisi olduğunu?"

 

"Özür dilerim, İpek Teyze."

 

"Cevap verme bana!" Dayanamayıp odadan çıktım ve mutfağa ilerledim.

 

"Anne, yeter!"

 

"Ceza aldığınızı da biliyorum! Sakın yalan söylemeye kalkmayın." En azından kediyi bilmiyordu. Derin bir nefes aldım.

 

"Elektronik gitar dersini vermişsin?" Dedi soru sorar gibi. "Ayrıca yüksek notayı da yapmışsın."

 

"Evet, Berk'i çatlatmayı başardı sonunda." Dedi Arel büyük bir özgüvenle.

 

"Sen kes sesini!" Annem onu susturduğunda elindeki kepçe ile çorbayı karıştırırken tekrar bana döndü.

 

"Nasıl yaptın?"

 

"Hile yaptım." Dedim başımı kaldırarak. Arel bana şaşkınca bakarken annem benden devam etmemi bekliyordu.

 

"İnternette bulduğum bütün ses değiştirici ilaçları ve iksirleri aldım. Bu sayede sesim güzelleşti." Yalandı. Hepsi uydurduğum hikâyeden ibaretti. Ama insanlara duymak istediği şeyleri söyleyecektim. Çünkü onlara ne kadar çok doğrusunu anlatırsam anlatayım hep bir hile yapmışım gözüyle bakacaklardı. Oysa ben, kimse sesimi beğenmezken bile kendi kendime gelişip başarmış ve insanları şoka uğratmıştım. Kendimle gurur duyuyordum.

 

Arel inanmış gibi beni süzüyordu. Gerizekalı. Annem tabiki inanmamıştı. 40 senedir müzikle uğraştığına emindim sadece, çok çalıştım, kendi başıma başardım, dememi beklediğinde önceki düşüncelerimden dolayı utandım ve doğrusunu söyledim.

 

"Senin de yaptığın gibi anne." Dedim. "Abartılacak bir şey yok. Çok çalıştım. Kendime güvendim ve aldım. Uyku yok, çalışmak var taktiğini kullandım."

 

Annem gururla başını salladı. Bu bile yeterdi. Gözlerim dolduğunda elindeki kepçeyi bırakıp bana sıkıca sarıldı. Arel de ağlamaya başladığında o da bize katıldı. Annem bizden ayrıldığında Arel'e sert bir bakış attı.

 

"Bir daha çamaşır suyu yok!"

 

"Onun yerine başka bir şey olur." Dedi sırıtarak ve ardından ekledi. "Şaka şaka."

 

Arel evine gittiğinde ben de anneme akşam yemeği için yardım ediyordum. Salatılığı doğrayıp salata kâselerine koyarken anneme sordum.

 

"Sence 10 sene sonra nerede olacağım?"

 

"2034 Dünya Metal Müzik yarışmasında." Dedi. "Bir bakarsın mezun olunca da o yarışmaya katılırsın. Yeteneğine göre ve kusursuz olmana bağlı."

 

"Her sene oluyor mu?"

 

"Sanırım. Pek bir bilgim yok. Ama sen yine de mükemmel olmaya çalış." Deyip gülümsedi.

 

Babam işten geldiğinde birlikte sofraya oturduk ve yine konu benim başarılarıma geldi. Annem özetle üzerinden geçtiğinde ben yemeğimi yemeye odaklandım. Babam bir yandan sırtımı seviyor, bir yandan da beni övüyordu. Yemeğim bitince odama çıktım. Önce duşa girdim ve duşa girmeden önce kolumdaki serum için yapıştırılan pamuğu hızlıca çekip attım. Küvete sıcak suyu doldurdum. İçine girip bütün bedenimin gevşemesine izin verdim.

 

Saat 05:00'da alarmın sesi ile uyandım. Hızlıca pijamalarımdan kurtuldum ve duşa girdim. Soğuk suyun altında ayılmaya çalışırken bedenim üşüyordu ama kısa süre içinde alışmıştım. 7 dakika geçtikten sonra hızlıca üzerime siyah bir kazak ve siyah bol bir kargo pantolon geçirdim. Bugün Ay Işığı'ma kavuşacaktım. Arel'e uyumadan önce milyonlarca kez mesaj atmıştım Ay Işığı'nı getirmesi için.

 

Mutfağa yavaş adımlarla ilerledim. Ekmek ve sandiviç için malzemeler çıkardım. Fazla zamanım yoktu. Sandiçin içine salam, kaşar ekleyip büyük ısırıklarla bitirmeye çalıştım. Hatta son lokmamı yutamadan evden dışarı attım kendimi. Tam o sıra kapıya yaklaşan Arel'i gördüğümde ona doğru koşup kollarımı boynuna doladım. O da bana sıkıca sarıldıktan sonra ayrıldım ve yanında yerde duran kediye baktım. Onu kucağıma alıp severken yola koyulduk.

 

"Teşekkür ederim." Dedim Arel'e doğru.

 

"Rica ederim." Dedi gülümseyerek.

 

Stüdyoya vardığımızda her zamanki gibi Berk ile karşılaştık.

 

"Günaydın." Dedi gülümseyerek.

 

"Günaydın." Dedik Arel ile aynanda.

 

"Vokal mi çalışacaksınız?"

 

"Evet ve sanane?" Dedi Arel.

 

"Belki yardıma ihtiyacınız olur diye düşünmüştüm. Nasıl olsa sizden iyiyim." Otuz iki diş sırıttığında yumruğumu sıktım. Yüzüne geçirmemek için kendimi zor tutuyordum.

 

"Teşekkürler ama biz bize yetiyoruz." Dedim gülümseyerek.

 

"Hmm, ikiniz bana karşı yani?" Neyine güvenerek konuşuyordu.

 

Ona iyice yaklaştım. Aramızda bir adım kaldığında konuştum.

 

"Teke tek." Dedim gözlerinin içine bakarak.

 

"Cesur kızları severim. Senden de bunu beklerdim Efsun."

 

"Ben, beni sevemeyeceğin kadar cesur olacağım. Öyle cesur ve güçlü olacağım ki bana karşı savaşmak yerine benimle birlikte savaşmak isteyeceksin." Kendimden emin bir şekilde sırıttım. "Ne kadar istesen de yanıma almayacağım seni." Ellerimi belime yerleştirdim ve tek kaşımı kaldırıp onu küçümseyerek süzdüm.

 

"Babam üzerine yemin ederim ki asla seninle savaşmak istemeyeceğim. Ama bunu kendim için değil. Senin için yapacağım." Beni soru işaretleri ile baş başa bırakıp uzaklaştığında Arel'i kolundan tutup önüme fırlattım. Sırtından itikleyerek ses geçirmez odalardan birine önce onu arkasından da kendimi soktum.

 

"Ceza yemiş olabiliriz! Hata yapmış olabiliriz! Ama bu asla kariyerimizi etkilemeyecek! Etkilememeli! Buna izin vermeyeceğiz! Onun yerine ne yapacağız? Daha çok çalışacağız! Mükemmel, kusursuz ve hatta öyle bir kusursuz olacağız ki insanlar kusursuz kelimesini unutacaklar. Kusursuz ol, kusursuz yap şu işi ve benzeri demek yerine onlar gibi ol, diyecekler." O kadar çok bağırmıştım ki boğazım acımaya başlamıştı. Çantamdan bir su şişesi çıkartıp biraz içtim.

 

"Enerjine aşığım! Sonuna kadar arkandayım!" Dedi Arel ellerini çırparak. Ay Işığı ise yerde yuvarlanıyordu.

 

"Arkamda olma! Bu ikimizin savaşı!" Dedim su şişesini çantama yerleştirirken.

 

Nefesimi düzene sokup boğazımı temizlerken Arel de müziği ayarlamaya çalışıyordu.

 

Death - The Voice Of The Lost Soul

 

Pain is my passion

(Acı benim tutkum)

 

The streets are bleeding

(Sokaklar kanıyor)

 

Can you hear the sound of my bones breaking?

(Kemiklerimin kırıldığını duyabiliyor musun?)

 

Can you feel it i can’t trust myself anymore

(Artık kendime güvenemiyorum)

 

I am someone else

(Ben başka biriyim)

 

Will your tears erase my sins?

(Gözyaşların günahlarımı silecek mi?)

 

There’s a stranger inside of me

(İçimde bir yabancı var)

 

I loose control, i loose my will

(Kontrolü kaybediyorum, irademi kaybediyorum)

 

Soon i’ll become the son of violence

(Yakında şiddetin oğlu olacağım)

 

Soon i'll become the voice of the lost souls

(Yakında kayıp ruhların sesi olacağım)

 

Will your tears erase all my sins?

(Gözyaşların günahlarımı silecek mi?)

 

Now i've lost control

(Şimdi kontrolü kaybettim)

 

Will your hear the voice in my soul?

(Ruhumdaki sesi duyacak mısın?)

 

Can you save me now?

(Şimdi beni kurtarabilir misin?)

 

Stop watching my life, i’m gonna live. İt stop watching your life, you got to live it.

(Hayatımı izlemeyi bırak, yaşayacağım. Hayatını izlemeyi bırak,yaşamalısın.)

 

 

Loading...
0%