Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15.Bölüm: Geçmişin Zincirlerini Kırmak

@berrasarfaklarli

 

Ertesi gün; şafak sökünce, Bütün krallık akın akın saraya doğru yola çıkmıştı. Herkes bu önemli mahkemede bulunmak istiyordu. Bir kişi hariç: Ethan. O, yargılanacak korsanların içinde bulunan arkadaşlarının –Tek Gözlü Willy ve Uzun John Gümüş- yargılanışını görmek istemiyordu.

Onlar için bir şeyler yapmalıydı. Acaba anne ve babasıyla, yani kral ve kraliçeyle konuşursa onları arkadaşlarını cezalandırmaktan vaz geçirebilir miydi? Ne olursa olsun denemek zorundaydı!

Kararlı adımlarla mahkeme için hazırlanan büyük salona gitti. Tahmini doğru çıkmıştı. Anne ve babası tahtlarında oturmuş hararetle fısıldaşarak bir şey tartışıyor gibiydiler.

Ethan hızla onların yanına gitti.” Sizden bir ricada bulunmak istiyorum anne, baba” dedi. Boğazı gerginlikten kurumuştu. “Birazdan mahkemede yargılanacak korsanlar içinde beni koruyup kollayan iki arkadaşım var. Belki isimlerini duymuşsunuzdur. Uzun John Gümüş ve Tek Gözlü Willy. Lütfen onlara ceza vermeyin. Sarayda şövalye olsunlar. Sizi temin ederim ki çok iyi dövüşüyorlar.”

Ethan, o an nefesini tutmadan konuştuğunu fark etti ve Derin bir nefes aldı. Kral Marlon, Ethan’ın isteğini reddetmek üzere ağzını açtı.

Fakat, Kraliçe Nyla önce konuştu. “Sen hiç merak etme, oğlum. Arkadaşların istediğin gibi sarayda kalacak ve şövalye olacak.”dedi.

Kral Marlon itiraz edecek oldu ama Kraliçe Nyla, ona bir bakış attı ve Kral Marlon hiçbir şey demedi.

Ethan Sevinçle anne ve babasına sarıldı ve Rowena’nın yanına, şifahaneye gitti. Rowena daha Ethan’ın nereye gittiğini sormadan,

Ethan az önceki konuşmayı anlattı. “Annem istediğimin olacağını söylüyor ama ben yine de onların mahkemedeki halini görmek istemiyorum.”

Rowena anlayışla arkadaşına baktı. “Bizde kütüphanede kitap okuruz, Ethan”

Ethan şaşkınca “Sen mahkemeye gitmiyor muydun?” diye sordu.

Rowena “Arkadaşlar birbirini yalnız bırakmaz.” Dedi ciddiyetle.

 

Kraliyet mahkemesi, Karasakal ve tayfasını yargılamak için büyük salonda toplandı. Salonun her köşesinde yer alan muhafızlar, mahkemeye tanıklık etmek isteyen halkla dolup taşan galeriyi göz hapsinde tutuyordu. Tahtta oturan Kral Marlon ve Kraliçe Nyla, salonun ortasında zincirlenmiş şekilde duran Karasakal ve tayfasına bakarak sessizce beklediler. Karasakal'ın duruşunda pişmanlık belirtisi yoktu; gözlerinde sadece kibir ve alaycılık okunuyordu. Ancak, tayfasının geri kalanı — Anne Bonny, Kedi Kürklü Jack, Kızıl Roger, Tek Gözlü Willy, ve Uzun John Gümüş — başları eğik, hüzünle ve korkuyla doluydular.

Mahkeme başkanı, salonun sessizliğini bozan tokmağını üç kez vurdu. "Karasakal, işlediğiniz suçlar hakkında savunmanızı yapın," dedi. "Kaçırma, korsanlık ve cinayet... Bunlar affedilemez suçlardır."

Karasakal, zincirlerinden dolayı hafifçe kısıtlanmış olsa da kendine güvenle öne çıktı. "Savunma mı?" diye hırladı. "Yapacak bir savunmam yok. Ama bir itirafım var."

Bu sözler, salonda bir uğultuya neden oldu. Kral ve Kraliçe, dikkatlerini Karasakal'a daha da yoğunlaştırdı.

"Bu adamların hiçbiri," dedi Karasakal, başıyla tayfasına işaret ederek, "doğduklarından beri özgür olmadı. Hepsini daha bebekken kaçırdım. Onları büyüttüm, eğittim, ve onlara korsan olmayı öğrettim. Onların kaderini ben şekillendirdim, onların suçlarını ben işledim."

Bu itiraf, mahkeme salonunda bir şok dalgası yarattı. Tayfa, bu açıklamanın ardından daha da içe kapanmış görünüyordu. Halk arasında mırıldanmalar başladı; annelerin bebeklerini kaçırmak ve onları suç yoluna sürüklemek, toplumda kabul edilemez bir sapkınlık olarak görülüyordu.

Kral Marlon derin bir nefes aldı ve ardından konuştu: "Karasakal, korsanlık ve adam kaçırma suçlarından dolayı seni zindana mahkum ediyorum. Burada, sonsuza kadar hapsolacaksın. Tayfan için ise..." Gözleriyle Kraliçe Nyla'ya bakarak bir an düşündü.

Kraliçe Nyla, yumuşak ama kararlı bir sesle ekledi: "Tayfanın geri kalanı, hayatları boyunca zorla korsanlığa sürüklenmiş olabilir. Ancak, şimdi onlara bir fırsat veriyoruz. Suçlarının kefareti olarak, ülkemizin farklı bölgelerinde yaşamaya gönderilecekler. Yeni bir hayat kurmaları için şans tanınacak. Ancak, Ethan'ın isteği üzerine, Tek Gözlü Willy ve Uzun John Gümüş sarayımızda şovalye olarak kalacaklar. Onların yetenekleri, bu ülkeye hizmet etmek için kullanılacak."

Tek Gözlü Willy ve Uzun John Gümüş, Kraliçe'nin sözleriyle başlarını kaldırdılar, gözlerinde minnettarlık ve şaşkınlık vardı. Sarayda kalmak, bir korsan için hem onur hem de yeniden başlamanın bir fırsatıydı. Kral Marlon ve Kraliçe Nyla'nın bu kararı, adaletin merhametle nasıl dengelenebileceğini gösteren bir örnekti.

Mahkeme, kararlarını vermişti. Karasakal, zindana götürülmek üzere askerler tarafından çıkarıldı, fakat giderken bile başını gururla dik tutuyordu. Tayfası ise farklı yollarla yeni bir hayat kurmak üzere ülkenin çeşitli yerlerine gönderildi. Anne Bonny, Kedi Kürklü Jack, ve Kızıl Roger, gittikleri yerlerde yeni bir hayat kurmaya çalışırken; Tek Gözlü Willy ve Uzun John Gümüş, sarayda şovalye olarak görevlerine başladılar.

Bu karar, hem Kraliyet ailesinin hem de ülkenin geleceği için umut dolu bir başlangıç oldu.

Bir hafta geçmişti ve saraydaki hayat yavaş yavaş normale dönmeye başlamıştı. Ethan, artık arkadaşları olarak gördüğü Tek Gözlü Willy ve Uzun John Gümüş'le birlikte zaman geçiriyordu. Willy ve John, kraliyet sarayında şovalye olarak yeni yaşamlarına adapte olmaya başlamış, ancak geçmişteki korsanlık günlerinden tamamen sıyrılmaları biraz zaman alacaktı. Onlar için en büyük değişim, artık dostane bir ortamda, korkusuzca ve huzur içinde yaşamaktı.

O sabah, Ethan, arkadaşları Koa ve Rowena ile şifahanede kahvaltı ediyordu. Koa, her zamanki sakinliğiyle, Rowena ise neşeli ve enerjik bir şekilde sofrada oturmuş, kahvaltısının tadını çıkarıyordu. Ethan ise dostlarıyla geçirdiği huzurlu sabahın keyfini çıkarırken, kapının aralandığını fark etti. İçeriye giren Willy ve John, artık korsan geçmişlerini geride bırakmış, sadece "Willy" ve "John" olarak anılmayı tercih ediyorlardı. Sıcak bir gülümsemeyle masaya yaklaşıp, "Günaydın, gençlik!" diye seslendiler.

Ethan onları görünce ayağa kalktı ve sıcak bir şekilde karşıladı. "Günaydın, Willy, John! Kahvaltıya katılın, birlikte yemeği özlemişsinizdir."

Willy, gülerek, "Ah, şifahanede kahvaltı etmek, denizde bir kaptanın hayal edemeyeceği kadar lüks," dedi.

John ise bir sandalyeye otururken, "Bu kadar güzel yemeklere alışmak uzun sürmez sanırım," diye ekledi.

Hep birlikte kahvaltı etmeye başladılar. Sohbet, Willy ve John'un sarayda geçirdikleri ilk haftanın ilginç deneyimlerine ve Ethan'ın çocukluğuna dair tatlı anılarına kaydı. Herkes kahkahalarla gülüyor, şakalaşıyordu.

O gün hafta sonuydu, bu da Ethan ve Rowena'nın diledikleri gibi dolaşabilecekleri anlamına geliyordu. Ethan, bir plan yaparak, "Bugün sizleri sarayın dışındaki güzelliklerle tanıştırma vakti geldi," dedi. "İlk durağımız Mikmak Köyü olacak. Orada harika insanlar tanıyacaksınız."

Kısa bir süre sonra, grup sarayın kapısından çıktı ve köye doğru yola koyuldular. Willy ve John, sarayın dışında neler olduğunu görmek için heyecanla doluydu. Mikmak Köyü, Ethan'ın çok sevdiği, doğa ile iç içe, sakin ve barışçıl bir yerdi. Yerliler, doğayla uyum içinde yaşar, basit ama mutlu bir hayat sürerlerdi. Köye vardıklarında, Ethan'ın rehberliğinde, Willy ve John, Wenona ile tanıştırıldılar. Wenona, misafirperver ve bilge bir kızdı ancak yabancılara karşı oldukça açıktı.

Willy, Wenona'nın sıcak karşılamasından etkilenerek, "Burası gerçekten büyüleyici bir yer," dedi. "Böyle huzurlu bir yer görmek, ruhumuzu dinlendiriyor."

John ise köyün çocuklarıyla oynarken neşeyle, "Buraya tekrar gelmek zorundayız. Söz veriyorum, bir dahaki sefere yanımızda hediyeler getireceğiz!" dedi. Wenona, onlara köyü gezdirirken, diğer yerlilerle tanıştılar ve köydeki yaşamın sırlarını öğrendiler. Ayrılırken, Willy ve John, köye tekrar gelmek üzere söz verdiler.

Grup, köyden ayrıldıktan sonra bir sonraki durakları olan Shadowbrook Kasabası'na doğru yol aldı. Bu kasaba, gölgelerin iç içe geçtiği, mistik ve karanlık bir atmosfere sahipti, ancak içinde iyi kalpli insanlar yaşıyordu. Ethan, yolda giderken Willy ve John'a, "Biliyor musunuz? Burası Raidne’nin yaşadığı yer.” Raidne’nin nasıl şifahaneye yaralı bir şekilde geldiğini ve nasıl değiştiğini anlatarak “şimdi çok daha iyimser ve sevecen biri oldu," diye ekledi.

Kasabanın taş yollarında ilerlerken, Raidne'nin ailesiyle yaşadığı evi uzaktan göründü. Eski, taş duvarlı, mistik sembollerle süslü bir evdi. Kapıya yaklaştıklarında, Raidne, onları sıcak bir gülümsemeyle karşıladı. "Hoş geldiniz! Ne kadar da güzel bir sürpriz bu!" dedi. İçeri girdiklerinde, evin içindeki sıcak ve samimi atmosfer hemen hissedildi. Raidne, onlara rahatlatıcı bitki çayları ikram etti ve birlikte neşeli bir sohbete daldılar.

Raidne; john ve Willy’ye neler yaşadığını anlattı. Willy ve John, Raidne'nin değişiminden ve hikayesinden etkilenmiş görünüyorlardı.

Willy, "Senden öğrenecek çok şeyimiz var, Raidne." dedi.

John ise, "Burada olduğumuz için çok mutluyuz, tekrar gelmek için sabırsızlanıyoruz," diye ekledi.

Gün boyunca, Ethan, Rowena, Raidne, Willy ve John, birlikte keyifli anlar geçirdiler. Willy ve John, yeni dostlarıyla her şeyi keşfetmek için sabırsızlanıyordu. geçmişteki hatalarını telafi etmek için bu yeni hayatı en iyi şekilde değerlendirmeye kararlıydılar. Bu macera, sadece Ethan için değil, Willy ve John için de yeni bir başlangıç anlamına geliyordu.

 

Loading...
0%