Nina, ertesi sabah Hogwarts'taki yeni hayatına biraz daha alışmıştı. Kahvaltıdan sonra geniş taş koridorlarda yürürken, birden Harry, Ron ve Hermione ile karşılaştı. Üçlü, Nina'ya dostça gülümsedi.

"Hey, sen yeni gelen kızsın değil mi?" dedi Ron, kırmızı saçlarını karıştırarak. "Seni dün zindanların orada gördüm."

Nina gülümseyerek başını salladı. "Evet, ben de sizi duymuştum. Siz... Harry, Ron ve Hermione, değil mi?"

Hermione şaşkın bir şekilde bakarak, "Bizi tanıyor musun?" diye sordu. "Birbirimizi daha önce hiç görmedik."

Nina hızlıca durumu toparlamak için omuz silkti. "Sadece Hogwarts'ta adınız çok duyuluyor."

Harry gülümsedi. "Evet, bu biraz doğru. Özellikle ben," diye ekledi hafif bir alayla, alnındaki ünlü yara izine dokunarak.

Nina, her ne kadar onlarla daha fazla konuşmak istese de, onların yüzüne bakmak garip bir histi. Çünkü onlara dair her şeyi kitaplardan biliyordu. Tam Hermione'nin bir şey söyleyeceği sırada, aniden Draco Malfoy ortaya çıktı. Sarı saçları ve kibirli ifadesiyle yanlarına doğru hızlıca yaklaştı.

"Ne yapıyorsun sen, Nina?" diye sordu soğuk bir sesle. "Slytherin birinin Gryffindor'lularla ne işi olabilir ki?"

Harry'nin kaşları çatıldı, Ron ise yüzünü buruşturdu. Draco, gözlerini özellikle Harry'e dikerek, küçümseyici bir şekilde konuşmaya devam etti. "Senin gibilerle konuşmak ona yakışmaz. Gel Nina, onların yanında daha fazla vakit kaybetme."

Nina, Draco'nun bu kibirli tavrına sinirlenmeye başlamıştı. "Sen bana karışamazsın, Malfoy!" dedi sert bir sesle. "Kimle konuşup konuşmayacağıma ben karar veririm. Slytherin'de olmam Gryffindor'lularla sohbet etmeme engel değil."

Draco'nun yüzündeki kibirli ifade bir an için şaşkınlığa dönüştü, ancak hemen toparlandı. "Bak sen, Slytherin'e yeni gelen kız kendini bir şey sanıyor!" dedi alaycı bir gülüşle. "Ama Slytherin'in kurallarını unutmamalısın, Nina. Sen de eninde sonunda bunu öğreneceksin."

Harry, Ron ve Hermione sessizce olanları izlerken, Draco'nun gözleri hırsla parlıyordu. Nina ise geri adım atmadan karşılık verdi. "Slytherin'in kurallarını kendim öğrenirim, Draco. Senin dayatmalarına ihtiyacım yok."

Draco, başını hafifçe kaldırarak bir süre Nina'ya baktı. Sonra yüzünde soğuk bir gülümseme belirdi. "Göreceğiz," dedi kısık bir sesle. "Göreceğiz."

Arkasını dönüp hızla uzaklaşırken, Nina derin bir nefes aldı. Draco'nun ardından bakan Harry, "İyi iş çıkardın," dedi. "Malfoy hep böyle, insanı sinir etmeye bayılır."

Ron ise başını sallayarak, "Evet, Slytherin'dekilerle işimiz genelde zor oluyor," dedi.

Hermione dikkatle Nina'ya baktı. "Ama ona karşı durduğun için iyi bir şey yaptın. Malfoy'un seni etkilemesine izin verme."

Nina, Hermione'nin dostça tavrını görünce gülümsedi. "Merak etmeyin, bana karışmasına izin vermem."

Grup kısa bir süre daha sohbet etti. Nina, kendisini biraz daha rahatlamış hissediyordu. Hogwarts'taki bu yeni dünyada yavaş yavaş yerini buluyordu ve ne olursa olsun, kendi yolunu çizeceğine kararlıydı.