@berrasarfaklarli
|
Beth, Lilith'e ismini değiştirmesi gerektiğini söylerken gözlerinde bir ciddiyet vardı. Lilith önce tereddüt etti, ama Beth'e güvendiği için itiraz etmedi. " Kendini burada güvende tutmak için yeni bir kimlik edinmelisin " demişti Beth. Bunun üzerine Lilith, hangi ismi alması gerektiği hakkında uzun uzun düşündü. En sonunda Lisa Carpenter ismine karar verdi. Zaman hızla geçiyordu Beth, kasabadaki herkese kendisine yardımcı olarak başka kasabadan Lisa'yı çağırdığını söyledi. Lisa, Beth'in evinde yaşamaya başlamıştı ve zamanla kasaba halkı onu benimsemişti. Lisa, sıcak ve arkadaş canlısı kişiliği ile kısa sürede herkesin sevgisini kazanmıştı. Hatta kasabada Lia adında bir arkadaşı oldu. Lia, neşeli ve enerjik bir genç kızdı ve Lisa ile hemen kaynaşmıştı. Lisanın günleri Beth'e yardım ederek ve Lia ile vakit geçirerek ilerliyordu. Beth, Lisa'ya Kasabanın bitkilerini ve şifalı otlarını öğretiyor, ona büyülü sözlerin sırlarını anlatıyordu. Lisa, bu yeni dünyada Kendini Bulmuş ve burada yaşamaktan memnundu. Bir taraftan da ailesini özlüyordu. Bir gün, Beth'in istediği şifalı otları toplamak için Lia ile beraber ormana gittiler. İki kız bir yandan dedikodu ediyor, bir yandan da ormanın derinliklerine doğru ilerliyorlardı. Kuşların şarkılarını ve rüzgarların yapraklarda olan dansını dinliyorlardı. Her şey huzur doluydu. Ancak, bu huzur Çok geçmeden bozulacaktı. Ormanda, Kral Robert ve Avcıları ava çıkmışlardı. Kral Robert, ormanda bir gölge gördü. Refleks olarak yayını gerdi ve oku fırlattı. Ne yazık ki, gölge bir hayvan değil, Lisa idi. Ok, Lisa'nın sol koluna saplandı. Acı içinde yere yılan Lisa'nın çığlıkları ormanı doldurdu. Kral Robert, bir kızı vurduğunu görünce büyük bir üzüntüye kapıldı. Hemen yanına koştu. Acıdan bayılan Lisa'yı kucağına aldığı gibi atına bindi. Atını sürmeden önce Lia'ya " arkadaşını sarayda tedavi ettireceğim. Arkadaşının yakınlarına haber ver. " dedi ve yanındaki avcılarla beraber hızla atını saraya doğru sürdü. Bu sırada Lia, koşarak Beth'in evine gitti ve gözyaşları içinde durumu anlattı. Beth'in gözleri dehşetle açıldı. En başından beri Kraldan korumaya çalıştığı Lisa, şimdi muhtemelen kralın sarayındaydı. *** Saraya vardıklarında Lisa'yı hemen Baş şifacının yanına götürdüler ve Kolundaki oku çıkartıp enfeksiyon kapmasını önleyici karışımlar sürdükten sonra kolunu bez parçasıyla sardılar. Birkaç saat sonra Lisa gözlerini açtı. En son ormandaydı, Buraya nasıl gelmişti? Burası neresiydi? Yattığı yer yatağından doğrulmaya çalışırken beyaz kabarık saçlı ve kahverengi gözlü yaşlı bir kadın kalkmasını önledi " biraz daha dinlenmelisin " Lisa" Siz kimsiniz? Burası neresi?" Diye sorularını peş peşe sıraladı. Yaşlı kadın gülümseyerek " Benim adım Edwina. Şu an saraydasın ve bende sarayın Baş şifacısıyım. Burada güvendesin" İki - üç gün sonra Lisa'nın kolundaki bez parçasını çıkartmışlardı. Kızın ağrıları ve acıları hafiflese de arada bir kolu zonkluyordu. Üstelik Lisa'ya şifâhane'nin yanındaki odayı vermişlerdi ve onu oradan çıkartmıyorlardı. Sadece yemek zamanlarında hizmetli kızlar gelip ona yemek getiriyordu. Bir öğleden sonra ani gelişen kol sancısıyla dinlenmek için uzandığı yataktan kalktı, Lisa. Ağrı o kadar şiddetliydi ki yüzünü buruşturdu ve sağ elini ağrıyan yerin üzerine koydu "Vita" diye fısıldadı. Ağrısı hafifledi. Hatta yarası biraz daha kapandı. Elini çekip kapıya doğru baktığı an yüzündeki kan sanki çekilmiş gibi duran Edwina'nın dehşet dolu bakışları ile karşılaştı. "Ne yapıyorsun sen!" Dedi kadın, dehşetle " kral Robert senin yaptığın şeyi yasakladı! Eğer yakalanırsan idam edilirsin!" Şimdi Lisa da dehşete kapılmıştı. Ya Edwina onu ispiyonlarsa? Edwina tatlı bir gülümsemeyle" Merak etme. Seni krala söyleyecek değilim. Sadece bir dahakine daha dikkatli ol" Lisa rahat bir nefes aldı "Teşekkürler, Edwina." "Bir şey değil. Hadi gel. Kral seni görmek istiyor." Edwina'nın bu sözleriyle beraber ikisi ayağa kalktı ve odadan çıktılar. Lisa çok gergindi. Hayatında ilk defa bir kral görecekti. Üstelik bu kral sihire karşıydı! 'Ya bendeki tuhaflığı anlarsa?' Diye panik yapmaktan etraftaki güzellikleri görmemişti. Çift kanatlı, büyük meşeden yapılma kapının önünde durdular. Lisa başını kaldırdı ve büyük kapılar ihtişamlı bir taht odasına açıldı. Sağ tarafta kırmızı kadife perdeli, bir sürü büyük pencere vardı. Sol taraftaki duvar ise çeşitli büyüklükte önemli olduğu belli olan insanların portreleri ile doluydu. Taht odasının ortasında yuvarlak ahşap bir masa vardı. Masanın ilerisinde, mücevherlerle süslü iki tane taht vardı. Soldaki tahtta kral otururken sağ taraftaki taht ise boştu. Acaba neden boştu? Lisa o an daha önemli bir sorun keşfetti. Edwina yanlarında değildi! Kapıda ki iki muhafız ile kralın yanındaki mavi gözlü, kır saçlı ve kralın kopyası gibi görünen adam hariç odada kimse yoktu. 'Ya bana saldırırlarsa?' Diye saçma bir panik dalgası kaplamıştı, Lisa'yı. Ama sakin görünmeyi başardı. Kral Robert " Nasıl oldun? Daha iyi misin?" Diye sordu. Lisa doğrudan kralın buz mavisi, öldürücü gözlerine baktı "İyim, efendim. Edwina sayesinde çabucak iyileştim. Sakıncası yoksa artık köyüme dönebilir miyim?" Kral, karşısındakinin cesaretinden etkilenmiş ve o'da Lisa'nın gözlerine bakmıştı. Kızın gözlerinde tuhaf bir parıltı gördü gibi oldu ve o an Lisa'yı sarayda tutması gerektiğini hissetti. Kral "Aslında senin hakkında farklı planlarım var. Bundan sonra Baş şifacının yanında çalışacaksın." Dedi, keskin bir dille "Şimdi çıkabilirsin. Şifacı seni kapının önünde bekliyor." Lisa gözlerini kocaman açtı ve çaresizce arkasını dönerek kapıya doğru yürüdü. Şimdi ne olacaktı?
|
0% |