@berrasarfaklarli
|
Akşam yemeği sırasında, Karasakal ve tayfası zaferin getirdiği yorgunlukla keyiflenip eğlenirken, Ethan'ın aklı o yaşlı adamda kalmıştı. Karasakal'ın kamarasına çekilmesiyle gemi sessizliğe büründü. Mürettebatın geri kalanı da yavaş yavaş odalarına çekilmeye başladı. Bu, Ethan için beklediği andı. Ethan, sessizce odasından çıktı. Ayak seslerini gizlemek için adımlarını dikkatle atarak, esirlerin tutulduğu bölüme doğru ilerledi. Koridorlar karanlık ve soğuktu, ama kararlılığı onu yönlendiriyordu. Esirlerin bulunduğu bölüme vardığında, dikkatlice kapıyı açtı ve içeri girdi. Loş ışıkta, zincirlenmiş halde oturan esirler, Ethan'ın dikkatini çekti. Yaşlı adam, diğerlerinden biraz uzakta, köşede sessizce oturuyordu. Ethan, sessizce yanına yaklaştı ve alçak bir sesle konuştu. "Adınız nedir?" diye sordu, adamın yüzüne bakarak. Yaşlı adam başını kaldırdı ve yorgun bir gülümsemeyle Ethan'a baktı. "Adım Aiden," dedi, sesi hafif titreyerek. "Burada ne işin var, delikanlı?" Ethan, Aiden'ın zincirlerini incelerken derin bir nefes aldı. "Seni buradan çıkarmak istiyorum," dedi, kararlılıkla. "Bu gemide kalmanı istemiyorum." Ethan, çevresine dikkatlice bakarak, "Bu doğru olan şeymiş gibi hissediyorum," diye cevap verdi. "Burada olmanı istemiyorum. Bu yüzden seni serbest bırakacağım." Ethan, yanında getirdiği küçük bir çilingir aleti çıkardı. Sessizce Aiden'ın zincirlerinin kilidini açtı. Metalin çıkardığı hafif ses, karanlıkta yankılandı, ama kimse uyanmadı. Aiden'ın bileklerinden zincirler düştüğünde, Ethan ona destek olarak ayağa kalkmasına yardım etti. Adamın gözleri, özgürlüğün ilk ışıklarını görmüş gibi parladı. Ethan, Aiden'ı dikkatlice güverteye yönlendirdi. Diğer esirler, olan biteni sessizce izliyordu; kimse ses çıkarmıyordu, belki de bir umut ışığı görerek. Güverteye çıktıklarında, gece denizi sessiz ve huzurluydu. Ethan, Aiden'a ip merdiveni gösterdi ve alçak bir sesle, "Bu merdiveni kullanarak denize in. Sessizce yüz, kimse seni fark etmeden kaçabilmelisin," dedi. Ethan, Aiden'ın güvenli bir şekilde uzaklaştığından emin olana kadar güvertede bekledi. Aiden, yakınlarda olan bir ada-krallığın kıyısına çıkınca Ethan derin bir nefes alarak kamarasına döndü. Ertesi sabah, Karasakal'ın gemisinde olağan bir hareketlilik vardı. Ancak kısa süre sonra bir esirin eksik olduğu fark edilince gemide gergin bir hava esti. Esirlerin tutulduğu bölgeye gelen Karasakal ve mürettebatı, dikkatlice incelemeye başladı. Zincirlerden biri boştaydı, yerde sadece bir ip parçası duruyordu. Karasakal'ın yüzü karardı ve sesi öfkeyle yankılandı: "Bu işten kim sorumluysa hemen ortaya çıksın!" Esirler arasında bir kadın korsan öne çıktı. Orta yaşlı, sert görünümlü bir kadındı; gözlerinde direniş ve bilgelik vardı. Kadın, cesurca Karasakal'a bakarak sessizliği bozdu. "Biri gece geldi ve o adamı serbest bıraktı," dedi, sesi sabit ve kararlı. Karasakal, kaşlarını çatıp daha fazla bilgi beklerken, kadın devam etti. "Zincirleri açtı, onu güverteye götürdü ve kaçmasına yardım etti." Karasakal'ın kaşları çatıldı, gözlerinde öfke parladı. "Kim yaptı bunu?" diye sordu, sesinde inanmazlık ve öfke vardı. Kadın korsan, sessizce etrafına bakındı ve sonunda eliyle geminin köşesinde duran Ethan'ı işaret etti. "O çocuk," dedi, yüzü ciddileşmişti. "Gece herkes uyurken, sessizce geldi ve adamı serbest bıraktı." Karasakal'ın yüzü kıpkırmızı kesildi. "Bu, ihanetin ta kendisi," dedi, sesi soğuk ve keskin bir tonda. "Bu cezasız kalamaz." Gemideki atmosfer bir anda değişmişti. Tayfa arasında fısıltılar dolaşıyor, herkes Ethan'a dönüp bakıyordu. Karasakal, mürettebata dönerek sert bir emir verdi: "Ethan'ı buraya getirin. Onunla konuşmamız lazım." Gemideki gerginlik, Ethan'ın kaderinin belirleneceği anı beklerken giderek artıyordu. Herkes, Ethan'ın bu cesur ama tehlikeli eyleminin sonuçlarını merak ediyordu. Karasakal'ın odasında yapılacak bu konuşmanın nasıl sonuçlanacağı ise belirsizdi. Ethan, Karasakal'ın odasına ağır adımlarla yürüdü. Kapı arkasından kapanınca odada yalnız kaldılar, geminin gürültüsü dışarıda kalmıştı. Karasakal'ın yüzündeki sert ifade, odanın karanlık atmosferini daha da ağırlaştırıyordu. Masanın arkasında duran Karasakal, Ethan'a dönüp kaşlarını çatarak derin bir nefes aldı. Ethan, Karasakal'ın sözlerini duyduğunda, içinde bir boşluk hissetti. Kurtardığı adam için hissettiği gurur, şimdi yerini endişe ve belirsizliğe bırakmıştı. Ancak, Karasakal'ın gözlerindeki ciddiyet ve kararlılık, bu konuşmanın sonunun değişmeyeceğini belli ediyordu. Karasakal, odanın penceresinden dışarıya baktı. "Yaptığın şey, gemideki düzeni bozdu," diye ekledi. "Sana güvenmiş olsam da, böyle bir şeyin tekrarlanmasına izin veremem. Seni bu gemiden gönderiyorum. Bu, seni korumak için yapabileceğim en iyi şey." Ethan, sessizce başını salladı. Karasakal'ın onu korumaya çalıştığını biliyordu, ama bu yine de gemiden ayrılacağı gerçeğini değiştirmiyordu. Ethan, odadan çıkarken, Karasakal derin bir iç çekti ve geminin güvertesine doğru yürüdü. Tayfa, Ethan'ın gönderileceğini duyduğunda şaşkınlık ve karışık duygular içinde kalmıştı. Ethan'ın, yaşlı bir esiri serbest bırakması, tayfayı da etkilemişti; Tek Gözlü Willy ve Uzun John Gümüş üzülürken ve Ethan’ın cesaretine sessizce hayran kaldı. Diğerleri ise bunu bir ihanet olarak görüyordu. Karasakal, mürettebatın önünde durarak sesi gür ve kararlı bir şekilde konuşmaya başladı. "Ethan, bir esiri serbest bıraktı. Onunla konuştum ve gemimizi terk etmesi gerektiğine karar verdim. Onu bir kayığa bindirip serbest bırakacağız. Bu gemide düzeni sağlamak zorundayız." Karasakal'ın konuşması sırasında, o esir kadın korsan, Raidne, mürettebat arasında dikkat çekti. Raidne, Karasakal'ın tayfasına katılmaya hak kazanmıştı. Onun cesareti ve yetenekleri, Karasakal'ın gözünde saygı uyandırmıştı. Mürettebat, bu durumu sessizce kabul etti; yeni bir üye kazanmışlardı ve Ethan'ın kararı gemide yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyordu. Ethan, Karasakal'ın emriyle gemiden ayrılırken, arkasında bıraktığı hayatı ve yaşadığı anıları düşünüyordu. Gemiden ayrılmanın verdiği acıya rağmen, bir hayat kurtarmış olmanın iç huzurunu da taşıyordu. Bu, onun için yeni bir başlangıcın işaretiydi; açık denizlerde kendi yolunu bulması gerekiyordu. Kayık, gece karanlığında hafifçe dalgalanan denizin üzerinde huzursuzca sallanıyordu. Kayığın içinde yalnızca birkaç kürek vardı. Erzak yoktu. Saatler geçtikçe, kayık ufukta kaybolmuş bir nokta gibi görünüyordu. Ethan, kayığın içine oturdu ve etrafı dikkatle inceledi. Ancak, derin mavi suların dışında hiçbir şey göremedi. Denizin monotonluğunda, yalnızlık duygusu iyice artmıştı. Gözleri, yorgunluk ve açlığın etkisiyle ağırlaşmış, başı dönüyordu. Güneşin batışıyla birlikte gökyüzü koyu bir maviye büründü ve gece çökünce karanlık, denizin her yanını sardı. Ethan, kayıkta otururken karanlık denizin ortasında kendini çok küçük ve çaresiz hissetti. O kadar uzun süredir yalnızdı ki, denizin monoton sesi bile huzur verici olmaktan çok, boş bir sessizlik gibi geliyordu. Bir süre sonra, açlık ve yorgunluk Ethan’ın bedeni üzerinde ağır bir yük oluşturmaya başladı. Karşısında herhangi bir umut ışığı, kara parçası ya da yaklaşan bir gemi yoktu. Denizin sakinliği, içinde bulunduğu durumun daha da yavaş ve katlanılmaz bir hale gelmesine neden oluyordu. Kayığın içinde yalnızca kendi nefes alışverişleri ve dalgaların yumuşak sesleri vardı. Yorgunluk, Ethan’ın göz kapaklarını ağırlaştırdı. Kayığın zeminine, gökyüzünün karanlığına karşı gözlerini kapatarak uzandı. Derin bir nefes aldı, vücudunun her bir kası dinlenmeye ihtiyaç duyuyordu. Kayığın sallantısının ve denizin huzur verici ritminin etkisiyle, yavaşça uykunun kollarına çekildi. Başını küçük bir yastığın üzerine koyarak, bedenini bir bütün halinde rahatlatmaya çalıştı. Gökyüzü yıldızlarla doluyken, Ethan derin bir uykunun içine gömüldü. Kayığın üzerindeki sessizlik ve denizin serinliği, uykuya geçişini kolaylaştırmıştı. Sırtında taşıdığı tüm yükler, bir süreliğine uykunun karanlıklarına bırakılmıştı. Ancak, uykuya dalarken, Ethan’ın aklında hâlâ gelecek belirsizliği ve kurtuluş umutları vardı. Gece boyunca kayığın küçük ama korunaklı içinde, denizin derinliklerine doğru yol alarak, yeni bir başlangıcın umutlarını taşıdı. |
0% |