@berrasarfaklarli
|
Nina, Pancy ile konuşurken yanlarına bir öğrenci geldi. Kızın kabarık koyu kahverengi saçları ve mavi gözleri vardı. Kız hiç de dost canlısı olmayan bir şekilde "Sen yeni kız, profesör Dumbledore seni çağırıyor." Dedi, Nina'ya. Sonra arkasını dönüp gitti. İşitme mesafesinden çıkınca, Pancy " O kızın adı Merula."Dedi. Yüzünü buruşturarak " oldukça gıcık bir tip. Ona çok bulaşma." Bu Merula kafamı karıştırmıştı. Kitaplarda böyle bir karakter olduğunu hatırlamıyorum. Gerçi Pancy'nin bu kadar dostça davranması da tuhaftı. Pancy, müdürün odasına gitmem gerektiğini hatırlayınca kendime gelerek hızla zindanlardaki ortak salonumuzda çıkıp Dumbledore'un odasına gittim. Odayı koruyan heykelin önüne geldiğimde şifreyi bilmediğim aklıma geldi. Sonra kitaplardaki aklıma gelen rastgele bir şifreyi söyledim. " Limon şerbeti" Şansım varmış ki heykel kenara çekilerek geçmeme izin verdi. Merdivenlerden çıkarak profesörün kapısını çaldım. Dumbledore, Nina’ya dikkatle baktı, gözlerinin derinliğinde bir bilgelik ve şüphe vardı. Sessiz bir an geçti, odanın ağır atmosferi içinde sanki zaman durmuş gibiydi. “Nina,” dedi sonunda, yumuşak ama bir o kadar da ciddi bir tonla, “seni Hogwarts’a getiren şey nedir? Merula, seni daha önce hiç görmediğini ve burada uzun süredir öğrenci olduğunu söyledi. Ama, Hogwarts’a birdenbire gelmişsin gibi görünüyor. Bu konuda bana ne söyleyebilirsin?” Nina derin bir nefes aldı, kalbindeki ağırlık daha da belirginleşmişti. Dumbledore'un gözlerinin keskinliğinde saklanacak bir yer olmadığını biliyordu. Gerçeği açıklamak zorundaydı. “Aslında,” dedi, sesi hafifçe titreyerek, “buraya shifting yaparak geldim.” Dumbledore’un kaşları hafifçe kalktı, ama yüzünde şok ya da öfke belirtisi yoktu. Aksine, merak ve anlayışla ona baktı. “Shifting… Yani, başka bir gerçeklikten buraya geldin?” diye sordu, sanki bu tür şeyleri daha önce duymuşçasına rahat bir şekilde. Nina başını salladı. “Evet, tam olarak öyle. Hogwarts hakkında çok şey biliyorum çünkü yaşadığım dünyada burası sadece bir hikaye. Kitaplardan öğrendim, ama... Bu gerçeklikle bağlantı kurup buraya geldim. Bunu kimseye anlatmamam gerektiğini biliyorum ama...” Sesi kısıldı, itiraf etmenin getirdiği ağırlık altında ezildiğini hissediyordu. Dumbledore, masasının arkasına yaslanarak derin bir nefes aldı. Bir süre konuşmadan durdu, sanki düşüncelerini toparlıyordu. Ardından, nazik ama kararlı bir ses tonuyla konuştu. “Bu sırrı kimseye söylemeyeceğim, Nina. Ancak şunu bilmelisin ki, bu dünyaya girmek büyük bir sorumluluk getirir. Gerçekler arasında geçiş yapmak her zaman tehlikeli olabilir ve bunun sonuçları vardır.” Nina hafifçe başını salladı, artık Dumbledore’a güvenebileceğini biliyordu. “Biliyorum, profesör. Bu durumu ciddiye alıyorum. " Dumbledore, ona anlayışlı bir bakışla cevap verdi. “Kendine zaman tanı. Bu dünyada herkesin bir amacı vardır, Nina. Senin de burada olmanın bir sebebi var. Ancak, shifting hakkında daha fazla bilgiye sahip olmadan önce bunu çok dikkatli bir şekilde ele almalısın. Sırrın burada güvende, ama yolculuğun yeni başlıyor.” Nina, Dumbledore’un sözlerinin ağırlığını hissetti. Bu dünyada var olmanın ne anlama geldiğini henüz tam olarak kavrayamamıştı, ama en azından bu sırrını paylaşabileceği bir kişi olduğunu bilmek ona huzur vermişti. "Teşekkür ederim, profesör," dedi sessizce, gözlerinde minnetle. Dumbledore başını hafifçe eğdi. “Yolun zor olabilir, ama unutma, her zaman yardım alabileceğin bir yer var. Şimdi git ve okulun tadını çıkar. Bu dünyada senin için neler saklı olduğunu keşfet.” Nina odadan çıkarken kalbinde bir hafifleme hissetti. Artık hem Hogwarts’ta, hem de kendi sırrıyla bu yeni dünyada karşılaşacağı maceralara hazırdı.
|
0% |