@berrasarfaklarli
|
Raidne, Ethan’ın geçmişinde derin yaralar bırakmış biriydi. Onu tanımamak mümkün değildi. Ethan’ı gemiden attıran kadındı. Ethan’ın zihninde bir an için Raidne’nin keskin bakışları ve onun gemiden atılmasını sağlayan sözeri söyleyişi canlandı. O an, şifahanenin soğuk zeminine buz gibi bir şok dalgası yayıldı. “Ethan, yardıma ihtiyacımız var!” diye seslendi Rowena, Raidne’nin başında durmuş, kadının yaralarına müdahale etmek için acele ediyordu. Fakat Ethan’ın ayakları sanki yere çivilenmiş gibiydi. Bu bir kabus olmalıydı, bu kadarını beklemiyordu. “Ethan! Hemen!” Rowena’nın sesi onu kendine getirdi. Kendi içinde kopan fırtınaya rağmen, şifacılık görevini yerine getirmek zorundaydı. Zihnini toparlayarak, hızlıca Raidne’nin yanına geldi. Kadın, baygın haldeydi, ama Ethan’ın varlığını hissediyor gibiydi. “Kanaması fazla,” dedi Rowena, gözleri Ethan’a odaklanmış halde. “Hemen kanı durduracak otları getir.” Ethan, içindeki karmaşaya rağmen hızla gerekli otları ve bandajları getirdi. Raidne’nin yaralarını temizleyip sarmaya başladılar. Rowena, onun üzerindeki keskin bakışlarını fark etti ve merakla, “Bu kadını tanıyor musun?” diye sordu. Ethan’ın kalbi daha da hızlanmıştı. Yüzündeki gerginliği saklamaya çalışarak, “Hayır, tanımıyorum. Bence şu an sadece yaralarına odaklanalım,” dedi. Rowena daha fazla sormadı, ama Ethan’ın kafasındaki sorular dur durak bilmiyordu. Raidne burada, Ravenna Sarayı’ndaydı. Ne arıyordu burada? Raidne, bir yandan yüzündeki derin kesikleri saklamaya çalışıyor, diğer yandan da yorgun bedeniyle ayakta durmaya çalışıyordu. Kral Marlon ve Kraliçe Nyla, tahtlarının önünde ciddiyetle kadını süzüyorlardı. Raidne, hızlıca düşünerek bir hikaye uydurmuştu. “Majesteleri, adım Raidne,” diye başladı. “Korsanlardan kaçarken yaralandım. Onların elinden zor kurtuldum. Sizden başka sığınacak yerim kalmadı.” Raidne derin bir nefes aldı, yüzündeki acıyı gizleyerek. “Uzun yıllar onların arasındaydım, ama artık onların kanunsuz yollarına dayanamıyordum. Kaçmak zorunda kaldım, ama bunu fark ettiklerinde beni yakalamaya çalıştılar. Yollarıma tuzaklar kurdular, beni yaraladılar… Fakat sonunda buraya, Ravenna Sarayı’na sığınabildim.” Kral Marlon, kadının hikayesini dikkatle dinledi. “Peki, şimdi burada kalmak mı istiyorsunuz? Ravenna’da ne yapmayı planlıyorsunuz?” Kraliçe Nyla, Kral Marlon’a döndü, gözlerinde tereddüt vardı. Fakat Kral Marlon başıyla onayladı. “Peki, Raidne. Burada, sarayda kalmana izin veriyoruz. Ancak her hareketin gözlenecek. Şu anki halinle zaten fazla bir tehdit oluşturamazsın. Şifahanede kalacak ve yaraların iyileşene kadar dinleneceksin.” Raidne derin bir nefes aldı, içten içe gülümsedi. “Teşekkür ederim, majesteleri. Söz veriyorum, size sorun çıkarmayacağım.” Kral Marlon, eliyle işaret ederek muhafızların kadını yeniden şifahaneye götürmelerini emretti. Raidne, salonun kapısından çıktığında gözleri Ethan’a takıldı. Fakat hiçbir şey söylemeden gözlerini kaçırdı ve yeniden muhafızların eşliğinde uzaklaştı. Ethan’ın kafası karmakarışıktı. Raidne’nin buraya gelmesi, onun için büyük bir tehdit oluşturabilirdi. Geçmişi onu burada bulmuştu ve bu, başını büyük bir belaya sokabilirdi. İçinde bir şeyler kopuyordu. Ya Raidne, geçmişte yaptıklarını açıklarsa? Ya onun korsan olduğunu anlatırsa? Ancak Ethan, bu durumu gizli tutmaya karar verdi. Eğer Raidne’nin planları varsa, bunları bozmak ve sarayı korumak için her şeyi yapacaktı. Artık sadece kendisi için değil, Rowena ve diğerleri için de mücadele etmek zorundaydı. Ethan, şifahanedeki son görevini yerine getirirken Raidne’nin bulunduğu yatağın başında durdu. Kadın hâlâ yaralıydı, ama gözleri hiç olmadığı kadar canlı ve keskin bakışlarla doluydu. Ethan, ona bakmamaya çalışarak elindeki ilaçları düzenliyordu. Ancak Raidne’nin varlığı, odadaki havayı ağırlaştırıyordu; sanki her an patlamaya hazır bir fırtına gibi. “O kadar hızlı mı unutacaksın geçmişini?” Raidne’nin sesi, tıslayan bir yılanınkini andırıyordu. Sessizlik, onun tehlikeli sözleriyle bozuldu. Raidne hafifçe gülümsedi, ama bu gülüş soğuk ve hesaplayıcıydı. “Benim burada olmamın seni nasıl etkilediğini görebiliyorum, Ethan,” dedi, sesinde iğneleyici bir ton vardı. “Sarayda nasıl davranman gerektiğini öğrendin mi? Yoksa hâlâ o saf, toy korsan mısın?” Ethan’ın içindeki öfke kabarıyordu, ama kendini kontrol etti. Bu kadın, geçmişte hayatını mahvetmişti ve şimdi de aynı şeyleri tekrar yaşatmak için buradaydı. “Ne istiyorsun, Raidne?” dedi, sesinde giderek artan bir gerginlik vardı. Raidne, Ethan’ın bu çaresizliğini fark etmiş ve bunu sonuna kadar kullanmaya kararlıydı. “Ne mi istiyorum?” diyerek alaycı bir şekilde gülümsedi. “Asıl soru şu olmalı: Ben ne yapabilirim? Beni burada istemezsin, Ethan. Geçmişteki küçük sırrını açığa çıkarmamı istemezsin, değil mi?” Ethan’ın yüzü aniden soldu. Geçmişiyle ilgili sırlar, bu sarayda açığa çıkarsa, kendisi tehlikeye girerdi. “Bunu yapmazsın,” dedi, ama sesi Raidne’nin kararlılığını karşılayacak kadar güçlü değildi. Raidne, başını hafifçe yana eğdi, gözleri pür dikkat Ethan’a odaklanmıştı. “Neden yapmayayım? Senin geçmişini bilmeleri gerektiğini düşünmüyor musun? Sarayın bir korsanı koruduğunu öğrenmeleri eğlenceli olmaz mıydı? Özellikle de seni gemiden attıran kişinin kim olduğunu öğrenince.” Ethan’ın kalbi hızla atmaya başladı. Raidne’nin her kelimesi, sanki bıçak gibi ruhuna saplanıyordu. Ama bir anlığına bile olsa, soğukkanlılığını kaybetmemeye çalıştı. “Beni tehdit etmekle ne kazanacaksın? Burada seni koruyabilecek tek kişi benim.” Raidne, bu sözlerden sonra kısa bir süre sessiz kaldı. Gözlerinde beliren kurnazlık, ne kadar tehlikeli bir düşmanla karşı karşıya olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu. “Belki de haklısın, Ethan. Belki de seni hemen ortadan kaldırmak yerine, seni kontrol etmek daha eğlenceli olur. Beni koruyacaksın, evet. Ama sadece beni değil, sırlarımı da koruyacaksın. Eğer bir kelime bile edersen, sadece seni değil, buradaki herkesi yakarım.” Ethan’ın elleri istemsizce yumruk oldu, ama kendini sakinleştirdi. İçindeki öfke alev alev yanıyordu, fakat bu öfkeyi bastırmak zorundaydı. “Anlaştık, Raidne. Ama unutma, bu sarayda herkesin bir rolü var ve senin de ne yapabileceğini biliyorum. Eğer beni tehdit etmeye devam edersen, sana yardım eden tek kişiyi kaybedersin.” Raidne, Ethan’ın sözlerine küçümseyen bir bakış attı. “Bu oyunu iyi oynamaya başlamışsın, Ethan. Ama şunu unutma: Bir korsan asla unutturmaz, sadece bekler. Benimle oyun oynama. Yoksa bu sarayda çok kişinin canı yanar.” Ethan, Raidne’nin yanından uzaklaşırken, içindeki öfke ve korku birbirine karışmıştı. Bu tehdit, sadece kendisi için değil, sarayın güvenliği için de büyük bir tehlikeydi. Ama şimdi, Raidne’yi kontrol altında tutmalı ve onun planlarını boşa çıkarmalıydı. Her ne pahasına olursa olsun, bu kadının tehlikesini etkisiz hale getirmek zorundaydı. Tabi ki o alçak korsanı korumayacaktı. Beynindeki çarklar hızla çalışıyor ve bir plan kurmaya uğraşıyordu. Ancak Raidne’nin son bakışı, Ethan’a bu savaşın henüz yeni başladığını fısıldıyordu. |
0% |