@berrasarfaklarli
|
Lisa şifahanenin içinde bir ileri bir geri yürüyordu. Edwina ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Lisa gözyaşları içinde "anlamıyorsun, Edwina. Ben sizin dünyanıza ait değilim!" Diye bağırdı. Edwina, Lisa'nın 'saray hayatından' bahsettiğini sanarak "Merak etme, alışırsın. Bak, ben köyümden hiç dışarı çıkmamıştım. Fakat sonra kraliçe, benim şifacılık yeteneğimi fark etti. Bu saraya bir hiç olarak geldim ama baksana şimdi Baş şifacıyım." 'Kraliçe' lâfını duyunca Lisa gözyaşlarını kolunun tersiyle sildi "Bana biraz kraliçe'den bahseder misin?" Diye sordu. Edwina gülümseyerek anlatmaya başladı "Çok iyi biriydi. Yardımsever, cesur ve hoşgörülüydü. Dış görünüş açısından tıpkı sana benziyordu. Ama bir gün benden önceki baş şifacının yardımıyla saraydan kaçtı. Kimse neden kaçtığını veya nereye gittiğini bilmiyor." Dedi ve ekledi " Sanırım o zamanki baş şifacı Elizabeth Evans idi." Lisa duyduğu isimle şok oldu. Bu Beth idi! Beth'in de tam adı Elizabeth Evans idi. Bu bir rastlantı mıydı? Lisa ağzını açıpta bir şey söyleyeceği sırada şifahanenin kapısından aşağı yukarı Lisa ile yaşıt bir erkek çocuğu girdi. Açık kahverengi saçları ve canlı siyah gözleri vardı. Teni çok solgun, boyu ise ortalamaydı. Çocuğun bakışları kısa bir süre Lisa'ya odaklandıkdan sonra Edwina'ya çevirdi başını "yarama bakar mısın, Edwina?" Diye sordu. "Tabi ki bakarım, Tedros" diye yanıtladı, baş şifacı. Bunun üzerine Tedros denen çocuk beyaz çarşaflı yataklardan birine oturdu. Sağ bacağını sıvadı. Yarılmıştı. Kanama durmuştu. Fakat yaranın temizlenip dikilmesi lazımdı. Edwina tam çocuğun yarasına bakacağı sırada şifahanenin kapısı hızla açıldı. Esmer bir erkeğin kucağında ufak tefek 10-12 yaşlarında bir kız vardı. Kız bilincini kaybetmiş olmasına rağmen kolları ve bacakları kontrolsüzce hareket edip kasılıyordu. Adam kızı bir yatağa yatırır yatırmaz, Edwina kızın başına gitti. Lisa bir süre kadının arkasından baktı. Sonra ne yapması gerektiğini anladı: Tedros'un yarası ile ilgilenmeliydi. Fakat gözlerini kızdan ayıramıyordu. 'Sanırım kız epilepsi nöbeti geçiriyor.' Diye düşündü. Düşünceleri, Tedros'un boğaz temizleme sesiyle bölündü. Bunun üzerine Lisa iç çekti ve ilk önce yarayı temizlemeye başladı. Sıra dikmeye gelince çocuk gözlerini kapattı. Lisa hafifçe gülerek "İğneden mi korkuyorsun? Diye sordu. Tedros küçük bir çocuk gibi kollarını göğsünde birleştirdi "Aman çok komik!" Dedi gücenmiş bir sesle. Lisa "Herneyse!"Dedi kendi kendine ve Tedros'un bacağındaki yaranın etrafına acımasın diye uyuşturucu bir krem sürdü. Biraz bekledikten sonra iğneyi eline aldı ve yarayı dikmeye başladı. Bunu yaparken Tedros gözünü kapattığı için göz ucuyla epilepsi nöbeti geçiren kıza bakıyordu. Küçük kız şimdi sakince uyuyordu. Onu getiren adam gitmiş ve Edwina da Lisa'nın yanına gelmişti. Lisa, Tedros'un bacağını dikmeyi bitirip yaranın üzerini sargı beziyle sardı. Edwina "Şimdi nasılsın?" Diye sordu, Tedros'a. Çocuk "Daha iyiyim, sağol..." dedi Lisa'ya ismini sorarcasına. Lisa "İsmim Lisa" Bunun üzerine çocuk yataktan kalktı ve parlayan gözlerle "Görüşürüz, Lisa" deyip kaçarcasına şifahaneden çıktı. Lisa bu tuhaf hareketlere bir anlam veremedi "Şu Tedros kim?" Edwina hafif endişeyle "Onun hakkında böyle konuşmamalısın. O kralın yeğeni ve varisi. Kraliçe prensesle kaçtıktan sonra kral, Tedros'u daha bir bebekken seçti." Lisa, Tedros'un hikayesini kıskançlıkla dinledi. Onun yerinde olmak için her şeyi verebilirdi! Hemde her şeyi! Tedros geleceğin kralı, kendisi ise başka bir boyuttan gelen sihirli bir insandı. Yani şu anda içinde bulunduğu krallığın insanları korumaya çalıştığı şeydi! Bir an önce kendi boyutuna dönmeli ve Kayıp Diyarı tamamen unutmalıydı. Ama ilk önce şu kayıp kraliçeyi araştırmalıydı. Bunun için Beth ile konuşmalı idi. Fakat şu anda saraydan çıkması imkansız gibi bir şeydi. 'Mutlaka bir yolu olmalı' diye düşündü Lisa. Şimdilik sadece kütüphanedeki kitapları karıştırmaktan başka çaresi yoktu. Edwina'ya haber vererek kütüphaneyi bulmaya çalıştı. 1 - 2 saatlik bir aramanın ardından saray kütüphanesini buldu. İçeri girdiği an büyülenmiş gibi kitap raflarını inceledi. Bazı kitaplar çok eskiydi. Raflar birleşerek bir labirenti oluşturuyordu sanki. Rafların arasında dolaşmaya başladı. O kadar odaklanmışdı ki arkasından sessizce yaklaşan Tedros'u son anda fark etti. Çocuğa doğru dönüp "Ne istiyorsun?" Diye sordu. (Lisa, Tedros'un kim olduğunu bilmiyormuş numarası yapmaya karar vermişti.) Lisa böyle sorunca Tedros "Aradığın şeyin ne olduğunu biliyorum" dedi ve fısıldayarak devam etti "Lilith, istersen sana istediğin cevapları verebilirim." Kız şok olmuştu. Bu çocuk nasıl onun gerçek adını bilebilirdi? Fısıldayarak "Hadi bizi kimsenin bulamayacağı bir yere gidelim ve sen de orada sorularıma cevap ver" diye adeta emretti. Tedros gülerek "Emredersiniz, efendim" dedi ve iki genç, sarayda sadece Tedros'un bildiği gizli bir geçitten geçti ve bir çeşit odaya ulaştı. Oda çok güzel ve sadeydi. Bir çalışma masası, küçük bir kitaplık ve rahat bir koltuktan ibaretti. Pencere yoktu. Etrafta yanan bir sürü mum vardı. Lisa gülümseyerek "Burası güzelmiş." Dedi beğeniyle. Tedros kendini beğenmiş bir ifadeyle "Biliyorum, Lilith" Bu cümle üzerine kızın gülümsemesi soldu "Tamam, Tedros. Benim hakkımda ne biliyorsun?" Tedros sinsice gülümseyerek koltuğa oturdu ve Lisa'ya oturmasını işaret etti. Lisa gergince Tedros'tan en uzak köşeye oturdu "Artık anlatacak mısın?" Tedros" Tabi ki anlatacağım. Lilith Swift."
|
0% |