Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@berrasarfaklarli

İki gün geçmiş olmasına rağmen, Lilith'in aklı hala o şatodaki aynada takılı kalmıştı. O gizemli ayna, onu çekiyordu ve içinde sonsuz bir merak dalgası oluşturmuştu. Lilith, bu merakın peşinden gitmekten başka çaresi olmadığını düşünüyordu. Aynanın yansıttığı sırları çözmek için içinde bir arzu ve kararlılık belirmişti.

Bir gece, sessizce ailesine haber vermeden evden çıktı ve tekrar şatoya doğru yola koyuldu. Rüzgar, dallar arasında uğuldayarak ona eşlik ediyordu, ama Lilith'in zihnindeki tek ses kendi kalp atışlarıydı. Karanlıkta adımlarını sessizce atan Lilith, şatonun karanlık siluetini gördüğünde içi bir heyecanla dolmuştu.

Merdivenleri tırmanarak tekrar o odanın önüne geldi. Kapıyı yavaşça itti ve içeri girdi. Odanın içi, hafif bir esintiyle sallanan tozlu mobilyalarla doluydu. Ama Lilith'in dikkati hemen odanın köşesinde duran o gizemli aynaya odaklandı.

Yavaşça adımlarını ilerletti ve aynanın önüne geldi. Elleri titriyordu, ama içindeki merak onu ileri itmeye devam etti. Derin bir nefes aldıktan sonra, aynanın yüzeyine dokundu. Aniden, aynanın yüzeyi hafifçe titreşti ve Lilith parmaklarında buz gibi bir dokunuş hissetti.

O an korkuya kapıldı, ama geri çekilmek için artık çok geçti. Aniden, ayna onu bir kara deliğin içine çekti ve Lilith, karanlık bir uçurumun içinde düşüyormuş gibi hissetti. Gözlerini açtığında ise kendisini bilmediği bir ormanın içinde buldu.

Ormanın kokusu, toprak ve çiçeklerin karışımıydı. Ay ışığı, dallar arasından sızarak yerde dans eden gölgeler oluşturuyordu. Lilith'in adımları, yaprakların çıtırtısıyla eşlik ediyordu. Etrafta sessizlik hakimdi, sadece kuşların şarkıları ve hafif rüzgarın uğultusu duyuluyordu.

' imkansız ' diye düşündü. Az önce bir ayna Onu içine çekmiş ve gözlerini açtığında kendini bu ormanda bulmuştu. Çaresizce etrafına baktı. Fakat etrafta sadece ağaçlar, çalılar ve tuhaf çiçekler vardı.

Şimdi ne yapacaktı?

 

Yürümeye devam etti. Belki bir belki iki saat yürüdükten sonra bir ışık gördü. Turuncu-sarı karışımı ışığa yaklaştıkça o ışığın büyük ve eski bir gaz lambası olduğunu gördü. Gaz lambasını etrafında Kartal, yılan, tazı ve ayı gibi bir araya gelmesi mümkün olmayan birçok çeşit hayvan bir halka oluşturmuştu.

Bu sıradışı halkanın merkezinde, gaz lambasının dibinde, elli yaşlarında bir kadın oturuyordu. Omuzlarına gelen dalgalı beyaz saçları, açık Yeşil Gözleri ve süt beyazı bir teni vardı. Lilith daha dikkatli bakınca kadının saçlarında iki - üç tane serçenin uyukladığını gördü.

Tek çaresi bu tuhaf kadın ve hayvanlarının yanına gitmekmiş gibi görünüyordu. Kız, her ne kadar bu yırtıcı hayvanlardan korksa da yavaş adımlarla çembere doğru yaklaştı.

Hayvanlar, Lilith'e doğru döndü. Bazıları merakla onu süzerken bazıları ise ona doğru hırlıyordu.

Yaşlı kadının gözleri, Lilith'in gözlerini bulunca yüzüne sıcak bir gülümseme yayıldı "Sakin olun dostlarım." Demesiyle hırlayan bir kaç hayvan sessizleşti. Ardından kadın "Korkma,kızım. Yaklaş" dedi, güven veren ses tonuyla

Lilith, tereddüt dolu bir kaç adımın ardından tazı ve kartalın arasından geçerek kadının yanına vardı. Yavaşça yere oturdu.

"Hoş geldin, Lilith" dedi kadın, gizemli bir sesle.

Lilith merak ve korkuyla "Burası neresi, siz kimsiniz ve beni nereden tanıyorsunuz?"

Bu sorular üzerine kadın, yatıştırıcı bir sesle "Kayıp Diyar'a hoş geldin, Lilith Swift. Ben Elizabeth Evans -kısaca Beth-. Seni nasıl tanımayayım ki?"

Lilith'in merakı katlanarak artıyordu "Hâlâ beni nereden tanıdığınızı söylemediniz?"

Beth" Devamını burada anlatmayayım. Etrafta çok fazla casus var."

Bunun üzerine ikisi de ayağa kalktı. Ayı dışındaki hayvanlar ateşi söndürürken Lilith, Beth ve Ayı oradan uzaklaştı. Üçü de konuşmuyordu. Ayı önlerinde, Lilith -en savunmasız olarak- onun arkasında ve Beth ise kızın sağındaydı.

Lilith nedenini bilmediğim bir şekilde yeni tanıştığı bu garip kadına güveniyordu. Zaten başka çaresi de yoktu.

Uzun bir süre yürüdükten sonra ağaçlar azalmaya başladı. Şimdi karşılarında bir kasabanın silüeti vardı. Yolun devamında ayı yanlarından ayrıldı. Biraz daha yürüdüler. Evler netleşmeye başlamıştı. Hiçbir evin ışığı yanmıyordu. 'Herhalde saat çok geç olduğu için ışıklar yanmıyor diye düşündü Lilith.

Beş dakika sonra kasabanın düz ve temiz yollarında yürüyordu. Lilith konuşmak için ağzını açtı. Ne de olsa aklında milyon tane soru vardı. Fakat Beth, ona sus işareti yaptı. Lilith ise öfleyerek konuşmaktan vazgeçti.

Nihayet küçük tahta bir evin önüne geldiklerinde Beth, kapıyı açtı ve içeri girdi. Herhalde burası onun evi idi. Lilith'de kadının arkasından eve girdi. İçerisi zifiri karanlık

O sırada Beth'in "Lumina" diye fısıldamasıyla avucunda oluşan ışık topu evi biraz olsun aydınlattı. Küçük bir koridor onları karşılamıştı. Koridorun solunda bir, sağında ise iki kapı vardı. Beth önden giderek "Hadi gel Lilith" dedi ve sağdaki ilk kapıdan geçti.

Birkaç saniye sonra mutfak ile oturma odasının birleşik olduğu ve oldukça az eşyası olan odadaki minderlerde oturuyorlardı.

Beth'in konuşmasına fırsat vermeden Lilith sorularını sıralamaya başladı "Beni nereden tanıyorsunuz, o hayvanlarla ormanda ne yapıyordunuz ve o tuhaf sözcük neydi öyle!? Onu söyler söylemez elinizde ışık topu oluştu?" Derin bir nefes aldı gülümseyen Beth'in gözlerinin içine kararlılıkla baktı. Bir cevap istiyordu!

Beth "Her şeyi anlatacağım. Sabırlı ol." Dedi gülümseyerek "Hayvan dostlarımla sohbet ediyorduk. O sözcük ise ışık sihriydi. Seni nereden tanıdığımı henüz söyleyemem ama şunu bil Lilith, burası senin geldiğin yerden çok farklı."

 

Loading...
0%