Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.Bölüm: Şifalı Göl

@berrasarfaklarli


Ethan, Mikmak Köyü'ne yaptığı ilk ziyaretten sonra aklında tek bir düşünceyle uyandı: Ailesini hatırlayabilmek. Wenona ve Mikmaklar hakkındaki izlenimleri onu hem heyecanlandırmış hem de bu güçlü topluluğun, kaybettiği hatıralarına ulaşmasına yardımcı olabileceğine dair umut vermişti.

Ancak, bu konuyu Rowena ile paylaşmak yerine, yalnız başına hareket etmeye karar verdi. Belki de bu, onun tek başına yapması gereken bir yolculuktu.

Bir sabah, herkes henüz uykudayken, Ethan odasından sessizce ayrıldı. Saray koridorlarında yankılanan tek ses, dikkatlice attığı adımların hafif yankısıydı. Gün henüz ağarmamıştı, bu yüzden kimse onu fark etmeyecekti. Rowena'nın uykuda olduğundan emin olarak, sarayın dışına çıktı ve daha önceki gezilerinde öğrendiği gizli patikayı kullanarak, Mikmak Köyü'ne doğru yola koyuldu.

Uzun yürüyüş boyunca aklından geçen düşüncelerle boğuştu. Ailesinin yüzlerini hatırlayamamak, onun ruhunu kemiren en büyük acılardan biriydi. O, adeta kim olduğunu bilmeden yaşıyordu. Kendisini sarayda bir yabancı gibi hissediyordu, gerçek ailesinin kim olduğunu bilmemek ise onun için dayanılmaz bir yük haline gelmişti.

Mikmak Köyü’ne vardığında, köylüler henüz uyanıyordu. Çadırların önünde yakılan küçük ateşlerin etrafında toplanan insanlar, güne başlamak için hazırlık yapıyordu. Ethan, Wenona’yı çadırların arasında buldu. Kız, onu görünce neşeyle gülümseyerek yanına geldi.

"Ethan! Seni tekrar görmek ne güzel!" dedi Wenona, heyecanla. "Buraya ne için geldin? Rowena yanında değil mi?"

Ethan, derin bir nefes alarak, Wenona’nın gözlerine baktı. "Wenona, sana bir şey sormak istiyorum," dedi kararlı bir sesle. "Gerçek ailemi hatırlamıyorum. Onları hatırlamak istiyorum. Bu konuda bana yardım edebilir misin?"

Wenona, Ethan’a anlamayan gözlerle baktı. Ethan derin bir iç çekti. Bu kıza güvenebileceğini biliyordu. O yüzden kendi yaşadıklarını kısa bir özetle anlatıp “Lütfen bana yardım et, Wenona.” Dedi ciddiyetle.

Wenona, Ethan’ın gözlerindeki ciddiyeti görünce yüz ifadesi ciddileşti. Bir an için düşüncelere daldı, sonra Ethan'ı köyün dışındaki ormana doğru yönlendirdi.
"Beni takip et, Ethan," dedi, kararlı bir sesle. "Seni özel bir yere götüreceğim. Orada, aradığın cevapları bulabilirsin."

Ethan, Wenona’nın peşinden gitmeye başladı. Orman, sabahın erken saatlerindeki hafif sisle kaplıydı. Etraftaki kuş sesleri ve hafif rüzgarın hışırtısı, yürüyüşlerine eşlik ediyordu. Bir süre yürüdükten sonra, ağaçların arasında parıldayan bir ışık fark etti. Bu ışık, sanki ormanın içinde gizli kalmış bir hazineyi işaret ediyordu.


Wenona, sonunda onları küçük, berrak bir gölün kıyısına getirdi. Gölün suyu, sabah güneşiyle birlikte parlıyor ve etrafa huzur verici bir enerji yayıyordu. Wenona, Ethan’a dönerek derin bir nefes aldı.

"Burası Şifalı Göl, Ethan," dedi, yumuşak bir sesle. "Bu gölün suyu, geçmişle bağlantı kurmanı sağlar. Eğer geçmişini görmek istiyorsan, göle girmen gerek. Ama unutma, bu süreç zorlu olabilir. Görmek istemediğin şeyler de ortaya çıkabilir."

Ethan, Wenona’nın sözlerini dikkatle dinledi. Onun gözlerinde korku ve merakın bir karışımı vardı, ama kararlıydı. Başka seçeneği olmadığını hissediyordu. Gerçek ailesini hatırlamak, kim olduğunu anlamak istiyordu. Derin bir nefes alarak gölün kenarına yaklaştı ve ayakkabılarını çıkarıp yavaşça suya adım attı.

Gölün suyu, ilk başta serin ve sakin görünüyordu. Ancak Ethan suya girdikçe, suyun içinde tuhaf bir enerji hissetmeye başladı. Sanki göl, onun ruhuna dokunuyor, geçmişini ortaya çıkarmak için kapıları aralıyordu. Su göğsüne kadar yükseldiğinde, Ethan aniden başının döndüğünü hissetti. Gözleri kararmaya başladı ve bir anda suyun içine düştü.

Düşerken, zihninde bir dizi görüntü belirdi. İlk başta bulanık olan bu görüntüler, zamanla netleşmeye başladı. Gördükleri, onun hatıralarıydı.


14 yıl önce, Ethan henüz 1 yaşındayken, büyük bir gemide olduğunu gördü. Gemi, denizin ortasında dev dalgalarla boğuşuyordu. Kendi bebek halini, annesi olduğunu anladığı zarif bir kadının kollarında gördü. Kadının yüzü endişeliydi, gözleri korku doluydu. Yanlarında, Ethan'ın babası olabilecek bir adam duruyordu. Güçlü, kararlı bir duruşu vardı, ama o da en az eşi kadar korkmuş görünüyordu. O an, birden bire büyük bir patlama sesi duyuldu. Etraftaki her şey sallandı ve geminin ahşap güvertesi yerinden sökülmeye başladı.

Bu sırada, Ethan’ın gözleri önünde başka bir gemi belirdi. Bu gemi, Karasakal’ın korsan gemisiydi. Siyah bayrakları, keskin kılıçlı ürkütücü mürettebatı ile saldırıya geçmişti. Ethan, korsanların saldırısına uğrayan geminin Ravenna Krallığı’na ait olduğunu fark etti. Bu gemi, annesi ve babasının kraliyet gemisiydi!

Ethan, şimdiye kadar hatırlayamadığı bir anıya daha geri dönmüştü.
Karasakal ve mürettebatı, kral ve kraliçenin gemisine saldırmıştı. Kılıçlar çekilmiş, savaş başlamıştı. Ethan’ın anne ve babası, onu korumak için ellerinden geleni yapıyorlardı, ama korsanlar çok güçlüydü. Ethan, bebek halini kraliçenin kollarında gördü; annesi onu sıkıca tutuyordu. Ancak, Karasakal’ın adamlarından biri, büyük bir zorbalıkla bebeği annesinin kollarından kopardı. Kraliçe Nyla, bebeği geri almak için çırpınmış ama başaramamıştı.
Ethan, kendi küçük halini Karasakal’ın kollarında gördü. Karasakal, bebeği gemisinin güvertesine götürdü ve orada mürettebatıyla birlikte sevinçle bağırdı. Gemiyi yağmaladıktan sonra, Karasakal ve adamları, kral ve kraliçeyi çaresizce arkalarında bırakarak gemiden ayrıldı. Ravenna Krallığı’nın gemisi, ağır hasar almış ve mürettebatsız kalmıştı.

Ethan, zihnindeki bu görüntülerle sarsıldı. Gördükleri, onun gerçek ailesine dair ilk hatıralardı. Neden Karasakal tarafından kaçırıldığını ve onun elinde büyüdüğünü şimdi anlıyordu. Bu, onun kim olduğunu açıklayan eksik parçaydı.
Gözlerini açtığında, hâlâ şifalı gölün içindeydi. Su, ona derin bir dinginlik vermiş, ama aynı zamanda acı verici bir gerçeği de ortaya çıkarmıştı. Yavaşça sudan çıktı ve Wenona’nın ona uzattığı örtüye sarındı. Gözlerinde yaşlar vardı, ama bu sefer ağlamıyordu. Şimdi kim olduğunu, nereden geldiğini biliyordu.

Wenona, onun halini görünce yavaşça yanına yaklaştı. "Hatırladın mı, Ethan?" diye sordu nazikçe.

Ethan, başını hafifçe salladı. "Evet," dedi kısık bir sesle. "Artık kim olduğumu biliyorum. Ama bu bilgiyle ne yapacağımı bilmiyorum. Ailem... bunca aydır burnumun dibindeymiş. Şimdi onları daha iyi tanımak istiyorum.”

Wenona, ona anlayışla baktı “Zamanla, Ethan.” Dedi. “Bu tür şeyler aceleye gelmez. Ama unutma, ne olursa olsun, senin yanında olan dostların var. Biz Mikmaklar da dahil. Her zaman buraya gelebilirsin."
Ethan, Wenona’ya minnetle baktı. "Teşekkür ederim," dedi. "Gerçekten çok teşekkür ederim."

O an, Ethan’ın içinde yeni bir güç doğdu. Ailesiyle ilgili gerçeği öğrenmek, onu hem hüzünlendirmiş hem de güçlendirmişti. Artık kim olduğunu biliyordu, ama bu bilgi, onun omuzlarına büyük bir sorumluluk da yüklemişti. Bu sorumluluğu nasıl taşıyacağına karar vermesi gerekiyordu ve bu yolculukta yalnız değildi.

Loading...
0%