Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16.Bölüm: Varisler Akademisi

@berrasarfaklarli

 

İki yıl geçmişti. Bu süre zarfında zaman, Ravenna'yı derinden değiştirmişti. Krallığın dört bir yanına yayılan huzursuzluklar yerini, peş peşe gelen zaferlere bırakmıştı. Kayıp Prensleri bulunmuş, Karasakal sonunda yakalanarak adalete teslim edilmişti. Ancak en büyük değişim, Ethan'ın hayatında olmuştu. Artık "prens" olarak anılan Ethan, sıradan bir genç olmaktan çıkıp krallığın gelecekteki yöneticisi olma yolunda ilerliyordu.

Kral ve Kraliçe, oğulları Ethan'ın ülkeyi yönetmek için gerekli eğitimi alması gerektiğine karar vermişlerdi. Bu eğitim, sadece en seçkin varislerin kabul edildiği ve 20 farklı krallığın prens ve prenseslerinin bir araya geldiği Varisler Akademisi'nde verilecekti. Ethan, bu önemli görevi kabul etmek zorunda kalmıştı, ancak bu karar onun için kolay olmamıştı. Rowena, Willy, John, Wenona ve Raidne gibi sadık dostlarından ayrılmak, onu derinden üzüyordu. Ancak geleceği ve krallığının kaderi için bu fedakarlığı yapması gerektiğini biliyordu.

Serin bir Ekim gecesinde, Ravenna'nın ay ışığına bürünmüş sessiz sokaklarında Ethan, arkadaşlarıyla vedalaşmak için buluştu. Gece, kentin üzerine sessizce çökmüş, yıldızlar gökyüzünde pırıl pırıl parlamıştı. Ethan'ın yüzünde kararlı bir ifade vardı, ancak içindeki burukluğu saklayamıyordu.

"Gitmek zorundayım," dedi Ethan, sesindeki titremeyi engellemeye çalışarak. "Krallığımın ve ailemin geleceği için bu eğitimi almak zorundayım."

Rowena, Ethan'a doğru bir adım attı. "Bunu biliyoruz," dedi yumuşak bir sesle. "Senin için en iyisini istiyoruz, Ethan. Ama seni özleyeceğiz."

Willy, arkadaşının omzuna hafifçe vurarak gülümsedi. "Orada da harika işler başaracağını biliyoruz. Ama unutma, her zaman yanında olacağız."

John, Wenona ve Raidne de aynı duyguları paylaşıyorlardı. Hepsi, Ethan'ın gitmesi gerektiğinin farkındaydılar, ancak bu gerçeği kabullenmek onlar içinde zor oluyordu.

Ethan, arkadaşlarının her birine sarılarak veda etti. "Sizler benim en yakın dostlarımsınız," dedi. "Bu yolculuğumda, bana verdiğiniz destek her zaman yanımda olacak."

Vedalaşma tamamlandığında, Ethan kalbinde bir boşluk hissederek yola koyuldu. Ona eşlik eden at arabası, Varisler Akademisi'ne giden uzun ve zorlu bir yolculuğun başlangıcını işaret ediyordu.

Yolculuk, bir gün boyunca sürdü. Ormanların içinden geçtiler, dağları aştılar, vadileri geride bıraktılar. Havanın serinliği ve yolun zorlukları, Ethan'ı fiziksel olarak yorsa da, zihninde daha büyük bir yük taşıyordu: Arkadaşlarını ve alıştığı yaşamı geride bırakmak. Ancak aynı zamanda, gelecekteki krallığına olan sorumluluğu da ağır basıyordu.

Bir gün süren yolculuğun sonunda, Rothina adlı büyük bir kasabaya vardılar. Burası, tüm krallıkların varislerinin buluşma noktasıydı. Kasaba, geniş meydanları, eski taş binaları ve etrafında uzanan ormanlık alanlarıyla büyüleyici bir yerdi. Her köşede, farklı krallıklardan gelen insanlar vardı; bazıları kılıç ustaları, bazıları soylu tüccarlar ve bazıları da krallık temsilcileriydi.

Ethan'ın içi heyecanla dolmuştu. At arabasını süren adam, Rothina'nın kalbinde, büyük bir taş binanın önünde durdu. Burası, Varisler Akademisi'ydi. Yüksek duvarları, geniş demir kapıları ve etkileyici yapısıyla, buranın ne kadar önemli bir yer olduğunu açıkça gösteriyordu.

Adam, arabayı durdurdu ve Ethan'a dönerek başını salladı. "İşte geldik, prensim," dedi saygıyla. "Varisler Akademisi. Burada geçireceğiniz yıllar, sizi büyük bir yönetici yapacak."

Ethan, derin bir nefes aldı ve arabadan indi. Önünde uzanan taş yola adım attığında, içinde bir kararlılık hissetti. Bu yolculuk, sadece kendisi için değil, aynı zamanda krallığı için de büyük bir dönüm noktasıydı.

Kapıya doğru ilerlerken, içeri girmeden önce son bir kez arkaya baktı. Arkadaşlarını ve eski hayatını geride bırakmıştı, ancak bu yeni macera, onun için hem bir meydan okuma hem de büyük bir fırsat olacaktı.

Varisler Akademisi'nin büyük kapıları, Ethan'ı selamlamak için açıldığında, hayatında yeni bir sayfa başlıyordu. Bu sayfa, onu gelecekteki bir kral yapacak zorlu derslerle doluydu

Ethan, at arabasının arkasından bakıp uzaklara dalmışken, aniden birinin boğazını yüksek sesle temizlediğini duydu. Dönüp o yöne baktığında sesin sahibinin siyah – beyaz üniformalar içinde, güçlü kuvvetli ve esmer bir adam olduğunu gördü.

“Adım Raden, efendim. Sizde Ravenna’nın varisi Ethan olmalısınız” dedi adam. Yüzünden adeta ciddiyet akıyordu.

Ethan merakla “Benim Ravenna varisi olduğumu nerden bildin?”

Raden “Çünkü sizin dışınızdaki tüm varisler geldi. Endişelenmeyin. Dersleriniz yarın başlıyor. Ben sizi odanıza götürmekle görevliyim. Beni takip edin.” Diye cevapladı. Sonra Ethan’ın eşyalarını yüklendi ve önden yürümeye başladı.

Ethan, sessizce Raden’ı takip etti. Duvarlarda meşaleler dışında hiçbir şey asılı değildi. Ethan ilk başlarda bunu garipsese de nedenini anlayabiliyordu. Duvarlara portre asmak isteseler bile hangi krallığın portrelerini asacaklardı? 20 Krallık olduğu için tüm krallıkların portreleri sığmazdı. Acaba portre odası var mıydı?

Bu şekilde düşünerek Raden ile beraber birkaç kat çıkmışlardı. En sonunda 30. Odanın önüne geldiler. Raden eşyaları içeri taşıdı ve Ethan’ı yeni odasıyla baş başa bıraktı.

Ethan, merakla odasını incelemeye başladı. Geniş ve ışık alan, kırmızı kadife perdeli iki pencere vardı. Meşeden yapılmış kitaplık ve çalışma masası oldukça lüks gözüküyordu. Aşırı rahat yatağı, yumuşacık bir yastığı ve çok büyük bir kıyafet dolabı vardı ama Ravenna’daki kendi odası daha güzeldi!

Kendine bir söz verdi. Arkadaşları ve ailesine her hafta sonu mektup yazıp gönderecekti. Getirdiği kitaplarını ve kıyafetlerini yerleştirdikten sonra 15 yaşındayken ona verilen gümüş hançeri kimsenin bulamayacağı bir yere sakladı.

 

Ethan, odasına eşyalarını yerleştirdikten sonra, Varisler Akademisi’nin yemekhanesinde yemek saati olduğunu hatırladı. Koridorlardan gelen yemek saati için kalabalıklaşan öğrenci akınına katılmak için, odasının kapısını dikkatlice kapatarak koridora çıktı. Yemekhaneye yönelirken, birçok öğrencinin heyecanlı konuşmaları ve adımlarının yankısı etrafı sarmıştı.

Koridorun sonuna doğru ilerlediğinde, geniş bir kapının önünde bir grup öğrencinin toplandığını fark etti. Kapı açıldığında, yemekhaneye geçiş başladı. Ethan, kapının ardında yemekhanenin içine adım attığında, gözleri etrafındaki manzaraya alışmaya çalıştı.

Yemekhane, yüksek tavanları ve büyük, parlak pencereleri ile etkileyici bir mekan halindeydi. Uzun masalar, göz alıcı masa örtüleriyle kaplanmıştı. Masaların üzerinde çeşitli yemekler ve içecekler vardı. Büyük bir şöminenin etrafında toplanmış öğrenciler, yemeklerin tadını çıkarıyor ve canlı bir sohbet içerisindeydiler.

Ethan masaların arasında gezinirken, bir masada oturan iki öğrenci dikkatini çekmişti. Aşağı – yukarı kendisi ile yaşıt sayılırlardı. Ethan, masanın yanına yaklaştığında, tanışmaya karar verdi.

Harry, Nimara Krallığı'nın gururlu bir varisi olarak dikkat çekiyordu. Uzun, ince yapılı ve atletik bir bedene sahipti. Kısa kesilmiş, koyu kestane rengi saçları, yüzünün üzerinde düzenli bir şekilde dağılmıştı. Gözleri, açık yeşil renkleriyle etrafındaki her şeyin derinliklerine bakıyormuş gibi bir izlenim uyandırıyordu. Üzerinde, Nimara Krallığı'nın renklerinde işlenmiş şık bir kıyafet vardı; yeşil ve altın renginin uyumuyla, zarif bir şekilde tasarlanmıştı. Harry'nin gözlük takmaması, yüz hatlarını daha belirgin hale getiriyordu ve gülümsemesi içten bir sıcaklık yayıyordu.

Lidya, Arcanis Krallığı’nın karizmatik bir prensesiydi. Uzun, dalgalı koyu kahverengi saçları beline kadar uzanıyordu. Gözleri, derin ve etkileyici siyah renkteydi ve bakışları, gözlerinin ardında bir bilgelik taşıyordu. Üzerinde, Arcanis Krallığı’nın mavi ve gümüş renklerinin hâkim olduğu, zarif bir elbise vardı. Elbisesi, her hareketinde hafifçe parlıyordu ve sanki Lidya’nın etrafında bir enerji oluşturuyordu. Lidya’nın zarif tavırları ve nazik gülümsemesi, çevresindeki insanlara huzur veriyordu.

Ethan, gergin bir gülümsemeyle "Merhaba, ben Ethan. Ravenna Krallığı’ndan geldim. Yanınıza oturabilir miyim?" diye sordu.

Harry ve Lidya, Ethan’ı sıcak bir şekilde karşıladılar. Harry, Ethan’a elini uzatarak, “Hoş geldin Ethan. Ben Harry, Nimara Krallığı’ndanım. Bu da Lidya, Arcanis Krallığı’ndan. Bizimle oturabilirsin, memnun oluruz.” dedi. Lidya ise Ethan’a nazik bir şekilde gülümsedi.

Ethan, bu sıcak karşılamadan memnuniyet duyarak, masaya oturdu. Üçü birlikte yemeklerini yiyip, akademinin yaşamı, dersler ve kendi krallıklarının gelenekleri hakkında konuşmaya başladılar. Sohbetleri oldukça keyifli geçti; Harry, Nimara Krallığı’nın doğası ve eğitim sistemi hakkında bilgi verirken, Lidya, Arcanis Krallığı’nın geleneklerinden bahsetti.

Yemekten sonra, akşam geç saatlere kadar sohbet etmeye devam ettiler. Ethan, arkadaşlarının ne kadar kibar ve bilgi dolu olduklarını fark etti. Yeni ortamına uyum sağlamaya başlamıştı.

Akşamın ilerleyen saatlerinde, yemekhaneden ayrılma zamanı geldiğinde, Ethan, Harry ve Lidya’yla olan bu ilk tanışmanın oldukça keyifli geçtiğini düşündü. Onlarla geçirdiği süre, kendisini akademinin zorlu yaşamına daha iyi hazırlamış gibi hissettiriyordu.

Birlikte masadan kalkıp yemekhaneden ayrıldılar. Ethan, yeni arkadaşlarıyla kurduğu bu bağlantının, akademideki günlerini daha anlamlı ve keyifli kılacağına emindi.

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%