Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18. Bölüm

@berrasarfaklarli

Lilith gözlerini açtığında, New York'a taşınmadan önce yaşadıkları kasabadaki şatonun soğuk, taş zemininde yatıyordu. Etrafındaki karanlık ve sessizlik, bir an için ona gerçekten orada olup olmadığını sorgulattı. Ellerinin arasında duran turkuaz rengindeki taş, Lilith'in gözleriyle buluştuğu anda parlayarak kayboldu. Şaşkınlıkla doğrulup hızla ayağa kalktı.

 

Güçlerinin yerinde olup olmadığını kontrol etmek için ellerini kaldırdı ve bir sihir mırıldandı. Elindeki parmak uçlarından küçük elektrik kıvılcımları çıktı, ardından telekinezi gücünü denemek için karşıdaki taş bir parçayı hareket ettirdi. Taş, onun kontrolü altında havalanıp birkaç saniye sonra yere indi. Şok içinde, güçlerinin hala yerinde olduğunu anladı. Bu nasıl olabilirdi? Alice'in yaptığı sihir onu geçmişe mi göndermişti, yoksa başka bir açıklaması mı vardı?

 

Hızla şatonun dışına çıktı ve kasabaya doğru ilerlemeye başladı. Hala geceydi ve kasabanın üzerindeki yıldızlar, gökyüzünde ışıl ışıl parlıyordu. Önceden yaptığı gibi sihirle penceresini açarak odasına girdi. Oda, bıraktığı gibi duruyordu, hiçbir şey değişmemişti. İlk iş olarak duvardaki saate ve masadaki takvime baktı.

 

Bu imkansızdı. Yaşadığı onca şeyden sonra, tarih hala o şatoya gizlice gittiği gecenin tarihiydi. Saat ise sadece yarım saat ilerlemişti. Birkaç saat önce yaşadığı tüm olaylar sanki hiç yaşanmamış gibi görünüyordu.

 

Lilith, yatağının kenarına oturup derin nefesler aldı. Zihni karmakarışıktı ve yaşadığı bu durumu anlamaya çalışıyordu. Alice'in yaptığı sihir, ona bir zaman yolculuğu yaşatmış olabilir miydi? Peki, bu yolculuğun amacı neydi? Kendi karanlık güçlerini keşfetmesi için mi, yoksa aydınlık ve karanlık arasındaki ince çizgide nerede durduğunu anlaması için mi?

 

Kendi içindeki çelişkilerle boğuşurken, odasında sessizce oturup düşündü. Belki de bu bir uyarıydı; belki de yaşadığı deneyimler, gelecekte vereceği kararlar konusunda ona bir rehberlik ediyordu. Lilith, karanlık tarafın çekiciliği ile aydınlık tarafın huzuru arasında bir denge bulmak zorundaydı.

 

Sonra birden odasına annesi Diana girdi. Kızının bu endişeli halini gören Diana hızla gelip Lilith'in yanına oturdu.

 

Annesini gören kız ne yaşadıysa anlatmaya başladı. Nasıl yarım saat önce gibi gözüken bir zamanda evden çıkıp aynadan geçip Kayıp Diyar'a gittiğini, Beth'i, sarayda yaşadıklarını, tekrar kasabaya dönüp New York'a taşındıklarını, karanlık taraf için neler yaptığını... En son Alice ile konuşmasını ve şatoda kendini yerde bulmasını anlattı.

 

Annesi sabırla dinledikten sonra "Aferin, Lilith. Sınavı geçtin. Artık güçlerini özgürce kullanabilirsin. Artık uyu ve yaşadıklarını çok sorgulama"

 

Daha Lilith bir şey söylemeye fırsatı olmadan annesi hızla odadan çıktı.

 

Lilith, annesinin sözlerinin ağırlığını düşünerek yatağına geri döndü. Yorgun bedeni ve zihni, yaşadığı karmaşayı ve belirsizliği kabullenmeye çalışıyordu. Annesinin söyledikleri kulağında yankılanırken, gözleri yavaşça kapandı. Güçlerini özgürce kullanmak... Bu, ona verilen büyük bir hediye miydi yoksa taşıması gereken ağır bir yük müydü?

 

Rüyasında, tekrar o şatonun taş zemininde buldu kendini. Ancak bu sefer yalnız değildi. Alice, Beth, ve diğer tanıdık yüzler etrafında belirdi. Hepsi ona bakıyordu, sanki ondan bir şey bekliyorlardı. Lilith, bu rüyanın ne anlama geldiğini bilmiyordu ama içinde bir yerde, bu yolculuğun daha yeni başladığını hissetti.

 

Sabahın ilk ışıkları odasına vurduğunda, Lilith gözlerini yeniden açtı. Yeni bir gün başlamıştı ve bu yeni günle birlikte yeni sorumluluklar ve maceralar da geliyordu. Artık karanlık ve aydınlık arasındaki dengeyi bulma zamanıydı. Kendi yolunu bulma zamanıydı.

 

Lilith, odasının penceresinden dışarı baktı. Güneş doğuyordu ve o, artık her zamankinden daha kararlıydı. Annesinin ona verdiği güçle, hem kendisi hem de sevdikleri için doğru olanı yapmaya kararlıydı. Gelecek belirsizdi, ama Lilith bu belirsizliğin içinde kendine bir yol çizecekti.

 

 

 

 

Loading...
0%