Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9.Bölüm: Shadowbrook

@berrasarfaklarli


O sabah Koa, Raidne’nin yaralarını kontrol etti. Sevinçle “Artık iyileştin Sayılır, Raidne. Bunu krala söylemeliyiz.”

Raidne, başına ne geleceğini tahmin edemiyordu. Ne olacaktı? Seçme şansı olacak mıydı? Etrafı bu sorularla sarılıyken, Koa çoktan krala haber vermişti. Bunun üzerine Raidne, Derhal kralın huzuruna çağrılmıştı. Kadının kalbi güm güm atıyordu. “Ya beni zindana attırırsa?” diye düşündü endişeyle. Bu düşünceyle hafifçe titremeye başladı.

Taht odasının kapılarına vardığında, titremesini kontrol altına aldı. Muhafızlar kapıları açtığında, Kral Marlon ve Kraliçe Nyla’nın yüzünde ciddi bir ifade vardı. Bu da konuşmanın ne kadar ciddi olduğunu gösteriyordu.

“Raidne” diye başladı kral Marlon, sesi sakin ama kararlıydı. “Artık iyileştin ve bir karar vermelisin. Sarayda kalıp aşçımıza yardım edebilirsin ya da bu krallıktaki bir yerleşim yerinde kalabilirsin.”

Kral Marlon’un sözleri üzerine Raidne’nin aklına hemen çocukken kaçırılmadan önce yaşadığı kasaba Shadowbrook geldi. Orası aklına gelince yavaşça gözleri doldu. Shadowbrook, sadece çocukluğunun geçtiği yer değildi. Aynı zamanda kaybettiği masumiyetin ve huzurun sembolüydü. Peki ya Rowena’yı eskisi kadar sık görebilecek miydi? Fakat diğer tarafta da ailesinin yaşayıp yaşamadığı düşüncesi kalbinde bir heyecan oluşturuyordu.

Bu ikileme rağmen “Shadowbrook’a yerleşmek istiyorum.” Dedi Raidne. Sesi oldukça kararlı çıkmıştı.

Kral, br süre Raidne’ye düşünceli bir şekilde baktı. “Bu senin seçimin.” Dedi sonunda.

Raidne, kralın “tamam” dediğini anlar anlamaz ağzı kulaklarına vardı. Fakat önce Rowena ile vedalaşmak istediğini söyledi.

Kral izin verince, Raidne hızla şifahaneye gitti ve o sırada Ethan ile sohbet eden Rowena'ya her şeyi anlattı.

"Her haftasonu sana uğrayacağım. Belki Ethan da gelir." Dedi Rowena. Çok üzülmüştü. En iyi arkadaşlarından biri olan Raidne'nin sarayda kalmak isteyebileceğini düşünmüştü. Ama elbette kadının ailesi yaşıyor olabilirdi. Doğal olarak onları bulmak istiyor olmalıydı.

Ethan, Raidne’nin saraydan gideceğini duyunca çok şaşırmıştı. Onun amacının kötülük olmadığını anlamıştı. Raidne’nin yerinde kendisi olsa kendisi de aynı kişiye dönüştürdü herhalde. Yani karmaşık.

"Peki neden günler önce beni tehdit etti?" Diye düşünmeden edemedi, Ethan. Belkide, kendince kendini koruyordu. Sonuçta korsanların ne kadar kötü olduğunu Raidne kadar biliyordu.

Bunu anladığı an, bu sefer gerçek bir samimiyetle "Bende Rowena ile her haftasonu geleceğim. Emin olabilirsin."

Raidne ikisine de gülümsedi. "Görüşürüz çocuklar!" Dedi. Bu, Raidne’nin yıllar sonraki ilk gülümsemesiydi.

Kapıdan tam çıkacağı sırada "Seninle gelmek istiyorum, Raidne." Dedi, Ethan.
"Hem belki at ile gideriz"

Rowena, Ethan'a endişeyle bakınca "Merak etme, Rowena. Sadece Shadowbrook'un nasıl bir yer olduğunu görüp geleceğim." Diye açıkladı, Ethan.
Raidne ve Ethan, sabahın erken saatlerinde saraydan ayrıldılar. Yolculuk, Shadowbrook kasabasına kadar üç saat sürecekti. Atların ayaklarının altında ezilen çakıl taşlarının çıkardığı ritmik ses, yolculuk boyunca ikisinin de düşüncelerine eşlik ediyordu.

Bir süre sessizce ilerledikten sonra, Ethan derin bir nefes aldı ve Raidne'ye döndü. Sesinde bir kararlılık vardı. "Raidne," dedi, gözlerini onun gözlerine dikerek, "Senin gerçek hikayeni biliyorum."

Raidne, aniden duraksadı. Ethan'ın bu cümlesi, içinde sakladığı tüm korkuları, acıları ve sırları gün yüzüne çıkarmıştı. Gözlerini yere dikti ve ne diyeceğini bilemeden sessizce kaldı.

Ethan devam etti, “Kaçırıldığını, yıllarca zorluklarla mücadele ettiğini ve hayatta kalmak için neler yaptığını anlıyorum. Ama bunu bilmek seni yargılamak için değil. Sadece, seni gerçekten tanımak istedim. Sarayda kaldığın sürede seni gözlemledim ve senin amacının kötülük olmadığını fark ettim. Sana karşı ön yargılı davrandım ama artık biliyorum ki, senin de savaşların var ve onları kazanmak için elinden geleni yaptın.”

Uzun bir süre ne Raidne cevap verdi, ne de Ethan başka bir şey dedi. Sonra Ethan, Raidne’nin sessizliğini bozmak istedi, çünkü kadının ne kadar gergin olduğunu hissedebiliyordu.

“Shadowbrook hakkında ne hatırlıyorsun?” diye sordu yumuşak bir sesle.
Raidne, gözlerini ufukta bir noktaya dikti. “Çocukluk anılarımın çoğu silik ama hatırladığım birkaç şey var,” dedi derin bir nefes alarak. “Gökyüzünün mavi olduğu, ağaçların yemyeşil olduğu bir yerdi. Annemin her sabah erkenden kalkıp bahçedeki çiçekleri sulayışı, babamın odun kırışı... O zamanlar dünya çok daha basit görünüyordu. Kaçırıldığım gün... O günü hiç unutmuyorum. Simon ile nehir kenarında oynuyorduk. Kardeşim... O zamanlar sadece bir çocuktu, ben de öyle. Her şey bir anda değişti.”

Ethan, Raidne’nin yüzündeki hüzne baktı ve sözlerinin onu ne kadar derinden etkilediğini anladı. “Belki de bu sefer, Shadowbrook sana sadece hüzün değil, aynı zamanda huzur da getirir,” diye fısıldadı.

Raidne, Ethan’ın iyi niyetli sözlerine bir süre sessiz kaldı. Ancak, Ethan’ın bu nazik yaklaşımı kadının içine bir nebze olsun sıcaklık getirmişti. “Belki de,” dedi, hafif bir gülümsemeyle. “Orada nelerle karşılaşacağımı bilmiyorum ama en azından bu kez kendi seçimimle oradayım.”

Yol boyunca ikisi de zaman zaman konuştu, zaman zaman sessizliğe büründü. Raidne’nin zihni, Shadowbrook’un nasıl değişmiş olabileceği düşünceleriyle dolup taşıyordu. Ailesi, kasabanın durumu, tanıdık yüzler… Bu belirsizlikler içinde atını sürerken, kalbi gitgide hızlanıyordu.

Sonunda, kasabanın ilk izleri görüş alanlarına girdiğinde, Raidne’nin kalbi adeta yerinden fırlayacakmış gibi hissetti. İlk başta, kasaba ona bir rüyanın içindeymiş gibi geldi; tanıdık ama bir o kadar da yabancı. Ağaçlar hala eskisi gibi sıralanmıştı ama evler biraz daha yaşlanmış, yollar biraz daha daralmıştı. Zamanın kasabaya nasıl dokunduğunu görebiliyordu.

Atlarından indiklerinde, Raidne derin bir nefes aldı. “Evet... işte burası,” dedi kendi kendine. Bir an için eski bir anı seli üzerine geldi, Simon’un yüzü, babasının sesi, annesinin gülüşü… Her şey geri dönüyordu. Ama o an, bir kasaba sakini yanlarına geldi ve sözleri Raidne’yi gerçek dünyaya geri çekti.

“Raidne,” dedi yaşlı adam, şaşkınlık ve tanıma ifadesiyle. “Sen Raidne misin?”
Raidne, adamı tanımaya çalışarak gözlerini kıstı. “Evet, benim,” diye yanıtladı. “Siz... beni tanıyor musunuz?”

Yaşlı adam, hafifçe gülümseyerek başını salladı. “Evet, yıllar önce buradaydın, hepimiz seni hatırlıyoruz. Senin için çok endişelenmiştik. Kardeşin Simon da öyle.”

Simon’un adını duyar duymaz Raidne’nin içi titredi. “Simon? O burada mı?” diye sordu aceleyle.

Adam, Raidne’nin heyecanını görünce başını onaylayarak salladı. “Evet, Simon hala burada. Evini bulabilirsin, eski evinizin hemen yanında yaşıyor.”

Bu haberi duyan Raidne, gözyaşlarını tutamadı. Simon’un hayatta olduğunu bilmek, onun için inanılmaz bir rahatlama ve mutluluktu. Hemen oraya gitmek istedi. “Teşekkür ederim,” diyerek adamın elini sıktı.

Ethan ise sessizce Raidne’nin yanına yaklaştı. “Haydi, kardeşini bulalım,” dedi destek verircesine.

Raidne, Ethan’a minnetle baktı. Sonra, atını hızla Simon’un yaşadığı yere doğru sürdü. Yolculuğun sonundaki heyecan, Raidne’yi adeta uçuruyordu. Kalbi, hem sevinç hem de korkuyla çarpıyordu. Simon’u gördüğünde ona ne diyecekti? Yılların acısı ve özlemi bir arada mı olacaktı?

Eski evlerinin yanına geldiklerinde, Raidne atından indi ve nefesini tuttu. Simon’un yaşadığı evin kapısı önünde durdu. Kapıyı çalmadan önce derin bir nefes aldı. Parmakları hafifçe titriyordu. Ve sonunda, kapıyı çaldı.
Kapı açıldığında, Raidne karşısında Simon’u buldu. Simon, Raidne’nin kendisini tanıması için birkaç saniye bekledi. Kardeşi, eskisinden biraz daha yaşlı, ama gözlerinde aynı canlılık vardı.

“Raidne...” dedi Simon, gözleri dolu dolu olmuştu. “Gerçekten sen misin?”
Raidne, gözyaşlarını tutamayarak, “Evet, Simon, benim,” diye fısıldadı. “Ben geldim.”

Simon, ablasına doğru bir adım attı ve birbirlerine sarıldılar. Yılların özlemi, sarıldıkları o an içinde eridi gitti. Sessizce, yılların birikmiş acısını ve sevgisini paylaşıyorlardı.

Simon, “Seni çok özledim, abla. Hep seni bekledim,” dedi, sesi titreyerek.
Raidne ise, kardeşinin saçlarını okşayarak, “Ben de seni, Simon. Hep seni düşündüm,” dedi.

Ethan, biraz geride durarak bu duygusal anı izledi. İçinde bir şeyler kıpırdanıyordu; bu yeniden buluşmaya tanıklık etmek, onun da yüreğinde bir iz bırakmıştı.

Raidne ve Simon, birbirlerine bakarak geçmişi unutmaya değil, yeniden inşa etmeye karar verdiler. Şimdi, Shadowbrook kasabasında yeni bir başlangıç yapma zamanıydı.

“Ben yokken neler oldu?” diye sordu, Raidne. Yaklaşık 30 -32 yıldır görmediği evinin içine hasretle adım atarken.

Simon; Ethan’ı içeri davet ettikten sonra “Ah, Raidne! Neler olmadı ki!” dedi hüzünlü bir gülümsemeyle.

Loading...
0%