@berilyavuz_
|
Şarkı bittiğinde terleyen vücutlarımızı koltuklara attık. Ay Işığı yerde yuvarlanırken bir yandan beni izliyordu. Ona bakıp gülümseyerek onu izledim. Yaptığım koltuktan kalkıp onu sevmek istiyordum ama kalkacak hâlim kalmamıştı. Arel karşımdaki koltuğa uzanmış tavanı izliyordu.
"Sence Lara'dan olur mu?" Diye sorduğunda gülmemek için alt dudağımı ısırdım.
"Olmaz." Dedim ukala bir sırıtışla.
"Neden?" Bu soruyu sorarken bakışlarını tavandan uzaklaştırıp bana doğrulttu.
"Çünkü o kız mükemmel bir varlık ve senin yanında fazla olur." Sırıtışım büyürken kahkaha attım. Bana göz devirip öldürücü bakışlar atmaya başladığında uzandığım koltuğa sindim.
"Peki, nasıl mükemmel olabilirim, Profesyonel İlişki Uzmanı Efsun Arslan?"
"Çok çalışarak."
"Onu anladık zaten gerizekalı!" Dedi beni azarlayarak.
"Geç kalacağız!" Dedim panikle saati kontrol ederken.
Eşyalarımızı toparlayıp hızlıca stüdyodan çıktık. Berk ile tekrar karşılaşmamak içimi rahatlatmıştı. Okula vardığımızda zil daha yeni çalıyordu. Dolaptan bir kaç adet defter aldım ve sınıfa girdik. En arka, duvar tarafına oturduk ve her zamanki gibi sırtımı duvara vererek defterimi açtım.
"Teklifim hakkında ne düşünüyorsun Efsun'lu Gitarist?"
Ne?
Şaşkınlık içerisinde deftere bakıyordum. Bana yazdığı mektup ve kulağıma fısıldadığı şeyler aklıma geldiğinde ürperdim. Fatih Hoca'nın sınıfa girişi ve adım seslerini duymamla dikkatimi ona vererek ayağa kalktım. Oturmamızı işaret ettiğinde de yerimize oturduk. Kısa bir yoklama aldığında sırayla öğrencileri yanına çağırmaya başladı. İnci, Haktan, Berk, Asya, Mert ve Arel derken Efsun dediğinde boğazımda kalan su ile öksürdüm. Heyecan yapma, diye uyardım kendimi. Arel yanıma gelip sırtıma vurduğunda boğazıma kaçan sudan kurtulup kendimden emin adımlarla Fatih Hoca'nın karşısına oturdum. Gösterdiği hareketleri yapmaya başladım. Bir kaç tekrar yaptıktan sonra o yapmadan hepsini ezbere yaptığımda şaşkınlıkla beni inceledi. Ama bekliyordu. Yüz ifadesi benden bu performansı beklediğini açıkça gösteriyordu. Gururla gülümsedim ve ayağa kalkıp yerime geçtim. Bir kaç kişi daha dersini verdikten sonra teneffüs zili çaldı.
Kantine gittiğimizde Arel, tek başına oturan sevgilisini gördüğünde yanına gidip kollarını sevgilisine dolayarak yanağını öptü. Arel'i sırtından ittirip kıçını sandalye ile buluşturduğumda mutlulukla, selam, dedim. Ardından kahve almak için kantine yaklaştım. Kahvemi karton bardağa koyduğumda yanımda Hazar'ı gördüm ve gülümsedim. O, bana daha içten gülümsediğinde mutluluğun kaynağını merak etmiştim.
Kahvelerimizi doldurduktan sonra paramı cebimden çıkarmakla uğraşıyordum ki benden hızlı davranıp ikimizinkini de ödedi. Ağzım açık kalırken doğru sözcükleri aramaya koyuldum.
"Teşekküre gerek yok." Dedi centilmence bir tavırla.
"Teşekkür ederim." Dedim yüzüm kızararak.
Birlikte, Arel ve Lara'nın yanına vardığımızda bizim için ayrılan sandalyelerimize oturduk. Arel çikolatasını yerken bir yandan da Lara ile gülüşüp duruyordu. Uzanıp elinde tuttuğu çikolatasından bir ısırık aldığımda dudaklarımı yalayarak çikolatayı yuttum.
"Teşekkür ederim." Dedim sinsice sırıtarak.
"Haram zıkkım olsun, boğazında kalsın inşallah, amin." Dediğinde boğazımda erimeye bıraktığım çikolata boğazıma kaçtığında yüzümü buluşturup öksürmeye başladım. Hazar, sırtıma vurup beni kendime getirince utanarak teşekkür ettim. Önemli olmadığını söyleyerek elini sırtımdan çekmedi. Kahverengi gözleri beni incelerken bakışlarımı ondan kaçırıp Arel'in üzerine diktim.
Bir an önce zilin çalmasını ve bu lanet olası, utanç verici durumdan kurtulmayı her şeyden çok istiyordum. Tenimin kıpkırmızı olduğunu düşünüyordum. Eli hala sırtımda duruyordu. Dokunuşunun altında titredim. Arel, kısa süreliğine bize baksa da hiçbir müdahele bulunmamıştı. Onun canına okuyacaktım. Kendime içten içe yeminler ve sözler verirken zil çaldı. Derin bir nefes alıp kendimi rahatlatmaya çalışırken ayağa kalktım ama Lara henüz tatlı sevgilisiyle konuşmaya ara vermediği gibi ayağa da kalkamadığı ve sandalyesini önümden çekmediği için ayağım onun sandalyesine takıldı ve geriye doğru düşerken sırtım sert bir duvara çarptı. Çarptığım duvara döndüğümde Hazar'ın kaslı vücuduna çarptığımı anlayarak yüzüm daha çok kızardı. Ardından terlemeye başlamamla içimden kendime ve Arel'e lanetler okudum. Beni belimden tutup çevirdiğinde kahverengi gözleriyle buluştu gözlerim. Utançla kızarmaya devam ederken o, iyi misin? Diye sordu. İlk başta sorduğu soruyu anlamayarak suratına mal mal baksam da gözlerimi kapatıp açarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
"İyiyim." Dedim sorduğu soruyu hatırladığımda. Arel ve Kara ayağa kalktıklarında biz de kısaca vedalaşarak ayrıldık. Sınıfa giderken Arel'in kolunu tuttum ve tuttuğum yere tırnaklarımı geçirdim.
"Ne oldu?" Dedi hafif bir inlemenin ardından.
"Ne olmadı ki?" Dedim sinirli bir şekilde ve onu dar bir koridorun içine sokup duvara yasladım. "Beni iyi dinle." Fısıldayarak konuştuğumda nefesim yüzüne çarpmıştı. "Amacının ne olduğunu bilmiyorum ama senin yüzünden türlü türlü işkencelere maruz kaldım."
"Ne oldu?" Dehşet görmüş gibi yeşil gözlerini karanlıkta kocaman açarak.
"Bir. Öksürdüm ve Hazar sırtıma dokundu. İki. Lara'nın sandalyesine takıldım ve Hazar tuttu."
"Yani, sonuç?" Dedi umursamaz bir tavırla. Ona daha çok yaklaşıp elimi boynuna doladım.
"Utandım." Dedim dişlerimi sıkarak.
Elimin altından zar zor konuşmaya çalıştı.
"Yani, aşık olduğun için beni mi suçlayacaksın?" Dediğinde bir ses duydum. İkimiz de karanlıkta bize doğru yaklaşan bedene baktığımızda Lara'yı gördük. Bize dehşet görmüş gibi bakarken elimle Arel'in boynunu sıkmaya devam ediyordum. Fakat vücudum çok yakın duruyordu ve bu Lara'yı rahatsız etmişti. Ben onun yerinde olsaydım ben de kıskanırdım, diye düşünerek üç adım geri çekildim. Arel yarı bir şekilde eğilip öksürmeye başladığında Lara hemen yanına koştu. Ben yaptığım hata yüzünden kendimden nefret ederek onları karanlık, dar koridorda yalnız bıraktım.
Sınıfa döndüğümde Derya Hoca çoktan gelmişti. Korku ile yutkunur konuştum.
"Geç kaldığım için özür dilerim, tuvaletteydim ve karnım ağrıyordu." Dediğimde beni süzdü. Tek kaşını kaldırarak dikkatlice incelediğinde vücudum yandı.
"Arel ile iş mi pişiyordun?" Sınıftakiler gülerken benim vücudum karıncalanmaya ve yanmaya devam ediyordu. Söylediği söz midemi bulandırmaya başladığında elim karnıma gitti. Öğüreceğimi anladığım sıra sınıftan koşarak çıktım ve tuvalete gittim. Midemdeki kahveyi tamamen çıkarttığımda sabunlu su ile kendimi temizledim ve koridora çıktım. Yerde duran siyah tüylü şey dikkatimi çektiğinde onu hemen kucağıma aldım.
"Buraya nasıl geldin?"
"Miyav." Beni üzgün bir şekilde izlerken kafasını koynuma soktu. Yere oturup sırtımı duvara verdim ve biraz onu sevmenin zararı olmayacağını düşünerek kafasını sevmeye başladım. Daha sonra bir elin bana uzandığını gördüğümde hızla ayağa kalkıp Arel'in boynuna sarıldım. O sıra kedi kucağımdan düşerken sinirle miyavladı ve dış kapıdan dışarı çıktı. Arel de sarılışıma karşılık olarak sırtımı sıvazladığında geri çekildim.
"Az önce seni öldürmek isteyen kadına sarılıyorsun." Deyip güldüm. O da karşılık olarak güldüğünde sordum. "Bir sorun çıktı mı?" Lara ve ilişkisini soruyordum. "Hallettim." Diyerek göz kırptığında içim rahatladı.
Sınıfa girdiğimizde bütün gözler bize döndüğünde kendimi şimdiden ünlü gibi hissediyordum. Derya Hoca bize öfkeyle baktığında sıramızın başına geldi.
"Neden sınıftan izinsiz çıktın ve sen neredeydin?" Sorusu önce bana sonra Arel'eydi.
"Midem bulandı. Kendimi kötü hissediyordum ve sakinleşip geldim."
"Ufak bir yangın çıkarttım mutfakta ve hizmetli abla söndürmeden çıkamazsın deyip kapıları kilitledi."
Gülmemek için dudağımı ısırdım.
|
0% |