@berrasarfaklarli
|
Ethan, yemek salonundaki tatsız karşılaşmanın ardından hala gergin bir halde, büyük sınıfa adım attı. Sınıf gerçekten de geniş ve yüksek tavanlıydı; uzun, ağır perdeler büyük pencerelerin yanında asılı duruyor, pencerelerden süzülen sabah ışığı sınıfın ortasında toplanmış varislerin üzerinde parlıyordu. Duvarlarda 20 tane krallığın arması asılıydı ve her bir arma, o krallığın kimliğini yansıtıyordu. Bu semboller, Ethan’a bulunduğu yerin ciddiyetini bir kez daha hatırlattı. Burada sıradan bir öğrenci değil, bir varis olduğunu biliyordu; ama bu bilinç onu rahatlatmak yerine daha da geriyordu. Etrafına baktığında, varislerin çoğunun kendisi gibi hafifçe tedirgin olduğunu fark etti. Kimi oturduğu yerde huzursuzca kıpırdanıyor, kimi ise sessizce yanındakilerle fısıldaşıyordu. Tüm bu hareketliliğin ortasında Ethan, az önceki olayların etkisinden hâlâ kurtulamamıştı. Özellikle de Harry ve Lidya'nın bakışlarını hissettikçe, bu durumun altında eziliyordu. Onlara neler açıklayacağını, nasıl bir bahane bulacağını düşünürken, gözleri istemsizce sınıfın kapısına doğru kaydı. Tam o sırada kapı büyük bir gümbürtüyle açıldı ve içeriye on yetişkin adım attı. Bu yetişkinler herhalde öğretmendi. Grup halinde giren öğretmenlerin hepsi, hem bilgeliği hem de otoriteyi yansıtan duruşlarıyla dikkat çekiyordu. Kısa kır saçlı, gök mavisi gözlere sahip oldukça uzun boylu bir adam öne doğru bir adım attı. Adamın duruşunda ve bakışlarında, yılların deneyimini taşıyan bir ağırlık vardı. Sınıf, bir anda sessizleşti; herkes bu adamın ne söyleyeceğini merakla bekliyordu. Adam derin ve otoriter bir sesle konuşmaya başladı: "Benim adım Chris Gale, Sanat ve Kültür öğretmeninizim. Varisler Akademisi'ne hoş geldiniz." Sözleri sınıfta yankılandı ve her kelime sanki havada asılı kalıyormuş gibi ağır bir anlam taşıyordu. Ethan, bu adamın sadece öğretmen değil, aynı zamanda bir lider gibi otoriter olduğunu fark etti. Chris Gale, sınıfa bir süre sessizce baktı, her bir varisin gözlerine tek tek bakarak, sözlerinin önemini kavramalarını sağladı. Ardından devam etti: "Burada, ülkenizi yönetmeyi öğrenmek için bulunuyorsunuz. Bu okul, sadece bilgi değil, aynı zamanda karakterlerinizi inşa eden bir yer olacak. Her biriniz, kendi krallığınızın geleceğini şekillendirecek potansiyele sahipsiniz. Ama bu potansiyeli nasıl kullanacağınız tamamen sizin elinizde." Ethan, öğretmenin her kelimesini dikkatle dinliyordu. Bu sözler, omuzlarındaki yükü daha da artırmıştı. Ravenna’nın geleceği onun ellerindeydi; ama bu gelecek, henüz tam anlamıyla net değildi. Bu düşünceler aklında dolanırken, Chris Gale’in sesi bir kez daha sınıfta yankılandı: "Şimdi sizi altışar altışar gruplara ayıracağız. 37 kişi olduğunuz için bir grup 7 kişi olacak." Bu sözler Ethan’ı aniden gerçekliğe döndürdü. İçinde bir anlık panik dalgası yükseldi. Eğer Harry ve Lidya ile aynı gruba düşerse, onlarla yüzleşmek zorunda kalacaktı. Yemek salonunda olanlardan sonra onlara bir açıklama yapması gerekiyordu. Ama bu açıklamanın ne olacağını, nasıl olacağını hâlâ bilmiyordu. Kafasındaki düşünceler, olasılıklarla dolu bir fırtınaya dönüşmüştü. Ethan, içinden ‘Lütfen, onların grubuna düşmeyeyim,’ diye düşündü. Chris Gale, isimleri okumaya başladığında kalbi hızla atmaya başladı. Her okunan isimde nefesi kesiliyor, bir sonraki ismin kendi ismi olup olmadığını merak ediyordu. Bu anların her biri, ona saatler gibi geldi. Fakat sonunda Ethan, derin bir nefes aldı. Şans bu kez onun yanındaydı; Lidya ve Harry ile aynı grupta değildi. Yine de bu durum, içinde bir rahatlama yerine, onların bakışlarını daha çok hissedip, yalnız hissetmesine neden oldu. Onlarla yüzleşmekten kaçınmıştı, ama bu kaçışın ne kadar süreceğini bilmiyordu. Chris Gale, konuşmasına devam ederken Ethan, içinden bir an önce bu durumdan kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Gelecek derslerde ve grup çalışmalarında, yemek salonundaki o olayın etkilerinden sıyrılmak zorundaydı. Ama bunun nasıl olacağını bilmemek, onu endişelendiriyordu. Yine de bir şekilde, her şeyin yoluna gireceğini umarak öğretmeni dinlemeye devam etti.
Ethan, ilk dersleri Taktiksel Mühendislik için diğer 5 varisin yaptığı gibi öğretmeninin peşine takıldı. Taktiksel Mühendislik sınıfına giderken öğretmenini inceledi. Koyu sarı – kahverengi karışımı kulaklarını öreten saçları ve tıpkı siyah birer yıldız gibi parlayan gözleri vardı. “Ben, aynı zamanda danışman öğretmeninizim. Eğer, içinizden birinin bir sorunu olursa bana gelsin.” Dedi öğretmen. O sırada sınıflarına gelmişlerdi. Açık mor kapıyı açtılar ve az önceki sınıf kadar olmasa da yine de geniş olan bir sınıfla karşılaştılar. İçeride ikişerli bir sürü sıra vardı. Öğretmenin isteği üzerine herkes ön sıralara oturdu. Hiç kimsenin birbirinin yanına oturmayışı öğretmenin dikkatini çekmişti. Bu yüzden ilk önce, ortamı yumuşatmak adına “Benim adım; Cedric Connell. Şimdi herkes kendi ismini ve geldiği krallığı söylesin.” Kızıl saçlı ve mavi gözlü bir erkek ” Ben Hugo. Valoria krallığından geldim.” Ela gözlü, uzun sarı saç örgüleri olan kız “Adım Eris. Zephyros krallığı.” Dedi bıkkınlıkla. Belli ki, şu an başka bir yerde olmayı tercih ederdi. Ensesine kadar gelen koyu kahverengi saçlı, siyah gözlü erkek “Benim adım Leon. Arcanis prensiyim.” Ethan’ın gözleri şaşkınlıktan kocaman açıldı. Leon’u gördüğü an anlamalıydı. Bu prens, Lidya’nın kardeşiydi. Yüz hatları, Lidya’ya çok benziyordu. Sıradaki varis; koyu kestane saçlara, açık yeşil gözlere, oldukça ince ve narin bir vücuda sahipti. Kız “Ruth. Nimara krallığı.” Dedi yavaş ve yumuşak bir sesle. “Bu kız Harry’nin kardeşi!” Diye düşündü, Ethan. Gerçekten çok şanssızdı! Harry ve Lidya ile aynı sınıfta olsa daha iyiydi! Nedenini bilmiyordu ama Ruth ve Leon ile aynı sınıfta olma düşüncesi onu geriyordu. Ethan’ın düşüncelerini bölen Aurelia prensesi Pamela’nın kendini tanıtması oldu. Kızın saçları, kirpikleri ve kaşları çok açık bir sarıydı. Gözleri ise menekşe rengindeydi. Sıranın kendisinde olduğunu kavrayınca “Ethan. Ravenna krallığı varisiyim.” Dedi hızlıca. Herkes kendini tanıtmıştı. Fakat Bay Connell, istediği dostane ortamı oluşturamamıştı. Bu yüzden İlk önce ders kitaplarını dağıttı ve derse geçti. Ethan, dersi büyük bir ilgiyle dinledi. Dersin sonuna doğru Bay Connell, herkese ders programlarını dağıttı. Ethan 10 tane dersinin olduğunu gördü. Onu en çok geren ders Dövüş Sanatlarıydı. Bir korkak gibi dövüştüğünü düşünüyordu. Tam o sırada teneffüs zili çaldı. Şimdi ki dersi tarih idi. Üstelik sınıfın yerini bile bilmiyordu! O yüzden Eşyalarını topladı ve okul koridorlarında, Harry ve Lidya’ya rastlamamaya çalışarak, sınıfını bulaya çalıştı. Telaşlı geçen birkaç dakikanın ardından sınıfını buldu ve içeri girip orta sıralardan birine oturdu. Dersin başlamasını beklerken yanına Aureli prensesi Pamela geldi. “Yanına oturabilir miyim, Ethan?” dedi kibarca. Ethan, biraz şaşırdı ama belli etmedi ve kızın oturmasına izin verdi. Pamela gergin bir gülümsemeyle “Merhaba! Benimle arkadaş olur musun?” diye sordu. Ethan anlamayan gözlerle bakınca, kız üzüntüyle “Üzgünüm, nasıl arkadaş edinilir bilmiyorum. Görünüşüm nedeniyle hep dışlandım.” Dedi. Ethan’ın kafası karışmıştı. “Sen bir prensessin. Neden dışlanıyorsun ki?” Pamela “Çünkü herkes, abim varken benim tahta çıkamayacağımı düşünüyor. Bu okula gönderilmemi saçma bulanlar var! Ayrıca benim dış görünüşüm… Biraz farklı.” Ethan kıza üzülmüştü. O yüzden onunla arkadaş olmaya karar verdi. “Senin arkadaşın olurum, Pamela.” Dedi gülümseyerek.
|
0% |