Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10.Bölüm: Aile Özlemi

@berrasarfaklarli


Raidne, kardeşi Simon’un evinin içinde yıllar önce bıraktığı sıcaklığı hissediyordu. Ancak bu sıcaklık, zamanın getirdiği değişimlerle doluydu; eskiden parlak olan duvarlar şimdi biraz solmuş, ahşap zemin ise yılların izlerini taşıyordu. Yine de, bu ev Raidne için bir cennet gibiydi. İçinde huzur, nostalji ve yıllardır özlediği bir yuva hissi barındırıyordu. Ancak bir soru, kalbinde ağır bir taş gibi duruyordu. Annesi ve babasını düşünmeden edemiyordu. Onları bir kez daha görmek, seslerini duymak, onlara sarılmak istiyordu. Ama ya hayatta değillerse? Bu korku, Raidne'nin kalbine saplanan bir hançer gibiydi.

Raidne, Simon’a döndü ve gözlerinde hem korku hem de umut dolu bir ifadeyle sordu, "Simon, anne ve babamız neredeler?"

Simon, ablasının gözlerindeki derin endişeyi fark etti. Hafif bir gülümsemeyle ablasının omzuna dokundu ve "Anne ve babamız alışverişe çıktılar. Endişelenme, yakında burada olurlar," dedi. Simon’un sakin ve güven verici sesi, Raidne’yi bir nebze rahatlatsa da, kalbindeki endişe tam anlamıyla geçmemişti. Yine de, bu cevap ona bir umut ışığı olmuştu.

Simon, Raidne'nin yüzündeki ifadeyi gördü ve biraz yumuşak bir tonda devam etti. "Raidne, sen yokken burada neler olduğunu sana anlatmam gerekiyor. Çok şey değişti, kasaba da değişti, biz de değiştik."

Raidne, merakla kardeşine döndü. "Neler oldu, Simon?”

Simon derin bir nefes aldı ve söze başladı. “Senin kaçırıldığın günden beri, ailemiz için her şey değişti. Babamız yıllarca seni aradı. Kasaba halkı da seni bulmak için elinden geleni yaptı, ama hiçbir iz bulamadık. Annem, seni kaybetmenin acısıyla uzun bir süre toparlanamadı. Geceleri senin ismini sayıklardı, gündüzleri ise sana ne olduğunu düşünmekten kendini alamazdı. Babam ise dışarıda sert bir yüz takınsa da, içten içe hep senin için endişelendi. Ama zamanla, arayışlar sonuçsuz kaldıkça, hepimiz bu gerçekle yaşamayı öğrenmek zorunda kaldık."

Raidne, Simon’un sözlerini dinlerken gözyaşlarına engel olamıyordu. Annesinin ve babasının çektiği acıları hayal etmek bile ona ağır geliyordu. Kendisini suçluyor, onların bu kadar acı çekmesine neden olduğu için kendine kızıyordu. Ama Simon’un sesi, onu bu karanlık düşüncelerden uzaklaştırdı.

"Raidne, kasabada da pek çok şey değişti," diye devam etti Simon. "Eskiden Shadowbrook huzurlu, sakin bir yerdi. Senin kaçırılmandan sonra, kasaba halkı daha tedirgin hale geldi. Kimse artık nehrin kenarında oyun oynamak istemez oldu, gece olup karanlık çöktüğünde herkes evine çekilirdi. Zamanla, bu kasabanın üzerine bir gölge gibi çöktü. Yıllar içinde, kasabamıza bazı tüccarlar, yeni insanlar gelmeye başladı. Onlar da kasabamızı değiştirdi; eskiden tanıdığımız herkes yavaş yavaş buradan ayrıldı, yerlerine yeni yüzler geldi. Yine de, bu evde yaşayan bizler için zaman adeta durdu. Biz hep seni bekledik, Raidne. Bir gün geri döneceğini umduk. Ve işte şimdi buradasın."

Raidne, Simon’un anlattıkları karşısında derin bir sessizliğe büründü. Yıllar içinde neler yaşadıklarını, kasabanın nasıl değiştiğini duydukça, içinde tarifsiz bir suçluluk hissetti. Ancak bir yandan da, yeniden bu eve dönmek ve geçmişi onarmak için bir fırsat olduğunu düşünüyordu.

Simon, ablasının yüzündeki karmaşık duyguları fark etti ve onun elini tutarak, “Raidne, burada her şey değişmiş olabilir ama bu ev, bu kasaba, hala senin yuvan. Anne ve babamız da seni bekliyor. Onlar döndüğünde, yeniden bir aile olacağız. Bu kasabada ne yaşanmış olursa olsun, yeniden başlayabiliriz," dedi.

Bu sözler Raidne’nin kalbine su serpti. Kardeşiyle birlikte, geçmişin acılarını geride bırakıp yeni bir başlangıç yapma fikri ona güç verdi.

Simon, ablasının yüzündeki derin duyguları görerek ona bir süre baktı. Gözleri, Raidne'nin yanında oturan genç adama kaydı. Ethan, Raidne'nin yanında sessizce oturuyordu. Simon, Ethan'ı baştan aşağı süzdü. Genç adamın güçlü ama zayıf bir vücudu vardı, yüzündeki ifade ise ciddiydi. Raidne'nin yanında olmasının bir sebebi olduğunu hissediyordu.

Simon, gözlerini Raidne'den ayırmadan sormaya karar verdi. Merak ve biraz da belirsizlikle, "Bu senin oğlun mu, Raidne?" dedi.

Simon, ablasına bakarken içinde garip bir his belirdi. Yıllarca ablasının nerede olduğunu, neler yaşadığını merak etmişti. Şimdi ise onun bir çocuğu olup olmadığını bile bilmiyordu.

Raidne, Simon'un sorusunu duyduğunda bir an durakladı, ardından yavaşça gülümsedi. Simon’un kafasındaki karışıklığı anlamıştı ve bu düşünce ona hafif bir rahatlama getirdi. Ancak aynı zamanda, Simon’a doğru dürüst açıklama yapmak zorunda olduğunu da biliyordu.

"Ethan benim oğlum değil, Simon," diye cevapladı Raidne nazik bir sesle. Ethan'ın omzuna hafifçe dokundu. "Ethan benim dostum, yol arkadaşım. Uzun bir süredir birlikteyiz ve birçok zorlukla birlikte karşılaştık."

Simon, Raidne'nin bu sözlerine şaşırdı ama bir yandan da rahatladı. İçinde ablasının hayatıyla ilgili birçok soru vardı, ancak şu an için en önemli olanın onun güvende olması olduğunu biliyordu. Yine de Ethan’ın kim olduğunu merak ediyordu. Raidne’nin yanında durması, ona olan bağlılığı Simon’un dikkatini çekmişti.

"Ethan," dedi Simon, genç adama dönerek. "Raidne'yi buraya kadar getirdiğin için teşekkür ederim. Anlaşılan o ki, onun için çok şey yapmışsın."

Ethan, Simon’a saygıyla başını salladı. "Raidne benim için çok değerli. Onu korumak ve yanında olmak benim için bir onur. Şimdi burada, bu evde olduğumuz için mutluyum. Raidne'nin ailesiyle yeniden bir araya gelmesini görmek beni de mutlu ediyor."
Simon, Ethan’ın bu sözleri karşısında biraz duygulandı. Yıllar boyunca ablasını bulma umudunu yitirmemiş, ancak onun gerçekten güvende olduğunu görmek Simon için büyük bir teselli kaynağıydı. Raidne'nin hayatında böylesine sadık birinin olması, onun için önemli bir şeydi.

Raidne, Simon ve Ethan’ın konuşması derinleşirken, birden evin kapısının açılma sesi duyuldu. Raidne, bu tanıdık sesi duyduğunda kalbi hızla çarpmaya başladı. Anne ve babasının geldiğini anlamıştı. Yıllardır bu anı bekliyordu, ama şimdi gerçek olduğuna inanmakta zorlanıyordu. Bir an tereddüt etti, ancak bu tereddüt hızla yerini özleminin gücüne bıraktı.

Raidne, hızla ayağa kalktı ve kapıya doğru koştu. Annesi ve babası, daha eve adım atar atmaz, kendilerine doğru koşan kızlarını gördüler. Başta şaşkınlıkla birbirlerine baktılar, çünkü bu sahne onlar için imkânsız gibiydi. Ancak, Raidne onlara sarıldığında, onun sıcaklığını ve gerçekliğini hissettiklerinde, şüpheleri dağıldı. Raidne'nin kokusunu, yıllardır özledikleri o sevgi dolu kokuyu tekrar duyduklarında, kalplerindeki boşluk birden doldu.

Raidne, annesi ve babasına sımsıkı sarıldı. Onları asla bırakmak istemiyordu. Anne ve babası da onu aynı şekilde kucakladılar. Yıllar süren kaybın ardından, birbirlerine yeniden kavuşmanın sevinci gözlerinden yaş olarak akıyordu. Anne ve babasının yüzlerinden süzülen gözyaşları, Raidne’nin saçlarına damlıyordu, ama bu gözyaşları artık acının değil, mutluluğun ve yeniden buluşmanın gözyaşlarıydı.

Bu sırada Ethan, onları izlerken gözleri dolmuştu. Raidne'nin ailesine kavuşmasını izlemek, onun içinde de derin bir duygu fırtınası yaratmıştı. Raidne'nin mutluluğu, onun için de bir teselli kaynağıydı, ancak bu manzarayı izlerken kendi ailesini düşünmeden edemiyordu. Hiç tanımadığı, yüzlerini bile hatırlayamadığı ailesi. İçinde bir yerlerde onları özlediğini fark etti. Onları hiç tanımamış olsa da, içindeki boşluğu dolduracak bir kavuşma arzusu vardı.

Ethan, Raidne ve ailesinin bu anı paylaşmasına saygı duyarak biraz geri çekildi. Onları kendi aralarında bu özel anı yaşamaları için rahat bırakmanın doğru olacağını düşündü. Yavaşça Raidne’nin yanına yaklaştı ve hafif bir sesle, "Raidne, sizi yalnız bırakayım. Ailenle vakit geçir, buna ihtiyacınız var," dedi.

Raidne, Ethan'a minnetle baktı. Onun bu düşünceliliği, Raidne’nin kalbinde ona olan bağlılığını daha da derinleştirdi. Başını sallayarak teşekkür etti ve Ethan, sessizce evden çıktı.

Ethan, atına doğru yürüdü ve yavaşça atına bindi. Son bir kez daha evin kapısına baktı; içeriden Raidne’nin ve ailesinin gülüşlerini ve ağlamalarını duyabiliyordu. Bu sesler, Ethan’ın kalbinde bir burukluk yarattı. Ailesine hiç kavuşamamış biri olarak, bu an ona hem umut hem de acı veriyordu. Atını hafifçe mahmuzlayarak yola koyuldu.
Ethan, saraya geri dönüş yolunda atını yavaşça sürüyordu. Etrafında kimse olmadığını anladığında, içinde tuttuğu gözyaşları artık serbest kaldı. Yüzünden süzülen gözyaşlarını silmedi, çünkü bu anı paylaşabileceği kimse yoktu. Bu gözyaşları, yıllardır içinde birikmiş olan özlemin ve acının bir ifadesiydi.

Yol boyunca sessizce ağladı, anne ve babasının yüzlerini hayal etmeye çalıştı. Ne yazık ki, onların yüzlerini hatırlamak için çok çabalasa da, zihninde belirsiz silüetler dışında bir şey canlandıramıyordu. Ancak bu belirsiz silüetler bile, ona bir nebze olsun yakınlık ve aidiyet hissi veriyordu.

Ethan, gözyaşları içinde, acaba bir kardeşi olup olmadığını düşünmeye başladı. Belki de bir yerlerde, kendisi gibi birini arayan, onu özleyen bir kardeşi vardı. Bu düşünce, ona biraz teselli verdi, ama aynı zamanda içindeki boşluğu da daha belirgin hale getirdi. Eğer bir kardeşi varsa, ona kavuşma umudu, bu yolculuk boyunca onun tek tesellisi olabilirdi.

Yol boyunca atını yavaşça sürdü, gözyaşları süzülmeye devam ederken, içindeki duygularla baş başa kaldı. Saraya vardığında, bu yolculuk boyunca düşündüğü her şeyi bir kenara bırakıp görevine geri dönmek zorunda olduğunu biliyordu. Ancak içten içe, bu kavuşma anının verdiği duyguları hiçbir zaman

unutamayacağını da biliyordu. Ethan, yolculuğuna devam ederken, içinde taşıdığı özlemi ve acıyı nasıl hafifletebileceğini düşünmeye başladı. Bu duygular, onun bir parçası olmuştu ve onlarla yaşamayı öğrenmek zorundaydı.

Loading...
0%