@bernaa
|
Oy vermeyi ve fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın gerçekten kitap hakkındaki yorumlarınızı merak ediyorum ✨💃ha bu arada instagram üzerinden gelin takipleselim Gt var tabiki @bookstagram7b
30 Aralık 2010
Herkesin bir sınırı olmalıydı, insanlara karşı koyduğu, kimsenin annenin dahi gecemiyecegi bir sınır... O sınırı bir kez herhangi bir insanın geçmesine izin verirseniz duvar yıkılır yok olur,asıl yıkılan, zarar gören siz olursunuz. İnci bir kere o sınırı geçmesine izin vermişti ilk annesine , kardeşi için, bu hayattaki tek varlığı içindi ve hayattinin hatasını yapmıştı o 21 - 22 yaslarindayken annesinin evlenmesini desteklemişti çünkü babasına çok kızgındı onu bırakıp gitmisti . Nerden bilebilirdi ki üvey babasının sapık çıkacağını, hayatının hatasını yapmisti, kendi hayatını da kararmıştı, kardeşinin hayatını da, bunun için zaten pişmanlık duyuyordu. Annesinin kendini bu kadar sevip, Elvan'a düşman olmasıni anlayamıyordu. Babasıda onu çok severdi "İnci'm" derdi saçlarını öperdi. İnci isterdi ki Elvan da baba, anne sevgisiyle büyüsün. Ama Elvan nefretle büyüdü ilerde o da çocuklarına annesi gibi davranmasın diye ona annelik bile yapıyordu, herşeyiyle ilgileniyordu. İnci yine okulda dersleri biter bitmez restorana gelmişti. Her zamanki gibi önlüğünü giydi siparişleri almaya gidiyordu ki Funda kapıdan girdi. Gülümsedi, saçlarına perçem kestirdiğin farketti. "günaydın hayatım nasılsın" İnci'nin yanağından makas aldı "günaydın, perçem yakışmış" "ah bir de önüme gelmese nasıl çalışcaksam,neyse önlüğü giyip geliyorum" İnci masaları temizledi bu sırada müşteriler gelmeye başlamıştı bile, iki arkadaş grubunun siparişlerini alıp mutfağa giderken telefon çaldı. Ekrana baktığında Elvan'in öğretmeninin aradığını gördü. Kalbi hızla çarparken elini koydu. "buyurun Fatih Bey" "İnci Hanım, Elvan oyun oynarken düşmüş, dudağı patlamıs hastaneye getirdik" İnci ilk bulduğu sandalyeye oturdu "ne,durumu nasıl hangi hastane" İnci restorandan bir hışımla çıktı. Hastaneye kadar koşarak gitti acilden girdiğinde Fatih Öğretmeni gördü. Beş adımda önünde durdu, Fatih Öğretmen onu bu şekilde görmeyi beklemiyordu, ağlamaktan gözleri şişmiş yanakları soğuktan kıpkırmızı olmuştu. Omuzlarından tuttu, tutmazsa bayilacagindan korktu "Sakin ol o iyi sadece iki dikiş attılar, iğne yaptılar, ağrı kesici serum yaptılar şu an uyuyor" İnci derin bir nefes aldı o anın heyecanıyla Fatih'e sarıldı. Fatih kollarının arasındaki bu kadına bakakaldı inceden burnuna kiraz çiçeği kokusu geliyordu bu kar kış kıyamette anlayamadı, parfümünün öyle olduğunu düşündü. İnci ise kollarına sarıldığı bu adamın sıcacık tarafına gülümsedi toprak gibi kokuyordu o kadar güzel bir kokuydu ki daha da sokuldu naptığı hakkında en ufak bir fikri yoktu ve şu an burda biraz sakinleşmek istiyordu. Yarım saat sonra Elvan'in serumu bitmisti ama hâla ağlıyordu dudağına dokunamıyor, konuşamıyordu İnci nasıl sakinlestirecegini bilemedi montunu giydirirken içeriye doktor girdi. "geçmiş olsun,bir kaç gün pipetle beslenmeniz lazım onun dışında ağrıları olabilir o yüzden toz ağrı kesici yazıcam suyla içirirsiniz, dikkat et kendine küçük hanım bir dahakine dikkatli oyna" Elvan ağlayarak kafasını salladı "Bir kaç gün rapor yazarmısınız" Fatih doktordan rapor almaya gitti o sırada İnci Elvanı giydirip kucağına aldı "abla, evde tek kalmak istemiyorum" "tek mi, neden tek kalicak mışsın bakalım ben ne güne duruyorum" Elvan biliyordu, anlıyordu ablası yine onun için kendinden vazgeçiyordu hayır demek istedi sen okula git ben başımın çaresine bakarım demek istedi diyemedi korktu evde onu öldürmek için bekleyen iki canavar vardı, hemen büyümek istedi bir kez daha . Ama yine beklemek zorundaydı...
Günümüz Benim için zamanında yapılan tüm fedakarlıkları bir şekilde ödemem gerekiyordu bunu kendini avutuyor gibi yorumlayabilirsiniz. Ben de avutuyor olabilirim bilmiyorum avukat olup da ablamın ölümünü araştırıcağımı söyleyip durdum yıllarca işte sadece söylemekle olmuyormuş, ben korkaktım belki de, Cihan hoca haklıydı ki herşeyden korkuyor olabilirdim,sevilmemekten, terk edilmekten, unutulmaktan, kaybetmekten, hepsini yaşamıştım en dibine kadar hem de şimdi de yine kendi vicdanımı susturmaya gelmiştim ikinci yuvama, buraya her gelişimde hatıralar bir rüzgar olup kafamda kasırga oluyordu sanki her köşe başında oynadığım, kavga ettiğim, düşüp yaralandığım ve tanımadığım bir şefkatli ses...elimdeki torbalarla içeri girdiğimde yıllardır burada güvenlik olan Seyfettin Abi ye gülümsedim. -hoş geldin Elvan kızım -hoş bulduk Seyfettin Abim, nasıl gidiyor -valla oturuyoruz sabahtan akşama kadar Seher Hanım duymasın. Kıkırdadım -gidip söylerim Seher Anneme -kız Elvan.. Elvan sakın söyleme Geriye dönüp elimle öpücük gönderdim göz kırptım. Zaten söylemeyeceğimi biliyordu ama işte çocukluktan beri böyle güldürürdü beni. Biraz daha yürüyüp avluya girdiğimde ilk Sevgi gördü beni arkadaşlarıyla koşarak yanıma geldi boynuma sarıldı. -Elvan abla kaç zamandır yoktun çok özledik seni. -bende çok özledim Sevgiciğim ama işler yoğundu Kızlara hepsine sarılıp hediyelerini verdim ayağa kalktığımda bahçede az önce Sevgi'nin indiği ve hala sallanmakta olan salıncağa kaydı gözlerim çok büyük bir elma ağacına kuruluydu ağaç o kadar yaşlıydı ki artık meyve vermiyordu ama gövdesi hala çok kalındı. Bu ağacın gölgesinde büyümüştük resmen, saklambaç oynardık, sallanmak için kavga eder bazen de gölgesinde uyur kalırdık az düşmemiştim bu ağaçtan ... Eskiden bizim yurdun yanında erkek yetiştirme yurdu vardı bir ara kız erkek karışık oynardık onlar bizim bahçeye girdiğinde Seher anne kızardı, Seyfettin Abi ufak tefek dal parçası bulur onunla kovalardı. Artık erkek yurdu kapanmıştı anılar geride kalmıştı. Hala ağaca bakarken bir anda çocukluğum belirdi gözümün önüne koşarak salıncağa giden her şeye rağmen cıvıl cıvıl bir çocuk. Sanki ablası ölmemiş gibi gülen, annesi onu terk etmemiş gibi salıncağa binmekte hevesli bir kız çocuğu... Hayallerime öylesine dalmışım ki dibime kadar gelip bana seslenen Seher Anneyi görmemişim. Gözümü silip kocaman gülümsedim. -hatıralar can yakar bazen evladım, ama hatıradır işte unutmak için yeni anılar biriktirmelisin, sen buraya ilk gün gelen korkmuş kız çocuğu değilsin, sen şimdi koscaca avukat en önemlisi güçlü bir kadın olarak geldin yeni evlatlarımın ablası olarak. Yüzümde acı bir tebessümle gülümsedim, yıllarca anne olamamış bu kadının şimdi onlarca evladı vardı garipti hayat işte illa bir yerden almalıydı ki en iyisini verebilsin. Her şeyi o yüzden sımsıkı tutmamamız gerekirdi. Biraz geçmişten konuşup, hasret giderdikten sonra yurttan ayrıldım bu sefer arayı çok açmayacağıma söz verdim kızlarıma. Dövüş sanatları merkezine girdikten sonra geçen hafta benim saçma bilgilerimi alan kadına gülümsedim. -geç kaldınız Cihan bey çok kızar geç kalanlara. -sorun yok ben onunla konuşurum. Siyah taytımı ve uzun beyaz T-Shirt giyip salonun kapısını tıklattım,ilk önce kafamı uzattım anladığım kadarıyla burda bile şimdiden düşman edinmistim başta Cihan Hoca olmak üzere herkez bana baktı, tamamen içeri girip kapıyı kapattım. -özür dilerim çok önemli bir işim vardı. Cihan Hoca ters ters baktı -bir daha olursa dersten atılırsın Kafamı sallayıp usul usul yerime geçtim şimdilik sakinliğimi korumam lazımdı. Cihan hoca bir kaç teknik hareket gösterdikten sonra İlayda cadısını yanına çağırdı -şimdi gösterdiğim hareketleri seçeceğim kişiyle bir de sen gostericeksin Oluşturduğumuz dairenin içinde gözlerini gezdirdi göz göze geldik, kafamı salladım adice güldü -Elvan Hanım buyurun İşaret parmağımla kendimi gösterdim -ama bu kız haftalardır burda benim daha ilk günüm -Ne o korktun mu -senden mi dengim bile değilsin,ben en azından koca bulmaya gelmedim buraya. Morardı sen daha ne renklere giriceksin dur sen. Cihan hoca gülüyordu ne tip tip gülüyon demek istedim de kaşınmaya hiç gerek yok. -sizin şu an ki durumunuzu öğrenmek istiyorum Elvan Hanım buyurun. Eliyle sahayı gösterdi e eceli gelen tavuk gibi ben de ortaya İlayda'nın tam karşısına geçtim. İlayda iğrenç bir şekilde gülümsüyordu hani böyle filmlerde olurdu ya sinsi cadı karakter hah işte o İlayda'ydı. Ellerini kafasının onunde yumruk yapıp tek ayağını kırıp arkaya yatırdı. Ben de aynı pozisyona geçip kafamı sağa yatırdım olan olacaktı artık. Birden ileri atılıp yumruğunu kafama salladığını refleksle sola kaydım,dişlerini sıktı Cihan'a kafamı çevirdiğimde eli çenesinde birseyler düşünüyor gibiydi tam önümü dönmüştum ki İlayda yumruğunu karnıma vurdu. Yere yığıldım gerçekten çok acıyordu dudaklarimdan istemsizce inilti çıkıyordu ama daha beter dayaklar yemiştim. Karnımı tutup ayağa kalktım sanki düşmanına vuruyordu zalımın kızı. Tekrar aynı pozisyonlara geldiğimizde İlayda'yı çok daha rahat gördüm e tabi dövebilecegini anladı, ayrıca bu koca bulmaya gelmiş olmasına rağmen güzel dovusuyordu eli ağırdı. Bu sefer ilk hamleyi ben yapıp kafasına yumruk salladım ama amacım savunmasız halini yakalamakti, ayağımla karnına tekme vurdum iki adım geriledi. Saçlarını geriye atıp tekrar üzerime geldi,dişlerini daha çok sıktı, sökülsün dişlerin bu ne hırs. Gülümsedim -lütfen yüzüme vurma görüyorsun ki çok güzel ve değerli. İleri atılıp çenesine yumruğu çaktım -görüyorum ki seninki o kadar da değil. O da toparlanıp bana vurucakti ki Cihan elini kaldırdı -yeter, İlayda dur İki adım atıp önünde durdu -çenen acıyor mu İlayda masum ayağına yatıp kafasını salladı o kadar dip dibeydiler ki bir an öpecek diye korktum. -o kadar sert vurmadım Anında keskin siyahları bana çevirdi Bakışlarıyla öldürmek ister gibiydi İlayda adice güldü Cihan'ın bakışları tekrar ona döndüğünde acılası haline geri döndü. -Elvan Hanım ders sizin için bitmiştir. Kafamı salladım ne yapmıştım, niye bu kadar kötü davranıyordu bilmiyordum, bundan sonra da bilmek istemiyordum allahindan bulsundu. Tekrar üzerimi değiştirdim çıkıp gitmek üzereyken giyinme odasına İlayda girdi gülümsedim. -yediğin dayak az mı geldi, ya da kaybetmeyi mi sindiremedin. Ellerini göğsünde birleştirip iki adımda yanıma geldi. -bazen kaybederek kazanırsın, avukat olmuşun da öğrenememişsin. -Senin atladığın tek durum kazanmak adı altında Cihan Hoca'yi tavlamaya çalışmaksa başarılar, benim kimseye ihtiyacım yok hele ki buraya koca bulmaya gelen acınası bir kadın değilim senin aksine. Kapıyı suratına çarptım ilk geldiğim günden beri beni rakibi olarak görüyordu bense onu sadece koca avcısı olarak... Arkadaş düşmanım bir tane değildi ki hangi biriyle uğraşayım ben de ki de kafa. Sinem'e iyi akşamlar dileyip dışarı çıktığımda arkamdan bağırarak tekrar koştu. -Elvan Hanım, Cihan Bey sizi odasına çağırıyordu. -öyle mi ayağına mı çağırıyor gitmiyorum. Taksinin kapısını açtığımda elini koyup tekrar kapattı arkamı döndüm ışınlanmayı bulmuş olmasındı. -dersten attığınız yetmiyor bir de ayağınıza mı çağırıyorsunuz. -size geçen hafta dediğim şeyi hatırlıyorsunuz değil mi. -evet çok iyi hatırlıyorum Cihan Hoca ama sizin unuttuğunuz bir şey var ki o da hakkımda yorum yapma izniniz olmadığı yani demem o ki siz hocasınız ben öğrenci sınırınızı aşmayın. Taksiden elini çekti ben de binip oradan uzaklaştım arkamdan öylece baktığına adım kadar emindim. Oh beter olsun bir daha tanımadığı insanlar hakkında yorum yapmasın. Cihan Aktaş Hala uzaklaşan arabanın arkasından bakıyordu Cihan, sanki dünya onun önünde diz çökse bu kız ona boyun eğmezdi,asla sözünü dinlemez burnunun dikine gider gibiydi. İlayda çok önde olmasına rağmen onu dövmüştü evet o salak kız belki dudağını, kaşını patlatır diye koymuştu ama tam tersi bu kız İlayda'yi benzetmişti bu onun için acımasızlık değildi hatta bu hiç bişey değildi onu karşısında gördükçe sinirlenmesi gerekiyordu bağırsın, tartışın diye kötü davranıyordu ama o sessiz kaldıkça onun da sesi içeri kaçıyordu. Sanki o Cihan'a değil de Cihan ona boyun eğecek gibiydi. Ama bu mümkün değildi yumruğunu daha çok sıktı. Bunun da üstesinden gelicekti babasına zarar vermeye çalışanları bir bir öldürmüştü vefa borcu bilirdi onu sokakta bulup adam eden oydu onun için bütün dünyaya diz çöktürmeye yemin etmişti. Yer altı dünyasında o kadar çok adamı alt etmişti ki bu kız hiç bile degildi onların yanında. Tekrar içeri girdi üzerini değiştirip karanlık dünyasına tekrar adımını attı babası acil gel yazmıştı yine onu kirli bir işin beklediği aşikardı. Motoruna atlayıp mekana gitti kapıda bekleyen korumalara baş selamını verdikten sonra içeri girdi. -sonunda gelebildin evlat -seni dinliyorum baba -Biliyorsun ki birkaç gün önce depoda alışveriş yapmak üzereyken Halil'in adamları baskın verdi kendisi yoktu ama bütün adamları öldü biz de iadeyi ziyaret yapalım, yanına istediğin kadar adam al git ve onu öldür. -Bu gece Halil'i ölmüş bil baba. -avukatın sonu nasıl olucak çok bekletme ortadan kaldır. Dudağını yukarı kıvırdı -onun için farklı planlarım var sen merak etme. Akşama kadar yanındaki 5 adama planını tüm detaylarını anlattı. Saatler gece yarısını geçtiği anda Halil'in köşkünün önündeydiler demir kapının orda bulunan üç adamı etkisiz hale getirdi duvarın üzerinden atlayıp büyük bahçeye girdi adamlarına evin etrafına dağılmalarını söyleyip sabah öğrendiği bilgiyle Halil'in yatak odasına girmek için çatıya çıktı, pencerenin önüne geldiğinde yavaşça açıp içeriye girdi Halil yatağında uyuyordu yanındakı kadına baktı anlaşılan birseyler olmuştu ki bütün kıyafetleri yerlerdeydi karısının iki gün için yurt dışına çıkacağını duymuştu pislik herif hiçbir fırsatı kaçırmamıştı anlaşılan. Bu son kaçamağı olacaktı neyse ki karısı ve bu dünya bir pislikten kurtulacaktı tam silahı kafasına dayamıştı ki kapı gürültüye açıldı karşısında silahlı adamları görünce bir küfür savurdu anlaşılan aralarında bir hain vardı. Adam gürültünün etkisiyle uyandı yanındaki kadın Rusça birseyler mırıldandı Cihan anın etkisiyle Halil'i kendine siper etti. -yaklaşmayın kafasına sıkarım acımam Yeni uyunan adam neye uğradığı şaşırmıştı. Kulağına eğildi. -Tahir Babamın selamı var, şimdi adamlarına çekilmelerini söyle. Halil eliyle çekilin işareti verdikten sonra aralarından geçip büyük demir kapıya kadar geriledi, öldürmeden gidemezdi sonuna kadar çıktı. -bilmediğin çok şey var evlat ben de seni arıyacaktım. -hadi gene iyisin Halil ecelin ayağına kadar geldi -sen, zamanında seni kurtaran adama hiçbişey borçlu değilsin evlat hiçbişey bildiğin gibi değil. -bilmek isteseydim bilirdim ölüceğini anladın boş konuşuyorsun. Halil boğazını sıkan kola rağmen kafasını salladı -avukat kız o senin... Çok yakından bir silah sesi duydu kulağının dibinde Halil'in kafasına saplandı öyle bir sesti ki kulağı büyük şiddetle çınlıyordu. Kollarına ağırlık veren adamı bıraktı tam o anda omzuna mermi yedi iki adım sendeledi kendine gelip tek elindeki silahla rastgele ateş açtı. Ama kolu o kadar acıyordu ki mermilerin hiçbiri isabet almamıştı. Tek tek gözlerinin önünde yıkılan adamlar ile yere yığıldı aklında tek bir soru vardı Halil'in ölmeden önce söyledigi şeyler. Gözleri kapandı ve boşluğa düştü. Umut dedi rüyasında tiz bir ses "ben bu kızı döverim ha" Umut dedi bir kız çocuğu "ağaçtan düştüm dizim çok acıdı" Umut olduğunu hatırladı sildirdigi adıyla birlikte sildiği anılarla doldu rüyası...
Ömer Sezgin Tam bir haftadır hiçbişey düşünmüyor elindeki kartı sağa sola çeviriyordu, defalarca okumasına reğmen bir kez daha okudu Hazan Yılmaz. Her gün aynı saatte kütüphaneye gidip saatlerce kapıyı gözetledi evet belki yönetime bırakabilirdi ama yapmak istemedi ona kendi vermek istedi. Bugün herzamanki gibi kütüphaneye gitmedi Yiğit ile liseden beri arkadaş oldukları şimdilerde polis akademisinde eğitim gören Hakan'ı ziyarete gitmeye karar verdiler ikisi de uzun zamandır görüşmüyorlardı geçen günlerde yiğeninin okuldan kaçtığını anlatmıştı onların aile işleri baya karışıktı, Güvenliğe isimlerini söyleyip banka geçip oturdular -ooo ziyaretcilerime bak be Ömer ve Yigit ayağa kalktı polis üniformasının içinde yakın dostunu görünce gururlandı omuzlarını diklestirip ıslık çaldı. -vay be dostum çok yakışıklı olmşsun, tras da çok yakışmış. Yigit Hakan'in omzuna dostça iki kez vurdu -bu forma acayip karizmatik yapmış seni kardeşim. Üç arkadaş uzun süren ayrılığın sonucunda sıkıca sarıldı tekrar banka oturdular uzun uzun herşeyden konuştular Ömer bir hafta önce gördüğü güzel kızı bile anlattı. -ya kız böyle dünyadan soyuttu anlatabiliyormuyum yani böyle sanki yüzü bu dünyadan kimseye benzemiyordu işte öyle be kardeşim. Yigit güldü -sabahtan beri anlatıyor Hakan al biraz da sen dinle -aşık mı oldun lan sen gördüğün kıza -yok olum çok hoştu sadece Hakan kaşlarını çattı -olum hani size hep bahsettiğim bir kız vardı ya Hüma. -aa evet hatırladım. -şu an o da bu akademide -nee Hakan kafasını salladı -olum ilk talim günü adını bağırdığında içime öyle bir şey oturdu ki eğilip yüzünü görmek istedim yapamadım elim ayağım bir anda buz kesti, bütün çocukluğum gözümün önünde canlandı dedim ki ben bu kıza haksızlık mi ettim acaba. Yiğit kafasını salladı -haksızlık edecek birsey yok kardeşim sevmek zorunda değilsin ki o seni seviyor diye. -ama Yiğit kız o kız değil sanki yüz hatları tam oturmuş böyle daha kadınsı olmuş olum çok güzelleşmiş. -Ne yani şimdi mi aşık oldun bunca yıl sonra -bilmiyorum Ömer işte karşılaşınca yanına gittim geçmişten konuştuk beni unutmuş gibi şimdi geçen gün bana beni sevdiği hakkında attığı mesajı arkadaşının attığını söyledi ben de arkadaş kalalım dedim. -lan sen mal mısın gittin hemen arkadaş mı kalkalım dedin. -napsaydim Yigit -mal şimdi ki ile çocukluğunuz aynı mı belki birseyler olabilirdi güzeldi birseyler diyorsun. -olamayız arkadaşlar ben o kızı hakketmiyorum ayrıca çocukluğumuz var arada olmaz. O gün izin bitene kadar herseyden bahsettiler daha çok Hakan, Hüma'yi Ömer, Hazan'ı anlattı böyle şeylerle pek arası yoktu ama hissediyordu ki bu kız farklıydı...
|
0% |