Ethan, el bileğinde hissettiği sıcaklıkla irkilerek gözlerini açtı. Beyazlamaya yüz tutmuş kahverengi saçlı, berrak mavi gözlü ve orta yaşlı bir adam, nabzına bakıyordu. Kaşları hafif çatıktı. Yaptığı işe odaklanmışdı. Bu kraliçe Nyla’nın bahsettiği doktorlardan biri olmalıydı.
Adamın hemen birkaç adım arkasında ise 13 - 14 yaşlarında, Ethan'ı tuhaf bir hisse sürükleyen bir kız duruyordu. Kızın parlak sarı saçları ve tıpkı adamınki gibi berrak mavi gözleri vardı. Bu kız, doktor olamayacak kadar gençti. En fazla çırak olabilirdi.
Adam temel kontrolleri yaptıktan sonra "Benim adım Koa, seninki nedir, genç adam?" Diye sordu babacan bir tavırla.
Ethan gözlerini kızdan çekip Koa'ya baktı "Ben Ethan" dedi temkinli bir şekilde. Sonra Tekrar kıza baktı "Bu kız kim?"
Koa gülümseyerek " O benim kızım, Rowena. Krallığa varana kadar arada seni kontrole gelecek"
Ethan 'tamam' anlamında başını salladı.
Koa ve Rowena odadan çıktıktan sonra uzun uzun ne yapacağını ve kendisi hakkında konuşulup konuşulmadığını düşünmeye başladı.
Bir yalan söylemişti ve yalanını sürdürmek zorundaydı. Başka ne yapabilirdi ki? Korsan gemisinden atıldığını itiraf ederse başına neler gelirdi kim bilir?
Şu ana kadar Ravenna gemisinde karşılaştığı herkes güler yüzlü, nazik ve iyiydi. Yani Ethan’ın alışık olmadığı insani özelliklerine sahiplerdi. Bu yüzden Ethan, her zamankinden daha tetikte davranıyordu.
Rowena her kontrolüne geldiğinde, Ethan'a kocaman gülümsüyor, nasıl olduğunu ve bir ihtiyacının olup olmadığını nazikçe soruyordu. Ethan ise bu kıza güvenmek konusunda güçlü bir dürtü duysa da, kendini tutuyor ve temkinli davranmaya devam ediyordu. Tıpkı korsan gemisinden atılmadan önce olduğu gibi.
Ethan’ın bilinmezliğe olan yolculuğu Yaklaşık 3 gün sürdü. Rowena günde 4 kere gelip aynı soruları soruyordu. Bir kaç kere Ethan ile sohbet etmeyi denemişti. Fakat başarılı olamamıştı. Çünkü Ethan, hayatı boyunca kimseye güvenmemeyi öğrenmişti.
Ravenna krallığının büyük limanına yanaştıkları sırada Ethan, kendisine verilen bir sırt çantasına eski korsan kıyafetlerini -ona yeni kıyafet vermişlerdi-, hançerini ve tek gözlü willy'nin verdiği bir göz bandını koydu. Bunlar onun için hazine değerindeydi.
Kral ile kraliçenin yanında, gemiden inerken onları karşılayan Gümüş ve mavi renkteki kıyafetli muhafızlara imrenerek baktı. Onlar gibi asil bir aileden gelmiş olsaydı şu anki konumu şövalyelik olurdu Şüphesiz.
O an, Ethan’ın aklına ailesinin kim olduğunu bile bilmediği geldi. Tek bildiği Karasakal'ın anlattıklarıydı. Aslında Karasakal bile çok bir şey anlatmamıştı.
Tek bildiği; Karasakal'ın bir gün denizde gemiyle yol alırlarken küçük bir kayığın içinde sürüklendiği sırada onu bulduğu idi.
Bu düşüncelerle yüze asılan Ethan, Hemen kendini topladı. Ona göre Ravenna'nın Kral ve Kraliçesi dahil herkes fazla meraklı idi.
' Eminim Bir iki gün sonra beni umursamayıp denize geri salacaklar' diye düşündü, Ethan.
Yaklaşık 5 gün geçmişti. Bu 5 günde Ethan'a, sarayda kalabileceği bir oda vermişlerdi. Ondan tek istedikleri kendini toplamasıydı. Altıncı günün sabahında, kral ve kraliçe'nin huzuruna çağrıldı.
Taht odasının kapılarından geçtiği zaman, büyük ve görkemli bir yerle karşılaştı. Hayatında hiç taht odası görmemişti. O yüzden nasıl davranacağını bilmiyordu.
Yüzüne bir gülümseme yerleştirmeye çalıştı. Fakat gergin gülümsemesi ne kadar korktuğunu ele veriyordu sanki. O yüzden gülümsemeyi kesip derhal ciddi bir ifade takındı.
Odanın karşısındaki iki tahtın -aralarındaki mesafeye dikkat ederek- yanına gitti. Başını yere eğdi ve Kral Marlon ile Kraliçe Nyla'nın diyeceklerini bekledi.
Kral "Başını dik tut, Ethan. Yanlış bir şey yapmadın." Dedi yumuşak bir sesle.
Kralın emri ile başını dik tuttu.
Kraliçe Nyla "Kaç yaşındasın?"
Ethan" 15 yaşındayım, Kraliçem."
Ethan, niye bu sorunun sorulduğunu anlamamıştı. Hâlâ denize geri bırakılacağını düşünüyordu. Bu yüzden de bu sorunun anlamsız olduğunu düşünüyordu. Yaşıtlarından bir-iki yaş küçük gösterdiği için denize geri dönmeyi kaldırıp kaldıramayacağını mı düşünüyorlardı?
Kral Marlon düşünceli bir sesle "Yaşıtlarından daha kısa ve zayıfsın. Belli ki iyi beslenememişsin. Annen ve baban sana iyi bakmıyorlar mıydı?"
Ethan "onları hiç tanımadım." Dedi, gözleri biraz dolmuştu ve sesi hafif titremişti. "Tek bildiğim; ben yaklaşık 1 yaşımdayken Kara Dalga gemisinin mürettabatının beni bulduğu."
Kral Marlon" O zaman doğru bir seçim yapmışız, değil mi Nyla?"
Kraliçe evet anlamında başını salladıkdan sonra " Ethan, bundan sonra sarayda kalmaya devam edeceksin. Neler yapabilirsin?"
Ethan düşündü. On beş yıllık hayatının büyük bir bölümünü denizde geçirdiği için pek bir başarısı yoktu. Sadece kendini korumayı ve yaralandığı zaman kendine pansuman yapmayı öğrenmişti.
Ethan "Benim bir yeteneğim yok. Sadece ufak yaraları tedavi edebilirim."
Kral Marlon" Peki şifacılığı öğrenmek ister misin? Koa sana iyi bir öğretmen olacaktır."
Ethan kısa bir süre düşündükten sonra kabul etti. Sonuçta sarayda kalmak istiyordu.
Kraliçe Nyla, Raden adlı bir şovalyeye Ethan'ı şifahaneye götürmesini söyledi. Yolda giderken Raden ile Ethan biraz konuştu. Raden, Ethan'dan sadece 1 yaş büyüktü. Asil bir aileden geliyordu. Diğer şovalyeler gibi uzundu ve kilosu da yerindeydi. Ethan içten içe Raden'dan nefret etmeye ve kıskanmaya başlamıştı. 'Bu saray neden bu kadar büyük?' Diye huysuz huysuz düşündü. Bir an önce şifahaneye varmayı ve Raden'dan kurtulmayı diledi.
Şifahaneye ulaştıklarında Raden işine döndü. Ethan ise içeri girip, o anda ilaç hazırlamakta olan Koa'ya durumu anlattı.
Ethan, Koa'ya durumu anlattığında adam nazikçe gülümseyip başını salladı.
" demek artık burada kalacaksın, " dedi.
" Bu harika bir haber. Seni burada ağırlamaktan mutluluk duyarız. "
Koa, Ethan'a küçük bir çalışma alanı gösterdi. "Burası senin köşen olacak. Burada çalışacak, öğrenmeye başlayacaksın. Şifacılık sabır ve dikkat gerektirir. Ancak senin gibi bir genç bunun üstesinden gelecektir."
Ethan, yeni çalışma alanına bakarken içinde bir umut kıvılcımı hissetti. Bu hayatında gerçek anlamda bir yere ait olma hissiyle dolduğu ilk andı. Koa, ona ilk görevini verdiğinde heyecanlandı. Basit bir bitki karışımı hazırlayacaktı, ancak bu bile ona kendini önemli hissettirdi.
Rowena, Ethan'ın yanına geldiğinde gözlerinde merak parıltıları vardı. "Bbu gün nasılsın, Ethan?" Diye sordu. Her zamanki gibi nazik ve içtendi.
Ethan, Rowena'nın içtenliğine güvenmek istese de hâlâ temkinliydi. "İyiyim" diye cevapladı kısaca.
Günler geçtikçe Ethan, Koa'nın öğrettiklerini hızla kavramaya başladı. Bitkileri nasıl kullanacağını, yaraları nasıl tedavi edeceğini öğreniyordu. Koa sabırlı bir öğretmendi ve Ethan'ın her sorusuna ayrıntılı cevaplar veriyordu. Rowena da arada sırada Ethan'a yardım ediyor, ona bitkilerin özelliklerini anlatıyordu.
Bir gün Rowena, Ethan'a bir şişe gösterdi. "Bu özel bir iyileştirme iksiri." Dedi. "Babamla birlikte hazırladık. Çok güçlüdür ve sadece ciddi yaralanmalarda kullanılır."
Ethan şişeye hayranlıkla baktı. "Gerçekten mi ne zaman kullanmam gerekecek?"
Rowena gülümsedi. "Umarım hiçbir zaman ama eğer ihtiyacın olursa, bu iksir seni kurtarabilir."
Ethan, sarayda kaldığı süre boyunca Rowena be Koa ile daha fazla vakit geçirdi. Rowena ile arkadaşlıkları derinleşirken, Ethan içindeki güvensizliği yavaşça aşmaya başladı. Ancak hâlâ geçmişten gelen korkular ve endişelerle boğuşuyordu.
Bir gece, Ethan yatmadan önce düşüncelere daldı. Kendi kendine "Burada gerçekten kalabilir miyim? Gerçekten bu insanlara güvenebilir miyim?" diye sordu.
Karasakal'ın anlattığı hikayeler ve korsan yaşamı zihninde dönüp duruyordu. Fakat Ravenna'da geçirdiği zaman ona yeni bir bakış açısı kazandırmıştı.
Kral Marlon ve Kraliçe Nyla’nın ona olan güveni, Rowena'nın dostluğu ve Koa'nın rehberliği sayesinde Ethan, geleceğine dair ilk kez umutla bakıyordu. Ancak içindeki korsan ruhu ve geçmişinden gelen gölgelerle yüzleşmek zorunda olduğunu biliyordu.
Ethan, kendini topladı ve yeni hayatına adapte olmaya karar verdi. Bu karar onun geleceğini şekillendirecek ve belki de hayatında hiç olmadığı kadar güçlü ve yetenekli bir şifacı olmasını sağlayacaktı.