@berrasarfaklarli
|
Draco, odanın ortasında dururken, Nina’nın bakışları üzerindeki ağırlığı hissediyordu. Arkadaşları sessizleşmiş, nefeslerini tutmuş gibiydi. Bu anın ağırlığı altında, kelimelerin nasıl döküleceğinden korkuyordu.
"Nina," dedi, sesi soğuk ama duygusal bir tonda yankılandı. "Özür dilerim. Burada kalamadım... Ama sana bir şey söylemem gerekiyor."
Hastane odasındaki hava bir anda yoğunlaştı. Nina, Draco’nun gözlerine baktığında içindeki endişe ve merak karışımı büyüdü. Draco’nun sözleri, yaşadığı tüm belirsizlikleri ortaya çıkarmak için bir kapı aralıyordu. Ama odanın köşesinde Harry, Draco’nun gelişiyle birlikte öfkeyle gerilmişti.
"Ne demek istiyorsun, burada kalamadım?" diye sordu Harry, sesi titreyerek. "Senin yüzünden burada sürünüyor. Bize neyi anlatmak istiyorsun?"
Draco, Harry’nin nefret dolu bakışlarıyla karşılaştı. "Beni buraya gönderdi. Geç kaldım," dedi, sesi daha kararlıydı. "Karanlık taraf... Geçmişte yaptıklarımız yüzünden, beni çok daha dikkatli olmaya zorlayacaklar."
Nina, onu dikkatle dinlerken, gözlerinde bir endişe belirdi. "Ama ben... Ben buradayım," dedi, biraz cesaret toplayarak. "Eğer sana yardım edebilirsem, belki bu durumu değiştirebiliriz."
Draco, gülümsemeye çalıştı ama bu gülümseme, içindeki acının sadece bir örtüsüydü. "Beni anlamıyorsun. Beni korumak istiyorsan, uzak durmalısın. Her an tehlike altındayım ve senin başına bir şey gelmesini istemem."
O sırada Ron, Draco’nun durumu daha da kötüleştirecek bir tavırla atıldı. "Nina, ona güvenmemelisin. Karanlık tarafta birisi. Her zaman başkalarına zarar vermeye hazır," dedi.
Harry, Ron’un sözlerini destekleyerek devam etti. "Draco, burada ne işin var? Sadece kendi çıkarlarını düşünüyor olmalısın. Hala Voldemort’un yanında mısın?"
Draco, Harry’nin öfkesine karşı daha da zorlanıyordu. "Benimle savaşmaya hazır olmalısınız. Karanlık Lord, her şeyi gözetliyor. Benim zaaflarım, sizi tehlikeye atıyor," dedi, sesi alçalarak.
Hastane odasında gergin bir sessizlik oldu. Nina, Draco’nun gözlerinin içine baktı ve derin bir nefes aldı. "Draco, ben sana inanıyorum. Bu durumu aşabiliriz. Ama bunun için senin bizimle birlikte olman gerekiyor."
Draco, gözlerini Nina’dan ayırmadan durdu. Onun içindeki ışık, karanlık düşüncelerin ve çaresizliğin derinliklerinde parlıyordu. "Sana bir söz veremem. Ama... Burada kalmak, benim için gerçekten önemli. Bunun sonrasında ne olacağını bilmiyorum."
Tam o anda, odanın kapısı aniden açıldı ve hastane doktorlarından biri içeri girdi. "Üzgünüm, ama ziyaret süreniz doldu. Lütfen çıkın," dedi, sesinde bir otorite vardı. Draco, bu durumda daha fazla kalmak istemiyordu. "Benim gitmem gerekiyor," dedi.
"Nina," diye fısıldadı, duygularını kontrol etmeye çalışarak. "Seni korumak için elimden geleni yapacağım. Ama bu... Bu zor bir yol."
Nina, kalbinde bir umut ışığı hissederek ona baktı. "Ben buradayım. Her zaman buradayım," dedi.
Draco, bir an duraksadı, gözleri Nina’nın yüzünde dans etti. Ardından, belirsizlikle dolu bir hüzün içinde odadan çıktı.
Harry, onun arkasından öfkeyle baktı. "Bu tipin burada ne işi var? Sadece yalan söyleyecek ve çıkıp gidecek!" dedi, yumruğunu sıkıp.
Ron, Harry’nin öfkesine katıldı. "Kesinlikle katılıyorum. Ona güvenmemiz mümkün değil. Karanlık tarafla olan bağlantısı, hiçbir zaman unutulamaz."
Nina, arkadaşlarının düşüncelerini duyarak içindeki çelişkileri hissetti. "Ama o da bir insan. İçinde savaşan bir şey var. Ona bir şans vermeliyiz."
Harry, başını sallayarak karşı çıktı. "Kendini koruman gerekiyor. Draco’nun karanlığına kapılmak istemezsin." Ama Nina henüz fark etmesede çoktan Draco’nun karanlığına kapılmıştı
|
0% |