Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1.Bölüm: Farklı Bir Korsan

@berrasarfaklarli


" farklı olmaktan korkma, herkes gibi olmaktan kork. " demişti, kim olduğunu bile hatırlamadığım biri. Bu öğüt, bu korsan gemisinde delirmeden yaşamamı sağlıyordu.

Ben Ethan " Storm ". Soyadımın Storm olduğunu söyleseler de inanmıyordum. Tıpkı bu gemideki herkesi güvenmediğim gibi. Çünkü buradaki herkes birkaç altına birbirini satabilir.

Bugün her zamankinden daha dikkatli olmalıyım. Çünkü bugün gerçek bir silah alacağım gün. 15 yaşına basan her korsan kendi silahını seçer ve artık yağmalara katılabilir. Fakat, ben bunu istemiyorum sanırım. Bir hançerim ya da kılıcım olsa fena olmazdı.

Düşüncelerim kapımın bir anda açılması ile bölündü. Içeri Kızıl Roger girmişti. Mavi gözlere ve kızıl saç-sakala sahipti. O mavi gözler o kadar delicesine bakardı ki, ben çoğunlukla yüzüne bile bakmazdım.

" vakit geldi, Storm " dedi Roger. Bunun üzerine hemen ayağa kalkıp Kızıl Roger'ın peşinden kamaramdan çıkıp güverteye gittim.
Kaptanımız karasakal ve beş kişilik mürettebatı güvertedeydi. hepsinin kendine has kaçık görünümü vardı. Kedi kürklü jack’in kafasında her zaman kedi kürkünden bir şapkası olurdu. Hayvanlardan nefret ettiği için ondan hep tiksinmişimdir.

Sağ gözünü kaybeden tek gözlü Villy ve Uzun John Gümüş’ü unutmamak lazım. Aslında bu ikisi bana iyi davranan tek kişiler.

Son olarak gemideki tek kadın ve soyadı olan kişi Anne Bonny, oldukça sert ve gemideki diğer erkeklerden bir farkı yok… Kaptan, tahta bacağını tıkırdatarak keyifle güvertenin ortasında yürüdü. Tek gözlü Villy ise hemen karasakal’ın önüne silahlarla dolu küçük masayı koydu. Ben de masaya yaklaştım. Siyah– koyu mor karışımı sapı olan gümüş bir hançer dikkatimi çekti.
Sanki o hançer benim bir parçammış gibi hissettim. Adeta 6. Duyu organım gibiydi. Onu elime aldığımda

“onunla bir savaş yada yağmada ne yapabilirsin ki?” dedi Kedi Kürklü Jack. Resmen benimle dalga geçiyordu!

Sonra, Bonny “Jack haklı, çocuk. Ne yapacaksın? Düşmanlarının dişlerini mi temizleyeceksin?(!)” diye alay etti.
Konuşmalar ileri gitmeden Karasakal gür sesiyle araya girdi “ Bonny ve Jack, Ethan ile alay etmeyi kesin! O bir seçim yaptı.”

Karasakal, Ethan'a savunma yaptıktan sonra, gemideki ağır havayı omuzlarında taşırmışçasına derin bir nefes aldı. "İyi, hadi işimize dönelim," dedi kararlı bir sesle, ardından tahta bacağını tıkırdatarak kamarasına doğru yürümeye başladı. Gözlerinin derinliklerinde, kısmen hüzünlü, kısmen de düşünceli bir ifade vardı; belki de bu yeni genç korsanla ilgili düşüncelere dalmıştı.

Karasakal'ın kamarasının kapısı gıcırtıyla kapandıktan sonra, güvertede bir sessizlik hâkim oldu. Herkes bir anlığına durakladı, sanki liderlerinin sert ama haklı sözlerinin yankıları arasında kendi yerlerini bulmaya çalışıyorlardı.

Tek Gözlü Willy, bu gergin havayı dağıtmak için bir adım öne çıktı. Yüzünde her zamanki şakacı gülümsemesi vardı, sağ gözündeki bandajın altından parlak bir ışık yayılıyor gibiydi. "Hey, ne duruyorsunuz? Daha yağmalamamız gereken zengin bir korsan gemisi var!" dedi, sesi güvertedeki sessizliği yırtan bir yankı gibi yükseldi. "Biraz neşelenin ve hazırlık yapın!"

Willy'nin bu sözleri, gemideki havai atmosferi aniden değiştirdi. Birkaç mürettebat üyesi, gerginliği ve endişeyi bir kenara bırakıp şakalaşmaya başladı. Kedi Kürklü Jack, sinsi bir gülümsemeyle Willy'ye yaklaşıp "Senin o göz bandının altındaki şeyleri görmek isterdim, dostum. O zaman belki biz de moral bulurduk," diye takıldı.

Bunun üzerine Willy kahkahalarla güldü, "Bir gün belki, ama önce bu yağmayı bitirelim!"

Mürettebat hazırlık yapmaya başladı. Anne Bonny, silahlarını gözden geçiriyor, bıçaklarını ve kılıçlarını keskinleştiriyordu. Uzun John Gümüş, geminin köşelerinde saklı olan barut ve cephaneliği kontrol ediyordu. Güvertede bir hareketlilik, bir enerji dalgası vardı. Herkes yağma için hazırlanıyordu; geminin içinde dolaşan heyecan, geminin direklerinde dalgalanan korsan bayrağı kadar görünür hale gelmişti.

Ethan, elindeki hançeri sıkıca kavradı. Kendini bu enerjinin bir parçası gibi hissediyor, içindeki endişe yerini karışık bir heyecana bırakıyordu. Tek Gözlü Willy, Ethan'a göz kırparak yanından geçti ve "İlk yağma hep unutulmazdır, genç dostum. Hazır mısın?" diye sordu.

Ethan, derin bir nefes alarak cevap verdi. "Hazırım," dedi, sesinde bir titreme vardı. Hançerini sımsıkı tuttu, sanki bu metal parçası ona güç ve cesaret veriyormuş gibi. Mürettebatın hazırlıkları tamamlandığında, denize açılmaya ve yeni maceralara doğru yelken açmaya hazırdılar.

Güneş batarken, karanlık sulara doğru ilerlediler; önlerinde bilinmeyen bir serüven, arkalarında ise hikayelerini şekillendiren anılar bırakarak.
Karasakal ve mürettebatı, nihayet saldıracakları gemiye vardıklarında, akşam güneşi ufukta batmaya başlamıştı. Düşman gemisinin bayrağı, bir korsan filosunun parçası olduğunu gösteriyordu; bu, ganimetin bol, ancak mücadelenin zorlu olacağının işaretiydi. Gergin bekleyiş, iki gemi arasına köprü görevi görecek olan uzun ve kuvvetli tahta çıkartılırken doruk noktasına ulaştı. Tahtanın karşı gemiye yaslanmasıyla, çarpışmanın kaçınılmaz olduğunu anladılar.

İlk adımı Karasakal attı; o, cesur ve kararlıydı, ardından diğer mürettebat üyeleri onu takip etti. Ethan, adrenalin dolu kaslarıyla karşı gemiye adım attı. Etrafındaki karmaşa ve çığlıkların arasında, kalbi hızla atıyor, zihni tamamen berrak bir savunma içgüdüsüyle doluyordu. Elindeki hançer, bir süre önce onunla kurduğu bağ nedeniyle bir uzantısı gibiydi; ama bu yeni, kanlı gerçeklikte, sadece savunma amacıyla kullanmayı seçti.

Düşman gemisindeki korsanlar sayıca üstündü; karanlık siluetler halinde, sanki denizin kendisinden fırlamışçasına üzerlerine geliyorlardı. Kılıçlar çarpıştı, silahlar ateşlendi, kan ve barut kokusu havaya karıştı. Ancak Karasakal ve tayfası, deneyimlerinin ve cesaretlerinin gücüyle düşmanlarına karşı direniyordu.

Anne Bonny, acımasızca savaşırken, Tek Gözlü Willy, çevik hareketlerle düşmanları şaşırtıyordu. Kedi Kürklü Jack, her zamanki sinsi gülümsemesiyle rakiplerini savuşturuyordu.

Ethan, kargaşanın ortasında, bir yandan etrafını kollayarak bir yandan da hançerini savuruyordu. Kendini bir savaştan çok bir savunma içinde bulmuştu; düşmanlarına karşı saldırgan davranmıyordu, sadece gelen darbeleri engelliyordu. Bir korsanın saldırısını savuşturduktan sonra, bir anlık bir boşlukta nefes almak için durdu. İlk kez bir savaşa katılıyordu ve içinde kaybolmuş gibi hissetse de, hayatta kalma içgüdüsü onu ayakta tutuyordu.

Karasakal, güçlü ve kararlı hamlelerle düşmanlarının arasından geçiyordu. Onun savaşçılık yetenekleri ve liderliği, mürettebata ilham veriyordu. Düşman gemisinin kaptanı da sert bir rakipti, ama Karasakal'ın stratejisi ve mürettebatının uyumu, savaşın seyrini belirledi. Karşı gemideki korsanlar yavaş yavaş geri çekilmeye başladı; onların liderlerinin düşmesiyle, moral kaybına uğradılar.

Savaşın sonunda, Karasakal ve mürettebatı galip geldi. Düşman korsanlar ya esir alındı ya da kaçtı. Etrafta zafer çığlıkları yükseldi, ama Ethan sessiz kaldı. İlk kez bu kadar yakın bir ölüm kalım mücadelesi yaşamıştı ve hissettiği adrenalin, hala damarlarında dolaşıyordu. Etrafına baktığında, mürettebatın ganimetleri toplamaya başladığını gördü. Ethan, bu zaferin ne anlama geldiğini anlamaya çalışırken, bir yandan da hayatta kalmış olmanın rahatlaması içindeydi.

Karasakal, Ethan'a doğru yaklaştı ve onun omzuna elini koyarak "İyi iş çıkardın, çocuk. İlk savaşın her zaman zor olur. Ama sen hayatta kaldın," dedi. Ethan, hafifçe başını sallayarak cevap verdi; zihninde hala savaşın görüntüleri yankılanıyordu. Bu deneyim, onu daha da güçlendirecek ve belki de bir sonraki sefere, sadece savunmakla kalmayıp, gerçek bir korsan gibi saldırmayı öğrenecekti.

Loading...
0%